''KEŞKE O KIZI TUTUP ŞAP DİYE ÖPSEYDİN EMRE! BELLİ Kİ KİMSE ÖPMEMİŞ!''

Engin Ardıç, kendisi gibi Sabah yazarı olan Emre Aköz'e yumurta atan kızlara "belden aşağı" vurdu!

Bacı

Solculuk kisvesi altında faşizme hizmet ediyorlar, kerhaneye düşmek gibi bir şey, belki daha da kötü!
Evet, "daaeevrimci" bacılar...
Emre Aköz, kendisine yumurta atmaya çalışanlar arasında gözüne ilişen "cırtlak sesli birkaç kara kuru kızdan" sözetti. "Necdet Şen’in 1980’lerde tartışmalara yol açan ’Bacı’ adlı çizgi romanından fırlamış" dedi.
Necdet, 1991 yılında Cumhuriyet gazetesinde Nadir Nadi’nin ölümü üzerine patlak veren "iç savaşta" Hasan Cemal ve Okay Gönensin’den yana olmuş, hele o günlerde bir karikatüründe İlhan Selçuk’a "kart tilki" deyince hesabı kesilmişti...
Telefonlaştık, bana Uğur Mumcu’yu nasıl kazıkladıklarını, nasıl üç otuz paraya çalıştırdıklarını anlattı, Kadıköy’de buluşup bira içmek ve dertleşmek üzere sözleştik, yirmi yıldır bir türlü beceremedik.
"Bacı" çizgi romanı da gerçekten büyük gürültü koparmıştı... Sol çevrelerde! Halkın umurunda bile değildi.
Çünkü Necdet, yetmişli yıllarda epey yaygın olan bu "devrimci bacı" tipini yüceltmiyor, yerli yerine oturtuyordu. Aşağılamıyordu, hayır, eleştiriyordu. Bu ne büyük bir suçtu! Bacılar eleştirilemezlerdi!
Bu kafayla kafalarını her dönemde ve her seçimde duvara tosladılar bu zavallılar (üç buçuk ay sonra gene öyle olacak.)
Devrimci bacı... Soyu tükenmiştir sanıyorduk, demek ki yumurtalı eylemlerde yaşıyormuş.
Ortak özellikleri çirkin olmalarıdır bu kızcağızların. Hem çirkin hem pasaklı.
Sorunları da budur. Bu yüzden hepsi birer "kompleks kumkuması" olup çıkmıştır.
Önce kendi kendileriyle, sonra erkeklerle sorun yaşarlar, hükümetle, oligarşiyle, sermaye sınıfıyla falan değil. Bu hınç, görünürde kendini "eylemcilikle", aslında nefretle, öfkeyle, vurup kırma arzusuyla dışa vurur.
Başta anaları babaları olmak üzere hiçkimseden sevgi görmemişler, yakınlık görmemişlerdir. Bu nedenle onlar da kimseye "empati" gösteremezler. "Farklı düşünenleri anlamaya çalışmak" da onların kısa boylarını çok çok aşar.
Bir zamanlar, ünlü şarkıcı gibi, "Akrep Nalan" adı takılmış ünlü bir eylemci kız vardı, 12 Eylül döneminde. "Memleketinden" gelmiş, Topkapı Garajlar’da otobüsten inmiş, yanına ilk yaklaşan çocuğun siyasi görüşüne yazılmış. Çocuk solcu olduğu için solcu olmuş, çocuk sağcı olsaymış o da sağcı olacakmış.
Bu eylemci kesimlerde cinsellik de bir tabuydu o zamanlar...
Fransa’da 68 eylemleri cinsel özgürlük için başlamıştı, bizde görünürde sosyalist, aslında Kemalist dikta özlemiyle yürütüldü, ama eylemci çocuklar köylü ve kasabalı olduklarından, çok ciddi bir cinsellik sorunu da yaşadılar.
O zaman da ortaya, "cinselliğinden arındırılmış" bir kız tipi, yani "bacı" çıktı!
Bu kızlar ve oğlanlar, doğaya ve dürtülerine daha fazla karşı koyamadıkları noktaya gelip bunalıma girince de, ortaya "devrim nikâhı" adı verilen bir saçmalık çıkardılar. Sevişmek için ille bir "nikâh" kıyılacaktı! Nikâhsız olmuyordu, burada da örgüt lideri (ya da mahalle sorumlusu, ne haltsa işte) kıyacaktı.
Bu, devrimcilik, solculuk falan değil, yalnızca ilkellik ve köylülüktü.
Türkiye çok çok ilerledi, köylü köylülükten kurtulma yolunda çok mesafe kat etti, fakat onlar kurtulamadılar.
Çünkü "kendi kendilerinden" kurtulamıyorlar.
Keşke o kızı tutup şap diye öpseydin Emre... Belli ki kimse öpmemiş...
Belki de ossaat liberal kesilirdi!

Engin Ardıç/www.sabah.com.tr