Sırdaşlarım…
Hababam Sınıfı’nı herhalde bin kere izlemişimdir.
En sevdiğim karakter açık ara Külyutmaz Necmi’ydi.
Beeen kül yutmam der, hep de o külü yutardı.
Hababam’ların kopya çekmesine bir türlü mani olamazdı.
Bugün biraz iddialı konuşacağım.
Ben Külyutmaz Keskin’im.
Necmi’den tek farkım, gerçekten kül yutmamam.
Hatta o külü başkalarına yalatmam.
Bizim medyada küllük suratlı çok.
Yanmış yanmış küle dönmüşler…
Ama yine de yanmak, yakmak istiyorlar.
Onlardan biri sabık Hürriyet GYY’si Ertuğrul Özkök.
Özkök’ün eski patronu Aydın Doğan’la medyaya dönüş kulisleri yaptığını, maaş aldığı yere ihanet ettiğini, kovulacağını…
Hepsini bu sayfalardan okudunuz.
Özkök her seferinde iddiaları yalanladı.
"Yok öyle şey, Aydın beyle de aylar önce görüştüm. Demirörenler kovmadı ayrıldım" dedi dedi dedi…
Konuştukça kendini küçük düşürdü.
Durumu toparlayamadı.
Hani böyle büyük bir travmayı atlatan biri ne yapar?
Biraz kenara çekilir, soluklanır değil mi?
Ama Özkök bu durur mu?
Bilin bakalım nerede ortaya çıktı?
Aydın Doğan Vakfı’nın Özlem Türeci ve Uğur Şahin’e Almanya’da verdiği ödülün töreninde…
Hem de kimler yoktu o törende…
Medya mahallemizin ikiyüzlülüğü üzerine tez yazılacak bir tabloydu karşımızdaki.
Artık yaza yaza kalemimde mürekkep bitti, bu rezillikleri daha fazla yazmayacağım.
Benim için asıl mesele, Özkök’ün onca fırtına koparmış bir meseleyi yalanlayıp, yine kendini göstere göstere Doğan ailesinin kucağında bulmasıdır.
Ben yazdıklarımın arkasındayım, haftalar geçtikçe ne anlama geldiğini de daha iyi göreceksiniz.
Ama bir kez daha büyük harflerle özetliyorum:
AYDIN DOĞAN VE ETRAFINDAKİLER MUHALİF MEDYA VE İKTİDAR MEDYASINDAN KOPANLARI BİR ARAYA GETİRİYOR.
YENİ MEDYA GİRİŞİMİ TAM GAZ SÜRÜYOR.
DEMİRÖRENLER HALA DOĞAN’A ÇALIŞAN YÖNETİCİLERİN, KÖŞE YAZARLARININ TAMAMINI KOVMADI.DEMİRÖRENLERİN BU TAVRI ANKARA’DA RAHATSIZLIK YARATIYOR
Doğan’ın medyaya dönme planları üzerine yeni bilgiler de öğrendim.
Biraz olgunlaşsın, bir sonraki yazımda işleyeceğim.
SAYMAZ’IN ÖZKÖK RÖPORTAJI NEDEN VETO YEDİ?
Hazır Özkök demişken, bir başka bomba bilgiyi de ayrıca kulaklarınıza fısıldayayım sırdaşlar.
Çünkü o kadar ilginç ki, ayrı bir başlığı hak ediyor.
Radarıma takılan bilgilere göre, Özkök kovulunca yana yakıla röportaj verecek bir yer aramış.
Öyle ya çizilen karizmasını toparlaması gerekiyormuş.
Önce, Hürriyet’ten eski mesai arkadaşı olan İsmail Saymaz’ın kapısını çalmış.
Saymaz da- Doğan etkinliğindeki bir başka isim- fırsatı kaçırmak istememiş.
Hemen yönetime durumu iletmiş, röportaj için yeşil ışık beklemiş.
Amaaaaa ne oldu dersiniz?
Halk TV yönetimi röportaja kırmızı ışık yakıvermiş.
Sonuçta biliyorsunuz Özkök Candaş Tolga Işık’a konuştu, ve birbiriyle tutarsız onlarca açıklama yaptı.
Konuştukça battı.
Peki Halk TV neden Özkök’ü vetoladı?
Kesin bir bilgi yok.
Ama benim yorumum şu:
Kısıtlı kaynaklarla dönen Halk TV, Özkök’ün röportajdan sonra oraya yatıya gitmesinden,
yani kalıcı olmasından korkmuştur.
Öyle ya, bence tüm Halk TV’nin maaşı bence bi Özkök maaşı etmez.
İşte bu yüzden ballı patron Aydın Doğan’ın peşinden ayrılmıyorlar ya…
HALK TV’DE KARADAĞ-PAYZIN SAVAŞI MI VAR?
Bugün arka arkaya kulisleri patlatıyorum farkındayım…
Madem Halk TV’den dem vurduk, oradan devam edelim hızlıca…
Biliyorsunuz, Halk TV’de bir gelen bir giden…
Sular hiç durulmuyor.
Belli ki bir yönetim sıkıntısı var.
Öyle ki bu beceriksizlik ekrana yansıyor.
Halk TV’nin önde gelen ekran yüzlerinden Gökmen Karadağ, geçtiğimiz haftalarda istifa etmişti.
Nedenini açıkça söylemedi ama, belli ki bir şeylere fena bozulmuştu.
Fakat ne olduysa döndü…
Dönmesiyle birlikte, bu sefer program müdürü Candan Yıldız gitti.
Şimdi bu geliş gidişler birbiriyle alakasız görünebilir.
Ama Keskin Kalem’iniz size hemmeeen bağlantıyı kursun.
Bu anlam verilemeyen hareketliliğin nedeni Gökmen Karadağ-Şirin Payzın savaşı.
Evet evet yanlış duymadınız…
Kuşlar bana olan biteni şöyle fısıldadı:
Payzın ve Karadağ arasında bir zaman evvel programa alınacak bir konuk nedeniyle anlaşmazlık yaşanmış. Karadağ da kendine çifte standart uygulandığını düşünmüş. Çünkü program müdürü Yıldız, Payzın’a yakınmış. Karadağ’ın dönmesinin diyeti olmuş yani Yıldız’ın gidişi. Hatta rivayet o ki, Payzın, Karadağ’a yakın bir önceki program müdürünü kovdurmuş. Yerine de Yıldız’ı aldırmış. Savaşın asıl patlak verme nedeni de buymuş.
Heyhaaaaatttt…
Medyadaki bu ego savaşları hiç mi bitmez?
Bu adamcılık nereye kadar sürer?
Yıl olmuş 2022 neredeyse, emekçi eve ekmek götürme derdinde…
Ekranlarda köşelerle ballı maaşlara çalışanlar neyin derdinde…
Takdir siz yoldaşlarımın.
KANAL D GENEL MÜDÜRÜNÜN BAŞINI NE YEDİ?
Medya alemimimizin güzide sitesi Medyaradar, geçtiğimiz günlerde bir haber patlattı.
Dedi ki, Kanal D Genel Müdürü Murat Saygı, Demirören ailesi tarafından, tepesine biri getirilince, istifa etti.
O isim de CNN Türk genel müdürü Murat Yancı’ydı…
Saygı’nın gittiği, Yancı’nın da Kanal D genel müdürlüğünden bile daha üst bir koltuğa oturduğu doğru.
Malumunuz, Demirören TV grup başkanı oldu.
Fakat tepki olarak istifa etti bilgisinin sonradan çok da doğru olmadığı çalındı keskin kulaklarıma.
Sitemizde geçen bilginin fikr-i takibini yapmak ve daha doğrusunu söylemek de boynumuzun borcu.
Fısıldananlara göre, Saygı aslında istifa etmemiş, gönderilmiş.
Sadece bu kadar üst düzey bir isim kovuldu dedirtmemek için, bu yol izlenmiş.
Saygı’nın başını yiyense- iddialara göre- bazı parasal mevzular ve kanalın bazı programlarının reytinglerinin yolunda gitmemesi.
Yani ölü projeler.
Bunların başında da Ece Üner’in programı Susma geliyor.
Onca harcanan paraya rağmen kanalın istenen geliri yaratamaması ve akçeli bazı meseleler,
bu kovulmanın asıl nedeni…
Bakalım Saygı sonrası Kanal D nasıl olacak?
SEHER YAŞAYACAK BENİ NASIL HAKLI ÇIKARDI?
Yoldaşlar, pişmanlığı hiç sevmem…
Çünkü yaşım pişman olmak için büyük.
Şurada sayılı günüm kalmış, dönüp geçmişte olanlara hayıflanacak vaktim yok.
Amma, size bir şey itiraf edeyim, geçen yazdımda Sedat Peker’in bizim medyaya izanını kaybettirdiğini yazmıştım.
İki örnek vermiştim, biri Erk Acarer diğeri Seher Yaşayacak…
Seher Hanım sağ olsun kendisi verdiği tepkilerle beni haklı çıkarmış.
Ne tetikçiliğim, ne ahlaksızlığım kalmış…
Hele ki defalarca medya yapılanmasını burada yazdığım SBK’yla ilişkim varmış.
Peh….
Siz okurlarımın takdirine sunuyorum birkaç örneği:
Diyeceğim şu ki, gazeteciler mesleki olarak birbirlerinin her türlü eleştiri, uyarısını kulağa küpe yaparlar.
Ancak hata bende, karşımdakinin bir gazeteci olmadığını daha önceden anlamalıydım…
Seher Hanım ile ilgili yazdığım yazıda, kendisine servis edilen bilgi ve belgeleri sorgulamadığını eleştiri sınırları içinde ifade etmiştim. Hatta paylaştığı açık kaynaklardaki şirket sicil ve ortaklık bilgileri ile yararlı bir iş yaptığını yazmış ancak sonradan
kendisine servis edilmiş fotoğraf ve bilgileri paylaşarak gerçek bir gazetecinin sapmayacağı bir yola girdiğini ifade etmiştim.
"Sosyal medyada şöhret de gazeteciyi bozar" demiştim
"Sen misin bunu yazan!"
Seher hanım delirmiş belli ki; yazdıklarım içinde küfür yok hakaret yok!..
Seher Hanım basit bir eleştiriye bile delirmiş. Küfürün hakaretin bini 1 para!...
" Tetikçi" falan demiş Medyaradar'a...
"Seher Hanım kendisini popstar sanıyor" demiştim. Az bile yazmışım bu arada...
Demiş ki; Seher Hanım, "Sevgili takipçilerim, ben size haber yazacaktım ama bu keskin kalem beni meşgul etti. Haber alma hakkınızı engelledi. Avukatlarım medyaradar ve keskin kalem hakkında bu yüzden suç duyurusunda bulunacak"
Peehhhhh....
Seher Hanım kendisini popstar sandığını tescillemekle kalmamış, akıl ve ruh sağlığının da yerinde olmadığını göstermiş sağ olsun!...
Seher Yaşayacak Hanım...
Allah size uzun ömür versin ama bu ruh haliyle uzun yaşamazsınız.
Sizin sadece haber verme hakkınızı engellemekle kalmadım.
Arada takipçilerinize duyurduğunuz o nezle ve grip halinin sorumlusu da benim...
Lütfen bu konuda da hakkımda bir suç duyurusunda bulunun Popstar Hanım!
Hatırım kalır yoksa!