Keskin Kalem'den haftasonu bombası: Hangi gazeteye genel yayın yönetmeni aranıyor?
Medyaradar'ın sivdi dilli yazarı Keskin Kalem'in bu bomba kulis yazısı medya dünyasını fena karıştıracak.
Medya Mahallemizin Değerli ve Güzel İnsanları!
Güzel bir hafta sonu yaşayın inşallah.
Sevgili Dostlar;
‘Keskin Kalem’in hiçbir koşulda ‘kalemtıraşa’ ihtiyacı bulunmadığını bilmeyenleriniz var sanırım!
Benim kalem her daim sivri uçludur ve kırılmaz, kırılamaz!
Kimileri eldeki avuçtaki bilgi ve belgeyi bilmeden gözümü korkutmak için mahkeme kapılarını aşındırıyor, birkaç yüz bin lira tazminat davası açarak önümü kesmeye çalışıyor.
Beyler bayanlar. El mi yaman, bey mi yaman herkes görecek diyorum, başka da bi şey söylemiyorum!
* * *
Sevgili Dostlar Hafta Sonu ‘Son Dakikası’ için bugün yazmaya karar verdim!
Bakarsınız birileri fısıldar, ağzından kaçırır diye Pazartesi sabahını bekleyemedim.
Çünkü ben bazen yaş haddinden olacak kendi kendime de konuşuyorum! İşte böylesi bir durumda ya işiten olursa diye korktum ve hemen yazayım dedim!
Şu sıralarda sıkı bir pazarlık söz konusu olduğundan, transfer kesinlik kazandı diyemiyorum.
Ama her bir Türk bu haberden etkilenecek, sabah akşam konuşacak!
Pazarlık eskiden olduğu gibi bir kol saati üzerinden yapılmıyor.
Tamamen mesleki hırs ve ihtiraslarla birbirine bir dönem sallamış, birbirine demedik laf bırakmamış, hatta aşağılayıcı ve küçültücü ifadeler kullanmış iki yazarın ikna edilmesi için çaba sarfediliyor.
“Ya o, ya ben” noktasında kilitlenen bir pazarlık var.
Pazarlık konusu koltuk önemli bir mevkiinin koltuğu!
Büyük bir gazetenin tepe yöneticiliği için günlerdir en hatırlı kişilerin de araya girdiği kritik bir transferin görüşmeleri, pazarlığı yapılıyor!
Bu gazetenin sözcüsü diyebileceğim bir dostumdan da teyidini aldığım görüşme İstanbul’da Kemerburgaz’da bir kulüpte yapılıyormuş.
Taraflar sık sık orada buluşuyorlar mış!
Toroslarda ya da Altaylarda yapılacak değildi ya!
Bu kent her bir yerden daha cazip ve gizemli her tür pazarlık ile zirveye ev sahipliği yapabilecek kadar önemli bir kent.
Fatih’in 1453’teki efsane ve mucize kabilinden savaş sonucu fethinden beri bu böyledir! İstanbul önemlidir!
Size söz veriyorum, pazarlık sonuçlanır sonuçlanmaz, o gazetenin yeni genel yayın yönetmenini ilk Keskin Kalem’den duyacaksınız!
* * *
İSMET BERKAN ADLI ÇOKTAN KAYBETMİŞİN TRAJİK SONU!
Sevgili dostlar hafta sonunun diğer bir hikayesi sır olmayan bir şuting olayıyla ilgili!
Kiminiz ‘kapıya kondu’, ‘kovuldu’, ‘defteri dürüldü’ falan diyor olabilirsiniz.
Hatta ‘oh oldu’ diyenlerinizi de duydum!
Etmeyin, demeyin, eylemeyin arkadaşlar.
Bu medya mahallesinde gün gelir her bir şöhret ‘kapıya konulur’!
Sevgili Dostlar;
İsmet Berkan’ın da aralarında yer aldığı bir grup anlı şanlı gazetecimiz, yakın tarihimizin en büyük yalanına, "Kabataş saldırısı" palavrasına imza atmışlardı!
İnanın bana; vallahi de billahi de; Kabataş çok tehlikeli bir kışkırtmaydı. Gezi sürecinde gerginliğin arttırılmasında ve can kayıpları da içinde yaşadığımız ağır sonuçlarda affedilmez derecede payı vardı. Öyle böyle değil, potansiyel olarak çok daha kötü ve kanlı sonuçlara yol açabilecek bir yalandı. Bu yalanın mimarları da ne derlerse desinler, ne yaparlarsa yapsınlar bu mesleğin yüz karası olarak anılmaktan kurtulamayacaklardır.
Onlar ki, bu palavralarıyla ne rezil oldular, ne de işlerini kaybettiler. Ve hatta yargılanmadılar bile!
Oysa "halkın bir kesiminin, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik edilmesi" ile ilgili (TCK'nın 216. Maddesi) bir dava açılması ve suçluların hesap vermesi gerekirdi!
Olmadı!
Cezalandırılmak şurada dursun, adeta ödüllendirildiler!
Kışkırtma sayılacak yalanda tuzu biberi olanlar bugün hala televizyon ekranlarından haber okuyor, program sunuyor, toplumsal algı yönünde kafa şişirmekten ziyade önemi olmayan yorumlar yapıyorlar!
Yani bu şahsiyetlerin banka hesaplarına para akıtılıyor!
* * *
NTV’NİN SEVİP SAYDIĞI ‘HIYAR’!
Medya Mahallemizin Sevgili Üyeleri;
Biraz kafanızı şişireceğim ama itiraf etmeliyim ki, bu konuda yazabilmek için yıllardır bekleyenlerdenim ben!
Hafta sonunun bu değerli tatil gününde yazmak zorunda kalışımın iki sebebinden biridir İsmet Berkan’ın kovulması.
Diğerini yukarıda okudunuz!
Bakınız pek kıymetli sayın okurlarım; Üyesi olduğunuz medya kulübümüz, kamuoyunun, yani halkın güven duymadığı, pespaye ilişkilerin (yatak odaları dahil), akçe ve kariyer çıkarcılığının cirit attığı, herkesin gözünün içine bakarak operasyon aracılığının, tetikçiliğin, her türden yalan söylemenin çok normal, yani olağan sayıldığı, hatta kimsenin bunların hesabının gün gelince sorulabileceğini düşünmediği zavallı bir mecra haline geldi.
Leş gibi kokan, burun sızlatan bir pislikten, kaka çukurundan söz ediyorum!
İğrenç ötesi şeyler oluyor.
Hukuk memleketlerinde her biri okkalı cezalarla sonuçlanacak dava konuları cereyan ediyor!
Mobingler, tacizler, zarf içinde maaş ödemeleri, programlar veya yazılar karşılığı ceplere indirilen ‘avantalar’.
Selim Edes’in kulakları çınlasın, “rüşvetin belgesi mi olur p……k” demişti!
Olup bitenleri nerden mi, biliyorum?
Şuna n’olur inanın sevgili dostlarım!
Adlarını sanlarını bir gün duyabileceğiniz Prompter Spikerleri’nden, ona buna makalelerini yazdıran köşe kapmış tiplerden aldığım somut bilgiler var!
Yani onlar olmasa ben böyle rahatça yazıp ahkam kesemem!
Konumuza döneyim hemen.
Kabataş palavrası için "görüntüleri izledim" yalanını söyleyen Hürriyet yazarı İsmet Berkan, Hürriyet'ten kovuldu. Ancak tonlarca para verip gevezelik ettirildiği NTV’den sallamaya devam ediyor.
* * *
Berkan, 6 yıldır Hürriyet'te yazıyordu.
Kesin bilgidir, yayılmıştır; İsmet Berkan beyefendi, anneden torpilli özel bir şahsiyet olarak gazeteciliğe adım atmıştır! Yani adeta kırmızı halıda yürüyerek giriş yapmıştır bu çileli mesleğe!
Doğuştan şanslı bir şahsiyettir!
Sevgili İsmet Berkan’ı iş dünyasından siyaset cenahına, medyadan, sanat camiasına dek pek çok çevrenin el üstünde tuttuğunu iyi bilenlerdenim.
Babası FETÖ okullarında yöneticilik yapmış ünlü ses sanatçımız Sezen Aksu için apayrı bir önemi vardı düne kadar!
Peki dostlar, İsmet’i bu noktaya taşıyan olayın geçmişinde, Kabataş Yalanı’nın özünde ne vardı?
Açık açık, az ve öz ifadelerle ama ayrıntılı biçimde anlatayım sizlere!
2013 Taksim Gezi Parkı protestoları sırasında Zehra Develioğlu'nun saldırıya uğradığını iddia etmesi, birçok gazeteci ve siyasetçiden destek bulmasıyla birlikte tepkilere sebep olmuş ancak daha sonra gerçek olmadığı ortaya çıkmış bir olaydır.
Ağaçları koruma bahanesiyle başlatılan Hükümet’e karşı eylemlerin adıdır Gezi Parkı Eylemleri.
Eylemler sırasında Zehra Develioğlu isimli bir kadın o dönem Star yazarı olan gazeteci Elif Çakır’a konuşmuş, Kabataş’ta bebeği ile birlikte beklerken aralarında deri eldivenlilerin de olduğu bir grup erkek tarafından taciz edildiğini söylemişti. Bu palavrayı dillendiren gazetecilerden sonra Sayın Cumhurbaşkanımız, (O dönem Başbakan idi) Erdoğan da konuyla ilgili “Benim başörtülü bacıma saldırdılar” demişti.
Yani vahim bir durum söz konusuydu!
Başrolünde kimler yoktu ki!
Arşivlere kısaca göz atmak yeterli, öne çıkan isimlere bakın!
Elif Çakır, Hilal Kaplan, İsmet Berkan, Balçiçek İlter, Nihal Bengisu Karaca, Abdülkadir Selvi, Halime Kökçe, Eyüp Can, Mehmet Metiner, Mustafa Akyol, Rasim Ozan Kütahyalı, Meryem Gayberi, Mustafa Karaalioğlu, Aslı Aydıntaşbaş...
* * *
İsmet Berkan, Kabataş Yalanı’na yazarı olduğu Hürriyet gazetesini de alet etmişti!
Konuyla ilgili Twitter’dan yazan İsmet Berkan “Çok ama çok acı bir öykü. Maalesef gerçek” yazmış, bir takipçisinin “Görüntüleri izlediniz mi?” sorusuna “Evet” cevabını vermişti.
Bakın sevgili dostlar;
Hiçbir sorumluluğu olmamasına rağmen konu Hürriyet açısından sıkıntı yaratan bir noktaya gelmişti!
Berkan, söz konusu ifadeleri nedeniyle ilk günden beri sosyal medyada tepki çekmiş, taciz iddiasının ‘yalan’ olduğu, MOBESE görüntüleri, içeriden anlatımlar ve son olarak polis raporuyla bir kez daha gözler önüne serildiğinde ilk akla gelen gazeteciler arasında yer almıştı.
Son dönemde Berkan’ın yazılarına Hürriyet’in internet sitesinde yazılan ‘yorum’ların çoğunun da yazılarından ziyade, ‘Kabataş yalanı’yla ilgili olması dikkat çekiyordu.
Taciz iddiasının yalan olduğunun görüntülerle ortaya çıkmasının ardından Berkan’a ve konuyla ilgili benzer tutum alan diğer gazetecilere tepki büyüdü.
Kabataş’taki taciz iddiası için “Görüntüleri izledim” diyen Hürriyet yazarı İsmet Berkan, Hürriyet Okur Temsilcisi Faruk Bildirici’nin kendisinden hatasını kabullenip özür dilemesini isteyince Berkan, ‘Kabataş’ başlıklı yazısında şunları ifade etmişti:
“Gazetecinin görevi, önündeki tanık beyanları veya kanıtlar ne diyor olursa olsun şüpheciliğini korumak, araştırmaya-soruşturmaya devam etmek ve hakikate ulaşmaya çalışmaktır.
'Kabataş yalanı' meselesinden söz ediyorum.
Bundan bir yıl önce, tam olarak 14 Şubat 2014'te Hürriyet'te çıkan yazımda da söylemeye çalıştım; vahim bir gazetecilik hatası yapmış, bir haberi yayınlamak duyurmak için yeterli kontrol sürecini uygulamamıştım.
O zaman da öyleydi, bugün de: Bir bahane arıyor, bahanelerin arkasına sığınmaya teşebbüs ediyor veya 'ama'lı, 'fakat'lı cümleler kuruyor değilim; hatamın farkındayım.
Yapacağım herhangi bir açıklamanın konuyu daha da büyüteceğini düşünüp uzun bir süre sustum.
Yanılmışım.
Suskunluğum kibir gibi algılandı, bunca yıldır beni okuyan, yazdıklarımı samimiyetle takip edenler hayal kırıklığına uğradılar. Okumayanlar da.
Lafı dolandırmadan söyleyeyim: Birçok kişinin güvenini sarstığım ve onları hayal kırıklığına uğrattığım için çok üzgünüm.
Bu satırları okuyanlar da lafı dolandırmadan anlasınlar; "Aslında şunu diyor", "Yok canım böyle demek istiyor", "Öyle değil böyle" falan yok.
Üzgünüm.
Ve özür diliyorum.”
Gezi sürecinde türbanlı bir kadına şiddet uygulandığı iddia edilen görüntüleri gördüğünü söyleyen İsmet Berkan 2014 Haziran sonunda ise "Benim hıyarlığım, atmamalıydım o tweetleri." diyerek hata yaptığını kabul etmişti.
O günlerde not almıştım, “Ey İsmet Berkan "hıyarlık yaptım" diyerek, art niyetini gizlemek ve yaptığını masumane bir hata gibi göstermek istiyorsun”
* * *
Sevgili Dostlar ilginç bir tesadüf müdür bilemem!
Ancak bu yılın ortalarında Hürriyet’ten kovulan bir isim olan, eğlence dünyasının star çocuklarından İzzet Çapa’nın kaleme aldığı İsmet Berkan yazısından sadece 3 gün sonra Aydın Doğan tarafından kapıya konması da dikkatlerden kaçmış değil!
Bizim mahallede İsmet’in Hürriyet’ten kovulmasıyla İzzet Çapa’nın yazısının bir ilgisi var mı sorusu konuşuluyor.
İzzet Çapa’nın İsmet Berkan’la ilgili yazdığı o yazıyı merak edenleriniz linki tıklayabilir.
* * *
BANU GÜVEN İÇİN ‘YAŞASIN ALMANYA’
Sevgili Dostlar hafta sonunun son konusu da Banu Güven olacak!
Son adresi İMC TV olmuştu.
Terör örgütü PKK'ya destek algısı yaratan yayınlarıyla bildiğimiz İMC TV "teröre övgü" niteliğindeki yayınlarından dolayı kapatılmıştı.
İMC TV'nin kapatılması sırasında, Banu Güven adlı spiker çok direnmiş, polisin operasyonunu internetten canlı duyurmaya çalışmıştı!
‘Yalı kadını’ olarak bilinen Banu Güven’i Türk izleyicisi, beyaz yakalıların haber kanalı NTV’de kaş göz oynatıp, adeta ıkınarak kelimeleri taksit taksit telaffuz ederek haber sunmasından tanıyordu.
O Banu Hanım, tuzunun kuru olduğu yıllarda, ayda 10-15 bin doları aşan maaşı löp löp götürürken, meslektaşları kıyıma uğradığında sağır ve görmezi oynarken, bugün durduğu kesime tepeden baktığı yıllarda; meslektaşları Cem Aydın tarafından giyotine götürülürken kılını kıpırdatmayan biri olarak hafızalarda yer etmişti!
Ne zaman işsiz kaldı, biranda ‘demokrat’ ve Kürt sevici falan filan kesiliverdi!
Yeni haber ne derseniz hemen deyivereyim!
Banu Güven bundan böyle Almanlar için çalışacak.
Köln Radyosu'ndan seslenecek.
Almanlar bugünlerde pek bir dost yani!
Can Dündar’dan, 17-25 kumpasının savcılarından, FETÖ’nün ve PKK’nın birçok ismine kırmızı halılar seren, oturum izni, geçici pasaport falan verip Euro havuzunda yüzdüren Almanya’dan söz ediyorum!
Merkel’in kucak açtığı isimler arasına Banu Güven de katıldı!
Köln Radyosu Banu Hanımın hizmet vereceğini şöyle duyurdu:
“Uzun yıllar haber televizyonculuğunun vazgeçilmez isimlerinden olan gazeteci Banu Güven bundan böyle düzenli olarak Köln Radyosu'ndan seslenecek sizlere ve Türkiye'deki gündemi yorumlayacak.”
Mesleğe adım attığı günlerde de Almanlar için hizmetleri olmuştu kendisinin!
Sözün özü, Banu Güven, 25 yıl aradan sonra Almanya için ‘gazetecilik’ yapacak!
Hayırlı olsun Banu Hanım!
* * *
Sevgili Dostlar;
Memleketin halleri neyse, medyamız da öyle!
Silivri Cezaevi’nden sıkıldığı anlaşılan medya mahallesinin en korkunç ve en tehlikeli karakterlerinden biri olan Nazlı Ilıcak’la ilgili bir iki sözüm olacak.
Ama haftaya!
Amerikan maşası Fetullah Gülen’in elebaşı olduğu Fetullahçı Terör Örgütü soruşturması kapsamında tutuklanan gazeteci Nazlı Ilıcak, cezaevinden mesaj gönderip, firari vatan haini eski savcı Zekeriya Öz'ün kendisine kumpas kurduğunu iddia etti.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra FETÖ'den tutuklanan gazeteci Nazlı Ilıcak, cezaevinden kızı Aslı Ilıcak aracılığıyla Posta gazetesi yazarı Nedim Şener'e not gönderdi.
Kurnaz tilkimiz, ağlak mesajını, mağduriyetinde önemli rol oynadığı Nedim Şener kardeşimize gönderdi.
Neyse, çok uzatmadan bana eyvallah.
Nazlı Ilıcak ve onun gibileri de haftaya konuşuruz!
KESKİN KALEM
Güzel bir hafta sonu yaşayın inşallah.
Sevgili Dostlar;
‘Keskin Kalem’in hiçbir koşulda ‘kalemtıraşa’ ihtiyacı bulunmadığını bilmeyenleriniz var sanırım!
Benim kalem her daim sivri uçludur ve kırılmaz, kırılamaz!
Kimileri eldeki avuçtaki bilgi ve belgeyi bilmeden gözümü korkutmak için mahkeme kapılarını aşındırıyor, birkaç yüz bin lira tazminat davası açarak önümü kesmeye çalışıyor.
Beyler bayanlar. El mi yaman, bey mi yaman herkes görecek diyorum, başka da bi şey söylemiyorum!
* * *
Sevgili Dostlar Hafta Sonu ‘Son Dakikası’ için bugün yazmaya karar verdim!
Bakarsınız birileri fısıldar, ağzından kaçırır diye Pazartesi sabahını bekleyemedim.
Çünkü ben bazen yaş haddinden olacak kendi kendime de konuşuyorum! İşte böylesi bir durumda ya işiten olursa diye korktum ve hemen yazayım dedim!
Şu sıralarda sıkı bir pazarlık söz konusu olduğundan, transfer kesinlik kazandı diyemiyorum.
Ama her bir Türk bu haberden etkilenecek, sabah akşam konuşacak!
Pazarlık eskiden olduğu gibi bir kol saati üzerinden yapılmıyor.
Tamamen mesleki hırs ve ihtiraslarla birbirine bir dönem sallamış, birbirine demedik laf bırakmamış, hatta aşağılayıcı ve küçültücü ifadeler kullanmış iki yazarın ikna edilmesi için çaba sarfediliyor.
“Ya o, ya ben” noktasında kilitlenen bir pazarlık var.
Pazarlık konusu koltuk önemli bir mevkiinin koltuğu!
Büyük bir gazetenin tepe yöneticiliği için günlerdir en hatırlı kişilerin de araya girdiği kritik bir transferin görüşmeleri, pazarlığı yapılıyor!
Bu gazetenin sözcüsü diyebileceğim bir dostumdan da teyidini aldığım görüşme İstanbul’da Kemerburgaz’da bir kulüpte yapılıyormuş.
Taraflar sık sık orada buluşuyorlar mış!
Toroslarda ya da Altaylarda yapılacak değildi ya!
Bu kent her bir yerden daha cazip ve gizemli her tür pazarlık ile zirveye ev sahipliği yapabilecek kadar önemli bir kent.
Fatih’in 1453’teki efsane ve mucize kabilinden savaş sonucu fethinden beri bu böyledir! İstanbul önemlidir!
Size söz veriyorum, pazarlık sonuçlanır sonuçlanmaz, o gazetenin yeni genel yayın yönetmenini ilk Keskin Kalem’den duyacaksınız!
* * *
İSMET BERKAN ADLI ÇOKTAN KAYBETMİŞİN TRAJİK SONU!
Sevgili dostlar hafta sonunun diğer bir hikayesi sır olmayan bir şuting olayıyla ilgili!
Kiminiz ‘kapıya kondu’, ‘kovuldu’, ‘defteri dürüldü’ falan diyor olabilirsiniz.
Hatta ‘oh oldu’ diyenlerinizi de duydum!
Etmeyin, demeyin, eylemeyin arkadaşlar.
Bu medya mahallesinde gün gelir her bir şöhret ‘kapıya konulur’!
Sevgili Dostlar;
İsmet Berkan’ın da aralarında yer aldığı bir grup anlı şanlı gazetecimiz, yakın tarihimizin en büyük yalanına, "Kabataş saldırısı" palavrasına imza atmışlardı!
İnanın bana; vallahi de billahi de; Kabataş çok tehlikeli bir kışkırtmaydı. Gezi sürecinde gerginliğin arttırılmasında ve can kayıpları da içinde yaşadığımız ağır sonuçlarda affedilmez derecede payı vardı. Öyle böyle değil, potansiyel olarak çok daha kötü ve kanlı sonuçlara yol açabilecek bir yalandı. Bu yalanın mimarları da ne derlerse desinler, ne yaparlarsa yapsınlar bu mesleğin yüz karası olarak anılmaktan kurtulamayacaklardır.
Onlar ki, bu palavralarıyla ne rezil oldular, ne de işlerini kaybettiler. Ve hatta yargılanmadılar bile!
Oysa "halkın bir kesiminin, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik edilmesi" ile ilgili (TCK'nın 216. Maddesi) bir dava açılması ve suçluların hesap vermesi gerekirdi!
Olmadı!
Cezalandırılmak şurada dursun, adeta ödüllendirildiler!
Kışkırtma sayılacak yalanda tuzu biberi olanlar bugün hala televizyon ekranlarından haber okuyor, program sunuyor, toplumsal algı yönünde kafa şişirmekten ziyade önemi olmayan yorumlar yapıyorlar!
Yani bu şahsiyetlerin banka hesaplarına para akıtılıyor!
* * *
NTV’NİN SEVİP SAYDIĞI ‘HIYAR’!
Medya Mahallemizin Sevgili Üyeleri;
Biraz kafanızı şişireceğim ama itiraf etmeliyim ki, bu konuda yazabilmek için yıllardır bekleyenlerdenim ben!
Hafta sonunun bu değerli tatil gününde yazmak zorunda kalışımın iki sebebinden biridir İsmet Berkan’ın kovulması.
Diğerini yukarıda okudunuz!
Bakınız pek kıymetli sayın okurlarım; Üyesi olduğunuz medya kulübümüz, kamuoyunun, yani halkın güven duymadığı, pespaye ilişkilerin (yatak odaları dahil), akçe ve kariyer çıkarcılığının cirit attığı, herkesin gözünün içine bakarak operasyon aracılığının, tetikçiliğin, her türden yalan söylemenin çok normal, yani olağan sayıldığı, hatta kimsenin bunların hesabının gün gelince sorulabileceğini düşünmediği zavallı bir mecra haline geldi.
Leş gibi kokan, burun sızlatan bir pislikten, kaka çukurundan söz ediyorum!
İğrenç ötesi şeyler oluyor.
Hukuk memleketlerinde her biri okkalı cezalarla sonuçlanacak dava konuları cereyan ediyor!
Mobingler, tacizler, zarf içinde maaş ödemeleri, programlar veya yazılar karşılığı ceplere indirilen ‘avantalar’.
Selim Edes’in kulakları çınlasın, “rüşvetin belgesi mi olur p……k” demişti!
Olup bitenleri nerden mi, biliyorum?
Şuna n’olur inanın sevgili dostlarım!
Adlarını sanlarını bir gün duyabileceğiniz Prompter Spikerleri’nden, ona buna makalelerini yazdıran köşe kapmış tiplerden aldığım somut bilgiler var!
Yani onlar olmasa ben böyle rahatça yazıp ahkam kesemem!
Konumuza döneyim hemen.
Kabataş palavrası için "görüntüleri izledim" yalanını söyleyen Hürriyet yazarı İsmet Berkan, Hürriyet'ten kovuldu. Ancak tonlarca para verip gevezelik ettirildiği NTV’den sallamaya devam ediyor.
* * *
Berkan, 6 yıldır Hürriyet'te yazıyordu.
Kesin bilgidir, yayılmıştır; İsmet Berkan beyefendi, anneden torpilli özel bir şahsiyet olarak gazeteciliğe adım atmıştır! Yani adeta kırmızı halıda yürüyerek giriş yapmıştır bu çileli mesleğe!
Doğuştan şanslı bir şahsiyettir!
Sevgili İsmet Berkan’ı iş dünyasından siyaset cenahına, medyadan, sanat camiasına dek pek çok çevrenin el üstünde tuttuğunu iyi bilenlerdenim.
Babası FETÖ okullarında yöneticilik yapmış ünlü ses sanatçımız Sezen Aksu için apayrı bir önemi vardı düne kadar!
Peki dostlar, İsmet’i bu noktaya taşıyan olayın geçmişinde, Kabataş Yalanı’nın özünde ne vardı?
Açık açık, az ve öz ifadelerle ama ayrıntılı biçimde anlatayım sizlere!
2013 Taksim Gezi Parkı protestoları sırasında Zehra Develioğlu'nun saldırıya uğradığını iddia etmesi, birçok gazeteci ve siyasetçiden destek bulmasıyla birlikte tepkilere sebep olmuş ancak daha sonra gerçek olmadığı ortaya çıkmış bir olaydır.
Ağaçları koruma bahanesiyle başlatılan Hükümet’e karşı eylemlerin adıdır Gezi Parkı Eylemleri.
Eylemler sırasında Zehra Develioğlu isimli bir kadın o dönem Star yazarı olan gazeteci Elif Çakır’a konuşmuş, Kabataş’ta bebeği ile birlikte beklerken aralarında deri eldivenlilerin de olduğu bir grup erkek tarafından taciz edildiğini söylemişti. Bu palavrayı dillendiren gazetecilerden sonra Sayın Cumhurbaşkanımız, (O dönem Başbakan idi) Erdoğan da konuyla ilgili “Benim başörtülü bacıma saldırdılar” demişti.
Yani vahim bir durum söz konusuydu!
Başrolünde kimler yoktu ki!
Arşivlere kısaca göz atmak yeterli, öne çıkan isimlere bakın!
Elif Çakır, Hilal Kaplan, İsmet Berkan, Balçiçek İlter, Nihal Bengisu Karaca, Abdülkadir Selvi, Halime Kökçe, Eyüp Can, Mehmet Metiner, Mustafa Akyol, Rasim Ozan Kütahyalı, Meryem Gayberi, Mustafa Karaalioğlu, Aslı Aydıntaşbaş...
* * *
İsmet Berkan, Kabataş Yalanı’na yazarı olduğu Hürriyet gazetesini de alet etmişti!
Konuyla ilgili Twitter’dan yazan İsmet Berkan “Çok ama çok acı bir öykü. Maalesef gerçek” yazmış, bir takipçisinin “Görüntüleri izlediniz mi?” sorusuna “Evet” cevabını vermişti.
Bakın sevgili dostlar;
Hiçbir sorumluluğu olmamasına rağmen konu Hürriyet açısından sıkıntı yaratan bir noktaya gelmişti!
Berkan, söz konusu ifadeleri nedeniyle ilk günden beri sosyal medyada tepki çekmiş, taciz iddiasının ‘yalan’ olduğu, MOBESE görüntüleri, içeriden anlatımlar ve son olarak polis raporuyla bir kez daha gözler önüne serildiğinde ilk akla gelen gazeteciler arasında yer almıştı.
Son dönemde Berkan’ın yazılarına Hürriyet’in internet sitesinde yazılan ‘yorum’ların çoğunun da yazılarından ziyade, ‘Kabataş yalanı’yla ilgili olması dikkat çekiyordu.
Taciz iddiasının yalan olduğunun görüntülerle ortaya çıkmasının ardından Berkan’a ve konuyla ilgili benzer tutum alan diğer gazetecilere tepki büyüdü.
Kabataş’taki taciz iddiası için “Görüntüleri izledim” diyen Hürriyet yazarı İsmet Berkan, Hürriyet Okur Temsilcisi Faruk Bildirici’nin kendisinden hatasını kabullenip özür dilemesini isteyince Berkan, ‘Kabataş’ başlıklı yazısında şunları ifade etmişti:
“Gazetecinin görevi, önündeki tanık beyanları veya kanıtlar ne diyor olursa olsun şüpheciliğini korumak, araştırmaya-soruşturmaya devam etmek ve hakikate ulaşmaya çalışmaktır.
'Kabataş yalanı' meselesinden söz ediyorum.
Bundan bir yıl önce, tam olarak 14 Şubat 2014'te Hürriyet'te çıkan yazımda da söylemeye çalıştım; vahim bir gazetecilik hatası yapmış, bir haberi yayınlamak duyurmak için yeterli kontrol sürecini uygulamamıştım.
O zaman da öyleydi, bugün de: Bir bahane arıyor, bahanelerin arkasına sığınmaya teşebbüs ediyor veya 'ama'lı, 'fakat'lı cümleler kuruyor değilim; hatamın farkındayım.
Yapacağım herhangi bir açıklamanın konuyu daha da büyüteceğini düşünüp uzun bir süre sustum.
Yanılmışım.
Suskunluğum kibir gibi algılandı, bunca yıldır beni okuyan, yazdıklarımı samimiyetle takip edenler hayal kırıklığına uğradılar. Okumayanlar da.
Lafı dolandırmadan söyleyeyim: Birçok kişinin güvenini sarstığım ve onları hayal kırıklığına uğrattığım için çok üzgünüm.
Bu satırları okuyanlar da lafı dolandırmadan anlasınlar; "Aslında şunu diyor", "Yok canım böyle demek istiyor", "Öyle değil böyle" falan yok.
Üzgünüm.
Ve özür diliyorum.”
Gezi sürecinde türbanlı bir kadına şiddet uygulandığı iddia edilen görüntüleri gördüğünü söyleyen İsmet Berkan 2014 Haziran sonunda ise "Benim hıyarlığım, atmamalıydım o tweetleri." diyerek hata yaptığını kabul etmişti.
O günlerde not almıştım, “Ey İsmet Berkan "hıyarlık yaptım" diyerek, art niyetini gizlemek ve yaptığını masumane bir hata gibi göstermek istiyorsun”
* * *
Sevgili Dostlar ilginç bir tesadüf müdür bilemem!
Ancak bu yılın ortalarında Hürriyet’ten kovulan bir isim olan, eğlence dünyasının star çocuklarından İzzet Çapa’nın kaleme aldığı İsmet Berkan yazısından sadece 3 gün sonra Aydın Doğan tarafından kapıya konması da dikkatlerden kaçmış değil!
Bizim mahallede İsmet’in Hürriyet’ten kovulmasıyla İzzet Çapa’nın yazısının bir ilgisi var mı sorusu konuşuluyor.
İzzet Çapa’nın İsmet Berkan’la ilgili yazdığı o yazıyı merak edenleriniz linki tıklayabilir.
* * *
BANU GÜVEN İÇİN ‘YAŞASIN ALMANYA’
Sevgili Dostlar hafta sonunun son konusu da Banu Güven olacak!
Son adresi İMC TV olmuştu.
Terör örgütü PKK'ya destek algısı yaratan yayınlarıyla bildiğimiz İMC TV "teröre övgü" niteliğindeki yayınlarından dolayı kapatılmıştı.
İMC TV'nin kapatılması sırasında, Banu Güven adlı spiker çok direnmiş, polisin operasyonunu internetten canlı duyurmaya çalışmıştı!
‘Yalı kadını’ olarak bilinen Banu Güven’i Türk izleyicisi, beyaz yakalıların haber kanalı NTV’de kaş göz oynatıp, adeta ıkınarak kelimeleri taksit taksit telaffuz ederek haber sunmasından tanıyordu.
O Banu Hanım, tuzunun kuru olduğu yıllarda, ayda 10-15 bin doları aşan maaşı löp löp götürürken, meslektaşları kıyıma uğradığında sağır ve görmezi oynarken, bugün durduğu kesime tepeden baktığı yıllarda; meslektaşları Cem Aydın tarafından giyotine götürülürken kılını kıpırdatmayan biri olarak hafızalarda yer etmişti!
Ne zaman işsiz kaldı, biranda ‘demokrat’ ve Kürt sevici falan filan kesiliverdi!
Yeni haber ne derseniz hemen deyivereyim!
Banu Güven bundan böyle Almanlar için çalışacak.
Köln Radyosu'ndan seslenecek.
Almanlar bugünlerde pek bir dost yani!
Can Dündar’dan, 17-25 kumpasının savcılarından, FETÖ’nün ve PKK’nın birçok ismine kırmızı halılar seren, oturum izni, geçici pasaport falan verip Euro havuzunda yüzdüren Almanya’dan söz ediyorum!
Merkel’in kucak açtığı isimler arasına Banu Güven de katıldı!
Köln Radyosu Banu Hanımın hizmet vereceğini şöyle duyurdu:
“Uzun yıllar haber televizyonculuğunun vazgeçilmez isimlerinden olan gazeteci Banu Güven bundan böyle düzenli olarak Köln Radyosu'ndan seslenecek sizlere ve Türkiye'deki gündemi yorumlayacak.”
Mesleğe adım attığı günlerde de Almanlar için hizmetleri olmuştu kendisinin!
Sözün özü, Banu Güven, 25 yıl aradan sonra Almanya için ‘gazetecilik’ yapacak!
Hayırlı olsun Banu Hanım!
* * *
Sevgili Dostlar;
Memleketin halleri neyse, medyamız da öyle!
Silivri Cezaevi’nden sıkıldığı anlaşılan medya mahallesinin en korkunç ve en tehlikeli karakterlerinden biri olan Nazlı Ilıcak’la ilgili bir iki sözüm olacak.
Ama haftaya!
Amerikan maşası Fetullah Gülen’in elebaşı olduğu Fetullahçı Terör Örgütü soruşturması kapsamında tutuklanan gazeteci Nazlı Ilıcak, cezaevinden mesaj gönderip, firari vatan haini eski savcı Zekeriya Öz'ün kendisine kumpas kurduğunu iddia etti.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra FETÖ'den tutuklanan gazeteci Nazlı Ilıcak, cezaevinden kızı Aslı Ilıcak aracılığıyla Posta gazetesi yazarı Nedim Şener'e not gönderdi.
Kurnaz tilkimiz, ağlak mesajını, mağduriyetinde önemli rol oynadığı Nedim Şener kardeşimize gönderdi.
Neyse, çok uzatmadan bana eyvallah.
Nazlı Ilıcak ve onun gibileri de haftaya konuşuruz!
KESKİN KALEM