Keskin Kalem medyanın falına bakıyor: 2021’in ilk aylarında büyük değişimler kapıda
Büyüklerimizin çok güzel bir sözü var: Fala inanma, falsız da kalma.
Sevgili Keskin Kalem yoldaşları, bugün karşınıza bir falla çıktım.
Ama öyle cikletten çıkan ya da televizyon ekranlarında işkembe-i kübradan atılan fallara benzemiyor bu.
Bilgiye, kulislere ve onlarca yıl bu medyada ağarttığım saçlarıma dayanan bir fal bu.
Şimdi açın avuçlarınızı, getirin kahve fincanlarınızı hepinizin falına bir bakayım:
Herkesin tahmin edeceği üzere pandemi, ekonomik bunalım gibi meseleler medya sektörünü teğet geçemez.
Şimdiye kadar gerçi iyi dayandı pek çok kuruluş.
Ama patronların gözü işten çıkarma yasağının kalkmasında.
Pusuda bekliyorlar…
Bu- artık dalga demeyeyim de- tsunaminin kimi vuracağını tahmin etmek zor değil.
Emekçi gazeteciyi tabii ki!
Torpillisinin keyfi gene gıcırında…
Uzun lafın kısası ilk kehanetim tahmin etmesi çok da zor olmayan bir şey: İşsizlik.
Falınızda çıkan bir diğer şey…
Üç gün mü desem…
Üç ay mı desem…
Neyse işte, üç vakte kadar, medyada çok önemli koltuklarda oturan bazı isimler, o koltuklarından kalkmak zorunda kalacak.
Büyük TV kanallarının, bazı gazetelerin üst düzey isimleriyle yollar ayrılacak.
Uzun lafın kısası MEDYADA TAŞLAR YERİNDEN OYNAYACAK.
Bunu ana akım, iktidara yakın medya ve kendini muhalif olarak tanımlayan medyanın tamamı için söylüyorum.
Çok şaşıracağınız gelişmeler sizi bekliyor medya mahallesi…
Diyeceksiniz ki e Keskin Kalem, ne bu gizem?
Fal bu ya, gizemli olmayı gerektirir…
Ve maalesef, uzun bir yol görüyorum.
Yazılı basın, yani gazeteler için.
Dönüşü olmayan bir yola girecek pek çok gazete.
Dijitalde var olma mücadelelerini sürdürebilirlerse ne ala.
Yoksa tarihin tozlu sayfalarını görüyorum bahtlarında!
Değer miydi CNN Türk’ün genç muhabirini bu hale düşürmeye?
Sabahları mıhlamayı afiyetle yedikten sonra bir sosyal medyaya bakayım diyorum.
Aklımda hep aynı soru: Bakalım bugün kim linç ediliyor?
Bakın bunu siyaset üstü, mahalle üstü bir yaklaşımla söylüyorum.
En akıllı görünen insanlar bile Twitter’da kendini kaybediyor.
Geçtiğimiz günlerde piyango CNN Türk muhabiri Mücahit Topçu’ya vurdu.
Bir fırıncıdan yaptığı yayın sırasında yaşananlar yüzünden.
Muhabir, fırıncıya “İşler iyi, değil mi?” diye sordu.
Fırıncı da “Mayalar 110 lira olmuş, vatandaş işin içinden çıkamıyor. Dolayısıyla halkımızdan şunu bekliyoruz, vatandaşımızdan, devletimizden şunu bekliyoruz” dedi.
Muhabir sonra mikrofonu çekti ve yayını kesti.
Sosyal medyada kıyamet koptu.
Yok efendim muhabir fırıncıyı sansürlemiş.
CNN Türk zaten yandaşmış.
Oymuş, buymuş, şuymuş…
Rakip yayın kuruluşunda, Habertürk’te, kalem sallayan Kübra Par da linç güruhunda yerini aldı.
“İyisi mi siz canlı yayında vatandaşa mikrofon uzatmayın” yorumunu yaptı. (Keskin not: Ahmet Hakan kendi ekmek yediği kuruma taş atan yengesine destek veriyor mu acaba?)
Neyse öyle bir recm yaşandı ki muhabir yine sosyal medyadan bir açıklama yaptı:
“Söz konusu röportajı fırıncının söyledikleri nedeniyle kesmedim. İtiraf etmek gerekirse o sırada fırıncının ne söylediğine de canlı yayın heyecanıyla çok dikkat etmedim. Çünkü bana verilen 2-3 dakikalık bir canlı yayın süresi vardı. Ben o süreyi aştığımı düşünerek bir an önce yayını bitirip sözü stüdyoya bırakmak istedim. Ancak gerçekten büyük bir hata yaptım. Hatamı kabul ediyor ve edindiğim bu tecrübeyle mesleğimi daha iyi bir şekilde sürdürmek istiyorum. Sırf tecrübe eksikliğim nedeniyle yaşanan bu olaylar nedeniyle tüm kamuoyu ve yöneticilerimden özür diliyorum.”
Bu açıklamayı okuyunca ne kadar üzüldüğümü anlatamam.
Muhabir kardeşimi tanımam, dedesi yaşındayım zaten.
Açıklamasını samimi buldum, ancak bu hale düşürülmüş olmasına çok içerledim.
Çocukcağız resmen kendini aşağı çekmiş, tüm kusuru üstlenmiş.
E o yayını izleyen editör, yönetici yok mu?
Yayının kesilmesinden rahatsızlarsa, uygun görmüyorlarsa kulağına fısıldayıp röportaja devam edilebilirdi.
Muhabir tecrübesiz olduğunun altını çizmiş.
Zaten CNN Türk ekranında son zamanlarda böyle büyük bir sorun var.
Ekran yüzünden muhabirine hiç tanınmayan, deneyimsiz isimler ekranda. Bu da reyting yarışına yansıyor.
CNN Türk yönetiminin acilen müdahale etmesi lazım.
Linç eden tayfaya gelince…
Mesleğin henüz başındaki bir insanın bu duruma düşmesinden, ekmeğini kaybetme korkusundan memnun musunuz?
Ya yerde ekmek yiyen herkesi yaftalamaktan?
Memnunsanız bir doktora gitmenizi öneririm.
Parası benden!
Adaletin bu mu medya? Ekran tutan parmağını yalıyor, emekçi kuru ekmeğe muhtaç
Bir muhabir arkadaşın derdine değinmişken, diğerlerinin en büyük derdini es geçmeyim dedim.
Geçenlerde bir anket şirketi Türkiye’nin en güvenilir gazetecileri listesi açıklamış.
Artık o anket ne koşullarda yapılmış, kaç kişiyle görüşülmüş, veriler nasıl analiz edilmiş…
Allah bilir.
Zaten gazoz kapağı gibi medya ödülü dağıtılıyor, anket yapılıyor bu ülkede.
Kendileri çalıp kendileri oynuyorlar, kimsenin umurunda değil bu işler.
Fakat bu anket gündem oldu…
Beş benzemez isimler yan yana olduğu için.
Belli ki anketçiler her telden isim koyalım da kimse küsmesin demiş.
Fakat gazeteci dediklerine bir bakıyorsunuz hepsi ekran yüzü, sunucu.
Sanki ülkede başka gazeteci yok, bir bunlar var.
Büyük bir sevinçle birbirlerini sosyal medyadan tebrik ediyorlar bir de.
Sanki Pulitzer almışlar!
Gelin Keskin Kalem’iniz bilmeyene anlatsın:
O ekrana çıkan spikerler var ya, editörün yazdığını okur, muhabirin emek verdiği haberi sunar.
Montaj ekibi, prodüksiyon haberin görselini size ulaştırır.
Arşivcisi görüntüsünü bulur.
Daha perde arkasında nice emekler vardır.
Tüm dünyada bu işler böyle diyecek olanları duyar gibiyim.
Öyle değil!
Dünyada sahada, çamurun içinde, bombaların altında haber toplayanlar en çok kıymeti görür.
Bizdeyse makyajını yapıp, 2 saat ekranda görünen ‘güvenlilir gazeteci’ oluyor.
En ballı maaşları alıyor.
O nedenle de yeni nesil gazeteci adaylarında bir hastalık başlamış: Kendini ekrana atmak.
Ne dalavereler dönüyor ekranda 3 dakika görünmek için ahhhh bir bilseniz sevgili okurlar.
Bu konuyu bana açtıran, iki Hürriyet muhabirinin bu duruma tepki gösteren tweetleri oldu.
Yazışmalarını takdirinize sunuyorum sevgili yoldaşlarım:
Her ikisi de bence yerden göğe kadar haklılar!
Biri daha deneyimli diğeri genç nesilden olan bu iki gazetecinin diyaloğu herkese ibret vermeli.
Zaten haberin kahrını çekenlere bu muamele devam ederse, ‘güvenilir gazetecilerimiz’ sunacak haber bulamayacaklar.
Neyse o zaman da ekrandan bol bol ahkam keser, atar gider yaparlar.
Yeter ki çarkları dönsün.
Olay TV nerede? Dağa kaçtı? Dağ nerede? Yandı bitti kül oldu…
Hani bir Olay TV vardı…
Hani kapatılan?
Hani Twitter’da tepki üstüne tepki gösterilen…
Hani özgür basın sloganları atılıyordu…
Nevşin Mengü tweetleri elden ele dolaşıyordu.
Yeni frekans aranıyordu…
Tıpkı tekerlemedeki gibi, Olay TV rüzgarı yandı bitti kül olduuuuuu.
Çünkü Türkiye’de hiçbir rüzgar üç günden fazla esmez sevgili doslar.
Hele ki o rüzgar SOLDAN ESİYORSA.
Tecrübeyle sabittir.
Olay TV’nin başına da gelen bu.
Şimdi oradaki gazeteciler, kaderleriyle baş başa.
Güya yola devam edilecek, maaşlar verilecek ama kulağıma gelenlere göre rahatsızlık büyükmüş.
Özellikle işini bırakıp Olay TV’ye gidenler arasında.
Şimdiden başlarının çaresine bakmaya başlamışlar.
İş arıyorlarmış.
Bazı kurumlarla görüşenler de olmuş aralarında.
İşleri rast gelsin, bu kadar güvenilmez bir yerden tez zamanda paçalarını kurtarsınlar inşallah.
KESKİN KALEM
keskinkalem@medyaradar.com