''KENDİMİ TAYYİP ERDOĞAN'A BENZETİYORUM!''

“Yok Böyle Dans” ile yine tüm dikkatleri üzerine çeken Acun Ilıcalı çarpıcı açıklamalar yaptı

Dün ilk bölümü yayınlanan “Yok Böyle Dans” ile yine tüm dikkatleri üzerine çeken Acun Ilıcalı dansın “d”sinden anlamadığını ve hayatında hiç Türkçe müzik dinlemediğini söylüyor.

“Şimdiye dek Türkiye’de ünlülerle yapılan işlerin hepsi battı” diyen yapımcı, bunu kıracağını çünkü kendisinin içinde yer aldığı her işin başarılı olduğunu belirtiyor. İşkoliğim diyen Ilıcalı, “Sürmenaj olmaktan korkuyorum. Son yedi yılla ilgili kayıt problemim var, hiçbir şeyi aklımda tutamıyorum. Demek ki beyin dolmuş artık, over load olmuş” diyor.

* Öncelikle yeni yarışmanız hayırlı olsun. Siz dans etmeyi sever misiniz peki?

Dansın “d”sinden anlamam, bu konuda çok yeteneksizim. Ancak hip hop çalarsa ritm tutarım. En kötü olduğum konulardan biridir yani.

* En son ne zaman dans ettiğinizi hatırlıyor musunuz, bir düğünde çiftetelli mesela?

Hatırlamıyorum, hevesim de yok. Çiftelli ise tam sıfır, hiç konuşmayalım bile. Yabancı müzik çaldığında en azından ritm tutarım, İngilizce 150 şarkı falan ezbere biliyorum. Ancak hayatımda hiç Türkçe müzik dinlemediğim için Türkçe şarkılarda onu da yapmam.

* O halde size teklif geldiğini varsayarsak, bu yarışmaya katılmazdınız herhalde?

Katılmazdım. Benim utangaç bir yapım vardır zaten. Samimi olabilmem için belli bir süre geçmesi lazım. Öyle aşırı girişken bir insan değilim. Herkesin içinde çıkıp da dans edecek medeni cesaret bende yok...

* Yarışmacı seçimlerini neye göre yaptınız?

Birçok kesimden halkın sevdiği isimleri bir araya getirdik. Biz şimdiye kadar ki tüm projelerimizde Türkiye mozaiği yaptık; bu sefer de ünlüler dünyasından bir mozaik yaptık.

Güneri Civaoğlu’nun yarışmaya katılmasına ben de şaşırdım

* Benim aslında katılmasına en çok şaşırdığım isim Güneri Civaoğlu oldu. Onu nasıl kandırdınız?

O beni de şaşırttı! Açıkçası göle maya çalmak gibi birşey oldu o. Kendi kendime düşündüm ve “Bu kadro içinde bir tane flaş isme ihtiyacım var” dedim. Flaş isim şudur; “Yav hakkaten o da var mı?” denen isim flaş isimdir. Bu isim de tartışmasız Güneri Civaoğlu’dur. Ben Acun Firarda’yı yaparken 4 gün kendisiyle Amerika’ya gitmişliğimiz var; Dünya Barbekü Şampiyonası’nda jüri üyeliği yapmıştık. O seyahatimizden beri görüşürüz. Bir öğlen aradım ve 20 saniyede kabul etti.

* Size kolay kolay kimse “hayır” diyemez değil mi?

Ben muhabirken de öyleydim. Farkım da oydu zaten, şeytan tüyüm vardır. Karşı tarafı doğru bildiğim konuda ikna edebiliyorum. Bunda TV geçmişimin de etkisi var tabii. Ben şimdiye kadar TV’de kimseyi üzmedim, rencide etmedim. Bu yüzden birisiyle proje konuşurken maça, bir değil 2-0 galip başlıyorum. 10 yıllık emeğimin karşılığını görüyorum diyebiliriz bu konuda.

* Ünlülerle program yapmak reyting garantisi mi; hepsinin kendi kitlesi var ya?

İzlenirlik olarak Türkiye’de ünlülerle yapılan işlerin hepsi şimdiye dek battı. Ünlüler Çiftliği gibi 2-3 proje geliyor ilk hemen aklıma. Bu dans yarışması da dört yıl önce ünlülerle denendi ve battı. Burada bizim avantajımız, bizim ünlülerimiz televizyona çıkma çabası içinde olmadıkları için halkın nezdinde ilgi görecektir.

* Türkiye’deki en iyi yapımcı olmak nasıl bir his? Acun ve ekibi denince kaç kişiden bahsediyoruz?

Benim içinde olduğum her iş başarılı oldu. Başarının getirdiği motivasyon da malum... Şu an 60 kişiyiz. İyi olduğuna yüzde 100 inanmadığım hiç kimseyi bu şirkete sokmadım. Şirkettekilerin en az dört tanesi çocukluk arkadaşım. Ben başarının ana etkeninin iyi niyet ve sinerji olduğunu düşünüyorum.

Hayalim 50 Cent’i getirmekti başka hayalim yok

* Hayal ettiğiniz bir proje ya da program yapmak istediğiniz kimse yok mu?

Yok, hayallerimin hepsini gerçekleştirdim. 50 Cent’in hayranıydım ben; onu bile getirip yarıştırdıktan sonra hayalim kalmadı açıkçası.

* Altın çağınızı mı yaşıyorsunuz?

Evet, öyle diyebiliriz.

* Peki hiç “Olur da, işler yolunda gitmezse” diye düşünüyor musunuz yoksa anın ve başarının tadını mı çıkarıyorsunuz?

Dünyada görebileceğin en rahat insanlardan biriyim. Evham kelimesi benimle doğduktan sonra hiç buluşmamış. Belki defalarca uçak kaçırmamın sebeplerinden biri de budur. Deli derecede Pollyanna’yımdır. O yüzden her durumda nasıl mutlu olunması gerektiğini düşünürüm, beynim hep pozitif şeyler üretir. Yarın öbür gün olur da işim kötü gider de başarısız olursam, yapacağım Pollyanna’lığı söyleyeyim sana: “Oh be, şu işten güçten kurtuldum. Arkadaşlarımla rahat rahat play station oynayabiliyorum.”

* “Fedakarlık yapmadan başarı gelmez” demişsiniz. Siz nelerden fedakarlık yapıyorsunuz?

Ailemden, arkadaşlarımdan fedakarlık yapıyorum. Şu an telefonuma baksan en az 15 sitem dolu mesaj görürsün. Gerekli ilgiyi gösteremiyorum diye amcamla şu an aramız limoni mesela. Herkesin kafasında yapımcı olmadan önceki Acun var. O Acun, sevdiklerine daha rahat vakit ayırabiliyordu. Şimdiki Acun ise kendine bile vakit ayıramadığı için birçok insanı üzüyor. Bugün Türkiye’deki televizyon şartlarında bir insan kendisini televizyona adamazsa başarılı olma şansı sıfırdır. Çünkü anlatamayacağım bir rekabet var; 10 projenin 9’u batıyor. Bu ortamda proje tutturmak çok büyük başarı ama bunun için de herşeyden fedakarlık edeceksin.

Sadece playstation oynarken iş düşünmüyorum

* 24 saatin kaç saatini çalışarak geçiriyorsunuz?

Ben uyumadığım her an çalışıyorum beyin olarak. Beynim devamlı devirde. Sürmenaj olmaktan korkuyorum. Çünkü “rahat oturayım, hiçbir şey düşünmeyeyim”i yapamıyorum. Son yedi yılla ilgili kayıt problemim var zaten, hiçbir şeyi aklımda tutamıyorum. Buna doğum günleri, evlilik yıldönümümüz falan da dahil. Geçmişi daha iyi hatırlıyorum. Demek ki beyin dolmuş artık. Over load olmuş. Beyni boşaltamadığım için aşırı yoğunluk yaşıyorum beyinde. Bak bu röportajdan sonra yemeğe gideceğim ve gene iş konuşacağım. Non stop işle ilgili konuşmak zorunda hissediyorum kendimi, işkolik oldum. Hayatımı kaybettim yani, n’apalım.

* Üç kızınız ve eşiniz olmak üzere evdeki dört kadın bu duruma ne diyor acaba?

Geçen gün eve geldiğimde büyük kızım küçük kızıma seslendi ve “ Leyla baban geldi” dedi. Evdeki kavramlar falan karıştı yani iyice. Eşim ise anlayış gösteriyor, çünkü durum ortada yani.

* Tam bir playstation tutkunu olduğunuzu duymayan kalmadı. Bu tutkunuzun nedeni, o anda iş düşünmemeniz mi?

Belki de. Sadece oynarken düşünmediğim doğru. Playstation çok konsantrasyon istediği için o anda başka bir şey düşünemezsiniz; düşünürseniz o anda gol yersiniz... Bendeki sıkıntı vücudun devamlı adrenalin salgılaması. Operaya gidip de opera izleyemem mesela, yerimde duramam çünkü. Beni al ve “İki saat burada yalnız kalacaksın” de, kafayı yerim. Vücut adrenaline alıştığı için her yere geç kalıyorum. Hep, “Son dakika yetişirim” diyorum; bir yerine üç toplantı koyuyorum; yedideki uçak için altıda işten çıkıyorum.

* Peki bu kadar kendinizi parçalamanızın nedeni nedir; para olduğunu sanmıyorum?

Panama’dayken Yunanlı bir psikolog beni durdurdu ve benimle 10 dakika konuşmak istediğini söyledi. Bana yaptığı teşhis şu; “Sen tek şeyden zevk alıyorsun, o da insanların seni takdir etmesi. Ruhun bununla besleniyor.” Gerçekten de beni yaptığım işin beğenilmesinden başka hiçbir şey mutlu etmiyor. Bunu da iyi bir şey diye söylemiyorum ama demek ki yaratılıştan itibaren böyle bir duygum var. Hiçbir zaman paraya konsantre olmadım. Tüm yaptığım işleri sadece insanlar beğensin diye yaptım ve sonuçta en çok parayı da ben kazanıyorum, o doğru yani.

* 16 yıldır aynı kanaldasınız. Show TV’den mi emekli olacaksınız siz?

Gönül bağım da var ama ben bu kanala işi yarı paraya yapmıyorum ki. Sağolsunlar değerimi takdir ediyorlar. Onlar emeğimi takdir ettikleri sürece de ayağım başka yere gitmiyor. Kaç kere başka yere proje yapmaya niyetlendim ama onu bile duyup beni yaka paça getirip projemi satın aldılar. Bırakmazlar beni. Şimdi bak, ATV’nin başındaki Serhat Albayrak mesela, o kadar iyi birisi ki. 10 günde bir mutlaka beraber yemek yeriz. Kanal D’nin CEO’su İrfan Şahin’le de haftada bir defa mutlaka görüşürüz. Ama onlar da benim mutlu olduğum yerde kalmamı istiyorlar. Biz bu işin manyağıyız ya artık; o yüzden bu insanlarla muhabbet etmenin benim için acayip çekiciliği var. Bak birgün benimle İrfan Abi’yi seyret akıl hastası dersin.

Kendimi Tayyip Erdoğan’a benzetiyorum

* Politikacılardan en sevdiğiniz ismin Tayyip Erdoğan olduğunu biliyorum. Bunun nedeni kendilerinin halktan biri olması mı?

Çok doğru söylüyorsun. Başbakanımızın bence en büyük özelliği doğallığı. Bir şeye oynamıyor yani. Bugün Acun’un bir başarısı varsa bunun nedenini normal hayattaki doğallığımı ekrana taşıyabilmem olarak görüyorum.

* Siz Tayyip Bey’le kendinizi benzetiyor musunuz?

Evet, benzetiyorum. Kendisiyle de bazen sohbet etme imkanım oluyor; o sohbette de yakın bir arkadaşımla sohbet ediyor frekansıyla konuşuyorum. Karşı taraftan da öyle bir elektrik alıyorum çünkü. Beni gördüğü yerde mutlaka bana bir laf atar, şakalaşırız da. En son Kayseri’de milli maça bermudayla gitmiştim. Bir baktım Tayyip Bey gelmiş ve ben de mecburen karşılarına bermudayla çıktım. Benimle “Bu ne hal?” diye bayağı dalga geçti... Başbakanımız kendisini Türkiye’ye adamış. Bakın, 8 yıldır Türkiye’de dolar artmıyor. Beni televizyoncu yapan dolardır. Dolar artışı yüzünden yabancı kot sattığım dükkanım battı ve ben TV’ci oldum.

* Bu kadar ağzı laf yapan biri olarak politikaya girmeyi düşünüyor musunuz?

Yok, düşünmüyorum. O bir mücadele ve savaş. O savaşı vermek istemiyorum. Ben zaten yolumu seçmişim; TV dünyasındaki savaşa girmişim. Yeni bir savaşa girmeyeyim artık.

* En iyi kazanan TV yıldızımızsınız değil mi?

Evet. ( 2009’da 2 milyon 668 bin 432 lira vergi ödeyerek sanatçılar arasında vergi şampiyonu olan Ilıcalı; 2008’de ise 2 milyon 77 bin ödeyerek ikinci oldu. Ilıcalı, ödediği rakamla Ali Ağaoğlu’nu bile solladı)

* Peki kazandığınız paraları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bankada hiç param yok hatta bankaya borcum da var. Ama çalıştığım kanaldan ciddi bir alacağım da var.

* Elinize geçenle de araba alıyorsunuz sanırım? Hangi markaları tercih ediyorsunuz?

Bak ben arabayı hiçbir zaman gösteriş için almadım. Devirli araba kullanıyorum, hızlı giden araba seviyorum. Araba kullanmaktan zevk aldığım için araba alıyorum kısacası. Spor araba seviyorum; Ferrari ve Bentley’im var. Ferrari’nin 408 İtalya modelini aldım işte en son. Beni arabamla çok nadir görürsün, çünkü göze sokmak istemiyorum. Fakat bu kadar kazanıyorsam da belli zevklerim var işte; bunlardan biri playsatiton ise diğeri arabadır.

* Uçak aldığınız doğru mu?

Yok, değil. Düşünüyorum ama, çünkü çok ciddi bir yoğunluğum var. Zamandan tasarruf için alabilirim.

* Kaç motosikletiniz var peki?

İki. Biri konfor motorum olan Honda Goldwing diğeri de hız motorum olan Suzuki Aerio. Adrenalinden zevk aldığım için dikkat edersen en hızlı arabalar ve en hızlı motorları seçiyorum.

* Büyükanne ve büyükbabanızı ayrıca anne babanızı da trafik kazasında kaybetmiş biri olarak bu hız tutkunuz biraz enteresan değil mi?

Bir gün Şansal Abi (Büyüka) “ Trafikten intikam mı almaya çalışıyorsun?” demişti bana. Çünkü gene motor kazası yapmıştım. Fakat alakası yok. Hızlı kullanmak demek daha fazla kaza yapacağım demek değil ki. Hızlı kullananlar daha dikkatli kullanır; benim 3 kazam var, onları da hep sakin giderken yaptım. Çünkü daha dalgındım.

* Hayattaki en büyük lüksünüz; pahalı arabalarla hız yapmak mı?

Tabii ki, bir de iyi kötü bir teknem var. Zaten bu kadar parayı niye kazanıyoruz ki? Her insanın hayali olan şeyleri gerçekleştirmek lazım. Cimri insanları çok yadırgarım açıkçası. Kazanıyorsan belli şeylere harcayacaksın, o zaman niye kazanıyorsun? 10 kazanıyorsam bunun 2’sini kendi keyfime harcamak zorundayım yoksa niye çalışıyorum. Çalışmayayım oturayım o zaman burada.

16 yıl önce başarılı olmaya yemin ettim


Bir insanla 3-4 dakika konuşmam yeter; hemen çözerim. Hayatta hiç kazık yemedim. Her sırrımı paylaştığım en az 25 arkadaşım var ama hiç yanılmadım... Kalbi kötü insanı başarımla ezmeliyim diye düşünüyorum. Bundan yıllar önce İlker Yasin’in yanındayken kovulmam an meselesiydi, o kadar çok üzerime oynandı ki. İlker Abi’nin yanına gittim ve “Bu insanları pişman edeceğim” diye ant içtim. O günden sonra yani 16 yıldır her yıl, bir öncekinden daha başarılı oldum.

Arkadaşlarımın yüzde 20’si ünlüler dünyasından

* En yakınlarınız kim bu camiada?

Arkadaşlarımın yüzde 20’si ünlüler dünyasından. En yakınlarım; Ali Taran, Hülya Avşar, Emre Belezoğlu, Arda Turan, Sinem Kobal, Mahsun Kırmızıgül, Okan Buruk ve Hakan Şükür. Bizim grubun özelliği nedir biliyor musun; hepimizin 19 yaşında olması. O çocukluk bizi bir arada tutuyor. Yoksa 60 kişilik şirketin sahibi geceyarısı 3’te arkadaşlarıyla playstation oynamak için buluşur mu yani? Ruh hastası derler normal standartlarda.

* Size çok fazla dizi ve film teklifi geldiğini tahmin ediyorum. Doğru mu?

Doğru, çok geliyor. En son olarak Hülya Avşar’dan geldi ve partneri olmamı istedi. Ama ben kendimi Acun olarak kabul ettirdim. Kalkıp da Mehmet Bey’i oynamayayım yani. Sadece destek vermek için bazen mecburen konuk oyuncu oluyorum.

* En son ne zaman takım elbise ya da smokin giydiniz?

Takım elbise giydiğimde zırh giymiş gibi oluyorum. Smokini beş yılda bir, takım elbiseyi de yılda üç defa giyerim.

* Gelecek planlarınızı da öğreneyim.

Şubatta süpriz bir projem var, çok ama çok iddialıyım.

Banu Duran / VATAN