Gazetecilik hayatım boyunca yanıtlarını asla öğrenemediğim onlarca soru sordum.
Yüzlerce ihanet gördüm.
Halkın umutlarını yerin binlerce metre altına gömen sayısız “kifayetsiz muhteris”le tanıştım.
Örneğin dönemin Genel Kurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın, dönemin AKP iktidarına karşı son derece sert bir bildiri yayınladıktan sonra kuzuya dönmesi… Her fırsatta darbe mağdurunu oynayan AKP’nin, ne hikmetse bir kez bile bu bildiriyi “darbe girişimi” olarak görmemesi! Büyükanıt’ın, Dolmabahçe’deki Başbakanlık Ofisi’nde biraraya geldiği Başbakan’la neler konuştuğunu bir türlü açıklamaması… Başbakan’ın “Karşı taraf şey etmezse, konuştuklarımız benimle mezara gidecek” demesi… Bir daha da ağzını açmayan Büyükanıt’ın tüm saygınlığını yitirip gitmesi!
*
Hepsini uzun uzun anlatmayacağım… Sadece hatırlamanızı sağlayacak kadar bir kaç örnekle devam edeyim:
Yıllarca iktidara en sert muhalefeti yapan Yiğit Bulut’un kısa bir süre ortadan kaybolduktan sonra bir numaralı yandaş olması ve saraya kapılanması…
Erdoğan’ın en sert tepkisini çeken hukukçulardan biri olan ve mangalda kül bırakmayan Metin Feyzioğlu’nun, birden bire onun en büyük hayranı haline gelmesi ve bu değişimin büyükelçi olarak atanmasıyla doruğa tırmanması…
Meydanlarda Erdoğan’a ip atan ve en ağır cümleleri kuran Devlet Bahçeli’nin, yıllardır onun iktidarda kalmasını sağlayan kişiye dönüşmesi!
Silivri duruşmalarında yaptığı konuşmalarla Erdoğan iktidarına en ağır sözleri söyleyen eski Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin ibretlik bir “u dönüşü” yaparak AKP Milletvekili olması!
CHP’nin eski üst düzey yöneticilerinden Mehmet Sevigen ve Savcı Sayan’ın AKP’nin en ateşli savunucularına dönüşmesi…
Vatan Partisi Tarikatı’nın Şeyhi Doğu Perinçek’in en sert muhaliflikten en yakın emir erine dönüşmesi…
*
Ne yalan söyleyeyim bu isimleri ağzıma almak, kalemime dokundurmak bile istemiyorum.
Çünkü hepsi kuklaya dönüştü…
Bunu yaparken de umutlarımızı, direnme gücümüzü kırdı.
Bu ülkenin aydınına, bürokratına, siyasetçisine duyduğumuz güveni sıfıra indirdi.
*
Şimdi yeni bir hayal kırıklığı yaşıyorum ve yine büyük bir soru işaretiyle karşı karşıyayım:
Hayal kırıklığımın adı Muharrem İnce… Soru ise “Ülkenin en kritik seçiminde oyları bölme pahasına adaylıktan çekilmemesinin nedeni ne? Yoksa onun da mı kasedi var?”
Sen hayatını CHP’ye vereceksin, o partiden yıllarca milletvekili seçileceksin, grup başkanı olacaksın, defalarca genel başkanlığına soyunacaksın, büyük bir teveccüh görüp cumhurbaşkanı adayı bile yapılacaksın… Ama bitip tükenmek bilmeyen hırsın yüzünden parti dışında kalınca, ülke için en hayati seçimlere girip, oyları bölmeye soyunacaksın…
Tek amacın olacak:
Parti içinde yenemediğin Kemal Kılıçdaroğlu’nun, senin yapamadığını yapıp cumhurbaşkanı olmasını önlemek!
Bir kez daha “Adam kazandı” diyerek, Erdoğan’ın kolunu havaya kaldırmak…
*
Yukarıdaki listeye iyice bak Muharrem kardeşim…
Çünkü bu millet, çok değil bir buçuk ay sonra bu listenin en sonuna senin adını da ekleyecek.
Kandırdığın insanlarla birlikte çöp olacaksın ama bu ülkeyi ve milyonlarca insanın geleceğini de o çöplüğe taşıyacaksın.
Hırsına, egona engel ol, inattan vazgeç…
Bu saatten sonra bu ülkeye baş olamayacağın kesin de…
En azından k.. olma!