Kayyumun işe aldığı gazeteciler niye mağdur ediliyor?
Devletin el koyduğu Zaman ve Cihan’da kayyum tarafından işe alınan mesleğimizin güzel insanları bugünlerde büyük bir mağduriyet yaşıyor.
Medya Mahallemizin Değerli ve Güzel İnsanları!
Gazeteciliğin bıçak sırtı yapılabildiği günlerden geçtiğimiz gerçeğini sık sık vurguladığımı hatırlayarak okumanızı istirham edeceğim bir yazıyla karşınızdayım.
Gün kenetlenme günüdür.
Memleketimizde yaşananlar karşısında siyaset ötesi bir yaklaşım sergilemenizi rica edeceğim.
Yayınlarınızda, ‘ama yok şöyleydi, böyleydi’ demeden refleks gösterin n’olur!
Gün “sen şöyle demiştin, böyle söylemiştin, bunu yapmıştın” günü değil!
Bugün ülkemiz büyük bir saldırı altında, hainler, alçaklar ve işbirlikçiler karşısında bağımsız Türkiye’nin el ele vermesi hayati bir konudur.
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi, bugün bu topraklarda, canımız, her bir şeyimiz olan vatanımızda ikinci Kurtuluş Savaşı veriliyor.
Bu ülke şahlanışa kalktığı için hedef olmuştur!
Hepimiz, siyaset ötesi bir ruhla, milli mutabakatla, el ele vererek Türkiye’miz üzerinde artık apaçık oynandığı tartışma götürmez bir gerçeğe karşı birlik ve beraberlik içerisinde olmalıyız.
Bırakın uluslararası basın etiği falan gibi bu kavramı işine geldiği gibi kullanan Batı ülkelerini. Topraklarımıza, kardeşlerimize bombalarla saldıran, yiğitlerimizi kalleş tuzaklarla katledenlere kucak açan Avrupa’ya kanmayın.
Onlardan para desteği alarak kurdukları internet sitelerinden Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ı yıpratmaya çalışanlara da sorum olacak; “Siz kimin çocuğusunuz?”
* * *
Sevgili Dostlar, bugün herkes şunu iyi görsün ki, FETÖ, PKK ve DAEŞ gibi alçak, cani yapılar üzerinden terör estirenlerin amacı, tek hedefi bizi paramparça etmektir!
Türkiye’yi karıştırmaya, güçsüzleştirmeye değil, YOK ETMEYE ÇALIŞIYORLAR!
Bu güzelim vatan toprağını kan gölüne çevirmek, haritadan silmek isteyenlerle karşı karşıya olduğumuzu göremezseniz, yarın çok geç olacaktır!
* * *
AHMET TEZCAN HAKLI!
Sevgili Dostlar, kalemine hayran kaldığım, yayına başladığı 1980’lerin başında Güneş gazetesindeki köşe yazılarından beri takip ettiğim değerli kardeşim Ahmet Tezcan’ın gündeme dair önemli bir yazısından alıntı yapmak istiyorum.
Her ne kadar uzun yıllardır görüşmediysek de, Çerkez pilavını kaşıklayamadıysam da Ahmet Tezcan’ı takibe devam ediyorum.
Sadece 2009’da takibi bıraktım!
FETÖ’nün gazetesi Zaman’da yazmaya başlamasını hazmedemedim.
Vatan haini Fetullah Gülen’in medyadaki kibir abidesi, korkak ve kompleksli zibidilerinden Ekrem Dumanlı’nın teklifini kabul etmesine, Zaman denen terör hareketinin paçavrasında yazmasına çok içerlemiştim.
Orada yazdığında bir kez olsun okumadım.
Arayıp sorsam “kandırılmışız, aldatılmışız” diyecek, biliyorum!
Canın sağolsun, yüreğini biliyorum senin sevgili Tezcanım!
Bu mesleğin çilekeşi, onurlu ve vicdanlı kalemidir Ahmet Tezcan.
Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın Başbakanlık yıllarının ilk senelerinde Basın Danışmanlığını yapmıştı. O zaman arayıp tebrik etmiştim. Sonrasında hayat gailesinin derdine düştük!
Ahmet Tezcan samimidir. Siyasete bulaşmadığı, ranta düşkün olmadığı ve akçeli ilişkileri elinin tersiyle ittiği için rahat konuşur.
Maddi sıkıntılarla Ankara ve İstanbul’a veda ettiğini de duymuştum.
Gezi Olayları sırasında bir internet gazetesine yaptığı açıklamaları saklamıştım; biraz oradan paylaşmak istiyorum;
Peki, Gezi Parkı'nı gerekçe göstererek günlerce o meydanı dolduranların haklılık payı var mıydı size göre?
Elbette haklı tarafı da var. Haksız olanları da var. Bu işten bir siyasi rant peşinde olanlar samimi değiller bence. Çuvaldızı ilk başta kendimize batıralım. Aydın Doğan, Rahmi Koç, Dinç Bilgin gibi medya patronlarının yıllarca bu ülkede ormanları parçalayarak kendilerine villalar, şatolar, üniversiteler kurmasına hiç sesini çıkartmayan arkadaşlar şimdi çay içmekten bile iğrendikleri Gezi Parkı'nda ağaç bahanesiyle eylem yapmaları açıkçası bana hiç samimi gelmedi.
AĞAÇ BAHANESİYLE EYLEMİ SAMİMİ BULMUYORUM
Samimi olanlar yok mudur aralarında, doğa sevgisiyle dolu olan tüm yüreğiyle?
Olmaz mı dolu. Ama marjinalleri unutma. Ben mesela genç gazetecileri samimi buluyorum.
BU MEDYADA HEPİMİZ KİRLİYİZ
Diğerlerini bulmuyor musunuz?
Hayır bulmuyorum. Mesela Sabah'a el konulduğunda herkes Zafer Mutlu'ya saldırıyordu. Onlar olayı bu boyuta taşıdı diye. Ben ise 4. Kuvvet Medya'da bir başlık atmıştım. “Hepimiz Zafer Mutlu kadar temiziz” diye. Bence bu medyada olup da kirlenmemiş kimse yoktur. Buna ben de dahil.
Nasıl bir kirlilik bu?
Her açıdan kirlilik. Manipülasyon yaparsınız bu bir kirliliktir. Gerçeği görmemek ayrı bir kirliliktir. Mesela yapılan bir yalan habere göz yummak. Ya da yalan haber yapmak bu çok ayrı bir kirliliktir.
31 YILDIR İNSANLIĞIMI KAYBETMEMEYE ÇALIŞIYORUM
Siz de mi kirlisiniz şimdi yani?
Elbette... Bu meslek içinde olup kirlenmemiş kimse yoktur. Annemin bana sürekli söylediği bir söz var. “Keşke öğretmen olaydın oğlum, gazetecilerin işi gücü yalan, dolan” şimdi düşünüyorum da annem çok haklı. Eğer öğretmen olsaydım en azından 30 yılda birkaç insanın yetişmesinde katkım olurdu. Ama 31 yıl oldu ben bu 31 yılda insanlığımı kaybetmemeye çalışıyorum.
* * *
Sevgili Dostlar, Ahmet kelime ustasıdır!
Onunla kimse yarışamaz!
Bu değerli insanın dün geceden beri internette dolaşan bir yazısı var.
O yazıdan bir alıntı daha yapacağım, sonra da bizim mahalleden iki haberle bugünkü yazıma nokta koyacağım!
Ahmet Tezcan şöyle diyor:
“Şu an fert fert herkes bulunduğu noktadan bir adım geri çekilip, kendisiyle ilgili durum muhasebesi yaparak, olumlu yahut olumsuz duygularından arınarak, kimimiz, ne kadar yakınımız olsa da FETÖ, PKK, DAEŞ ve uzantıları ile irtibatı olanlardan hızla uzaklaşıp, sübek gibi ortada bırakmak durumunda.
Nasıl tutunuyorlar sorusunun cevabı burada.
Bize tutunuyorlar!
Duygularımıza tutunuyorlar!
Dostluğumuza, akrabalığımıza, arkadaşlığımıza, ailemize, tarikatimize, partimize, ideolojimize, inancımıza tutunuyorlar!
Onların gölgesinde gizleniyorlar!
Terör illetinden kurtulmak ve gerçekten bu milletin yok olmamasını, devletin çökmemesini istiyorsak, her biri 'Yürüyen Ölü' hükmündeki teröristlerinden kurtulmadan önce kendi aidiyetlerimizden sıyrılmamız gerekiyor.
Devleti suçlayan önce kendisine baksın!
Ben ne yaptım, ne yapıyorum, nerede duruyorum?
Kendimizi hesaba çekip yeni ve aidiyetlerden temizlenmiş berrak bir bilinçle harekete geçemiyorsak...
Sürekli olarak kendimizi aklayıp, başkasını karalamak aldanmışlığına sığınıyorsak...
Rus büyükelçiyi sırtından vuran 'Yürüyen Ölü'den hiç farkımız yok demektir!
Önce kendi içimizdeki 'Yürüyen Ölü'yü tespit ve teşhis edip etkisiz hale getirmemiz şart!
FETÖ’nün 'Yürüyen Ölüsü' Rus Büyükelçiyi öldürüyor; içimizdeki 'Yürüyen Ölü' ise bizi!
Öyle ya da böyle...
Üzgünüm Leylâ!”
* * *
FETÖ’NÜN MEDYA ÜSSÜ YENİBOSNA’DAYDI
Değerli Dostlarım, Medya Mahallemizin Güzel İnsanları!
FETÖ denen hainler şebekesinin, bu terörist alçakların medya üssü Yenibosna’daydı!
Gazete görünümlü terör örgütünün yayın organlarından Zaman ile haber ajansı görünümlü CİHAN, devasa bir binaya konuşlanmıştı!
FETÖ’nün dinleme üslerinden biri olduğunu öğrendiğim bu binada gazetecilik kisvesi altında her bir haltı yemişler!
Bu vatan hainleri medya merkezi görünümlü Yenibosna’daki karargâhlarında Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım’a, gazeteci kardeşimiz Nedim Şener’e ve daha birçok isme kumpası planlamış, Türkiye’nin altını oyma projelerini yönetmişler.
Dış kapısından dahi içeri adım atmadığım bu binaya, 15 Temmuz alçaklığından sanırım 5.5 ay kadar önce Devletimiz kayyum tayin etmişti!
İstanbul 6. Sulh Ceza Hâkimliği, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talebi üzerine Zaman gazetesine kayyum atanmasına karar verdiğinde takvim yaprakları 4 Mart 2016’yı gösteriyordu.
İyi de yapılmıştı!
Kurumun, paralel devlet yapılanmasına destek olacak şekilde kullanıldığı 15 Temmuz gerçeğiyle de ortaya çıktı!
FETÖ’nün amiral gemisi Zaman Gazetesi ile ilgili çok sayıda tanığın (kimisi gizli) verdiği belge ve bilgiler yargı sürecinde ortaya konulacak. Kamuoyunca öğrenildiğinde ne demek istediğimi herkes daha iyi anlayıp görecek!
Ey Ekrem Dumanlı, Ey Mehmet Kamış, Ey Bülent Keneş…
Sizler belgeli hainsiniz, vatanınıza ihanet ettiniz.
Gazeteci falan değildiniz ve sadece ABD’deki liderinizin tetikçisiydiniz. Korkak olduğunuz için de kaçıp gittiniz!
* * *
KAYYUMUN İŞE ALDIĞI GAZETECİLER NİYE MAĞDUR EDİLİYOR?
Sevgili Dostlar,
Devletin el koyduğu Zaman ve Cihan’da kayyum tarafından işe alınan mesleğimizin güzel insanları bugünlerde büyük bir mağduriyet yaşıyor.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) amiral gemisi Zaman gazetesi ve Cihan Haber Ajansı'na el konulmasından sonra İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından atanan kayyum yeni yapılanmaya giderek mevcut kadroların yerine sektördeki deneyimleri habercileri işe almıştı.
O kardeşlerimiz çok kısa sürede Zaman ve Cihan Ajansı’nda gerçekten değerli işlere imza attılar.
Ana akım medya o dönem Zaman ve Cihan haberlerini alıntılayarak yayınlamışlardı.
Her iki kuruluşa, 15 Temmuz ihanetinden 12 gün sonra, Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında yayınlanan kararname ile 27 Temmuz günü kapılarına kilit vuruldu.
O tarihten beri emek sarf etmiş gazetecilerin alacakları ödenmiyor!
Cihan Haber Ajansı çalışanları 5 aydır maaşlarını alma umudu ile bekliyor.
Kayyum heyeti 5 aydır çalıştırdıkları yeni ekibe maaşlarının en kısa sürede verileceğini söylüyormuş!
100'den fazla çalışan 27 Temmuz'dan beri maaşlarını almak umudu ile bekliyor.
Çalışanlara ilk olarak, Defterdarlık tarafından ödemelerin yapılacağı tebliğ edilmiş. Ancak Zaman ve Cihan’ın varlıklarının TMSF'ye devredilmesinden sonra ödemenin kim tarafından yapılacağı bilinmiyor.
FETÖ medyasında kayyum atanınca halka gerçekleri anlatmaları, yazıp çizmeleri için işe alınan arkadaşlarımızın feryadına kulak verilmesi ahlaki ve vicdani sorumluluktur!
* * *
TRT UYANIKLIĞI!
Sevgili Dostlar, haber ajansı görünümlü FETÖ’nün dinleme üssü ve medya propaganda aracı olan Cihan’ın canlı yayın araçlarına TRT’nin el koyduğunu duydum!
Devlet kurumu olan TRT, Cihan’ın canlı yayın arabalarını ve alet edevatını geçen Ağustos ayından beri kullanıyormuş!
Oysa onların TMSF tarafından satışa sunulması gerekiyor. Ben böyle biliyorum!
* * *
Sevgili Dostlarım. Bugünlük bu kadar!
Çok uzattım gene.
Bu yüzden bir zamanların öne çıkan ekran yüzlerinden bir hanımefendiyle ilgili yazacaklarımı yarına bırakıyorum!
Koca şiddetiyle hayatı alt üst olan spikerimizin yeni adresini öğrenmek için Keskin Kalemi takibe devam edin diyorum!
Hadi bana eyvallah!
Gazeteciliğin bıçak sırtı yapılabildiği günlerden geçtiğimiz gerçeğini sık sık vurguladığımı hatırlayarak okumanızı istirham edeceğim bir yazıyla karşınızdayım.
Gün kenetlenme günüdür.
Memleketimizde yaşananlar karşısında siyaset ötesi bir yaklaşım sergilemenizi rica edeceğim.
Yayınlarınızda, ‘ama yok şöyleydi, böyleydi’ demeden refleks gösterin n’olur!
Gün “sen şöyle demiştin, böyle söylemiştin, bunu yapmıştın” günü değil!
Bugün ülkemiz büyük bir saldırı altında, hainler, alçaklar ve işbirlikçiler karşısında bağımsız Türkiye’nin el ele vermesi hayati bir konudur.
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi, bugün bu topraklarda, canımız, her bir şeyimiz olan vatanımızda ikinci Kurtuluş Savaşı veriliyor.
Bu ülke şahlanışa kalktığı için hedef olmuştur!
Hepimiz, siyaset ötesi bir ruhla, milli mutabakatla, el ele vererek Türkiye’miz üzerinde artık apaçık oynandığı tartışma götürmez bir gerçeğe karşı birlik ve beraberlik içerisinde olmalıyız.
Bırakın uluslararası basın etiği falan gibi bu kavramı işine geldiği gibi kullanan Batı ülkelerini. Topraklarımıza, kardeşlerimize bombalarla saldıran, yiğitlerimizi kalleş tuzaklarla katledenlere kucak açan Avrupa’ya kanmayın.
Onlardan para desteği alarak kurdukları internet sitelerinden Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ı yıpratmaya çalışanlara da sorum olacak; “Siz kimin çocuğusunuz?”
* * *
Sevgili Dostlar, bugün herkes şunu iyi görsün ki, FETÖ, PKK ve DAEŞ gibi alçak, cani yapılar üzerinden terör estirenlerin amacı, tek hedefi bizi paramparça etmektir!
Türkiye’yi karıştırmaya, güçsüzleştirmeye değil, YOK ETMEYE ÇALIŞIYORLAR!
Bu güzelim vatan toprağını kan gölüne çevirmek, haritadan silmek isteyenlerle karşı karşıya olduğumuzu göremezseniz, yarın çok geç olacaktır!
* * *
AHMET TEZCAN HAKLI!
Sevgili Dostlar, kalemine hayran kaldığım, yayına başladığı 1980’lerin başında Güneş gazetesindeki köşe yazılarından beri takip ettiğim değerli kardeşim Ahmet Tezcan’ın gündeme dair önemli bir yazısından alıntı yapmak istiyorum.
Her ne kadar uzun yıllardır görüşmediysek de, Çerkez pilavını kaşıklayamadıysam da Ahmet Tezcan’ı takibe devam ediyorum.
Sadece 2009’da takibi bıraktım!
FETÖ’nün gazetesi Zaman’da yazmaya başlamasını hazmedemedim.
Vatan haini Fetullah Gülen’in medyadaki kibir abidesi, korkak ve kompleksli zibidilerinden Ekrem Dumanlı’nın teklifini kabul etmesine, Zaman denen terör hareketinin paçavrasında yazmasına çok içerlemiştim.
Orada yazdığında bir kez olsun okumadım.
Arayıp sorsam “kandırılmışız, aldatılmışız” diyecek, biliyorum!
Canın sağolsun, yüreğini biliyorum senin sevgili Tezcanım!
Bu mesleğin çilekeşi, onurlu ve vicdanlı kalemidir Ahmet Tezcan.
Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın Başbakanlık yıllarının ilk senelerinde Basın Danışmanlığını yapmıştı. O zaman arayıp tebrik etmiştim. Sonrasında hayat gailesinin derdine düştük!
Ahmet Tezcan samimidir. Siyasete bulaşmadığı, ranta düşkün olmadığı ve akçeli ilişkileri elinin tersiyle ittiği için rahat konuşur.
Maddi sıkıntılarla Ankara ve İstanbul’a veda ettiğini de duymuştum.
Gezi Olayları sırasında bir internet gazetesine yaptığı açıklamaları saklamıştım; biraz oradan paylaşmak istiyorum;
Peki, Gezi Parkı'nı gerekçe göstererek günlerce o meydanı dolduranların haklılık payı var mıydı size göre?
Elbette haklı tarafı da var. Haksız olanları da var. Bu işten bir siyasi rant peşinde olanlar samimi değiller bence. Çuvaldızı ilk başta kendimize batıralım. Aydın Doğan, Rahmi Koç, Dinç Bilgin gibi medya patronlarının yıllarca bu ülkede ormanları parçalayarak kendilerine villalar, şatolar, üniversiteler kurmasına hiç sesini çıkartmayan arkadaşlar şimdi çay içmekten bile iğrendikleri Gezi Parkı'nda ağaç bahanesiyle eylem yapmaları açıkçası bana hiç samimi gelmedi.
AĞAÇ BAHANESİYLE EYLEMİ SAMİMİ BULMUYORUM
Samimi olanlar yok mudur aralarında, doğa sevgisiyle dolu olan tüm yüreğiyle?
Olmaz mı dolu. Ama marjinalleri unutma. Ben mesela genç gazetecileri samimi buluyorum.
BU MEDYADA HEPİMİZ KİRLİYİZ
Diğerlerini bulmuyor musunuz?
Hayır bulmuyorum. Mesela Sabah'a el konulduğunda herkes Zafer Mutlu'ya saldırıyordu. Onlar olayı bu boyuta taşıdı diye. Ben ise 4. Kuvvet Medya'da bir başlık atmıştım. “Hepimiz Zafer Mutlu kadar temiziz” diye. Bence bu medyada olup da kirlenmemiş kimse yoktur. Buna ben de dahil.
Nasıl bir kirlilik bu?
Her açıdan kirlilik. Manipülasyon yaparsınız bu bir kirliliktir. Gerçeği görmemek ayrı bir kirliliktir. Mesela yapılan bir yalan habere göz yummak. Ya da yalan haber yapmak bu çok ayrı bir kirliliktir.
31 YILDIR İNSANLIĞIMI KAYBETMEMEYE ÇALIŞIYORUM
Siz de mi kirlisiniz şimdi yani?
Elbette... Bu meslek içinde olup kirlenmemiş kimse yoktur. Annemin bana sürekli söylediği bir söz var. “Keşke öğretmen olaydın oğlum, gazetecilerin işi gücü yalan, dolan” şimdi düşünüyorum da annem çok haklı. Eğer öğretmen olsaydım en azından 30 yılda birkaç insanın yetişmesinde katkım olurdu. Ama 31 yıl oldu ben bu 31 yılda insanlığımı kaybetmemeye çalışıyorum.
* * *
Sevgili Dostlar, Ahmet kelime ustasıdır!
Onunla kimse yarışamaz!
Bu değerli insanın dün geceden beri internette dolaşan bir yazısı var.
O yazıdan bir alıntı daha yapacağım, sonra da bizim mahalleden iki haberle bugünkü yazıma nokta koyacağım!
Ahmet Tezcan şöyle diyor:
“Şu an fert fert herkes bulunduğu noktadan bir adım geri çekilip, kendisiyle ilgili durum muhasebesi yaparak, olumlu yahut olumsuz duygularından arınarak, kimimiz, ne kadar yakınımız olsa da FETÖ, PKK, DAEŞ ve uzantıları ile irtibatı olanlardan hızla uzaklaşıp, sübek gibi ortada bırakmak durumunda.
Nasıl tutunuyorlar sorusunun cevabı burada.
Bize tutunuyorlar!
Duygularımıza tutunuyorlar!
Dostluğumuza, akrabalığımıza, arkadaşlığımıza, ailemize, tarikatimize, partimize, ideolojimize, inancımıza tutunuyorlar!
Onların gölgesinde gizleniyorlar!
Terör illetinden kurtulmak ve gerçekten bu milletin yok olmamasını, devletin çökmemesini istiyorsak, her biri 'Yürüyen Ölü' hükmündeki teröristlerinden kurtulmadan önce kendi aidiyetlerimizden sıyrılmamız gerekiyor.
Devleti suçlayan önce kendisine baksın!
Ben ne yaptım, ne yapıyorum, nerede duruyorum?
Kendimizi hesaba çekip yeni ve aidiyetlerden temizlenmiş berrak bir bilinçle harekete geçemiyorsak...
Sürekli olarak kendimizi aklayıp, başkasını karalamak aldanmışlığına sığınıyorsak...
Rus büyükelçiyi sırtından vuran 'Yürüyen Ölü'den hiç farkımız yok demektir!
Önce kendi içimizdeki 'Yürüyen Ölü'yü tespit ve teşhis edip etkisiz hale getirmemiz şart!
FETÖ’nün 'Yürüyen Ölüsü' Rus Büyükelçiyi öldürüyor; içimizdeki 'Yürüyen Ölü' ise bizi!
Öyle ya da böyle...
Üzgünüm Leylâ!”
* * *
FETÖ’NÜN MEDYA ÜSSÜ YENİBOSNA’DAYDI
Değerli Dostlarım, Medya Mahallemizin Güzel İnsanları!
FETÖ denen hainler şebekesinin, bu terörist alçakların medya üssü Yenibosna’daydı!
Gazete görünümlü terör örgütünün yayın organlarından Zaman ile haber ajansı görünümlü CİHAN, devasa bir binaya konuşlanmıştı!
FETÖ’nün dinleme üslerinden biri olduğunu öğrendiğim bu binada gazetecilik kisvesi altında her bir haltı yemişler!
Bu vatan hainleri medya merkezi görünümlü Yenibosna’daki karargâhlarında Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım’a, gazeteci kardeşimiz Nedim Şener’e ve daha birçok isme kumpası planlamış, Türkiye’nin altını oyma projelerini yönetmişler.
Dış kapısından dahi içeri adım atmadığım bu binaya, 15 Temmuz alçaklığından sanırım 5.5 ay kadar önce Devletimiz kayyum tayin etmişti!
İstanbul 6. Sulh Ceza Hâkimliği, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talebi üzerine Zaman gazetesine kayyum atanmasına karar verdiğinde takvim yaprakları 4 Mart 2016’yı gösteriyordu.
İyi de yapılmıştı!
Kurumun, paralel devlet yapılanmasına destek olacak şekilde kullanıldığı 15 Temmuz gerçeğiyle de ortaya çıktı!
FETÖ’nün amiral gemisi Zaman Gazetesi ile ilgili çok sayıda tanığın (kimisi gizli) verdiği belge ve bilgiler yargı sürecinde ortaya konulacak. Kamuoyunca öğrenildiğinde ne demek istediğimi herkes daha iyi anlayıp görecek!
Ey Ekrem Dumanlı, Ey Mehmet Kamış, Ey Bülent Keneş…
Sizler belgeli hainsiniz, vatanınıza ihanet ettiniz.
Gazeteci falan değildiniz ve sadece ABD’deki liderinizin tetikçisiydiniz. Korkak olduğunuz için de kaçıp gittiniz!
* * *
KAYYUMUN İŞE ALDIĞI GAZETECİLER NİYE MAĞDUR EDİLİYOR?
Sevgili Dostlar,
Devletin el koyduğu Zaman ve Cihan’da kayyum tarafından işe alınan mesleğimizin güzel insanları bugünlerde büyük bir mağduriyet yaşıyor.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) amiral gemisi Zaman gazetesi ve Cihan Haber Ajansı'na el konulmasından sonra İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından atanan kayyum yeni yapılanmaya giderek mevcut kadroların yerine sektördeki deneyimleri habercileri işe almıştı.
O kardeşlerimiz çok kısa sürede Zaman ve Cihan Ajansı’nda gerçekten değerli işlere imza attılar.
Ana akım medya o dönem Zaman ve Cihan haberlerini alıntılayarak yayınlamışlardı.
Her iki kuruluşa, 15 Temmuz ihanetinden 12 gün sonra, Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında yayınlanan kararname ile 27 Temmuz günü kapılarına kilit vuruldu.
O tarihten beri emek sarf etmiş gazetecilerin alacakları ödenmiyor!
Cihan Haber Ajansı çalışanları 5 aydır maaşlarını alma umudu ile bekliyor.
Kayyum heyeti 5 aydır çalıştırdıkları yeni ekibe maaşlarının en kısa sürede verileceğini söylüyormuş!
100'den fazla çalışan 27 Temmuz'dan beri maaşlarını almak umudu ile bekliyor.
Çalışanlara ilk olarak, Defterdarlık tarafından ödemelerin yapılacağı tebliğ edilmiş. Ancak Zaman ve Cihan’ın varlıklarının TMSF'ye devredilmesinden sonra ödemenin kim tarafından yapılacağı bilinmiyor.
FETÖ medyasında kayyum atanınca halka gerçekleri anlatmaları, yazıp çizmeleri için işe alınan arkadaşlarımızın feryadına kulak verilmesi ahlaki ve vicdani sorumluluktur!
* * *
TRT UYANIKLIĞI!
Sevgili Dostlar, haber ajansı görünümlü FETÖ’nün dinleme üssü ve medya propaganda aracı olan Cihan’ın canlı yayın araçlarına TRT’nin el koyduğunu duydum!
Devlet kurumu olan TRT, Cihan’ın canlı yayın arabalarını ve alet edevatını geçen Ağustos ayından beri kullanıyormuş!
Oysa onların TMSF tarafından satışa sunulması gerekiyor. Ben böyle biliyorum!
* * *
Sevgili Dostlarım. Bugünlük bu kadar!
Çok uzattım gene.
Bu yüzden bir zamanların öne çıkan ekran yüzlerinden bir hanımefendiyle ilgili yazacaklarımı yarına bırakıyorum!
Koca şiddetiyle hayatı alt üst olan spikerimizin yeni adresini öğrenmek için Keskin Kalemi takibe devam edin diyorum!
Hadi bana eyvallah!