Keskin Kalem açıklıyor: Olay TV nasıl Odatv oluyor? Arkasında kim var?
Sadece ve sadece Keskin Kalem’inizden duydunuz…
Olay TV olayının sır perdesini, sizler için ilk ben araladım…
Dedim ki:
Bu işte bir bit yeniği var.
180 emekçi işsiz kaldı ama kalmayabilirdi.
Çünkü ‘frekans bulamadık bahanesi’ yalan.
Frekans vermek isteyenler var.
Dedim, dedim, dedim…
Bir Allah’ın kulu da çıkıp ‘hayır bu yalan’ demedi, diyemedi.
Kendi çevremden biliyorum, bana sitem ederek, ‘e peki niye böyle bir şey yapsınlar Keskin, o kadar yatırımın çöp olması akla yatmıyor’ diyen oldu.
Ben de hep ‘durun çıkar kokusu’ cevabını verip durdum.
O koku çıktı.
Yazan çizen çok oldu ama ben size ne olup bittiğini her yönüyle bir güzel yazayım.
Bu işin arkasında kimin sermayesi var, reklam pastasından pay kapma çabasının galibi kim oldu?
Bunun bedelini neden emekçi ödedi?
Siz de oturun bir düşünün…
OLAY’ın özeti: Olay TV bildiğiniz Odatv oluyor!
Malum haftaiçi medya alemi Barış’lar’ın yani genel yayın yönetmeni Barış Pehlivan ve haber müdürü Barış Terkoğlu’nun ayrılmasıyla sarsıldı.
İmtiyaz sahibİ Soner Yalçın’ın bu hamlesinin altında ne olduğunu kimse anlamadı.
Çünkü Odatv demek Barış’lar demekti.
Herkes ‘davalar, hapisler derken acaba Soner Yalçın ortalıktan kaybolacak mı’ diye düşündü.
Ama işin aslı öyle değildi.
Bu tamamen Soner Yalçın’ın kendini ana akıma çekerek siyaseten ‘geri çekilme’ ama bir yandan da medyadaki hacmini büyütme girişimiydi.
Genel yayın yönetmenliğine seçilen Serdar Cebe de bunun en iyi örneği.
Yıllarca Kanal D Ana Haber'i sunan sonra da Voice of America’ya gidip, kariyerine Washington’da devam eden Cebe’nin siyasi duruşu nedir diye sorsam, pek verecek yanıt yok malum.
Neyse… Peki diyeceksiniz ki bre deli Keskin, nereden çıkardın bunları, kanıtın ne?
Sıralayayım:
Odatv ekibi Olay TV için alınan, dayanan, döşenen binaya yerleşiyor.
Olay TV’nin web sitesi için işe alınan ekipten bazıları Odatv kadrosuna katılıyor.
Hatta Cebe’nin eski mesai arkadaşı Süleyman Sarılar’ın da (müstafi Olay TV yayın yönetmeni) kadroya katılması bekleniyor.
Ve harıl harıl, bir TV kanalına dönüşmek için frekans meselesi çözülmeye çalışılıyor.
Ama acele yok…
Siyaseten uygun konjonktür bekleniyor.
E zaten malum Odatv’nin adının içinde TV var değil mi?
Bir günde haber kanalına dönmesi işten değil yani anlayacağınız.
Özet: Hükümet baskı yaptı, frekans da bulamadık diye ortalık yaygaraya verildi ama matruşka bebeği gibi işin içinden başka iş çıktı.
Veeeeeeeeee İBB’nin medya fonu savaşının kazananı Soner Yalçın oldu.
Malum hep yazıldı, çizildi.
Olay TV’nin perde arkasındaki isim, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu diye.
Çünkü kanalın finansörü, İmamoğlu’na yakınlığıyla bilinen işadamı Hüseyin Köksal idi.
Hatta teknik ekipmanların çoğunun İBB bütçesi yardımıyla alındığı iddia edildi.
Heyhaaaat…
Kime niyet, kime kısmet.
Gıcır gıcır bina ve ekipmanlar Soner Yalçın’a kısmetmiş.
Ne diyelim… Hayırlı olsun…
Ama o işsiz kalan 180 kişi hala aklımda…
Daha önce de söyledim, Olay TV fiyaskosunu hükümetin üstüne attılar ama…
Tüm mesele İBB’nin fonlarını kim alacağı,
CHP içinde İmamoğlu’nun medya patronu olmasını istemeyen kesimin ne yapacağıydı.
Anlaşılan o ki, filler tepişmiş, olan gene emekçiye olmuş.
Keskin Kalem’den keskin mi keskin 28 Şubat soruları:
Medya ayağıyla ne zaman hesaplaşılacak?
Malum yoldaşlarım, bugün 28 Şubat post-modern darbesinin yıldönümü.
Ülkemiz tarihinin utanç sayfalarından birini anımsıyoruz.
İşin diğer boyutları, televizyonlarda, gazetelerde güzelce işleniyor.
Bense, işim gereği medya kısmına odaklanacağım.
Neden?
Çünkü bu post-modern darbe aslında bir yarı-medya darbesiydi de ondan!
Malum diğer darbeler gibi değildi.
Sokağa tankın, askerin çıkmadığı, bir bildiriyle hükümetin düşürülüp yenisinin dizayn edildiği bir darbeydi.
E o bildiriye gelene kadar, gazeteler, TV’ler aracılığıyla zemini hazırlandı.
Adeta Türk halkının beyni yıkandı.
Yok Müslüm Gündüz’ler, yok Fadime Şahinler…
Mütedeyyin insanlar köşe yazılarıyla, haber bültenleriyle adeta öcüleştirildi.
Yani anlayacağınız, kalemini silaha çeviren bir grup ‘gazeteci’ en az asker kadar bu işin sorumlusu…
Peki bunca yıl geçti o isimlere ne oldu?
HİÇBİR ŞEY!
ERTUĞRUL ÖZKÖK: Hürriyet Gazetesinde generaller ne diyorsa, onu yazdı. Meşhur ‘Bu defa işi silahsız kuvvetler halletsin’ manşeti onun imzasıyla çıktı.
Özkök KOMUTANLIĞINDAKİ Hürriyet başka ne başlıklar attı dersiniz?
- Reyting makinesi Fadime
- Beceremediniz artık bırakın: Gülen (FETÖ elebaşı)
- Gerekirse silah bile kullanırız
- Sincan’da tank sesleri
AYNI ÖZKÖK ŞU ANDA HÜKÜMETİN KONTROLÜNE GEÇTİĞİ İDDİA EDİLEN HÜRRİYET’TE HALA YAZIYOR!
FATİH ALTAYLI: O dönem Hürriyet Gazetesi’nde yazdığı, ‘yeni vatandaşlık görevim’ isimli köşesi hala hafızalarda.
‘Kendime yeni bir iş buldum.
Bundan böyle kılık kıyafet kanununa aykırı olarak dolaşanları, kolundan tuttuğum gibi karakola götüreceğim.
Evlerini polise göstereceğim. Otomobilde görürsem plakalarını alıp bildireceğim.
Yapılan işlemi savcılığa kadar takip edeceğim.
Yok yok, savcılıkta da takip edeceğim.
Hırsız yakalatmak iyi de, bu kanun tanımayanları yakalatmak mı kötü?
3 Mart 1997 - Hürriyet
Sadece bu mu? Radyo programında başörtülü kadınlar ‘fahişe, kevaşe' diyecek kadar azıtmıştı. Ne demişti hatırlayalım:
‘Hürriyet gazetesi 20 bin cana saygısızlık diyor. Saygısızlıktan da öte, alçaklık hatta fahişelik. Üniversitedeki öğrenciler dün 7.4 yetmedi mi pankart açıp, depreme kurban verdiğimiz 20 bin insana karşı inanılmaz bir saygısızlık yapmışlar. Bir kadın var, kadın da değil aslında öğrenci olduğunu zannediyorum. Büyük ihtimalle buraya getirilmiş bir FAHİŞE. Din bezirganlarının oyunu Marmara Üniversitesi’nde sahneye koyuldu. Bunlar dediğim gibi KEVAŞE, kevaşe. Toplanmışlar orada. Bunlar şeytana tapanlar. SATANİSTLER ve şeytanla işbirliği halinde orada toplanmışlar. 7.4 yetmedi mi? Size neyin yeteceğini herkes biliyor ahhhh ahhhhhhh. Onu yapmaya bile değmezsiniz, alçak fahişeler.’
AYNI ALTAYLI HABERTÜRK’TE YAZIYOR, UTANMADAN HER GÜN EKRANA ÇIKIYOR, MUHALİFLİK- GAZETECİLİK CAKALARI SATIYOR!
UĞUR DÜNDAR: 28 Şubat'ta attığı manşetlerden hiç pişmanlık duymayanlar arasında başı çekiyor.
Binlerce insana yapılan zulmün, hak gaspının sorumlusu manşetlerin sahibiydi.
Hiçbir zaman pişmanlık duymadığı gibi yıllar sonra Korcan Karar ile çıktığı bir canlı yayında o dönem yaptığı haberleri sahiplendi. "Hiç pişman değilim. O manşetleri yatak odama resmini asar mışıl mışıl uyurum" demekten hiç geri durmadı.
AYNI DÜNDAR MUHALİF MEDYADA BAŞ ÜSTÜNDE TUTULUYOR, DEMOKRASİ NARALARI ATIYOR!
O zaman Keskin sorularımı sorayım, büyük harfle:
- KADINLARA FAHİŞE, SATANİST DİYEN ONLARI TECAVÜZLE TEHDİT EDENLER NASIL HALA KÖŞE BAŞLARINI TUTUYOR?
- NEDEN HALA YETKİLİLER TARAFINDAN MUHATAP ALINIYORLAR?
- NEDEN HALA RESMİ PROGRAMLARA DAVET EDİLİYORLAR?
- NASIL HALA DEMOKRATLIK TASLAYABİLİYORLAR?
- NASIL HALA ‘GAZETECİLİK’ YAPABİLİYORLAR?
- VE NEDEN HALA YARGI KARŞISINDA HESAP VERMİYORLAR?
Herkes, özellikle de AK Parti’liler bu soruların üzerinde düşünmeli…
KESKİN KALEM
keskinkalem@medyaradar.com