KAZAYI DUYURURKEN TUNCEL'İ NEDEN HATIRLATTI?
NTV'de senelerdir sürdürdüğü sunuculuk görevinde ciddi tavırlarıyla bilinen Banu Güven, Yazıcıoğlu'nun geçirdiği kazayı duyururken neden Erhan Tuncel'i hatırlattığına açıklık getirdi.
NTV'de senelerdir sürdürdüğü sunuculuk görevinde onu hep ciddi tavırlarıyla gördük. Bazılarımız ki buna ben de dahilim bu soğukluğun ekranda şık durmadığını düşündük. Onun bu tavrına rağmen internette adına bir yığın site kuruluyor, hayranları ona ulaşmak için olmadık işlere kalkışıyor. İlk başlarda bu durumdan şikayetçi olsa da bunu bir komplekse dönüştürmeden dur demiş kendine. Müziğe, sinemaya olan ilgisini her fırsatta gösteren Güven'le onu gazeteciliğe götüren seneleri, ekrandaki duruşunu ve sahne sanatlarına olan ilgisini konuştuk
Nasıl bir ailede büyüdü Banu Güven?
Şimdi baktığımda gözümün önüne gelen ilk şey zaman zaman bir araya gelen kalabalık bir aile. Küçüklüğümde belirleyici olan yerlerden biri Anadolu Hisarı. Boğaz'ın kıyısında büyüdüm. Baba tarafı olarak orada toplanırdık. Annem güzel sanatlar okumuş, heykeltıraş, aynı zamanda sanat tarihçisi. Babam mimardı, dedem gibi. Babamı küçük yaştayken kaybettim. Daha sonra Dündar babam yaşadığım coğrafyayı da tarihi de anlamama yardım etmiş ve yeni kapılar açmıştır bana. Müzik kulağımı da teyzem Arın Karamürsel açtı. Anneannem ders almamıştı ama piyano çalardı, ben onun kadar yetenekli değilim.
Küçükken de insanlara hep mesafeli ve soğukkanlı mıydınız?
Sıcakkanlı, oyuncu, hayalci, girişken bir çocuktum. Ama çok kırılgandım.
Uluslararası ilişkiler okurken gazeteciliğe başladınız. Üniversitede araştırma görevlisi oldunuz. Neden o mesleğe devam etmediniz?
Liseyi bitirir bitirmez, aklımda olan üç meslek vardı. Onların hepsini denedim. Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde yüksek lisans programına başladım. Ardından BM Mülteciler Yüksek Komiserliği'nde üç ay kadar staj yaptım. Bana en çok uyan ve beni en çok cezbeden gazetecilik oldu. Bu yüzden hala buradayım.
Sunuculuğa başlangıç nasıl oldu?
Benim ekrana çıkmam editoryal bir çalışma ile bir arada görülmeli. Gece bültenini hazırlayıp sunmak fikri üzerine gidildi. Mirgün Cabas'la giriştik bu işe. Sonra ben devam ettim. Dokuz yıl gece haberi yaptım, gece çalışmanın yükleri vardı. Yine de o dönem değerliydi.
EVRENSEL DEĞERLERDEN YANA TARAFIM
Mirgün Cabas'la haberleri sunarken ikinizde de çok ciddi bir surat ifadesi. Bu insanlara itici geliyordu..
Çünkü durum çok ciddi. Mecliste millet birbirine giriyor, savaşlar, ölenler, ne ararsanız var. Bizi ciddiyete davet eden olayların hayatımızda ne kadar geniş yer kapladığıyla alakalı bir durum bu. Hayati şeyler var gündemimizde. O sırada haberle ilgilendiğiniz için 'Biraz da şurasında gülümseyeyim' demiyorsunuz. Esprili bir takım durumlar olduğunda ise gülerken görebiliyorsunuz beni.
Sunduğunuz haberde izleyici sizin jest ve mimiklerinizden taraf olduğunuzu anlar mı? Belli etmemek için çaba sarf eder misiniz?
Eğer o olayın herkeste üzüntü yaratması tartışılmaz bir olaysa bırakabilirim o kontrolü. Bir duygu verebilirim. Zaman zaman bir baskı hissettiriyor, tavrınızı mimiklerinizle belli etmeme durumu. Ama buna takılmadan devam etmeniz gerekiyor. Bir soru sorduğumda tutarsızlık varsa o konunun üzerine gitme ısrarım anlaşılır yüzümden. Soruyla anlatırım kendimi.
Bir gazeteci olarak taraf olduğunuzu anlarsa izleyici bu hoş bir durum olmaz zaten...
Hayatta herkes bir şeylere taraftır. Ben evrensel bir takım değerlere tarafım. Bu da beni herkese eşit uzaklıkta tutuyor. Belirli bir siyasi görüşüm olabilir. Ama hiçbir yere bağlı değilim. Sorgulanması gerektiğini düşündüğüm her şeyi sorgularım.
Muhsin Yazıcıoğlu kazası yaşandığında canlı yayında siz vardınız ve daha acı tazeyken Erhan Tuncel'le olan bağlantısını hatırlattınız. Bu davranış etik miydi?
Canlı yayındayım, önümde üç kelime var: helikopter, düştü ve bilinmiyor. Hepsi bu ve siz yayında kalmak zorundasınız. Biyografisini verdim ben de. Biyografisini okurken neden bunu da vermeyeyim? Ben bunda bir sakınca görmüyorum.
ÖNEMLİ OLAN GÜZELLİK DEĞİL
Ülkemizde kadın spiker denince akla mankenlikten sunuculuğa geçmiş insanlar geliyor. Tek şart güzel olmak mıdır?
Tek şart güzellik değil elbette. Habere hakim olmayan kadın çok da başarılı olamaz. Bir de ne istediğinize bağlı. Eğer sadece konuşmasını istiyorsanız, düzgün konuşsun, prezentabl olsun yeter. Öncesinde mankenlik yapmış, güzellik yarışmasına katılmış biri bu işi yapamaz diye bir kaide yok. Eğer içerikle ilgili bir şey yapmak istiyorsa, geçmesi gereken aşamalar var. Muhabirlik, editöryal çalışma yapmak, mutfağı anlamak ve bununla ilgili gerekli bir donanıma sahip olmak gerekir. İnsan her zaman kendini her konuda geliştirebilir. Hatta ben bunun kompleksini kendi kendime yaşadım. Bu sefer rahatlıkla yapabileceğiniz işi daha fazla elekten geçiriyorsunuz. Mesela bir iş istendiğinde önce 'Ben kadın olduğum için mi benden bu isteniyor' diye düşünebiliyordum. Ama bunu da atlattım.
Güzelliğinizi ön planda tutan hayran kitlesinden sıkılıyor musunuz?
Ben buna çok fazla kafayı takıyordum. Güzelliğim yaptığım işin önüne geçmemeli diyordum. Ekrana çıkacağım ve herkes de bana bayılacak demiyordum. Asla! Aklımın ucundan böyle bir şey geçmedi. İlk yıllarda benim makyajdan çıkıp yayına koşmam komedidir. Unutuyordum makyajı falan. Ama her insanın beğenilmek hoşuna gider. Ben bunu bir kompleks olarak algılamak yerine, böyle bir beğeni varsa bu da iyi diyerek değerlendiriyorum. Beni izleyenlerin bunu dile getirmesinde de bir sakınca yok. İçerikle alakam hiç anlaşılamasaydı bunu dert edinebilirdim kendime, ama böyle bir derdim yok.
SAHNEYE SICAK BAKIYORUM
Oyunculuk için teklif aldığınız söyleniyor. Nasıl bakıyorsunuz tekliflere?
Ben sahne sanatlarının hepsini seviyorum aslında. Bu sahneye çıkmak istiyorum diye algılanmamalı. Oyunculuk konusunda ise ayaklarınızı yerden kesecek bir projeye denk gelirsiniz ve içerisinde yer almak istersiniz. Bir gün olursa ancak böyle bir şey olabilir. Oyunculuk da eğer yapmış olsaydım kendimi bulabileceğim bir hayat olurdu. Dizi oyunculuğu ise başka bir kariyer. Bunlar bir arada gider mi? Dizi oyunculuğu ve habercilik; bence asla...
Geçtiğimiz günlerde sahnede caz söylediniz. Peki müziğe dair planlar yapıyor musunuz?
Ben hayatta hiçbir şeyi planlamam. Hayat kendi kendine gelişir zaten. Müzik dinlemek de yapmak kadar büyüleyici. Bir iddia yok ortada, bir zevk var. Kendi kendime müzik yapmaktan zevk alıyorum, ayrıca paylaşmak da güzelmiş. Bunu da gördüm. Bu bir keyif işi, hobi de demiyorum. Dedim ya bir organım gibi.
İSTANBUL'DA YAŞAMAKTAN MEMNUNUM
İstanbul'a dair ne gibi simgeler var zihninizde?
Boğaz, tarihi yarımada, Eyüp - Pierre Loti, erguvanlar, çocukluğum. Bütün bunlar.
Nasıl bir şehir İstanbul?
Yeryüzündeki en etkileyici şehirlerden birinde yaşadığımızı düşünüyorum. Burada doğup büyüdüğüm için çok şanslı hissediyorum kendimi. Hakikaten bu kentin canına okundu. Göç böyle ülkelerde kaçınılmaz bir durum ama daha iyi idare edilebilirdi. Siyasi rant avcılığı yıllar içinde İstanbul'a çok kötü muamele edilmesine sebep oldu. Ama hala ayakta işte. O edebiyatı yapmayayım ama, İstanbul hala güzel. Ben burayı çok seviyorum. Zaman zaman zorluyor şehir ama, olsun. Kültür başkentlerinden biri olarak ağırlığını bu dünyaya hissettiriyor İstanbul. Daha fazlasının da olması lazım. Burada yaşamaktan memnunum.
Metinlere bağlı kalmıyorum
Spikerlerin haberi sunarken sıklıkla kullandığı klişeler Güven'e yaramıyor. Hayatta klişelere tahammül edemezken, haberde asla kullanmam diyen spiker, haberleri sunarken promptera her zaman bağlı kalmıyor
Tutarsız açıklamaları sorgularım
Güven "Hayatta herkes bir şeylere taraftır. Ben evrensel bir takım değerlere tarafım. Ama sorgulanması gerektiğini düşündüğüm herkesi ve her şeyi yeri gelince de çekinmeden sorgularım" diyor
(Yeni Şafak)