Kemal Öztürk de o topa girdi! Cemaat İslamcılığı Ali Bulaç'a öldürtüyor!

Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk, Zaman gazetesinde Dumanlı, Türköne ve Ali Bulaç'ın köşe yazıları ile şekillenen İslamcılık bitti mi tartışmalarına ilginç bir katkı yaptı.

Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk, son günlerde Ali Bulaç, Mümtaz’er Türköne ve Ekrem Dumanlı’nın köşelerine taşıdıkları İslamcılık tartışmasına katılarak, “Ali Bulaç, iki eski ülkücüye İslamcı kavramları, ıstılahları ve tarihsel süreci anlatmış. Onlar sormuş Ali Bulaç cevaplamış, onlar söylemiş, Bulaç onaylamış” dedi.

Kendisi de dahil, binlerce muhafazakar gencin İslamcılık kavramını ilk olarak Ali Bulaç’tan duyduğunu, onu sevip, takip ettiklerini ancak Bulaç’ın gençlerin tüm bu “masum heyecanlarını, ilgisini, sevgisini dünya nimetlerine tevdi etmek istediğini” iddia eden Öztürk, “Tayyip Erdoğan, 1994 yılından beri yanında tuttuğu Bulaç'ı bu zaaflarından dolayı yanından uzaklaştırmasaydı, Bulaç, bir zamanlar, “Amerikan beslemesi” dediği Gülen Cemaatine iç güveysi olarak gitmeyecek, yine Erdoğan'ı destekleyecekti” dedi.

Kemal Öztürk’ün Yeni Şafak gazetesinde yayımlanan “İslamcılığı kim öldürdü?” başlıklı 8 Temmuz tarihli yazısı şöyle:

Anladığım kadarıyla olay şöyle olmuş: Ali Bulaç, Mümtaz'er Türköne ve Ekrem Dumanlı son bir hafta iftarda buluşmuşlar. İftardan sonra Zaman Gazetesi'nin VİP salonuna çekilip, İslamcılık nasıl öldü diye derin bir sohbete başlamışlar. Sohbetin ana sürükleyicisi Ali Bulaç, iki eski ülkücüye İslamcı kavramları, ıstılahları ve tarihsel süreci anlatmış. Onlar sormuş Ali Bulaç cevaplamış, onlar söylemiş, Bulaç onaylamış.

İslamcılığı öldürme yazıları

Sahura yakın evlerine gitmişler ve ertesi günü üçü birden, “İslamcılık nasıl öldü, kim öldürdü” diye yazılar yazmaya başlamış (Türköne ilk İslamcılık yazısını 26 Haziran'da, son yazısını 7 Temmuz'da, Ali Bulaç 25 Haziran ve 6 Temmuz tarihleri arasında konuyu köşesine taşımış. Ekrem Dumanlı 29 Haziran'da topa girmiş). Hepsi köşesinde birbirinin yazısına atıf yapmış, biri diğerine soru sormuş, diğeri ertesi günü cevaplamış, öbürüne pas atmış, böyle devam etmiş, sonra hep beraber birbirlerini takdir etmişler.

Sonuçta Ekrem Dumanlı İslamcı Medya'nın ölümünü, Türköne İslamcı siyasetin iflasını, Bulaç da İslamcı akımın sonunu köşelerinden duyurmuş. Bulaç ve Türköne 6, Dumanlı da 1 yazı (yazı günü hafta birdir) yazarak durumu en ince ayrıntısına kadar anlatmışlar.

“Robot Şakirtlerin” İslamcılıkla mücadelesi

Burada bitmiyor mesele. Bu yazılar yazıldıkça ikinci halka “yazar şakirt” grubu, bir de onlar köşelerinde öldürmüşler İslamcılığı. Hepsi, “Üç Şakirt Abi'nin” yazılarına atıflar ve methiyeler yaparak, kendilerince katkı yapmışlar öldürme eylemine. Tüm bu entelektüel faaliyetleri, “Ekran Şakirtleri”, STV, Meltem TV, Irmak TV, Kanaltürk TV, Bugün TV... ekranlarına taşıyarak, izleyenlere, İslamcılığın nasıl öldüğünü, kimler tarafından öldürüldüğünü bir güzel izah etmişler.

“Sosyal Pencere Abi” liderliğindeki “Twitter Şakirtleri” ve artık en az canlı bir Şakir kadar mücadelenin parçası olan, “BOT Şakir Hesaplar” tüm yazılan, çizilenleri sanal aleme yaymış: “İslamcılık nasıl öldü, kim öldürdü, suçlu kim?”

Ajan İslamcılar bombası

Sonunda mesele daha büyük ilgi görsün diye en iyi bildikleri bir yöntemi denerler. Meseleyi yine istihbarat, ajanlık, ihbar, ihanet konusuna getirip bağlarlar. Türköne 5 Temmuz'da (özetle), “kendini hala İslamcı sayan bir dostumdan dinledim, onlara ajanlık teklif edilmiş, dostum kabul etmemiş ama kabul eden çok olmuş” diye yazar. Ali Bulaç da ertesi günü, “neden devletin İslamcısı olmadım” diye bir yazı yazarak, ajanlık teklif edilen kişinin kendisi olduğunu söyler. Polis istihbaratın Nurculara karşı ajanlık teklif ettiğini, ancak kabul etmediğini, fakat kabul eden çok sayıda İslamcı olduğunu söyleyerek, bombayı patlatır.

Tahmin edersiniz ki tüm medyanın ilgi odağı oldu bu yazı. Ben de böyle haberdar oldum. Baktım tartışmanın evveliyatı var, robotluk yapmadım, oturup hepsini okudum tek tek.

Sosyolojiye işkence: “İslamcılığı Erdoğan öldürdü”

Aslında yazıların içeriği son bir yıldır bizim de kendi aramızda tartıştığımız konular. Konuya derinlemesine girmeden, 4 başlıkla itirazım edeceğim.

1. Ali Bulaç sosyolojiye, Türköne siyaset bilimine, Dumanlı kaleme işkence yaparak sonunda şunu itiraf ettirmişler: “İslamcılığı Tayyip Erdoğan Öldürdü”. Tüm bilimsel görünen makalelerin sonunda, hepsi şehvetli bir intikam duygusuyla Erdoğan'a faturayı kesmiş. Bir taşla İslamcı kuşağın tamamını ve Erdoğan'ı vurma çabası çok iğreti kalmış bence.

2. Ali Bulaç, kendisine ajanlık teklif edildiğini açıkladığı 1972'li yıllardan sonra, Türkiye'deki İslamcı akımın en aktif üyesi ve sonra da bizzat kuramcısı oldu. Yazdığı kitaplar, dergi makaleleri ve konferansların neredeyse tamamında İslamcılığı anlatı, yüceltti. Şimdi kendisini İslamcı akımın dışında tutup, “bunlar kifayetsiz muhteris, İslamcıların içinde çok devlet ajanı var, bunlar İslam dünyasını perişan etti” demesi, ancak “Robot şakirtlerin” inanabileceği bir retoriktir.

3. Fethullah Gülen, İslamcılık fikriyatının en büyük muhalifiydi. Tüm yaşamı boyunca şakirtlerine, İslamcıların (Ali Bulaç dahil) kitaplarını, yazarlarını, gazetelerini okumayı yasakladı, uzak tuttu, neredeyse İslamcıları düşman belledi. İslamcılar da hiçbir zaman Gülen hareketini tasvip etmedi. Enteresandır, Gülen'i, “ABD'nin beslemesi, artist gibi ağlama rolü yapan ve Peygamber adına saçma sapan rüyalar gören” biri olarak en ağır eleştiren kişi Ali Bulaç'tı (11 Şubat 1991 Vahdet Dergisi). Şimdi sanki İslamcılık iyi bir şeymiş de, onu Erdoğan ve ekibi öldürmüş diye Gülen cemaatinin kampanya yapması, bunun başrolünü de Ali Bulaç'ın oynaması tam bir tirajı komik STV dizisine benziyor.

4. İçimizde patlayıp duran ve bizi öfkelendiren çok sözümüz aslında. Seviyeyi kaybetmeden, son bir şey söyleyip, konuyu kapatalım: Ben de dahil binlerce muhafazakar genç ülkemiz, İslam dünyası ve insanlık için bir arayış içindeydik. Bir gün Ali Bulaç'la tanıştık. İslamcılık kavramını ilk ondan duyduk. İnandık, sevdik, hep onu takip ettik. O ise bu gençlerin tüm masum heyecanlarını, ilgisini, sevgisini (dilim varmıyor söylemeye ama), dünya nimetlerine tevdi etmek istedi. Tayyip Erdoğan, 1994 yılından beri yanında tuttuğu Bulaç'ı bu zaaflarından dolayı yanından uzaklaştırmasaydı, Bulaç, bir zamanlar, “Amerikan beslemesi” dediği Gülen Cemaatine iç güveysi olarak gitmeyecek, yine Erdoğan'ı destekleyecekti.

Cemaatin, İslamcılığı Bulaç'a öldürtmesi

Şimdi cemaatin nimetleri içinde yüzüp, bir zamanlar doğduğu toprakları lanetli göstermek, onu hayranlıkla okuyan insanları “İslamcı ajana” çevirmek, binlerce insanı “devletin İslamcısı” diye zan altında bırakmak ne utanç verici. Yazdığı tüm kitapları, savunduğu fikirleri, ilkeleri tümden inkar etmektir bu. Ne uğruna peki? Daha güçlü bir fikir ve ilke uğruna mı? Hayır... Bizim Ali Bulaç'a kızgınlığımız bundandır. Masum ve fakir gençlerin omuzunda yükselen bir hareketi, kişisel kavgası, dünyalığı ve intikam duygusu yüzünden lanetlemeye çalışıyor. Ayıptır, günahtır, ilmin adabına sığmaz.

Yine de Bulaç'a saygısızlık etmeyi, hakaret etmeyi asla düşünmedik. Üzerimizde emeği var. Lakin bir hafta boyunca, İslamcılığa düşman bir cemaatin gazetesinde, iki eski ülkücüyle ağız ağıza verip, İbn-i Haldun'u ikinci kez öldürecek zorlamalarla, yeni bir sosyoloji üretmeye çalışmak, İslamcılığı Erdoğan ve arkadaşlarına öldürtmek akla hakarettir.

Oysa Cemaat intikam alır gibi, İslamcılığı Ali Bulaç'a öldürtüyor, farkında değil. Ne hazin bir durum.