“Kavram Savaşları” başlamıştır! “Yumuşama” mı “Normalleşme” mi?

Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, “Yumuşama” ve “Normalleşme” kavramları üzerinden yürüyen tartışmayı ele aldı ve ne anlama geldiklerini analiz etti…

ATİLLA AKAR atilla.akar@medyaradar.com

Efendim: elbette kavramları nasıl kullandığımız, hangi kavramı tercih edip, ne içerikte telaffuz ettiğimiz çok önemlidir. Önemlidir çünkü, bir olaya nasıl baktığımızı belirlerler. Hele de kavramları, doğru, net isabetli kullanmak hayati önemde olabilir. Bu siyasette, üstelik yeni başlayan ilişkiler için oldukça önemlidir. Aksi taktirde “Ben bunu anlıyordum, sen şunu anlıyordun” türünden havanda su döven beyhude tartışmalara yol açıp, işi çıkmaza bile sokabilir. O bakımdan dikkatli olmak lâzım!..

Tam bu noktada, Erdoğan - Özel buluşmasından bu yana, aynı konuda bir “Terminoloji farkı” göze çarpıyor. AK parti kanadı daha çok “Yumuşama” sözcüğünü tercih ederken, CHP kanadı daha ziyade “Normalleşme” yi kullanıyor. Bu ilk bakışta önemsiz bir farkmış gibi görünmesine rağmen pratikte farklı anlamlar yüklenebiliyor.

Kavramların İronisi..

Lakin burada ilginç olan bir nokta var. O da şudur: eğer “Yumuşama” sözcüğünü ön plana alıyorsanız bu öncesinde bir “Sertlik” olduğunu kabul etmeniz anlamına geliyor. Yok, şayet “Normalleşme” kavramını öne çıkartıyorsanız bu ise öncesinde durumun “anormal” olduğuna vurgu yapıyorsunuz demektir.

Her iki şartta da bir tuhaflık olduğunu, “Olmaması gereken” bir durumun her iki taraf içinde uzun süredir yürürlükte olduğunu kabul ediyorsunuz demektir. Bunda kimin ne kadar payı var, günahı ne kadar ayrıca tartışılır ancak fiili durum bu demektir. İlginç bir ironi gibi adeta!..

Politik Tercih mi Pratik Tercih mi?..

Peki bu politik bir tercih mi yoksa pratik bir tercih mi? Öyle anlaşılıyor ki bilhassa CHP kanadı söz konusu noktada çok hassas. İkide bir, her fırsatta “Yumuşama” sözcüğünü tekzip edip, ısrarla “Normalleşme” yi kullanıyorlar. Hatta kullanmakla kalmayıp, ne anladıklarını, içini doldurmaya da çalışarak, altını çizerek anlatmaya çalışıyorlar. Bir tür kompleks oluşmuş bile denebilir. AK Parti cenahının ise şimdilik olayı fazla “Takıntı” yaptığı yok. Onlar her zamanki pragmatizmleri ile sonuç ve süreçlere bakıyorlar herhalde. Başka bir kavram kullansanız dahi mesele yapacaklarını hiç sanmam!..

Fakat konu CHP için farklı bir durum anlaşılan. Nitekim Gazeteci Nevşin Mengü, Youtube programına konuk ettiği Özel'e “Yumuşama” ifadesini soracaktı. Özel ise bu soruya şu yanıtı veriyordu: "Bir kere bunu Erdoğan değil, ben çıkardım. İkincisi yumuşama değil, normalleşme. Üçüncüsü bu normalleşme siyaseten yumuşamayı gerektirmiyor, takır takır muhalefet yapacağız.”

Özel ayrıca iki kavrama yüklediği anlamı da şöyle tarif ediyordu: “Normalleşme yumuşama demek değildir. Net olarak muhalefeti yapacağım ama normalleşme şudur; el sıkışma olmadığı zaman ne oluyor biliyor musunuz? Bazen Dağ dağa küsmüş, dağın haberi olmamış. Bazen müzakere yoluyla halledilebilecekken hiç olmuyor. Bir de sen burada yukarıda el sıkışmıyorsan, bütün bir süreç el sıkışmayanların uzantıları olarak köye, kahveye kadar gidiyor ve memleket birbirine adeta yabancılaşıyor ve düşmanlaşıyor. Benim işim bunu körüklemek değil.”

Mesajın Vurgusu Önemli!..

Benim buradan anladığım aslında her iki kavramın Özel içinde pek fazla fark etmediği. Fakat pratikte böyle ifade etmiyor. Burada “Pratik kaygı” daha ön plana çıkıyor. Kendi böyle tanımlamasa dahi iki nokta ön planda görünüyor. Birincisi parti kamuoyuna “Bakın ben yumuşamıyorum, Erdoğan’la hem konuşup hem de aslanlar gibi dövüşeceğiz” derken, topluma da “Ben Erdoğan’a teslim olmuş değilim. Hem el sıkışıp hem de muhalefetimi sürdürüyorum” mesajı vermeye çalışıyor.

Öyle anlaşılıyor ki, Özel açısından kavramın daha ziyade ajitatif ve propagandif bir anlamı var. Bu sayede “Taviz” vermemiş görüntüsü oluşturmaya çalışıyor. “Kuyruğu dik tutmak” da denebilir belki!..

Bu ayarı ne derece korur, ne derece uygulayabilir bilinmez. Bir yol kazasına uğramazsa şimdilik fena gitmiyor görünüyor. (Son Taha Hüseyin Karagöz olayını saymaz isek!) Halen üzerinde kimi soru işaretleri olsa da çeşitli çevrelerden ve medyadan aldığı destek de yolunda görünüyor. (Her an işin rengi değişebilir o başka!) Fakat şu an için Özel'in, tökezlemeyip, hem el sıkışan hem de yumruğunu sıkabilen bir lider görüntüsü verebilmesi hayati önemde görünüyor. Gerisi kısmet!..

Gerginlik Siyasetinden Kurtulmak!..

Burada önemli olan kişiler ve kavramlara yüklenen sübjektif anlamlardan ziyade toplumsal ve siyasal gerçekliği görebilmek ve ona uygun adımlar atabilmek olsa gerek. O yönden her iki kesime de önemli görevler düşüyor. Süreci aldatıcı hileler, anlık çıkarlara kurban etmeden sakin bir şekilde, anlayış dahilinde yürütebilmek. Ha, tıkanacaksa da önce bunlar yapıldıktan, denendikten sonra tıkansın. Bu bile bir adım sayılır. Bakalım…

Burada “Kutuplaşma ve Ayrıştırma Siyasetinden Kurtulmak” ve gerginlik stratejisini bir seçenek olmaktan çıkarmak hayati önemde görünüyor. Bunu yokuşa süren olursa bedelini de öder herhalde. Ancak her şeyin hızla eskidiği, değersizleşip, anlamını kaybettiği hatta cılkının çıkartıldığı Türkiye de aynı şey adına ister “Yumuşama”, ister “Normalleşme” deyin (İsterse de başka bir şey) bu arayışın da başına gelebilir. Bu ihtimali de unutmadan, “Aşırılıkçı” siyasi anlayışlara, kavgacı stratejilere kapıları kapatabildiğimiz kadar kapatmak, “makul” de buluşmak önemli olsa gerek. Birde bunun “Tek taraflı” bir çaba olmadığını unutmamak ve diğerine hep kendi tercihlerini dayatmamak. Gerisi süreci yürütenlerin niyetine, samimiyetine, maharetine ve iradesine kalmış!..

13. 05. 2024

Tüm yazılarını göster