KENDİMİ TUTAMIYORUM, SAÇMALAMAYA DEVAM EDECEĞİM! ERTUĞRUL ÖZKÖK'TEN AHMET HAKAN'A CEVAP!
"Mini etekle namaz, başörtüsüyle içkiye cüret eden kadınların ülkesini düşlüyorum" dediği için Ahmet Hakan'ın tepkisiyle karşılayan Ertuğrul Özkök cevap verdi.
Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, bir dergi için yine Hürriyet yazarı Ayşe Arman’a verdiği röportajda "Mini etekle namaz kılınacağını, başörtüsüyle içki içilebileceğini düşünen ve buna cüret eden kadınların ülkesini düşlüyorum." demiş ve bu sözleriyle büyük tepki çekmişti.
Özkök’e bir tepki de kendi gazetesinden, hem de en yakınından, Ahmet Hakan’dan gelmişti. Hakan köşesinde, Özkök’ün sözlerine ’Saçmalamış’ diyerek tepki göstermişti..
Özkök de bugünkü köşesinde, Hakan’ın bu sözüne ithafen ’Kendimi tutamıyorum, saçmalamaya devam edeceğim’ başlıklı bir yazı kaleme alarak, tepkilere cevap verdi..
İşte Özkök’ün o yazısı:
BİR KAZA ÇIKABİLİR!
Her kalabalıkta alarm zillerini çaldıran ’kritik bir yoğunluk’ varmış. Bu da 1 metrekareye 2.5 kişinin gireceği bir yoğunluk olarak hesaplanıyormuş.
Bu noktadan itibaren, aynı saflarda omuz omuza düzenli yürüyüş nizamı bozuluyor ve izdiham tehlikesi tetikleniyormuş. Bu teoriye ben de bir ekleme yapacağım. Aynı saflarda vuruşan köşe yazarları da kritik yoğunluğa dikkat etmeli. Son zamanlarda saflar fazla sıklaştı ve kritik yoğunluk aşılıyor. Diyeceğim; bir kaza çıkabilir...
ŞİMDİ BANA ’SAÇMALIYORSUN’ DEMEK MODA YA..
Şimdi bana "Saçmalıyorsun" demek moda ya; onları haklı çıkaracak bir soru sorayım.
Hacda büyük kalabalıklar halinde yürüyen Müslüman hacılar; ’Aşk yürüyüşü’ yapan Alman gençlerinden daha mı kolay ölürler?
"Böyle saçma sapan bir soru olabilir mi" diyeceksiniz.
Olmaz ama ben saçmalamaya devam edeceğim.
İKİ YÜRÜYÜŞ, İKİ İZDİHAM
2006 yılında Mekke’de hac sırasında büyük bir izdiham yaşandı ve 362 hacı hayatını kaybetti.
Bundan dört yıl sonra, Almanya’da Duisburg şehrinde ’Aşk yürüyüşü’ yapan gençler arasında, Hac’dakine benzer bir izdiham çıktı.
Orada ölen sayısı 21 kişiydi.
İki yürüyüş; iki izdiham;
Birinde 362 kişi hayatını kaybediyor; ötekinde 21 kişi.
"Elmayla armut" diyeceksiniz.
Normal...
Biraz bekleyin, eğlenceli bir şey anlatacağım.
KALABALIK İÇİNDE NASIL HAREKET EDERİZ
İkisi de kalabalık.
İkisinde de insanlar o kalabalığa göre dar sayılabilecek bir koridordan geçiyorlar.
Tabiatıyla sıkışıyorlar.
Öyle bir anda en küçük panik büyüyor ve kalabalık hareketlenince, insanlar sıkışarak ölüyor.
O zaman yukardaki soruya tekrar bakalım.
Müslüman hacıların omuz omuza saflar halinde yürüyüşüyle, aşk resmi geçiti yapanların yürüme biçimleri arasında bir fark mı var?
Yani biz kalabalık içinde nasıl hareket ederiz?
Kitle bizi eritir, birer molekül haline mi getirir?
İnsanlar ve hayvanlar kalabalık içinde sanki otomatik makinelere dönüyorlar.
GAİPTEN ŞU İKİ EMİR GELİYOR
Geçen hafta Nouvel Observateur dergisinde bir yazı okudum.
Toulouse’daki Paul-Sabatier Üniversitesi’nden bir ekip, kalabalık içinde insanların, bir yerden başka yere nasıl hareket ettiklerini incelemiş.
Yürüyen insanlar, yani yayalar çok basit iki kurala bağlı olarak yürüyorlarmış.
Yaya, kendisini gitmek istediği yere götürecek en yakın boşluğa yönelirmiş.
Kalabalık içinde yürüyen insan, hızını ötekilerle arasındaki minimal mesafeyi koruyacak şekilde ayarlarmış.
Yani, gaipten şu iki emir geliyor:
"Boşluğa yönel" ve "Aradaki mesafeyi en azda tut."
Araştırmacılar Fransa’nın birçok kentindeki kalabalıkların yürüyüş halini gösteren çok sayıda videoyu izlemiş.
Mesela yaya şeritlerinden geçerken neler olduğuna bile bakmışlar.
ZİLLERİ ÇALDIRAN ’KRİTİK BİR YOĞUNLUK’ VARMIŞ
Eminim sizin de aklınıza şu soru gelmiştir.
İnsanın, kalabalıklar içindeki yürüyüşü madem böyle iyi çalışan iki kurala bağlı, o zaman niye hacdaki veya Aşk Yürüyüşü’ndeki gibi ölümlü izdihamlar oluyor?
Araştırmayı yürüten ekibin başındaki Guy Theraulaz sorunun cevabını şöyle veriyor:
"Kalabalık halinde yürürken her şey gayet güzel gider. Taa ki;..."
Ta ki; ’kritik yoğunluğa’ ulaşılıncaya kadar.
Her kalabalıkta alarm zillerini çaldıran ’kritik bir yoğunluk’ varmış.
Bu da 1 metrekareye 2.5 kişinin gireceği bir yoğunluk olarak hesaplanıyormuş.
Bu yoğunluğa ulaşıldığı anda, ’akordiyon etkisi’ başlıyormuş.
Bu noktadan itibaren, aynı saflarda omuz omuza düzenli yürüyüş nizamı bozuluyor ve ’izdiham tehlikesi’ tetikleniyormuş.
DİKKAT ETMEMİZ GEREKEN BİR ŞEY VAR
Hacda ölenlerin sayısının çokluğunu, ’kritik yoğunluğun’ 2.5 kişinin de çok ötesine geçmesine bağlayabilir miyiz, bilmiyorum.
Belki başka faktörler de devreye girmiştir. Mesela hacca gidenlerin yaşlı olması gibi etkenler de rol oynamıştır.
Artık şunu biliyoruz. Mitinglerde, hac farizesinde, aşk yürüyüşünde dikkat etmemiz gereken bir şey var.
Metrekareye girecek insan sayısının 2.5’u geçmemesi lazım.
Yani, mitinglerde "Safları sıklaştıralım beyler" lafını duyduk mu, vaziyet cacıklaşıyor demektir.
Malum ’kritik yoğunluk’...
İki buçuk kişiyi geçti mi, ne aşk dinliyor ne bir şey...
Bu teoriye ben de bir ekleme yapacağım.
Aynı saflarda ’vuruşan’ köşe yazarları da kritik yoğunluğa dikkat etmeli.
Son zamanlarda saflar fazla sıklaştı ve kritik yoğunluk aşılıyor.
Diyeceğim; bir kaza çıkabilir...
SİZE TAVSİYEM...
Seçime bir hafta kaldı.
Bugüne kazasız belasız geldik.
Size tavsiyem, bir hafta daha kalabalığa karışmayın.
Onun yerine Alain Souchon’un, ’Foule Sentimentale’ şarkısını dinleyin.
’Duygusal kalabalık’, hatta bir metrekareye sadece bir kişinin düştüğü, tek kişilik bir tarikata sığının.
Orası sakindir, emindir, acccaayippp heyecan vericidir
Özkök’e bir tepki de kendi gazetesinden, hem de en yakınından, Ahmet Hakan’dan gelmişti. Hakan köşesinde, Özkök’ün sözlerine ’Saçmalamış’ diyerek tepki göstermişti..
Özkök de bugünkü köşesinde, Hakan’ın bu sözüne ithafen ’Kendimi tutamıyorum, saçmalamaya devam edeceğim’ başlıklı bir yazı kaleme alarak, tepkilere cevap verdi..
İşte Özkök’ün o yazısı:
BİR KAZA ÇIKABİLİR!
Her kalabalıkta alarm zillerini çaldıran ’kritik bir yoğunluk’ varmış. Bu da 1 metrekareye 2.5 kişinin gireceği bir yoğunluk olarak hesaplanıyormuş.
Bu noktadan itibaren, aynı saflarda omuz omuza düzenli yürüyüş nizamı bozuluyor ve izdiham tehlikesi tetikleniyormuş. Bu teoriye ben de bir ekleme yapacağım. Aynı saflarda vuruşan köşe yazarları da kritik yoğunluğa dikkat etmeli. Son zamanlarda saflar fazla sıklaştı ve kritik yoğunluk aşılıyor. Diyeceğim; bir kaza çıkabilir...
ŞİMDİ BANA ’SAÇMALIYORSUN’ DEMEK MODA YA..
Şimdi bana "Saçmalıyorsun" demek moda ya; onları haklı çıkaracak bir soru sorayım.
Hacda büyük kalabalıklar halinde yürüyen Müslüman hacılar; ’Aşk yürüyüşü’ yapan Alman gençlerinden daha mı kolay ölürler?
"Böyle saçma sapan bir soru olabilir mi" diyeceksiniz.
Olmaz ama ben saçmalamaya devam edeceğim.
İKİ YÜRÜYÜŞ, İKİ İZDİHAM
2006 yılında Mekke’de hac sırasında büyük bir izdiham yaşandı ve 362 hacı hayatını kaybetti.
Bundan dört yıl sonra, Almanya’da Duisburg şehrinde ’Aşk yürüyüşü’ yapan gençler arasında, Hac’dakine benzer bir izdiham çıktı.
Orada ölen sayısı 21 kişiydi.
İki yürüyüş; iki izdiham;
Birinde 362 kişi hayatını kaybediyor; ötekinde 21 kişi.
"Elmayla armut" diyeceksiniz.
Normal...
Biraz bekleyin, eğlenceli bir şey anlatacağım.
KALABALIK İÇİNDE NASIL HAREKET EDERİZ
İkisi de kalabalık.
İkisinde de insanlar o kalabalığa göre dar sayılabilecek bir koridordan geçiyorlar.
Tabiatıyla sıkışıyorlar.
Öyle bir anda en küçük panik büyüyor ve kalabalık hareketlenince, insanlar sıkışarak ölüyor.
O zaman yukardaki soruya tekrar bakalım.
Müslüman hacıların omuz omuza saflar halinde yürüyüşüyle, aşk resmi geçiti yapanların yürüme biçimleri arasında bir fark mı var?
Yani biz kalabalık içinde nasıl hareket ederiz?
Kitle bizi eritir, birer molekül haline mi getirir?
İnsanlar ve hayvanlar kalabalık içinde sanki otomatik makinelere dönüyorlar.
GAİPTEN ŞU İKİ EMİR GELİYOR
Geçen hafta Nouvel Observateur dergisinde bir yazı okudum.
Toulouse’daki Paul-Sabatier Üniversitesi’nden bir ekip, kalabalık içinde insanların, bir yerden başka yere nasıl hareket ettiklerini incelemiş.
Yürüyen insanlar, yani yayalar çok basit iki kurala bağlı olarak yürüyorlarmış.
Yaya, kendisini gitmek istediği yere götürecek en yakın boşluğa yönelirmiş.
Kalabalık içinde yürüyen insan, hızını ötekilerle arasındaki minimal mesafeyi koruyacak şekilde ayarlarmış.
Yani, gaipten şu iki emir geliyor:
"Boşluğa yönel" ve "Aradaki mesafeyi en azda tut."
Araştırmacılar Fransa’nın birçok kentindeki kalabalıkların yürüyüş halini gösteren çok sayıda videoyu izlemiş.
Mesela yaya şeritlerinden geçerken neler olduğuna bile bakmışlar.
ZİLLERİ ÇALDIRAN ’KRİTİK BİR YOĞUNLUK’ VARMIŞ
Eminim sizin de aklınıza şu soru gelmiştir.
İnsanın, kalabalıklar içindeki yürüyüşü madem böyle iyi çalışan iki kurala bağlı, o zaman niye hacdaki veya Aşk Yürüyüşü’ndeki gibi ölümlü izdihamlar oluyor?
Araştırmayı yürüten ekibin başındaki Guy Theraulaz sorunun cevabını şöyle veriyor:
"Kalabalık halinde yürürken her şey gayet güzel gider. Taa ki;..."
Ta ki; ’kritik yoğunluğa’ ulaşılıncaya kadar.
Her kalabalıkta alarm zillerini çaldıran ’kritik bir yoğunluk’ varmış.
Bu da 1 metrekareye 2.5 kişinin gireceği bir yoğunluk olarak hesaplanıyormuş.
Bu yoğunluğa ulaşıldığı anda, ’akordiyon etkisi’ başlıyormuş.
Bu noktadan itibaren, aynı saflarda omuz omuza düzenli yürüyüş nizamı bozuluyor ve ’izdiham tehlikesi’ tetikleniyormuş.
DİKKAT ETMEMİZ GEREKEN BİR ŞEY VAR
Hacda ölenlerin sayısının çokluğunu, ’kritik yoğunluğun’ 2.5 kişinin de çok ötesine geçmesine bağlayabilir miyiz, bilmiyorum.
Belki başka faktörler de devreye girmiştir. Mesela hacca gidenlerin yaşlı olması gibi etkenler de rol oynamıştır.
Artık şunu biliyoruz. Mitinglerde, hac farizesinde, aşk yürüyüşünde dikkat etmemiz gereken bir şey var.
Metrekareye girecek insan sayısının 2.5’u geçmemesi lazım.
Yani, mitinglerde "Safları sıklaştıralım beyler" lafını duyduk mu, vaziyet cacıklaşıyor demektir.
Malum ’kritik yoğunluk’...
İki buçuk kişiyi geçti mi, ne aşk dinliyor ne bir şey...
Bu teoriye ben de bir ekleme yapacağım.
Aynı saflarda ’vuruşan’ köşe yazarları da kritik yoğunluğa dikkat etmeli.
Son zamanlarda saflar fazla sıklaştı ve kritik yoğunluk aşılıyor.
Diyeceğim; bir kaza çıkabilir...
SİZE TAVSİYEM...
Seçime bir hafta kaldı.
Bugüne kazasız belasız geldik.
Size tavsiyem, bir hafta daha kalabalığa karışmayın.
Onun yerine Alain Souchon’un, ’Foule Sentimentale’ şarkısını dinleyin.
’Duygusal kalabalık’, hatta bir metrekareye sadece bir kişinin düştüğü, tek kişilik bir tarikata sığının.
Orası sakindir, emindir, acccaayippp heyecan vericidir