Keskin Kalem açıklıyor: Aydın Doğan, ROK’un Bank Asya kredisini kime yazdırdı?

Medyaradar'ın gizemli yazarı Keskin Kalem yine medya dünyasında ses getirecek bir yazıya imza attı.

KESKİN KALEM keskinkalem@medyaradar.com

Bir varmışşşş, bir yokmuş…
Medya diyarında, kendini dev aynasında gören patronlar ve onların cüceleri varmış.
Cüce yanlış oldu, saray soytarısı desek daha uygun…

Kusuruma bakmayın yoldaşlar, baştan alıyorum.
Bir varmışş…
Bir yokmuş….
Medya diyarında, sırça saraylarda oturan medya patronları ve onların saray soytarıları varmış…

Bu soytarılar patron ne derse, milyonları eğlendirmek için, ekranlarından, köşelerinden, istenileni yaparmış.

Hoooooppp at bi takla…
Hooooopppp saldır….
Hoooopppp öv…

Deli Keskin’iniz size bugün, böyle bir masal anlatacak.
Yanlış anlamayın büyüklere ve 40 yaş üstüne değil bu masal.
Genç gazetecilere ve gazeteci namzetlerine.
Ve hatta sıradan okura, izleyiciye…
O koca koca medya binaları, gazeteler, televizyonlar aslında nasıl işliyor, çarklar nasıl dönüyor, gerçek yüzleri ne?
Hep beraber görelim…
Hem de medyanın ölüp de badem gözlüsü olan Aydın Doğan örneği üzerinden.

Koyun çayları yoldaşlar, başlıyoruz.
Medyadaki maskeleri düşüren bu kusursuz örnek, Rasim Ozan Kütahyalı’nın kurduğu bir cümle üzerinden önüme düşüverdi sırdaşlar.
ROK, geçtğimiz günlerde katıldığı bir youtube yayınında, ilgimi çeken bir açıklama yaptı ve dedi ki:

“Bank Asya'dan aldığım krediyi Aydın Doğan'a ben söyledim. Sonra Aydın Bey, ettiğimiz bir kavga esnasında, şimdi bizim emrimizde olan bir arkadaşa bunu yazdırdı, oradan çıktı bu Bank Asya”

Keskin Kalem bu durur mu?
Onca cümle, tartışma, açıklama arasından beynim bunu cımbızladı.
Ve düştüm peşine şu sorunun:
Aydın Doğan’ın emriyle ROK hakkında bu bilgiyi yazan kim?
Ve cevabını buldum: Hürriyet GYY’si Ahmet Hakan!

Tarih: 6 Şubat 2014.
Yazının başlığı: Bizden ‘paralel’e savaş açmamızı isteyen Şebelek

Ne demiş Ahmet Hakan o yazısında?

“RASİM Kütahyalı” adlı şahıs, bütün devlet aygıtlarının “paralel yapı”ya savaş açtığını yazmış.Cumhurbaşkanı, Genelkurmay, MİT, Dışişleri Bakanlığı falan...Hepsi savaş açmış “paralel yapı”ya...
*
“Şahıs” diyor ki: “Hürriyet de savaş açmalı.”
*
Tamam, “Şebelek”. Hürriyet de savaş açsın.Ama önden sen buyur bakalım: Sen önce “paralel yapı”nın bankasından kaptığın 3.7 milyon liralık kredinin hesabını ver.Aldın mı böyle bir kredi? “Paralel yapı”nın bankası sana, “Al oğlum sana 3.7 milyon lira, git kendine villa ve tekne al” diye kredi verdi mi? Verdiyse hangi hizmetine karşılık olarak verdi o 3.7 milyon liralık krediyi...

“Paralel yapı”yla savaş öyle laf ola beri gele olmaz. Savaş yapacaksan...- Önce adamların bankasından kredi alıp almadığını açıklayacaksın. - Ardından krediyi hangi hizmete karşılık aldığını açıklayacaksın.- En sonunda da aldığın krediyi “paralellerin bankası”na iade edeceksin. Hadi bakalım “savaşçı Şebelek”... Görelim bakalım ne kadar savaşçıymışsın.
Böyle giderse elde dış mihrak kalmaz

Linki de burada:
https://www.hurriyet.com.tr/amp/bizden-paralel-e-savas-acmamizi-isteyen-sebelek-25745627

Aslında cevap günlerdir gözünüzün önündeymiş sırdaşlar.
Malumunuz, iki gündür ROK ve Ahmet Hakan birbirine düştü.
Bir o yazı yazıyor, bir diğeri tweet atıyor.
ROK’un ‘Ayşenur Arslan'ı hapse atıyorlardı, biz devreye girdik; Uğur Dündar 28 Şubat soruşturmasında korkuyordu, bizi aradı’ sözleri üzerine biliyorsunuz birden bire, Ahmet Hakan topa girdi.
"FETÖ zamanı 'Tutuklanacak' diyerek ortalığı terörize ediyordun. Hele gel bakalım. Önce bunun bir hesabını ver" diye yazı yazdı.

ROK da Twitter hesabı üzerinden Ahmet Hakan’a cevap verdi. “Ahmetçim tüm karakterini ve haysiyetini bitirdiğimi düşünüyorsun. Seni en yakınların gözünde bile bir ‘yaşayan ceset’, ‘şerefini satmış kalem’ haline getirdiğime inanıyorsun. O yüzden bana kinini anlıyor ve hoşgörüyorum. Ama bunları kendine sen yaptın kardeşim. Suçluyu aynada ara.’ dedi.

Şimdiiii sırdaşlar, Keskin Kalem sayesinde, gündemi işgal eden bu kavganın temel nedenlerinden birini anlamış olduk.
Açık konuşayım.
ROK ve Ahmet Hakan meselesinde durum bir ‘tencere dibin kara’ vakasıdır.
Hangisi daha iyi, hangisi daha kötü diye tartışmak bile anlamsızdır.
Her ikisi de basın tarihimizin kapkara sayfalarının parçasıdır.
Medyadan silinecekleri günü de gerçek emekçinin iple çektiğini çok iyi biliyorum.

Fakat şunu da düşünmeden edemiyorum:
ROK neden bu kadar agresifleşti?
Ali Koç yayını sanki Pandora’nın Kutusu’nu açtı…
Ve elbette Ekrem İmamoğlu’nun Karadeniz gezisine katılan eşi Nagehan Alçı üzerinden yediği linç de etkiliydi…

Anladığım kadarıyla ROK, yandaşlık yükünün sadece Nagehan Alçı ve kendisine yüklenmesinden ve adeta günah keçisi ilan edilmelerinden ötürü çok rahatsız.
‘Ulan hepimiz oradaydık’ dercesine, herkesin yediği haltları ortalığa saçma tehdidi savuruyor.

Ben de diyorum ki:
Tehditle olmaz bu iş, Ahmet Hakan’ı, Fatih Altaylı’sı, Uğur Dündar’ı o’su, bu’su, şu’su…
Kim ne yaptıysa çık açıkla.
’Bizi günah keçisi seçip saldırmayın, şimdi muhalif takılanların hepsinin hükümete yaltaklanma tarihini saçarım’ tehdidi yetmez.
Eğer dediğin gibi arşiv müdürüysen, gereğini yaparsın diye düşünüyorum.
Yoksa gerisi boş lakırdıdan öte değil…

Amaaan sırdaşlar, lafı uzattım, yine en başta söylemem gerekeni, en sona bıraktım.
Yaşlılık işte…
Yazımın peşine düştüğü asıl soru şuydu: Bu rezalet medya düzenimiz hakkında bize ne anlatıyor?
Vallahi ne anlatmıyor ki!
Bir medya patronu- Aydın Doğan- düşünün, ROK ve Nagehan Alçı’yla kanka.
Sonra araları bozuluyor.
Samimi bir sohbette yapılan ‘Bank Asya’dan kredi aldım’ lafını alıyor, elinin altındaki tetikçi kalemlerden birine yazdırıyor.
İntikam alıyor.

Bu rezaletin öznesi ROK diye eminim kimse, durumun vahametini tartışmadı bile.
Hadi ROK açıkladı, peki Doğan gibiler o köşelerden başka kimlere kurşun sıktı?
Ahmet Hakan gibi kaç tetikçi var?
Asıl mesele, Ahmet Hakan hem nasıl Doğan’ın sonra da Demirören’in tetikçisi oluveriyor?
Bu nasıl düzen?

ALTAYLI’NIN ‘HAPİSTEN KURTULMAK İSTEDİ’ DEDİĞİ PATRONLAR KİM?

Seçim yaklaştıkça, medyanın ballı koltuklarında oturanları bir huzursuzluk sardı.
Bakınız, Ahmet Hakan’ın düştüğü hallere…
ROK’un açıklamalarına…
Herkes birini tehdit ediyor, ‘aman onu yapma şunu açıklarım’ diyor…

ROK’un çıkışları da görünen o ki yangına körük olmuş.
Habertürk gazetesi yazarı Fatih Altaylı, ROK’un açıklamaları üzerine, ilginç bir yazı kaleme aldı.
Şu ifadeleri kullandı:

Meğer Türkiye’de yargıya FETÖ’nün hakim olduğu günlerde hapse girmemek için yapılması gereken şey basitmiş.
Dönemin etkili FETÖ’cülerinden, gazeteci kisvesi altında önümüze koyulmuş FETÖ’cülerden birini arıyorsunuz, o da sizi hapse girmekten koruyor.
Bedeli mukabilinde mi, hayır işi olarak mı onu bilmiyoruz.
Vay anam vay.
Olaya bakar mısınız!
Bunu ben söylemiyorum, birisi iddia etmiyor.
Kendileri itiraf ediyorlar.
Güç gösterisi olarak itiraf ediyorlar.
Devleti, adaleti nasıl pespaye hale getirdiklerini, nasıl ayağa düşürdüklerini marifet gibi bir bir ortaya döküyorlar.
Ve yine kimseden ses yok.
O günler çok uzak değil hatırlıyorum.
Anlı şanlı medya patronları, o patronların anlı şanlı yöneticileri bu tiplerle yakınlık kurarak kendilerini kurtarma peşindeydi.

Şimdiiiiiii…
Eğer Altaylı birilerini, hatta çooooook yakınındaki birilerini tehdit etmiyorsa, bir gazeteci olarak anlı şanlı medya patronlarının ve o patronların anlı şanlı yöneticilerinin kim olduğunu yazmalı.
İsim vermeli.
Kim bu hapisten kurtulmak için birilerine yanaşanlar?
Hapislik ne yaptılar?
Ne işlere bulaştılar?

Sırdaşlar size bir sır:
Altaylı gibi tipler, böyle şeyler yazıyor ve isim vermiyorsa, bilin ki, kendi koltuğunu sağlamlaştırmak için çok yakınındaki isimleri tehdit ediyordur.
Çıkar kokusu yakında…

PATRONLARA ARA ZAM ÇAĞRISI

Yoldaşlar, o onu dedi…
Bu bunu dedi…
Yazıyorum ama biliyorum aslında gündemimiz tek: Eriyen maaşlar.

Yaza yaza artık dilimde tüy bitti.
O nedenle lafı uzatmayacağım, eveleyip gevelemeyeceğim.

Asgari ücrete yeniden zam gündemdeyken, özel sektörde maaşlara zam üzerine zam yapılırken, medya patronları açıklanan resmi enflasyon oranına yakın zamlar yaparak paçayı kurtardığını zannediyor.
Yılın daha yarısına henüz geldik ama o zamlar eridi!
Maaş standartları artık mavi yaka seviyesinin altına düştü düşecek.
ARA ZAM ŞART.

Patronlar eğer gazetecilere ara zam yapmazsa, gelecek sene çalıştıracak insan bulamayacaklar.
Benden demesi.
Nasıl ki özel sektörde büyük istifa dalgası var.
Aynı dalga medyayı da vurdu vuracak.
Bekleyin ve görün…

Tüm yazılarını göster