KIBRIS'A GİTMEYE KALKIŞAN ÜNLÜ KÖŞE YAZARI PASAPORT POLİSİNE TAKILDI!..NÜFUS CÜZDANINDAKİ RESİM İÇİN "BU RESMİ KİM BURAYA YAPIŞTIRDI",SARI BASIN KARTI İÇİN "BURADA GEÇMEZ" DENİLİNCE TEPESİ ATAN ÜNLÜ YAZAR İSTANBUL EMNİYET MÜDÜRÜ'NDEN YAZILI YANIT İSTEDİ!.

"Benim Başbakanlık tarafından verilen, alınması fevkalade zor koşullara bağlı sarı basın kartım,tüm yasa ve genelgelere rağmen, polisin keyfine göre mi,kimlik yerine geçiyor, ya da geçmiyor?.Geçmiyorsa,o yasa ve o genelge ne işe yarıyor?.."

Bu resmi buraya kim yapıştırdı?..

"BU resmi buraya kim yapıştırdı" dedi, Pasaport Polisi, elindeki kimliğime uzun uzun baktıktan sonra..
"Kim verdiyse o" dedim.. "Üzerinde yazıyor.. Çankaya Nüfus İdaresi.."
"Hayır.. Bunu Nüfus memuru yapıştırmamış" diye ısrar etti. Şaşırdım.. Üzeri naylon kaplı mavi kimlik işte, her T.C. vatandaşında olan.."
Kıbrıs'a uçuyoruz Cuma günü.. Pasaport gerekmez. Nüfus cüzdanı yeterli.. Güya!..
Daha Atlas Jet kontuarında check in yaptırırken Ünal'ın yolunu kestiler..
"Ehliyetle binemezsiniz.. İlle nüfus cüzdanı istiyorlar" diye..
Bre aman.. Ehliyeti valilik veriyor. Resmi devlet belgesi. Nüfus cüzdanı üzerinde hangi bilgi varsa, onda da var. O zaman niye geçmez?.
Amerika'da nüfus kâğıdına kimse bakmaz, tersine.. Ehliyetin yoksa adam yerine koymazlar seni.. Haklıdırlar aslında. Nüfus kâğıdını herkes alır. Oysa ehliyet almak için ayrı kaliteler gerekir..
Ehliyet senin bir nevi "Düzgün, saygın" vatandaş olduğunun kanıtıdır.
Ama bizde kural öyle.. "Ehliyet olmaz" demiş bir sivri akıllı, öyle gidiyor.. Şeriatın kestiği parmak acımaz.. Ünal iki saat sonraki uçağa kaldı.. Allah'tan durumlar uygun.. Şöförünü aradı.. Nüfus cüzdanı yola çıktı. Ben polise geldim, başıma bu geldi.
"Yani" dedim "Bu resmi oraya ben mi yapıştırdım?.. Yani resmi evrak sahtekarı falan mıyım ben şimdi?."
Öyle ya?.. O resmi oraya başkası yapıştırdıysa, devletin resmi evrakında, hem de kimlik gibi her şeyin başı bir evrakta sahtekârlık var demektir.
O polisin beni hemen gözaltına alması gerek..
"Onu demek istemedim" dedi..
"Nasıl yani" dedim.. "Nüfus memuru yapıştırmadıysa, kim yapıştırdı peki?.. Ve de yapıştıran bu soğuk damgayı resmin üzerine nasıl vurdu?.."
Polis ikna olmuş görünmüyor.. "Ben şefime bir sorayım" dedi.. Uzatmak istemedim.. Sarı basın kartımı çıkarıp uzattım..
"Yasa gereği kimliğin kullanıldığı her yerde, onun yerine geçer" dedim..
"Burada geçmez" dedi..
"Nasıl yani burada geçmez?.. Burada TC yasaları geçmiyor mu?.."
"Burası uluslararası alan. TC yasaları geçmez." dedi..
"Peki sen hangi ülkenin polisisin" dedim.. "Burası hangi ülke?.. 'Kuzey Kıbrıs için pasaporta gerek yok' yasası hangi ülkenin?.."
Nuh diyor peygamber demiyor..
"Bak kardeşim senin gibi pek çok polis, başka yerlerde sarı basın kartını tanımadılar. Bunun üzerine Başbakanlık genelge yayınladı.. Tüm polisleri ve diğer devlet görevlilerini uyardı ki, sarı basın kartı resmi kimliktir.. Nasıl kabul etmezsin?.."
Anladık ki öyle emir almış.. Yasa, kural, genelge falan hikâye.. Müdürü ona demiş ki, "Nüfus cüzdanından başka şeyi kabul etme.."
Tam "Yassah hemşerim" mantığı..
O zaman ben şimdi o polisin patronu İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'a soruyorum..
"Benim Başbakanlık tarafından verilen, alınması fevkalade zor koşullara bağlı sarı basın kartım, tüm yasa ve genelgelere rağmen, polisin keyfine göre mi, kimlik yerine geçiyor, ya da geçmiyor?. Geçmiyorsa, o yasa ve o genelge ne işe yarıyor?.."
Cerrah'tan cevap gelmezse, Emniyet Genel Müdürüne, olmadı İçişleri Bakanına, o da olmadı,
Başbakana kadar sorarak gideceğim ve öğreneceğim, bu ülkede "Hukuk" mu geçerli, Guguk mu?.."
Cerrah Müdür, yanıtı yazılı istiyorum. Yanımda taşımak ve gereğinde memurlarınıza göstermek için..
Sonuç mu?..