"KENDİSİNİ TARİHE KÖTÜ BİR EMİN ÇÖLAŞAN KOPYASI OLARAK GEÇİRECEK!...." FEHMİ KORU HANGİ GAZETENİN GENEL YAYIN YÖNETMENİNE " KÖTÜ BİR ÇÖLAŞAN KOPYASI" DEDİ?.....

"Kendini tarihe 'kötü bir Emin Çölaşan kopyası' olarak geçirecek tarzda yazılmış... Amok koşucusu kendisi, ama farkında değil. Yazıklar olsun." Kim bu Amok koşucusu genel yayın yönetmeni?

Dilleri var bizim dile benzemez


Ertuğrul Özkök'e buradan yaptığım, "Gel, üniversitelerde uygulanan türban yasağının hangi sınırlar içerisinde bitirilmesini uygun görüyorsan, senin dediğin olsun" çağrıma ne cevap aldığımı duydunuz mu?

Duymadınız, çünkü çağrımı işitmezden geldi Hürriyet yönetmeni; vurdumduymaz tavrını elden bırakmayarak... Dün şunları yeniden yazdı: "Bana soruyorlar: 'Hani türbanlı kızların üniversiteye girmesinden yanaydın?' / Kıvırtmadan hep aynı şeyi söylüyorum. / Hâlâ taraftarım. / Karşı olduğum, bunun yöntemi. / Yani, o kızları, 'kutsal türban taburlarına' çevirip fetih ruhuyla üniversiteye sokmaya çalışan siyasetçilerin ve onların pervanelerinin anti-demokrat zorlamalarını kabul edemiyorum."

Yok ya!

Aynı yazıda şu satırlar da var: "Dini sömürme yarışı başladı mı, artık onu durduracak güç de kalmaz. / Siyasi partiler, din sömürüsü için koşmaya başladı mı, toplumun kimyası bozulur. / Çünkü bu koşu, 'Amok koşusu' olur. / Yani ölümüne, çılgınca koşuş." (..) Amok koşusu başladı ve yarışın sloganı belli oldu: / İslâm'ı en iyi sömüren kazansın... / Eminim bu sloganı liberal arkadaşlar da çok sevecektir."

Amacı sırıtan bir yazı... Kendini tarihe 'kötü bir Emin Çölaşan kopyası' olarak geçirecek tarzda yazılmış... Amok koşucusu kendisi, ama farkında değil. Yazıklar olsun.

Herhalde dikkat ediyorsunuzdur: Ak Parti ile MHP'nin sorun çözme amaçlı arayışına en olumlu katkılar Aydın Doğan'ın sahibi olmadığı gazetelerden geliyor. Geçmişte 'dinci basın' veya 'İslâmcı basın' klişelerini kullanarak, "Birbirlerine düştüler" anlamına gelen yayınlar yaparlardı. Hürriyet'te, Milliyet'te, Radikal'de bu defa o minvalde tek haber çıkmadı. Bizim gazetelerde herkesin tek sesli yazdığını düşünüyorsa Aydın Bey'in gazetelerinin okuyucuları, sebebi, görüş çeşitliliğini yansıtmak yerine topyekûn bir savaş sürdürmeyi tercih etmeleridir.

Yüksündüğüm yok; ama ikiyüzlülüğe de tahammül edemiyorum işte.

Pazartesi günü ilginç bir olay yaşandı Aydın Doğan gazetelerinde. Milliyet okur temsilcisinin o gün bin dereden su getirerek özür dilediği bir haberin aynısı Hürriyet'te çıktı. Bu garipliği görünce "Pes doğrusu" dedim, "Bir de bunların yayın ilkeleri ve o ilkeleri korusun diye oluşturulmuş bir etik konseyi var..."

Milliyet okur temsilcisinin özür yazısını okuyalım:

"Milliyet gazetesinin 2 Şubat 2008 tarihli nüshasında, 20. sayfada '297 imzalı destek bildirisi' başlıklı bir haber yer aldı. (..) / Haberin son paragrafında bildiriye imza atan akademisyenlerden Prof. Mümtazer Türköne ve Prof. Atilla Yayla ile ilgili bilgilere de yer veriliyor. Prof. Yayla'nın Atatürk'e hakaret ettiği için mahkûm olduğu, Prof. Türköne'nin Okan Bayülgen'in eşi için söylediği 'Onu rastladığım yerde döveceğim' şeklindeki sözleri hatırlatılıyor. (..)

"Yazı işleri: Hatalıyız / Milliyet yazı işlerinin Ombudsman'a gönderdiği açıklama ise şöyle: / 'Okurumuzun getirdiği eleştiri haklıdır. Haber akşam geldiği için maalesef yeterince incelenmeden gazeteye konulmuş. Prof. Türköne ve Prof. Yayla ile ilgili verilen bilgilerde maddi bir hata olmamakla birlikte, bu bilgilerin 297 akademisyenin bildiriye imza attıkları bilgisiyle yan yana verilmesi ana haberin anlamını gölgeleyen, okuru haberi belli bir çizgi içinde algılamaya teşvik eden bir nitelik taşıyor. (..) Hatayı kabul ediyoruz."