Keskin Kalem yazdı: TRT sunucusu ortadan kayboldu! Habertürk'ün ünlü gazetecisi de kızakta mı acaba?
Keskin Kalem bir döndü, pir döndü! Medyaradar'ın gizemli yazarının bugünkü kulis yazısı da bir hayli ses getirecek gibi...
Salı günkü yazımı bitirirken “Zor günlerden geçiyoruz, hem de çok zor” demiştim. Az bile demişim.
Medya dünyamızın hava sahasını kasırga yüklü bulutlar kaplamış durumda.
Bu âlemde 41 yılı öyle laf ola geçirmedim sevgili dostlar. Onlarca yılın tecrübesiyle varım. Geride kalan yıllarda biriktirdiğim dostlar sayesinde mutlu, mesut, iki de evlat yetiştirmiş bir büyüğünüz olarak yazıyorum.
Kimi haber kaynaklarım kendi yanılgılarını, eksik bilgilerini herhangi bir art duygu ve düşünce içinde olmaksızın paylaşıyorlar. Ben de radarıma takılanları, çoğu somut bilgiler ve medya plazalarındaki sohbetler ile fısıldaşmalarla harmanlayıp sizlerle paylaşıyorum.
Dün “TRT’nin ortadan kaybolan sunucusu kim?” diyerek duyurusunu yaptığım bilgiyi paylaşmak istiyorum.
TRT1 ekranlarında hafta içi her sabah ‘1’de Sabah’ adlı programı yayınlanıyordu. Yaz tatilinden çıkamadı bu program. Daha doğrusu sunucu Selver Gözüaçık.
Şahsen ben severek izliyordum Gözüaçık beyefendiyi.
Sordum soruşturdum, ancak TRT bürokrasisi içerisinden maalesef net bir bilgi alamadım.
Kiminle konuştuysam, çok sevilen, birikimli, emeğinin teriyle bugün geldiği noktaya ulaşmış iyi bir sunucu olduğunu dinledim. Rize’nin Ardeşen ilçesinden genlerine işlemiş klasik Karadeniz mizacının yanında çevresiyle bal şeker dostluklara sahip olduğundan dem vuruldu.
Selver Gözüaçık, programında milletin sesine de kulak veriyordu. Hatta geçen yıl Ekim ayında Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) sesi olan (Kasım 2015’de kapatılan Samanyolu TV) bir yayın organında hedef de gösterilmişti.
Selver Gözüaçık kardeşimizin birçok yayıncının başına gelen gafları da vardı. Bir tanesi vardı ki, gaf ötesi olmuştu, skandal derecesinde vahim ifadelerdi.
14 Ekim 2015 sabahı Selver Beyin yaptığı yorumu Milliyet gazetesi internet sitesi bir gün sonra “TRT spikerinden Ankara katliamına skandal yorum” başlığıyla duyurmuştu.
Ankara’da Barış Mitingi öncesi, 97 kişinin ölümüne neden olan hain saldırıya, barbarlığa, katliama ilişkin izleyici bir kadının mesajını okuyan Selver Gözüaçık’ın sonrasında yaptığı gaf ötesi yorum, tüylerimi diken diken etmişti.
O da patavatsızlığını farketmiş olacak ki; gelen sert tepkiler üzerine ertesi gün çıkıp ekrandan okuduğunu anlamadığını ifade ederek özür dilemişti. Sanırım TRT yönetimi bir kenara not edip yeni yayın dönemine kadar sabretti!
Aklıma Güner Ümit efsanesinin yerle bir oluşuna yolaçan patavatsızlığı, “yok artık” dedirten ayıbı gelmişti.
1995 yılında kaçak işadamı Cem Uzan’ın patronu olduğu yıllarda Star TV’de “Turnike” adlı programı sunuyordu Güner Ümit. Ve bir akşamüstü canlı yayında yarışmacıya "Yoksa siz Kızılbaş mısınız?" demiş ve Alevilerden gelen haklı tepkiler nedeniyle Ümit efendi ekranlara veda etmek zorunda kalmıştı.
Hesabını tutamayacağı kadar çok para kazandığı sırada diline hakim olamayan Güner Ümit o günden sonra iş bulamadı ve şu anda sadece emekli maaşıyla geçiniyor.
Samimi ve içten sunumuyla öne çıkmış bir isimdi Gözüaçık.
İnteraktif bir program sunuyordu sabahın ilk ışıklarında. İzleyiciyle sürekli diyalog hâlindeydi. Canlı yayında çay demliyor, espriler yapıyor, ara sıra taşeron olarak çalıştırılan editörüne falan “fırça atıyordu”...
Selver Gözüaçık 23 yıldır TRT’de çalışıyor.
İşin mutfağından gelen ancak okullu olan medya dünyamızın yufka yürekli ama çok sert mizaçlı ekran yüzü, Güneydoğu’dan Afganistan’a Irak’tan Suriye’ye hem Türkiye’nin dört bir yanında hem de dünyanın önemli kriz bölgelerinde görev yapmıştı.
Yani, haberin ve sunuculuğun kırmızı çizgilerinin neler olup-olmadığını çok iyi bilen bir deneyim sürecinden geçmişti.
TRT Haber kurulduğunda gece haberlerini O’na vermişlerdi. “Gün Sonu” diye bir program yaptı. Sonra Defne Sarısoy ile sabah programına geçti. Ardından TRT 1’de “1’de Sabah” programını tek başında sunmaya başladı. 2. Sezonun ardından “Gayet de iyi gidiyoruz” dedikten birkaç ay sonra kendisine “devam ediyoruz, 3. Sezona hazırlan” denmedi.
TRT yönetimi Selver Gözüaçık’a teşekkür etti mi bilemiyorum, ama öğrendiğim “devam edilmeyeceğinin” söylendiği yönünde.
O, şimdilik mesai saatlerinde TRT binasına gidip oturuyor ve ay başlarında da banka kartından maaşını çekiyor. Tıpkı yüzlerce TRT çalışanı gibi!
HABERTÜRK'ÜN ÜNLÜ GAZETECİSİ DE KIZAKTA MI ACABA?
7 Şubat MİT krizi yaşanırken... Dershane savaşı bütün hızıyla sürerken... 17/25 Aralık 2013 kumpası, seçilmiş iktidarı alaşağı etme amaçlı sinsi operasyonların üzerinden birkaç ay geçmişken, Habertürk gazetesi yazarı ABD’ye gidip Fetullahçı Terör Örgütü’nün elebaşı Fetullah Gülen ile resim çektirmişti.
Yılların duayen gazetecisi Yavuz Semerci’den söz edeceğim şimdi de.
Hafızam yanıltmıyorsa diye yazmamak için internette arama motorlarında bakındım ve buldum; 12 Nisan 2014 günü Yavuz Semerci ABD’de Pensilvanya'da Fethullah Gülen'le görüşmüştü. Bunu “ziyaret” olarak vurgulayan Semerci, Twitter'dan ''Üzgün ama karamsar değil. 'Bugünler de geçer' dedi. Yazılmamak kaydıyla sohbet ettik. Anı da fotoğrafladık.'' diyerek duyurmuştu.
Gerçekten bayağı ses getiren bir görüşmeydi!
Tesadüf müdür değil midir bilemem ama 2013 Aralık’ında Hükümet’i devirme amaçlı 17/25 Aralık 2013 komplosunun yapıldığı tarihlerde Ciner Medya’da üslenmiş FETÖ’cüler üst düzey görevlerdeydiler.
Gazete Habertürk’ün Ankara Temsilcisi Erdal Şen, Habertürk TV’nin Yayın Koordinatörü Abdullah Kılıç, Haber Müdürü Cuma Ulus, Editör Ertuğrul Erbaş ve Muhabir Bülent Ceyhan, "cemaat" kontenjanından Taksim’deki binada görev yapıyorlardı.
Kibirli ve soğuk bakışlı Abdullah Kılıç ile sağ kolu Cuma Ulus ‘silahlı terör örgütü üyeliği’ suçundan Temmuz sonunda tutuklanarak cezaevine konuldular. Erdal Şen de demir parmaklıklar ardında... Bu üç ismin de, 17-25 Aralık kumpasının, Hükümet’e darbenin medya ayağında önemli görevler üstlenen “gazetecilerden” oldukları iddia ediliyor.
Bilinmeyen isimler de var mıdır acaba?
Her neyse ana konuma döneyim hemen.
17/25 Aralık komplosunun sonrasındaki ilk seçime, 30 Mart yerel seçimlerine doğru sık sık açıklamalarda bulunan terör hareketinin ABD’de yaşayan lideri Fetullah Gülen, Habertürk yazarı Semerci ile Mart 2014 yerel seçimlerden 13 gün sonra ilk kez görüntülenmişti.
Fetullah Gülen ile Yavuz Semerci’nin buluşması sıradışı bir buluşmaydı. Zira iliklerine kadar kindar ve vatanına ihanet duyguları yüklü bir adam olan Fetullah Gülen, Semerci’nin o dönem sahibi olduğu Gazeteport.com sitesinde kendisi hakkında ağır ifadeler içeren bir analiz yayımladığını hiç unutmamıştı.
Temmuz 2009’da Gazeteport sitesinde yayınlanan analiz çok önemliydi.
Analize göre gece yarısı yasası olarak bilinen ve askere sivil yargı yolu açan yasanın Fethullah Gülen ile ilişkisi vardı. Fetullah Gülen bu yolla Kayseri’de yakalanan ve TSK’ya sızmış “ışık evi” soruşturmasının kendisine uzanmasını engellemek istiyordu.
Analize göre silahsız örgütlerin terör kapsamından çıkarılmasında da Gülen’in parmağı vardı. Fetullah Gülen bu yolla kendisine bir terör davası açılmasını engellemeye çalışıyordu. Bu analiz ve buna dayalı haberler daha sonra Habertürk, Akşam, Haber 5 gibi medya organlarında da yer aldı.
Fetullah Gülen’in resmi sitesi, Zaman Gazetesi kaynaklı olarak yayınladığı imzasız açıklamada Gazeteport ve Habertürk hakkında oldukça ağır bir cevap yazmıştı.
Gülen’in resmi sitesinde yayınlanması dolayısıyla Fetullah Gülen’in görüşlerini de yansıtan açıklama, Gazeteport’ta yayınlanan yazı nedeniyle hem Gazeteport’u hem de Habertürk’ü “İrticayla Mücadele Eylem Planı” doğrultusunda haber yapmakla suçlamıştı.
Gülen’in sitesinde ve Zaman’da yayınlanan oldukça ağır ithama göre Yavuz Semerci’nin sahibi olduğu Gazeteport ve Semerci’nin yazarı olduğu Habertürk, Fetullah Gülen’e tıpkı belgede yazdığı gibi komplo yapıyordu.
Açıklama metninin komplo imasında bulunduğu sitenin Yavuz Semerci’ye ait olması ve Semerci’nin Habertürk’e de yazması “Fetullah Gülen, Semerci’nin kellesini istiyor” yorumlarına neden olmuştu.
Peki nasıl olmuştu da 2009’dan 5 yıl sonra 2014’te Gülen, Semerci’yle yan yana gelmişti?
Bilemiyoruz!
Bildiğimize, öğrendiklerimize geliyorum şimdi.
Ekonomi konularına hakim sayılı ve önemli gazetecidir Yavuz Semerci.
Geçen yayın döneminde Habertürk televizyonunda yayınlanan ‘Eko Siyaset’ adlı programda her sabah Yavuz Semerci ile Abdurrahman Yıldırım'ı izliyorduk.
Eko Siyaset programı reytinglerde çok kötüydü, aynı zaman dilimindeki rakip kanallarla karşılaştırıldığında Habertürk nal topluyordu. İzlenmiyordu açıkçası.
Yavuz Semerci uzun süredir, hele hele 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Habertürk TV ekranlarında görünmedi.
Alınan karara göre Ciner Medya Grubu için, özelinde de grubun başında bulunan hukukçu kimlikli Kenan Tekdağ açısından özel öneme sahip Yavuz Semerci yeni yayın döneminde Eko Siyaset’te olmayacak.
Bugün lafı çok uzattım, affedin dostlar!
Bana yazın, içinizde sır kalmasın.
Mail adresim: medyaradar@gmail.com
YARIN; Haber kanallarının tamamında “danışman ve programcı” diye çalışmış, konuşmalarına başlarken “Hoca efendi dedi ki” demiş kadın gazetecinin akıbetini yazmak istiyorum…
Medya dünyamızın hava sahasını kasırga yüklü bulutlar kaplamış durumda.
Bu âlemde 41 yılı öyle laf ola geçirmedim sevgili dostlar. Onlarca yılın tecrübesiyle varım. Geride kalan yıllarda biriktirdiğim dostlar sayesinde mutlu, mesut, iki de evlat yetiştirmiş bir büyüğünüz olarak yazıyorum.
Kimi haber kaynaklarım kendi yanılgılarını, eksik bilgilerini herhangi bir art duygu ve düşünce içinde olmaksızın paylaşıyorlar. Ben de radarıma takılanları, çoğu somut bilgiler ve medya plazalarındaki sohbetler ile fısıldaşmalarla harmanlayıp sizlerle paylaşıyorum.
Dün “TRT’nin ortadan kaybolan sunucusu kim?” diyerek duyurusunu yaptığım bilgiyi paylaşmak istiyorum.
TRT1 ekranlarında hafta içi her sabah ‘1’de Sabah’ adlı programı yayınlanıyordu. Yaz tatilinden çıkamadı bu program. Daha doğrusu sunucu Selver Gözüaçık.
Şahsen ben severek izliyordum Gözüaçık beyefendiyi.
Sordum soruşturdum, ancak TRT bürokrasisi içerisinden maalesef net bir bilgi alamadım.
Kiminle konuştuysam, çok sevilen, birikimli, emeğinin teriyle bugün geldiği noktaya ulaşmış iyi bir sunucu olduğunu dinledim. Rize’nin Ardeşen ilçesinden genlerine işlemiş klasik Karadeniz mizacının yanında çevresiyle bal şeker dostluklara sahip olduğundan dem vuruldu.
Selver Gözüaçık, programında milletin sesine de kulak veriyordu. Hatta geçen yıl Ekim ayında Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) sesi olan (Kasım 2015’de kapatılan Samanyolu TV) bir yayın organında hedef de gösterilmişti.
Selver Gözüaçık kardeşimizin birçok yayıncının başına gelen gafları da vardı. Bir tanesi vardı ki, gaf ötesi olmuştu, skandal derecesinde vahim ifadelerdi.
14 Ekim 2015 sabahı Selver Beyin yaptığı yorumu Milliyet gazetesi internet sitesi bir gün sonra “TRT spikerinden Ankara katliamına skandal yorum” başlığıyla duyurmuştu.
Ankara’da Barış Mitingi öncesi, 97 kişinin ölümüne neden olan hain saldırıya, barbarlığa, katliama ilişkin izleyici bir kadının mesajını okuyan Selver Gözüaçık’ın sonrasında yaptığı gaf ötesi yorum, tüylerimi diken diken etmişti.
O da patavatsızlığını farketmiş olacak ki; gelen sert tepkiler üzerine ertesi gün çıkıp ekrandan okuduğunu anlamadığını ifade ederek özür dilemişti. Sanırım TRT yönetimi bir kenara not edip yeni yayın dönemine kadar sabretti!
Aklıma Güner Ümit efsanesinin yerle bir oluşuna yolaçan patavatsızlığı, “yok artık” dedirten ayıbı gelmişti.
1995 yılında kaçak işadamı Cem Uzan’ın patronu olduğu yıllarda Star TV’de “Turnike” adlı programı sunuyordu Güner Ümit. Ve bir akşamüstü canlı yayında yarışmacıya "Yoksa siz Kızılbaş mısınız?" demiş ve Alevilerden gelen haklı tepkiler nedeniyle Ümit efendi ekranlara veda etmek zorunda kalmıştı.
Hesabını tutamayacağı kadar çok para kazandığı sırada diline hakim olamayan Güner Ümit o günden sonra iş bulamadı ve şu anda sadece emekli maaşıyla geçiniyor.
Samimi ve içten sunumuyla öne çıkmış bir isimdi Gözüaçık.
İnteraktif bir program sunuyordu sabahın ilk ışıklarında. İzleyiciyle sürekli diyalog hâlindeydi. Canlı yayında çay demliyor, espriler yapıyor, ara sıra taşeron olarak çalıştırılan editörüne falan “fırça atıyordu”...
Selver Gözüaçık 23 yıldır TRT’de çalışıyor.
İşin mutfağından gelen ancak okullu olan medya dünyamızın yufka yürekli ama çok sert mizaçlı ekran yüzü, Güneydoğu’dan Afganistan’a Irak’tan Suriye’ye hem Türkiye’nin dört bir yanında hem de dünyanın önemli kriz bölgelerinde görev yapmıştı.
Yani, haberin ve sunuculuğun kırmızı çizgilerinin neler olup-olmadığını çok iyi bilen bir deneyim sürecinden geçmişti.
TRT Haber kurulduğunda gece haberlerini O’na vermişlerdi. “Gün Sonu” diye bir program yaptı. Sonra Defne Sarısoy ile sabah programına geçti. Ardından TRT 1’de “1’de Sabah” programını tek başında sunmaya başladı. 2. Sezonun ardından “Gayet de iyi gidiyoruz” dedikten birkaç ay sonra kendisine “devam ediyoruz, 3. Sezona hazırlan” denmedi.
TRT yönetimi Selver Gözüaçık’a teşekkür etti mi bilemiyorum, ama öğrendiğim “devam edilmeyeceğinin” söylendiği yönünde.
O, şimdilik mesai saatlerinde TRT binasına gidip oturuyor ve ay başlarında da banka kartından maaşını çekiyor. Tıpkı yüzlerce TRT çalışanı gibi!
HABERTÜRK'ÜN ÜNLÜ GAZETECİSİ DE KIZAKTA MI ACABA?
7 Şubat MİT krizi yaşanırken... Dershane savaşı bütün hızıyla sürerken... 17/25 Aralık 2013 kumpası, seçilmiş iktidarı alaşağı etme amaçlı sinsi operasyonların üzerinden birkaç ay geçmişken, Habertürk gazetesi yazarı ABD’ye gidip Fetullahçı Terör Örgütü’nün elebaşı Fetullah Gülen ile resim çektirmişti.
Yılların duayen gazetecisi Yavuz Semerci’den söz edeceğim şimdi de.
Hafızam yanıltmıyorsa diye yazmamak için internette arama motorlarında bakındım ve buldum; 12 Nisan 2014 günü Yavuz Semerci ABD’de Pensilvanya'da Fethullah Gülen'le görüşmüştü. Bunu “ziyaret” olarak vurgulayan Semerci, Twitter'dan ''Üzgün ama karamsar değil. 'Bugünler de geçer' dedi. Yazılmamak kaydıyla sohbet ettik. Anı da fotoğrafladık.'' diyerek duyurmuştu.
Gerçekten bayağı ses getiren bir görüşmeydi!
Tesadüf müdür değil midir bilemem ama 2013 Aralık’ında Hükümet’i devirme amaçlı 17/25 Aralık 2013 komplosunun yapıldığı tarihlerde Ciner Medya’da üslenmiş FETÖ’cüler üst düzey görevlerdeydiler.
Gazete Habertürk’ün Ankara Temsilcisi Erdal Şen, Habertürk TV’nin Yayın Koordinatörü Abdullah Kılıç, Haber Müdürü Cuma Ulus, Editör Ertuğrul Erbaş ve Muhabir Bülent Ceyhan, "cemaat" kontenjanından Taksim’deki binada görev yapıyorlardı.
Kibirli ve soğuk bakışlı Abdullah Kılıç ile sağ kolu Cuma Ulus ‘silahlı terör örgütü üyeliği’ suçundan Temmuz sonunda tutuklanarak cezaevine konuldular. Erdal Şen de demir parmaklıklar ardında... Bu üç ismin de, 17-25 Aralık kumpasının, Hükümet’e darbenin medya ayağında önemli görevler üstlenen “gazetecilerden” oldukları iddia ediliyor.
Bilinmeyen isimler de var mıdır acaba?
Her neyse ana konuma döneyim hemen.
17/25 Aralık komplosunun sonrasındaki ilk seçime, 30 Mart yerel seçimlerine doğru sık sık açıklamalarda bulunan terör hareketinin ABD’de yaşayan lideri Fetullah Gülen, Habertürk yazarı Semerci ile Mart 2014 yerel seçimlerden 13 gün sonra ilk kez görüntülenmişti.
Fetullah Gülen ile Yavuz Semerci’nin buluşması sıradışı bir buluşmaydı. Zira iliklerine kadar kindar ve vatanına ihanet duyguları yüklü bir adam olan Fetullah Gülen, Semerci’nin o dönem sahibi olduğu Gazeteport.com sitesinde kendisi hakkında ağır ifadeler içeren bir analiz yayımladığını hiç unutmamıştı.
Temmuz 2009’da Gazeteport sitesinde yayınlanan analiz çok önemliydi.
Analize göre gece yarısı yasası olarak bilinen ve askere sivil yargı yolu açan yasanın Fethullah Gülen ile ilişkisi vardı. Fetullah Gülen bu yolla Kayseri’de yakalanan ve TSK’ya sızmış “ışık evi” soruşturmasının kendisine uzanmasını engellemek istiyordu.
Analize göre silahsız örgütlerin terör kapsamından çıkarılmasında da Gülen’in parmağı vardı. Fetullah Gülen bu yolla kendisine bir terör davası açılmasını engellemeye çalışıyordu. Bu analiz ve buna dayalı haberler daha sonra Habertürk, Akşam, Haber 5 gibi medya organlarında da yer aldı.
Fetullah Gülen’in resmi sitesi, Zaman Gazetesi kaynaklı olarak yayınladığı imzasız açıklamada Gazeteport ve Habertürk hakkında oldukça ağır bir cevap yazmıştı.
Gülen’in resmi sitesinde yayınlanması dolayısıyla Fetullah Gülen’in görüşlerini de yansıtan açıklama, Gazeteport’ta yayınlanan yazı nedeniyle hem Gazeteport’u hem de Habertürk’ü “İrticayla Mücadele Eylem Planı” doğrultusunda haber yapmakla suçlamıştı.
Gülen’in sitesinde ve Zaman’da yayınlanan oldukça ağır ithama göre Yavuz Semerci’nin sahibi olduğu Gazeteport ve Semerci’nin yazarı olduğu Habertürk, Fetullah Gülen’e tıpkı belgede yazdığı gibi komplo yapıyordu.
Açıklama metninin komplo imasında bulunduğu sitenin Yavuz Semerci’ye ait olması ve Semerci’nin Habertürk’e de yazması “Fetullah Gülen, Semerci’nin kellesini istiyor” yorumlarına neden olmuştu.
Peki nasıl olmuştu da 2009’dan 5 yıl sonra 2014’te Gülen, Semerci’yle yan yana gelmişti?
Bilemiyoruz!
Bildiğimize, öğrendiklerimize geliyorum şimdi.
Ekonomi konularına hakim sayılı ve önemli gazetecidir Yavuz Semerci.
Geçen yayın döneminde Habertürk televizyonunda yayınlanan ‘Eko Siyaset’ adlı programda her sabah Yavuz Semerci ile Abdurrahman Yıldırım'ı izliyorduk.
Eko Siyaset programı reytinglerde çok kötüydü, aynı zaman dilimindeki rakip kanallarla karşılaştırıldığında Habertürk nal topluyordu. İzlenmiyordu açıkçası.
Yavuz Semerci uzun süredir, hele hele 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Habertürk TV ekranlarında görünmedi.
Alınan karara göre Ciner Medya Grubu için, özelinde de grubun başında bulunan hukukçu kimlikli Kenan Tekdağ açısından özel öneme sahip Yavuz Semerci yeni yayın döneminde Eko Siyaset’te olmayacak.
Bugün lafı çok uzattım, affedin dostlar!
Bana yazın, içinizde sır kalmasın.
Mail adresim: medyaradar@gmail.com
YARIN; Haber kanallarının tamamında “danışman ve programcı” diye çalışmış, konuşmalarına başlarken “Hoca efendi dedi ki” demiş kadın gazetecinin akıbetini yazmak istiyorum…