KCK TUTUKLUSU GAZETECİLER HAKİM KARŞISINA ÇIKTI!

KCK'nin "basın konseyini" oluşturdukları iddiasıyla 36'sı tutuklu 44 gazetecinin yargılanmasına başlandı

KCK'nin "basın konseyini" oluşturdukları iddiasıyla 36'sı tutuklu 44 gazetecinin yargılandığı davanın görülmesine İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlandı.

İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayan yargılama öncesinde aralarında meslektaşları, milletvekilleri ve Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü gibi uluslararası faaliyet gösterenler de dahil basın meslek kuruluşları, destek amacıyla Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'ne geldi. Davayı izlemek için CHP milletvekilleri Melda Onur, İlhan Cihaner ve Oktay Ekşi ile BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak ve milletvekilleri Sebahat Tuncel, Ertuğrul Kürkçü, Hasip Kaplan, Sırrı Süreyya Önder, Halil Aksoy ile Bağımsız milletvekilleri Aysel Tuğluk ve Levent Tüzel de adliyeye geldi. Duruşmayı KCK davası sanıklarından Prof. Dr. Büşra Ersanlı da izledi. Adliyenin en büyük salonunda görülen davada 36'sı tutuklu 44 sanık hakim karşısına çıktı. Tutuklu sanıkların cezaevinden geç getirilmesi nedeniyle duruşma geç başladı.

Duruşma salonuna turnikeden geçip giriliyor

Duruşma salonunun girişine turnikeler yerleştirildiği ve salona girecek olanların bu turnikelerden geçtiği görüldü. 44 sanıklı davanın avukatları ve izleyicilerin oluşturduğu kalabalık nedeniyle salonun girişinde yoğunluk oluşunca, güvenlik görevlileri ile avukatlar ve izleyiciler arasında gerginlik yaşandı. Mahkeme Başkanı'nın salona sadece 70 kişinin alınması talimatı vermesi üzerine de gerginlik arttı. Bunun üzerine salona giremeyen sanık avukatları, yakınları ve duruşmayı izlemek için gelenler, durumu alkışlarla protesto etti. Bunun üzerine salonda bekletilen sanıklar da "Özgür basın susturulamaz" diye slogan atarak durumu protesto etti.

Mahkeme Başkanı salonu boşalttı

Salona girildikten sonra da gerginlik son bulmadı. Duruşma salonunda sanık avukatlarına ayrılan bölüm yeterli gelmeyince Mahkeme Başkanı, avukatların arka bölümlere geçmesini istedi. Ancak savunma avukatları, bunun usule aykırı olduğu gerekçesiyle itiraz ederek, ilave sandalyeler getirilmesini talep ederek, savunmaya ayrılan bölüme oturacaklarını ifade ettiler. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Ali Alçık ve heyet, duruşmaya izleyici alınmayacağını belirtti ve salonun boşaltılmasını isteyerek, salondan çıktı. Ardından da sanıklar salondan çıkartıldı. Avukatlar ve izleyicilerin duruşma salonunu terk etmek istememesi üzerine duruşma salonu, güvenlik görevlileri tarafından boşaltıldı.

İzleyicilerin duruşma salonunu terk etmediği İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi'nde duruşmaya ara verildi.

Suçlamaların tamamı meslekleriyle ilgili

Adliye önünde açıklama yapan BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak, sanıklara yöneltilen suçlamaların tamamının meslekleriyle ilgili olduğunu vurgulayarak, "Tutuklu gazeteciler hakkında ileri sürülen suçların tamamı görevlerinin gereği, yaptıkları haberler ve çalışmalardır. Bunu suç kabul eden bir yargı mantığıyla karşı karşıyayız. Tabi buna yargı demek, adalet demek, yargının bağımsızlığı gözüyle bakmak imkansızdır" dedi.

Siyasi ve bilinçli bir dava

Bağımsız milletvekili Aysel Tuğluk da, "Bu dava iktidarın kararıyla gerçekleşen siyasi ve bilinçli bir davadır. Bizler onurlu basının, yargılanan sanıkların yanında olacağız. Bir an önce bu utanç davasından kurtulmalı Türkiye" diye konuştu.

Almanya Parlamentosunun eski üyelerinden Prof. Dr. Norman Paech de basın açıklamasına katıldı.

İddianamenin delili yazdıkları haberler

Gazetecilerin KCK'nin "basın konseyini" oluşturduğu iddiasıyla yargılandığı davanın iddianamesi Cumhuriyet Savcısı Bilal Bayraktar tarafından hazırlandı. 800 sayfalık iddianamede 12 sanık örgüt yöneticiliğiyle suçlanıyor. 32 gazetecinin de örgüt üyeliği ile suçlandığı iddianamede, haberciler hakkında 7,5 yıldan 22,5 yıla kadar hapis cezası isteniyor. Gazetecilerin, Van depremi, Pozantı Çocuk Cezaevi'ndeki tecavüz skandalı, THY'deki bir taciz olayı gibi konularda yaptıkları haberler Savcı Bayraktar'ın iddianamesine "örgüt üyeliğinin delili" olarak girdi. İddianamesinde küpe, ayakkabı bağcıkları ve tokayı da delil olarak gösteren savcı, gazetecileri, yaptıkları haberler ile "Türk Devletini sıkıntıya sokacak, kamuoyu önünde küçük düşürecek haberler peşinde koşmak" ile suçladı. İddianamede ayrıca tutuklu gazetecilerden Çağdaş Kaplan'ın Konya'daki Kandil kasabasının tabelası önünde çektirdiği bir fotoğraf da savcının şu sunumu ile yer almıştı: "Kandil kasabası ile Kandil dağı arasında keşfettiği isim benzerliğini fotoğrafa aktarmak suretiyle Kandil'le olan bağını bu şekilde ifşa ettiği görülmüş olup, şüphelinin örgütsel bakışını yansıtması açısından söz konusu tespit iddianameye konulmuştur."