‘’Namerde muhtaç olmayacak ve ömrünü tamamlayacak şekilde bir ekmek parası lazım. Bunun fazlası, fazladır. İnsan tam ömre göre ölçmeli onu. Bugün son ekmeğini yeyip ölmeli, artan bir şey kalmamalı. Eğer ben öldüğümde bir çuval unum kalmışsa, ben suç işledim demektir…’’
Yoldaşlar, bugün sizleri ölüm yıldönümünde andığımız,
usta sanatçımız…
ozanımız…
ciğerimizin paresi…
Yüreğimizin yaresi Neşet Ertaş’ın bu sözleriyle karşılıyorum…
Çünkü çok ağır bir konuyu kaleme alıyorum.
Ve ancak böyle filozofların, ozanların, halkın bağrından çıkmış insanların aklıyla doğru yolu bulabileceğimiz,
pusulamızı kaybettiğimiz günlerden geçiyoruz.
Bir yanda emekçinin geçim derdi…
Diğer yanda sömürü…
Diğer yanda adamcılık, kayırma…
Beri tarafta medyada öbekleşmiş çıkar çeteleri…
Dert çok.
Say say bitmez.
Bir medya dinozoru sizi ekmeğinizden mi etti?
Kendini Allah zanneden bir medya şöhreti sizi işsiz mi bıraktı?
Egoları şişik yöneticiler sizi canınızdan mı benzdirdi?
Patronunuz sizi aç mı bıraktı?
Biliyorum bir teselli değil ama ben buradayım.
Derdinizle dertleniyorum, sesinizi duyurmaya çalışıyorum.
Bugün müsaadenizle medyadaki sorunların en büyüğüne, geniş bir açıdan bakacağım.
Ve bu sorunun neden bir ulusal güvenlik meseleyi olduğunu dilim döndüğünce anlatmaya çalışacağım.
Çünkü testi ha kırıldı kırılacak.
Ve medyamızda görülmemiş bir çöküş yaşanacak.
Resmen UÇURUMUN KENARINDAYIZ.
KİM BU YENİ SERMAYE?
Bir süredir medyaya bir sermaye akışı oluyor.
Kendini iktidara yakın gösteren bazı iş adamları irili ufaklı web siteleri, televizyon kanalları satın alıvermeye başladılar.
Paranın kaynağı ne?
Belli değil…
Bu kanalların, web sitelerinin başına piyasada kendince bilinen, ismi cismi olan gazetecileri koymaya başladılar.
Kimi gyy oldu, kimi patronum diyor, kimi de perde arkasından yönetiyor…
Fakat hepsinin durumu ortak:
Perde arkasında bir sermaye var ve bunu gizliyorlar.
MATRUŞKA PATRONAJ YAPISI
Dahası da var bu sermaye odakları kendilerini gizlemek için, bu gazetecileri patron ya da gyy gibi gösteriyorlar.
Sermaye A kişisi sanıyorsunuz.
Bir bakıyorsunuz aslında B kişisi.
Onun da üstünü kazıyorsunuz, bir bakıyorsunuz ipleri asıl elinde tutan C kişisi.
Bu sermaye odakları kendini gizliyor çünkü,
BU PARANIN ÇOĞU KİRLİ PARA.
Bu sermaye odaklarının kimi kendini Külliye’ye yakın gösteriyor, kimi bir bakana, kimi bir danışmana, kimi muhalefete.
Çalışan ararken de, bu siyasi referansları kullanarak kendilerini önemliymiş gibi gösteriyorlar.
Emekçi gazetecileri avlıyorlar.
Bunlara GYY’lik ya da yöneticilik yapanlarsa zaten olan biteni biliyor.
Onlar da önlerine konulan maskenin arkasına sığınıyor, tek amaç gazetecilikmiş gibi rol yapıyorlar.
Oysa asıl patronları kime operasyon çekmek istiyorsa, ona operasyon çekiyorlar.
Bir ihaleyi mi almak istiyorlar?
Web sitesi üzerinden iş adamlarına, şirketlere saldırıyorlar?
Sırtlarını dayadıkları siyasetçinin düşmanı mı var?
Aleyhine haber yapıyorlar.
Gören de kamu yararı için skandal patlattıklarını zannediyor.
Sizi çakallar…
‘’DEVLET İZLİYOR, YAKINDA TEPELERİNE ÇÖKECEK’’
Sırdaşlarım, uzun süredir bu sektördeyim.
Bir dinozorum, biliyorsunuz.
Medyada çok rezil ortam gördüm.
Hiçbir medya patronunu da oturup aklayamayacağım.
Türkiye’de medyanın sahiplik yapısı hep problemli olmuştu.
Kör ölür badem gözlü olur kontenjanından bir grup gazetecinin arkasından gözyaşı döktüğü Aydın Doğan’ın nasıl medyasını kullanarak ihaleler aldığını bilmeyen yoktur.
Fakat bir tespiti yerinde yapmak gerek: MEDYA MEDYA OLALI BU KADAR KİRLİ PARAYA HİÇ BOĞULMAMIŞTI.
Parayı basanın medya patronu olduğu bu ortam,
BİR MİLLİ GÜVENLİK MESELESİDİR.
Ankara’da kulağı çok delik birkaç dostuma bu meselesi açtım.
Açar açmaz ‘Ankara durumun farkında, takip ediliyor, uygun zamanda tepelerine çökülecek’ yanıtını aldım.
Umarım doğrudur.
Çünkü bu yol, yol değildir.
Ülkenin sac ayaklarından biri olan ve uzun süredir darbe üzerine darbe yiyen medya,
böyle bir krizin altından çıkamaz.
Ekonomik krizi fırsat bilen bu kirli para sahipleri, iki kuruşa çalışan gazetecileri adeta ağına düşürüyor.
Parayla kendine çekiyor.
Bundan birkaç ay önce yazmıştım.
Medyadaki maaş krizi ulusal güvenlik krizidir demiştim.
Parayı basan istediği manipülasyon haberi yaptırır, ülkeyi karıştırır, yabancı ülkeler bile gazeteci satın alır demiştim.
İşte korkulan olmaya başladı.
Aman yoldaşlar, bu aralar sizlere yeni kurulmuş ya da el değiştirmiş web sitesi, TV kanalından bir teklif falan gelirse, iki kere düşünün.
Kendinizi neyin içinde bulacağınızı bilemeyebilirsiniz.
Keskin Kalem’den demesi…