Kemal Öztürk'ten olay yazı: Bizim mahallede yeni yazarlar peydahlandı; iktidarı eleştirenleri hedef yapıyorlar!
AA Genel Müdürlüğü görevinden ayrıldıktan sonra Yeni Şafak'ta yazmaya başlayan Kemal Öztürk, "bizim mahalle" olarak değerlendirdiği hükümete yakın medya kuruluşlarını eleştirdi.
Anadolu Ajansı Genel Müdürlüğü görevinden ayrıldıktan sonra Yeni Şafak'ta yazmaya başlayan Kemal Öztürk, "bizim mahalle" olarak nitelendirdiği hükümete yakın medya kuruluşlarına eleştiriler yöneltti. "Bizim mahallede de sürmanşet ve manşet iktidarın yöneticilerine ayrıldı mı, günü kurtarmış oluyorlar" diyen Öztürk, "Nevzuhur yazarlar, gazeteciler, tv programcıları peydah olmuş bizim mahallede. İktidara hakaret eden medyaya, köşe yazarlarına, muhalefete, bizim mahallede en çok bu insanlar hakaret ediyor. Hatta iktidara ve yöneticilerine hafiften eleştiri imasında bulunan kim varsa, bu nevzuhur yazarların hedefi haline geliveriyor" ifadelerini kullandı.
Öztürk'ün Yeni Şafak'ta "Meslekte irtifa kaybı" başlığıyla yayımlanan (29 Nisan 2015) yazısı şöyle:
İyi ki dünkü, “benim 7 güzel adamım” yazısını yazmışım. Yazı ve sanat hayatımızda, benim için iz bırakan Ahmet Taşgetiren, Hüseyin Kutlu, İhsan Süreyya Sırma, İsmail Kara, İsmet Özel, Mustafa Kutlu, Mustafa Özel'i kısaca anlatınca okuyuculardan merak eden çok oldu.
Google'da da olsa araştırdılar, oradan yazı ve şiirlerini okudular. Sonra onların ne kadar güzel insanlar olduğunu anladılar. Daha nice güzel 7 insan var ülkemizde. Güzel insanları daha yaşarken, kıymetini bilmek ve onlardan bir şeyler öğrenmek bence önemli bir fırsat.
Dünkü yazının bir faydası daha oldu. Bir seviye ve kalite karşılaştırması yapma imkanı bulduk bu güzel insanlar sayesinde. Bir gazeteci ve köşe yazarı olarak, bir şair ve düşünür olarak, hattat ve sanatçı olarak yeni kuşaklarla karşılaştırıldığında, ciddi bir irtifa kaybı yaşadığımızı gördük.
Gazetecilikte durum vahim
Kendi mesleğim, gazeteci ve köşe yazarlığı açısından bakıyorum. Durum hepsinden daha vahim. Mesleğimiz hiç bu kadar seviye ve kalite kaybetmemişti. Gazetelerin manşetleri, birinci sayfaları, köşe yazıları ve haberleri 20 yıllık meslek hayatımda görmediğim kadar bir nitelik kaybı yaşıyor. İşin daha vahimi şu, bu kalite kaybı tüm medya kesimi için geçerli, sadece bir kısmı için değil.
Bir gazete düşünün ki her gün ülkenin Cumhurbaşkanı ve Başbakanı'nı manşet yapıyor, saygısızca ilk ismiyle hitap ediyor, en alaycı, seviyesiz üslubuyla akla zarar suçlamalar ve hakaretlerde bulunuyor. Gazetenin diğer sayfalarında haber adına başka hiçbir şey yok. Ülkenin yöneticilerine hakaret ederek ve uydurma suçlamalarla tek sayfalık gazete yapıyorlar. Bu özellikte, bu seviyede en az 8 günlük gazete yayın yapıyor Türkiye'de.
Hakaretle beslenen köşe yazarları
Bu gazetelerin köşe yazarları, daha düşük bir seviyede, günlük olarak yine ülkenin yöneticilerine, bakanlarına hakaret etme zevkiyle yaşamlarını sürdürüyorlar. Bu insanlara sorsanız kendilerine gazeteci ve köşe yazarı diyecekler. Hakaret ve küfür ettikleri zaman mahkemeye verince de ülkede basın özgürlüğü yok diye bağırıyorlar arsızca.
Hükümet karşıtlığı değil, AK Parti nefreti üzerine siyaset yapan muhalefet olunca, aynı nefretle yayın yapan bir medyanın olması normaldir. Bunu anlarım. Bir de kendine “merkez medya” diyen, tarafsız olduğunu iddia eden gazete ve televizyonlar var. Onlarda da durum çok farklı değil. Amiral gemisi dedikleri gazetenin neredeyse tüm yazarları, hükümete çatmadan, eleştirmeden Nusr-et'e gidip, T-Bond yemiyorlarmış. O kadar öfkeliler yani.
Gün geçmiyor ki bir yalan habere, asılsız köşe yazısına tekzip gönderilmesin, dava açılmasın. Böylesine nefret, hakaret, seviyesizlik ve intikam duygusu hiçbir dönemde görülmedi.
Adını doğru koyalım, kimsenin gazetecilik ve yazarlık yaptığı yok artık. Ne araştırma gazeteciliği, ne yazısı dizisi, ne özel haber, ne derinlemesine analizler, köşe yazıları... hiçbiri yok. Her şey politize oldu, siyasete endekslendi ve onun çevresinde dönüyor artık.
Hükümet yanlısı medyada durum farklı mı?
Diğer medya mahallesinde durum böyle de, bizim mahallede çok mu farklı? İğneyi bizim tarafa batırıyorum. Üzülerek belirteyim çok farklı değil. Bizim mahallede de sürmanşet ve manşet iktidarın yöneticilerine ayrıldı mı, günü kurtarmış oluyorlar. Geride habercilik endişesi, insan yetiştirme derdi olan kimse pek yok.
Bir de nevzuhur yazarlar, gazeteciler, tv programcıları peydah olmuş bizim mahallede. Mahalleye dışarıdan taşınmalarına rağmen, hepimizden daha “İslamcı”, hepimizden daha AK Partili, hepimizden daha “Reisçi, Hocacı”. Fatiha okumasını bilmiyor ama sorsan “hafızım” diyecek kadar da cüretkarlar.
İktidara hakaret eden medyaya, köşe yazarlarına, muhalefete, bizim mahallede en çok bu insanlar hakaret ediyor. Hatta iktidara ve yöneticilerine hafiften eleştiri imasında bulunan kim varsa, bu nevzuhur yazarların hedefi haline geliveriyor. Ne bu üslup, ne bu nefret, ne bu tarz bizim adabımıza, edebimize uyuyor/yakışıyor. Bir tuhaflık var.
Kısacası diğer medya gibi, burada da araştırmacı gazetecilik örneği, özel haber, yazı dizisi ya da benzeri mesleki çaba görülmüyor (burada gazetemiz Yeni Şafak'ın belgelere dayalı habercilik yapma çabasının altını çizmek ve ayrı tutmak gerek).
Sosyal medya cinnet geçiriyor
Sosyal medyayı hiç anlatmayayım. Orası tam anlamıyla cinnet geçiren insanlarla dolu. Herkes birbirini hain, düşman, hırsız, katil ilan ediyor. Geziciler, paralelciler ve Aktroller birbirine karışmış, kimin eli kim cebinde belli değil. Normal yaşamda cinayet sebebi olacak akla zarar iftiralar, suçlamalar, hakaretler havada uçuşuyor, hesap soran kimse yok.
Özetle, Türkiye'de medya çok büyük irtifa kaybetmiş durumda. Daha uluslararası medyamızın olmaması konusunda girmiyorum bile. İddia ediyorum, ajanslar kapanırsa, Türkiye'de hiçbir gazete ve televizyon haber yayını yapamaz. O kadar çok meslektaşımızı işten attılar, o kadar çok kalitesiz, ucuz insan çalıştırıyorlar ki, tüm gazeteleri ajanslar çıkarıyor neredeyse. Bu yüzden gerçek gazeteciler yetişmiyor ve şimdiden gazeteleri bilgisiz ve dengesiz insanlar yönetmeye başladı. Bundan 10 yıl sonrasını düşünmek çok ürkütücü. Bugünkü Twitter fenomenleri, “amiral gemisi” gazeteyi yönetirse şaşırmayın, rota öyle gözüküyor.
Meslekte güzel adamlara ihtiyacımız var
İşte bu yüzden, hangi mahallede olursa olsun ayrım yapmıyorum, bizim güzel adamlara çok ihtiyacımız var. Onlar edeplerinden ve vakarlarından dolayı ön plana çıkmadığı için, meydan kifayetsiz muhterislere kalıyor. Bu güzel adamların, insan yetiştirmesine, yetiştirdiği insanların desteklenmesine ve mesleğimizi bunlara emanet etmemize ihtiyacımız var.
Şu anda meydanı dolduran kifayetsiz muhterislere destek veren herkes; gazete sahibi, iktidar sahibi, güç sahibi fark etmez, aslında kendine, ülkeye ve geleceğimize zarar veriyor, farkında değil.
Öztürk'ün Yeni Şafak'ta "Meslekte irtifa kaybı" başlığıyla yayımlanan (29 Nisan 2015) yazısı şöyle:
İyi ki dünkü, “benim 7 güzel adamım” yazısını yazmışım. Yazı ve sanat hayatımızda, benim için iz bırakan Ahmet Taşgetiren, Hüseyin Kutlu, İhsan Süreyya Sırma, İsmail Kara, İsmet Özel, Mustafa Kutlu, Mustafa Özel'i kısaca anlatınca okuyuculardan merak eden çok oldu.
Google'da da olsa araştırdılar, oradan yazı ve şiirlerini okudular. Sonra onların ne kadar güzel insanlar olduğunu anladılar. Daha nice güzel 7 insan var ülkemizde. Güzel insanları daha yaşarken, kıymetini bilmek ve onlardan bir şeyler öğrenmek bence önemli bir fırsat.
Dünkü yazının bir faydası daha oldu. Bir seviye ve kalite karşılaştırması yapma imkanı bulduk bu güzel insanlar sayesinde. Bir gazeteci ve köşe yazarı olarak, bir şair ve düşünür olarak, hattat ve sanatçı olarak yeni kuşaklarla karşılaştırıldığında, ciddi bir irtifa kaybı yaşadığımızı gördük.
Gazetecilikte durum vahim
Kendi mesleğim, gazeteci ve köşe yazarlığı açısından bakıyorum. Durum hepsinden daha vahim. Mesleğimiz hiç bu kadar seviye ve kalite kaybetmemişti. Gazetelerin manşetleri, birinci sayfaları, köşe yazıları ve haberleri 20 yıllık meslek hayatımda görmediğim kadar bir nitelik kaybı yaşıyor. İşin daha vahimi şu, bu kalite kaybı tüm medya kesimi için geçerli, sadece bir kısmı için değil.
Bir gazete düşünün ki her gün ülkenin Cumhurbaşkanı ve Başbakanı'nı manşet yapıyor, saygısızca ilk ismiyle hitap ediyor, en alaycı, seviyesiz üslubuyla akla zarar suçlamalar ve hakaretlerde bulunuyor. Gazetenin diğer sayfalarında haber adına başka hiçbir şey yok. Ülkenin yöneticilerine hakaret ederek ve uydurma suçlamalarla tek sayfalık gazete yapıyorlar. Bu özellikte, bu seviyede en az 8 günlük gazete yayın yapıyor Türkiye'de.
Hakaretle beslenen köşe yazarları
Bu gazetelerin köşe yazarları, daha düşük bir seviyede, günlük olarak yine ülkenin yöneticilerine, bakanlarına hakaret etme zevkiyle yaşamlarını sürdürüyorlar. Bu insanlara sorsanız kendilerine gazeteci ve köşe yazarı diyecekler. Hakaret ve küfür ettikleri zaman mahkemeye verince de ülkede basın özgürlüğü yok diye bağırıyorlar arsızca.
Hükümet karşıtlığı değil, AK Parti nefreti üzerine siyaset yapan muhalefet olunca, aynı nefretle yayın yapan bir medyanın olması normaldir. Bunu anlarım. Bir de kendine “merkez medya” diyen, tarafsız olduğunu iddia eden gazete ve televizyonlar var. Onlarda da durum çok farklı değil. Amiral gemisi dedikleri gazetenin neredeyse tüm yazarları, hükümete çatmadan, eleştirmeden Nusr-et'e gidip, T-Bond yemiyorlarmış. O kadar öfkeliler yani.
Gün geçmiyor ki bir yalan habere, asılsız köşe yazısına tekzip gönderilmesin, dava açılmasın. Böylesine nefret, hakaret, seviyesizlik ve intikam duygusu hiçbir dönemde görülmedi.
Adını doğru koyalım, kimsenin gazetecilik ve yazarlık yaptığı yok artık. Ne araştırma gazeteciliği, ne yazısı dizisi, ne özel haber, ne derinlemesine analizler, köşe yazıları... hiçbiri yok. Her şey politize oldu, siyasete endekslendi ve onun çevresinde dönüyor artık.
Hükümet yanlısı medyada durum farklı mı?
Diğer medya mahallesinde durum böyle de, bizim mahallede çok mu farklı? İğneyi bizim tarafa batırıyorum. Üzülerek belirteyim çok farklı değil. Bizim mahallede de sürmanşet ve manşet iktidarın yöneticilerine ayrıldı mı, günü kurtarmış oluyorlar. Geride habercilik endişesi, insan yetiştirme derdi olan kimse pek yok.
Bir de nevzuhur yazarlar, gazeteciler, tv programcıları peydah olmuş bizim mahallede. Mahalleye dışarıdan taşınmalarına rağmen, hepimizden daha “İslamcı”, hepimizden daha AK Partili, hepimizden daha “Reisçi, Hocacı”. Fatiha okumasını bilmiyor ama sorsan “hafızım” diyecek kadar da cüretkarlar.
İktidara hakaret eden medyaya, köşe yazarlarına, muhalefete, bizim mahallede en çok bu insanlar hakaret ediyor. Hatta iktidara ve yöneticilerine hafiften eleştiri imasında bulunan kim varsa, bu nevzuhur yazarların hedefi haline geliveriyor. Ne bu üslup, ne bu nefret, ne bu tarz bizim adabımıza, edebimize uyuyor/yakışıyor. Bir tuhaflık var.
Kısacası diğer medya gibi, burada da araştırmacı gazetecilik örneği, özel haber, yazı dizisi ya da benzeri mesleki çaba görülmüyor (burada gazetemiz Yeni Şafak'ın belgelere dayalı habercilik yapma çabasının altını çizmek ve ayrı tutmak gerek).
Sosyal medya cinnet geçiriyor
Sosyal medyayı hiç anlatmayayım. Orası tam anlamıyla cinnet geçiren insanlarla dolu. Herkes birbirini hain, düşman, hırsız, katil ilan ediyor. Geziciler, paralelciler ve Aktroller birbirine karışmış, kimin eli kim cebinde belli değil. Normal yaşamda cinayet sebebi olacak akla zarar iftiralar, suçlamalar, hakaretler havada uçuşuyor, hesap soran kimse yok.
Özetle, Türkiye'de medya çok büyük irtifa kaybetmiş durumda. Daha uluslararası medyamızın olmaması konusunda girmiyorum bile. İddia ediyorum, ajanslar kapanırsa, Türkiye'de hiçbir gazete ve televizyon haber yayını yapamaz. O kadar çok meslektaşımızı işten attılar, o kadar çok kalitesiz, ucuz insan çalıştırıyorlar ki, tüm gazeteleri ajanslar çıkarıyor neredeyse. Bu yüzden gerçek gazeteciler yetişmiyor ve şimdiden gazeteleri bilgisiz ve dengesiz insanlar yönetmeye başladı. Bundan 10 yıl sonrasını düşünmek çok ürkütücü. Bugünkü Twitter fenomenleri, “amiral gemisi” gazeteyi yönetirse şaşırmayın, rota öyle gözüküyor.
Meslekte güzel adamlara ihtiyacımız var
İşte bu yüzden, hangi mahallede olursa olsun ayrım yapmıyorum, bizim güzel adamlara çok ihtiyacımız var. Onlar edeplerinden ve vakarlarından dolayı ön plana çıkmadığı için, meydan kifayetsiz muhterislere kalıyor. Bu güzel adamların, insan yetiştirmesine, yetiştirdiği insanların desteklenmesine ve mesleğimizi bunlara emanet etmemize ihtiyacımız var.
Şu anda meydanı dolduran kifayetsiz muhterislere destek veren herkes; gazete sahibi, iktidar sahibi, güç sahibi fark etmez, aslında kendine, ülkeye ve geleceğimize zarar veriyor, farkında değil.