KEŞMEKEŞLİK SEVİLAY YÜKSELİR'İN ZİHNİNDEDİR!
Sabah yazarı Sevilay Yükselir, "Ne demek avukatın üstü aranmaz" diye yazdı. İstanbul Barosu, Yükselir'e konuyla ilgili hiçbir bilgisi olmadığını belirterek, ders veren bir açıklama yaptı.
Bir süredir Çağlayan Adliyesi’nde avukatların üstünün aranması uygulamasına karşı eylem yapan ve kapıdan üst arattırmadan geçme eylemlerinden sonuç alarak uygulamaya son verilmesini sağlayan avukatların gündeme getirdiği konuyu, Sabah gazetesi yazarı Sevilay Yükselir köşesinde yazdı.
Yükselir, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 58. maddesinin 1. fıkrasında geçen "Ağır cezayı gerektiren suçüstü halleri dışında avukatın üzeri kesinlikle aranamaz!" ifadesini "abukluk" olarak nitelendirerek, "Böyle saçma sapan bir ayrıcalık olur mu sevgili okurlarım?" dedi.
Yükselir, "Eğer içinizden, "Olur! Bal gibi de olur!" diyen birileri var ise o zaman onlara Danıştay saldırısını gerçekleştiren Alparslan Aslan’ı hatırlatmak isterim" diye ekledi.
İstanbul Barosu da Yükselir’e yazılı bir açıklamayla yanıt verdi. "Bilgiden ve bütünlükten yoksun, varsayımlarla ve çelişkilerle dolu" olarak nitelenen yazı için açıklamada "Hatırlatmak isteriz ki avukat, en kutsal hak olan savunma hakkını yerine getiren ve TCK 6.maddeye göre yargı görevi yapan kişidir. Avukat ile ilgili bir takım ’farklı’ düzenlemeler bir ayrıcalık olmayıp, savunma hakkının korkusuzca ve keyfi engellemeler olmaksızın yerine getirilmesini sağlamak içindir. Bir başka ifadeyle bu ’farklı’ düzenleme de aslında avukatın bizatihi kendisi için değil, savunma hakkını kullanabilmesi için vatandaşa getirilen bir güvencedir. Yoksa avukatların kendilerini ayrıcalıklı hissetmek gibi bir düşüncesi ve talebi bulunmamaktadır. Nitekim benzer düzenleme hâkim ve savcılarla ilgili mevzuatta da yer almaktadır" denildi.
Baronun açıklamasında "Hal böyleyken, hiçbir bilgiyi yansıtmayan, bu yasal düzenlemeyi ’abukluk’ gibi garip ve düzeysiz bir ifade tarzı ile niteleyen yazı, gerçekleri yansıtmadığı gibi, savunma hakkının ve onu temsil eden avukatın önemi hakkında hiçbir fikrin bulunmadığını da göstermektedir" ifadesi kullanıldı.
Film senaryosu bunlar…
Sevilay Yükselir, söz konusu köşe yazısında argümanını desteklemek için şu örnekleri verdi: "Başsavcı ve vekili hariç hiçbir savcının ve hâkimin odasının önünde bekleyen özel koruma yok! Hepsi Allah’a emanet bir şekilde görev yapıyor. Ya o hâkim ya da savcılardan biri bir avukatın canını yakmışsa. Ya kaybettiği dava dolayısıyla maddeten ve manen çökmüş, bunalıma girmiş, bu sebeple de intikam hırsı ile yanıp tutuşan avukat intikamının peşine düşmüşse? Olamaz mı yani?"
Baronun açıklamasında bu ifadeler şöyle değerlendirildi: "Avukatların üstünün aranamayacağı ile ilgili düzenleme ’abukluk’ olarak nitelenirken; ’bir hâkimin ya da savcının bir avukatın canını yakmış olması(!)’, ’bir dava dolayısıyla maddeten ve manen çökmüş, bunalım girmiş, bu sebeple de intikam hırsı ile yanıp tutuşan bir avukatın intikam peşine düşmüş olması (!)’ gibi film senaryolarını yansıtan zorlama varsayımlara, Danıştay saldırısı gibi uç ve kötü bir örneğe dayanılması iyiniyet ve mantık kuralları ile bağdaşmamaktadır."
"Keşmekeşlik Yükselir’in zihninde"
Açıklama şu ifadelerle son buldu: "Hukuk ve fikir ürütmek ciddi bir iştir; bilgi ve entelektüel düzey gerektirir. Yazıdan öyle anlaşılmaktadır ki ’keşmekeşlik’, anılan düzenlemede değil, bu yazıyı kaleme alan kişinin zihnindedir. Neyse ki ilgili kişi ve kurumlar, bu düzenlemenin ’yasadan derhal çıkartılması’ gibi ciddiyetsiz çağrılara kulak asmayacak kadar sağduyu sahibidirler."
Yükselir, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 58. maddesinin 1. fıkrasında geçen "Ağır cezayı gerektiren suçüstü halleri dışında avukatın üzeri kesinlikle aranamaz!" ifadesini "abukluk" olarak nitelendirerek, "Böyle saçma sapan bir ayrıcalık olur mu sevgili okurlarım?" dedi.
Yükselir, "Eğer içinizden, "Olur! Bal gibi de olur!" diyen birileri var ise o zaman onlara Danıştay saldırısını gerçekleştiren Alparslan Aslan’ı hatırlatmak isterim" diye ekledi.
İstanbul Barosu da Yükselir’e yazılı bir açıklamayla yanıt verdi. "Bilgiden ve bütünlükten yoksun, varsayımlarla ve çelişkilerle dolu" olarak nitelenen yazı için açıklamada "Hatırlatmak isteriz ki avukat, en kutsal hak olan savunma hakkını yerine getiren ve TCK 6.maddeye göre yargı görevi yapan kişidir. Avukat ile ilgili bir takım ’farklı’ düzenlemeler bir ayrıcalık olmayıp, savunma hakkının korkusuzca ve keyfi engellemeler olmaksızın yerine getirilmesini sağlamak içindir. Bir başka ifadeyle bu ’farklı’ düzenleme de aslında avukatın bizatihi kendisi için değil, savunma hakkını kullanabilmesi için vatandaşa getirilen bir güvencedir. Yoksa avukatların kendilerini ayrıcalıklı hissetmek gibi bir düşüncesi ve talebi bulunmamaktadır. Nitekim benzer düzenleme hâkim ve savcılarla ilgili mevzuatta da yer almaktadır" denildi.
Baronun açıklamasında "Hal böyleyken, hiçbir bilgiyi yansıtmayan, bu yasal düzenlemeyi ’abukluk’ gibi garip ve düzeysiz bir ifade tarzı ile niteleyen yazı, gerçekleri yansıtmadığı gibi, savunma hakkının ve onu temsil eden avukatın önemi hakkında hiçbir fikrin bulunmadığını da göstermektedir" ifadesi kullanıldı.
Film senaryosu bunlar…
Sevilay Yükselir, söz konusu köşe yazısında argümanını desteklemek için şu örnekleri verdi: "Başsavcı ve vekili hariç hiçbir savcının ve hâkimin odasının önünde bekleyen özel koruma yok! Hepsi Allah’a emanet bir şekilde görev yapıyor. Ya o hâkim ya da savcılardan biri bir avukatın canını yakmışsa. Ya kaybettiği dava dolayısıyla maddeten ve manen çökmüş, bunalıma girmiş, bu sebeple de intikam hırsı ile yanıp tutuşan avukat intikamının peşine düşmüşse? Olamaz mı yani?"
Baronun açıklamasında bu ifadeler şöyle değerlendirildi: "Avukatların üstünün aranamayacağı ile ilgili düzenleme ’abukluk’ olarak nitelenirken; ’bir hâkimin ya da savcının bir avukatın canını yakmış olması(!)’, ’bir dava dolayısıyla maddeten ve manen çökmüş, bunalım girmiş, bu sebeple de intikam hırsı ile yanıp tutuşan bir avukatın intikam peşine düşmüş olması (!)’ gibi film senaryolarını yansıtan zorlama varsayımlara, Danıştay saldırısı gibi uç ve kötü bir örneğe dayanılması iyiniyet ve mantık kuralları ile bağdaşmamaktadır."
"Keşmekeşlik Yükselir’in zihninde"
Açıklama şu ifadelerle son buldu: "Hukuk ve fikir ürütmek ciddi bir iştir; bilgi ve entelektüel düzey gerektirir. Yazıdan öyle anlaşılmaktadır ki ’keşmekeşlik’, anılan düzenlemede değil, bu yazıyı kaleme alan kişinin zihnindedir. Neyse ki ilgili kişi ve kurumlar, bu düzenlemenin ’yasadan derhal çıkartılması’ gibi ciddiyetsiz çağrılara kulak asmayacak kadar sağduyu sahibidirler."