KAROLİN FİŞEKÇİ, ORHAN PAMUK'LA YAŞADIĞI TUTKULU İLİŞKİYİ ANLATTI!
Pamuk kol kola çekilmiş fotoğraflarıyla bir anda gündeme oturan Fişekçi, 'tutkulu' ilişkisini tüm detaylarıyla anlattı.
Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk ile Amerika’da kol kola çekilmiş fotoğraflarıyla bir anda gündeme oturan Karolin Fişekçi, ’tutkulu’ ilişkisini tüm detaylarıyla anlattı.
Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk ile Amerika’da kol kola çekilmiş fotoğraflarıyla bir anda gündeme oturdu Karolin Fişekçi. İlk anda "Fotoğraflar ne gösteriyorsa odur" dese de ilişkisi hakkında, tıpkı ünlü yazar gibi sessiz kalmayı tercih etti. Seksi bir ressam olmasının dışında eserlerinde cinsellik ve şiddete yaptığı cüretkâr göndermeler ve Ermeni kimliği, hakkında bolca konuşulması için yetti de arttı bile. Sonunda hem ilişkisine sahip çıkmak hem de eleştirilere cevap vermek için konuşmaya karar verdi. Orhan Pamuk ile ilişkisini "Masumiyet Müzesi" romanındaki hikâyeye, kendisini de Füsun karakterine benzeten Fişekçi, tutkuyla bağlandığı adamı anlattı. Gizli kalan kadın olmanın neler hissettirdiğinden Pamuk’un kendisine "Kar" diye hitap etmesine kadar pek çok şeyi ilk kez açıkladı.
İLİŞKİYE SAHİP ÇIKMAK İÇİN
Birlikte görüntülendiğiniz fotoğraflardan sonra neler değişti hayatınızda?
Bana ilk sorduğunuzda henüz fotoğrafları görmemiştim ve içeriğini bilemedim. Çünkü dışarıda öpüştüğümüz de olmuştu. Öyle bir poz sandım önce. O nedenle de "Fotoğraf neyi gösteriyorsa odur" dedim. Daha sonra medyanın ilgisi oldu. Açıkçası bu hayatımı olumsuz etkiledi. Kapanmak zorunda kaldım, daha az dışarıya çıkıyorum. Ailem de yaptığım işler yerine ilişkim ile anılmamdan rahatsız. Sanki bu ilişkiden sonra seksi pozlar vermişim gibi algılanmak üzücü. İlişkinin bu şekilde duyulmasından bir çıkarım olamaz, tam tersine bu tip durumlar kadınların hayatını kötü etkiler. Bu röportajı da sadece ilişkime sahip çıkmak için veriyorum.
Orhan Bey’in tepkisi ne oldu o fotoğraflardan sonra?
Şu anda kapalı kutu durumunda. Zaten onun tarzıdır bu. İşleri dışında konuşmayı seven birisi değil.
Kapandığı için kırgın mısınız biraz?
Çok yorum yapmayacağım çünkü onu tanıyorum ben. Bana karşı kapanma terimini kullanmak çok da doğru olmaz ve bizim şu anki durumumuzu doğru yansıtmaz.
ROMAN YAZDI, BAŞINA GELDİ
Peki nasıl başladı bu ilişki?
18 Nisan 2009’da bir sergi açılışında tanıştık. O dönem "Tatlı su Ermenisi" diye bir yazım vardı. Bir arkadaşım aracılığıyla yazımı gönderecektim ama o bana mailini verdi. Resimlerimi de göndermemi istedi. Ben de yazıyı ve resimlerimi gönderdim. Resimlere daha fazla ilgi duydu.
Resimleriniz hakkında ilk tepkisi neydi?
Yaptığım bozalı ve sahlepli resimleri yollamıştım. "Ben de tam bir bozacı hakkında roman yazıyordum" dedi. O hayatının bir döneminde böyle bir roman yazıyormuş, ben hayatımın bir döneminde böyle resimler yapmışım ve tesadüfler buluşturdu. Normalde çok sosyal biri değil ve sergilere de pek gitmez ama bir sergide tanışmamız da güzel bir tesadüf bence.
Nasıl ilerledi ilişki?
Önce resimlerimi beğendi, resimlerimde ben olduğum için beni de beğendi. Onunla tanışmadan önce hiçbir kitabını okumamıştım. İlk buluşmamızdan önce okumaya başlamıştım romanlarını...
"Bu adam benim olmalı" diye düşündünüz mü hiç?
Belki, evet. Birkaç gün mailleştik, sonra bazı resimlerin aslını da görmek istedi ve görüşmeyi teklif etti. Sonra evine gittim ve birkaç gün içinde çok hızlı başladı ilişki. Masumiyet Müzesi romanındaki gibi oldu biraz...
Tutkuyla başlayan bir hikâye mi?
Bir roman yazdı, başına geldi. O romandaki karakterler Kemal ve Füsun, evde buluşurlardı. Onun gibi bir hikâye başladı.
DESAİ BİR İŞ İLİŞKİSİYDİ
Romanda bir de nişanlı Sibel vardır. O dönem Hintli yazar Kiran Desai hayatında mıydı?
Daha medyaya bir şey yansımamıştı. Yansıdığı zaman da "O bir iş ilişkisi ve bitti" dedi. Ben de ilişkimize inandığım için bu sözüne inandım. Çünkü onun sözü benim için önemlidir ve ortada güzel giden bir ilişki var.
Füsun karakteriyle nasıl benzeşiyorsunuz?
Kamuoyunda başka biriyle biliniyordu. Öyle olunca bana gizli aşk Füsun karakteri kalıyor.
Romanda çok da tutkulu bir aşk var. Sizinki de böyle tutkulu muydu?
Hâlâ da öyle. Bu kadar uzun sürmesinin sebebi de bu aslında. Birlikte dışarı da çıkıyorduk zaman zaman. Geçen yazın tamamında Büyükada’daydık. O zaman da çıktık dışarı. Kötü niyetli olsam ve ilişkimi kullanmak istesem, bu kadar sabır göstermişim bu ilişki için, çok önce İstanbul’da çekilirdi fotoğraflar.
Füsun olmaktan memnun muydunuz?
Geride durmak, gizli kalmak zor. Sabrediyordum. Diğer taraf daha profesyonel, işiyle bağlantılı olarak hayatında olan biri. Zaman zaman ipler gerildi fakat birbirimizden vazgeçemedik ve aşk hep galip geldi. Benim bu ilişkide bir teslim olmuşluğum var. Belki de ben teslim olmak istiyordum. O da bunun için uygun biriydi.
Sahilde Desai ile çekilen fotoğrafları görünce tepkiniz ne oldu?
Martayıydı fotoğraflar çıktığında. Ama aştık. Fotoğraflara bakınca da sadece iki tane birbirine değmeyen figür gördüm. Benimle sahilde yürüdüğünde o fotoğraflar çok daha samimi olur. Bizim ilişkimizde tutku var.
Aranızdaki en romantik şey nedir peki?
Çok özel bir soru. Mesela bana "Kar" der. Mektuplaşmalarımızda ve telefon kayıtlarında adımı "Kar" diye yazar. Adımın en güzel kısaltması. Şimdi ben de resimlerime imzamı böyle atıyorum.
Nobel ödüllü bir yazarın size aşk mektubu yazıyor olması nasıl bir his?
Ben ona ödüllü yazar gözüyle değil "Sevgilim Orhan" gözüyle baktım. O kafada olsaydım zaten bambaşka olurdu ilişki. Bu kadar zaman da geri planda durmazdım.
Orhan Bey sizinle tanıştıktan sonra mı yeniden resim yapmaya başladı?
Başlamıştı. Yazı ve resmin bir arada olduğu hoş resimler yapıyor ama bunları ortaya çıkaracaksa bu zevki ona bırakmak daha doğru olur.
Sizin sanat tarzınızla ilgili neler düşünüyor?
Sevdiği bazı işlerim var, bazı işlerimin de dozunu fazla buluyor belki.
Tam da bir bozacının hikâyesini yazdığı dönemde siz de bir serginizde boza dağıttınız. O dönem ilişkiniz var mıydı?
Tabii. Zaten resimlerimde vardı bir de ona gönderme olsun diye açılışta boza ikram etmek istedim.
Birlikteyken neler yapmaktan hoşlanıyorsunuz?
Şöyle bir durum yok: İkimiz yan yana oturuyoruz. O yazıyor ve arada dönüp merhaba diyor. Tutkulu bir aşk bizimki.
EN ÇOK TUTKUSU ETKİLEDİ
Orhan Pamuk’ta sizi en çok ne etkiledi?
Ben Orhan Pamuk etiketiyle görmedim onu. En çok tutku ve arkadaşlık tarafı etkiledi. Çok zeki biridir. Benim yanımda çok rahat ve samimi. Televizyonlara yansıyan Orhan’la benim tanıdığım Orhan farklı. Beraber eğlenebiliyoruz ve her şeyi konuşabiliyoruz.
Fotoğrafların nerede, nasıl çekildiğini hatırlıyor musunuz?
O gün soğuk ve yağmurlu bir gündü. Alışveriş merkezinin içinde buluşalım dedik. Ben bir parfüm alacaktım ama onun hoşuna gideni seçmek istiyordum. O sırada çekilmiş. Hatta aramızda "Ben takip ediliyorum" falan diyerek gülüşüyorduk. Meğer gerçekmiş.
KARS’A HEYKEL PROJESİ
Ermeni kimliğinizden çekindiği doğru mu?
Çekiniyor bence. Çünkü zamanında bu konuda çok yüklendiler ona. Şimdi Ermeni bir sevgilisi var diye de yüklenilsin istememiştir. O, ülkesini çok seviyor, tam bir İstanbul âşığı. Hiçbir zaman soykırım sözünü kullanmamasına rağmen bu konuda çok sıkıntılar yaşadı. Bu nedenle biraz geri planda kaldım.
Kars’a bir heykel yapma fikriniz var galiba?
Böyle bir fikir oluştu ama onu da küçümsediler bu olaylardan dolayı. Herkesi memnun edecek, hiç yıkılmayacak bir heykel. İçinde hiç insan yok mesela. Yani işlerime bakıp cinsellik ya da silah olacağını da düşünmeyin. Ben hep böyle işler yapmıyorum. Şekillendirdikten sonra insanların beğenisine sunarım. Destek alırsam işin bürorasisiyle uğraşırım.
Masumiyet Müzesi’ndeki Füsun ve Kemal kimdir?
Tekstil zengini Basmacı ailesinin iyi okumuş, 30 yaşındaki oğlu Kemal’in Sibel ile nişanlanmaya doğru giden bir ilişkisi vardır. Sibel’e çanta almak için gittiği dükkânda yıllardır görmediği 18 yaşındaki uzak akrabası Füsun ile karşılaşır. Zamanla Füsun ile buluşmaya ve birlikte olmaya başlar. Günler süren buluşmaları Kemal’in Sibel ile nişanlanmasından sonra kesilir. Kemal, Füsun’u Merhamet Apartmanı’ndaki aynı dairede, aynı saatte sürekli beklemektedir. Fakat Füsun’a ulaşamayan Kemal mutsuz günler geçirmeye başlar. Sibel’den ayrılır ve Füsun ile seviştiği dairede, Füsun’un eşyaları ile birlikte zaman geçirir.
(Sabah)
Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk ile Amerika’da kol kola çekilmiş fotoğraflarıyla bir anda gündeme oturdu Karolin Fişekçi. İlk anda "Fotoğraflar ne gösteriyorsa odur" dese de ilişkisi hakkında, tıpkı ünlü yazar gibi sessiz kalmayı tercih etti. Seksi bir ressam olmasının dışında eserlerinde cinsellik ve şiddete yaptığı cüretkâr göndermeler ve Ermeni kimliği, hakkında bolca konuşulması için yetti de arttı bile. Sonunda hem ilişkisine sahip çıkmak hem de eleştirilere cevap vermek için konuşmaya karar verdi. Orhan Pamuk ile ilişkisini "Masumiyet Müzesi" romanındaki hikâyeye, kendisini de Füsun karakterine benzeten Fişekçi, tutkuyla bağlandığı adamı anlattı. Gizli kalan kadın olmanın neler hissettirdiğinden Pamuk’un kendisine "Kar" diye hitap etmesine kadar pek çok şeyi ilk kez açıkladı.
İLİŞKİYE SAHİP ÇIKMAK İÇİN
Birlikte görüntülendiğiniz fotoğraflardan sonra neler değişti hayatınızda?
Bana ilk sorduğunuzda henüz fotoğrafları görmemiştim ve içeriğini bilemedim. Çünkü dışarıda öpüştüğümüz de olmuştu. Öyle bir poz sandım önce. O nedenle de "Fotoğraf neyi gösteriyorsa odur" dedim. Daha sonra medyanın ilgisi oldu. Açıkçası bu hayatımı olumsuz etkiledi. Kapanmak zorunda kaldım, daha az dışarıya çıkıyorum. Ailem de yaptığım işler yerine ilişkim ile anılmamdan rahatsız. Sanki bu ilişkiden sonra seksi pozlar vermişim gibi algılanmak üzücü. İlişkinin bu şekilde duyulmasından bir çıkarım olamaz, tam tersine bu tip durumlar kadınların hayatını kötü etkiler. Bu röportajı da sadece ilişkime sahip çıkmak için veriyorum.
Orhan Bey’in tepkisi ne oldu o fotoğraflardan sonra?
Şu anda kapalı kutu durumunda. Zaten onun tarzıdır bu. İşleri dışında konuşmayı seven birisi değil.
Kapandığı için kırgın mısınız biraz?
Çok yorum yapmayacağım çünkü onu tanıyorum ben. Bana karşı kapanma terimini kullanmak çok da doğru olmaz ve bizim şu anki durumumuzu doğru yansıtmaz.
ROMAN YAZDI, BAŞINA GELDİ
Peki nasıl başladı bu ilişki?
18 Nisan 2009’da bir sergi açılışında tanıştık. O dönem "Tatlı su Ermenisi" diye bir yazım vardı. Bir arkadaşım aracılığıyla yazımı gönderecektim ama o bana mailini verdi. Resimlerimi de göndermemi istedi. Ben de yazıyı ve resimlerimi gönderdim. Resimlere daha fazla ilgi duydu.
Resimleriniz hakkında ilk tepkisi neydi?
Yaptığım bozalı ve sahlepli resimleri yollamıştım. "Ben de tam bir bozacı hakkında roman yazıyordum" dedi. O hayatının bir döneminde böyle bir roman yazıyormuş, ben hayatımın bir döneminde böyle resimler yapmışım ve tesadüfler buluşturdu. Normalde çok sosyal biri değil ve sergilere de pek gitmez ama bir sergide tanışmamız da güzel bir tesadüf bence.
Nasıl ilerledi ilişki?
Önce resimlerimi beğendi, resimlerimde ben olduğum için beni de beğendi. Onunla tanışmadan önce hiçbir kitabını okumamıştım. İlk buluşmamızdan önce okumaya başlamıştım romanlarını...
"Bu adam benim olmalı" diye düşündünüz mü hiç?
Belki, evet. Birkaç gün mailleştik, sonra bazı resimlerin aslını da görmek istedi ve görüşmeyi teklif etti. Sonra evine gittim ve birkaç gün içinde çok hızlı başladı ilişki. Masumiyet Müzesi romanındaki gibi oldu biraz...
Tutkuyla başlayan bir hikâye mi?
Bir roman yazdı, başına geldi. O romandaki karakterler Kemal ve Füsun, evde buluşurlardı. Onun gibi bir hikâye başladı.
DESAİ BİR İŞ İLİŞKİSİYDİ
Romanda bir de nişanlı Sibel vardır. O dönem Hintli yazar Kiran Desai hayatında mıydı?
Daha medyaya bir şey yansımamıştı. Yansıdığı zaman da "O bir iş ilişkisi ve bitti" dedi. Ben de ilişkimize inandığım için bu sözüne inandım. Çünkü onun sözü benim için önemlidir ve ortada güzel giden bir ilişki var.
Füsun karakteriyle nasıl benzeşiyorsunuz?
Kamuoyunda başka biriyle biliniyordu. Öyle olunca bana gizli aşk Füsun karakteri kalıyor.
Romanda çok da tutkulu bir aşk var. Sizinki de böyle tutkulu muydu?
Hâlâ da öyle. Bu kadar uzun sürmesinin sebebi de bu aslında. Birlikte dışarı da çıkıyorduk zaman zaman. Geçen yazın tamamında Büyükada’daydık. O zaman da çıktık dışarı. Kötü niyetli olsam ve ilişkimi kullanmak istesem, bu kadar sabır göstermişim bu ilişki için, çok önce İstanbul’da çekilirdi fotoğraflar.
Füsun olmaktan memnun muydunuz?
Geride durmak, gizli kalmak zor. Sabrediyordum. Diğer taraf daha profesyonel, işiyle bağlantılı olarak hayatında olan biri. Zaman zaman ipler gerildi fakat birbirimizden vazgeçemedik ve aşk hep galip geldi. Benim bu ilişkide bir teslim olmuşluğum var. Belki de ben teslim olmak istiyordum. O da bunun için uygun biriydi.
Sahilde Desai ile çekilen fotoğrafları görünce tepkiniz ne oldu?
Martayıydı fotoğraflar çıktığında. Ama aştık. Fotoğraflara bakınca da sadece iki tane birbirine değmeyen figür gördüm. Benimle sahilde yürüdüğünde o fotoğraflar çok daha samimi olur. Bizim ilişkimizde tutku var.
Aranızdaki en romantik şey nedir peki?
Çok özel bir soru. Mesela bana "Kar" der. Mektuplaşmalarımızda ve telefon kayıtlarında adımı "Kar" diye yazar. Adımın en güzel kısaltması. Şimdi ben de resimlerime imzamı böyle atıyorum.
Nobel ödüllü bir yazarın size aşk mektubu yazıyor olması nasıl bir his?
Ben ona ödüllü yazar gözüyle değil "Sevgilim Orhan" gözüyle baktım. O kafada olsaydım zaten bambaşka olurdu ilişki. Bu kadar zaman da geri planda durmazdım.
Orhan Bey sizinle tanıştıktan sonra mı yeniden resim yapmaya başladı?
Başlamıştı. Yazı ve resmin bir arada olduğu hoş resimler yapıyor ama bunları ortaya çıkaracaksa bu zevki ona bırakmak daha doğru olur.
Sizin sanat tarzınızla ilgili neler düşünüyor?
Sevdiği bazı işlerim var, bazı işlerimin de dozunu fazla buluyor belki.
Tam da bir bozacının hikâyesini yazdığı dönemde siz de bir serginizde boza dağıttınız. O dönem ilişkiniz var mıydı?
Tabii. Zaten resimlerimde vardı bir de ona gönderme olsun diye açılışta boza ikram etmek istedim.
Birlikteyken neler yapmaktan hoşlanıyorsunuz?
Şöyle bir durum yok: İkimiz yan yana oturuyoruz. O yazıyor ve arada dönüp merhaba diyor. Tutkulu bir aşk bizimki.
EN ÇOK TUTKUSU ETKİLEDİ
Orhan Pamuk’ta sizi en çok ne etkiledi?
Ben Orhan Pamuk etiketiyle görmedim onu. En çok tutku ve arkadaşlık tarafı etkiledi. Çok zeki biridir. Benim yanımda çok rahat ve samimi. Televizyonlara yansıyan Orhan’la benim tanıdığım Orhan farklı. Beraber eğlenebiliyoruz ve her şeyi konuşabiliyoruz.
Fotoğrafların nerede, nasıl çekildiğini hatırlıyor musunuz?
O gün soğuk ve yağmurlu bir gündü. Alışveriş merkezinin içinde buluşalım dedik. Ben bir parfüm alacaktım ama onun hoşuna gideni seçmek istiyordum. O sırada çekilmiş. Hatta aramızda "Ben takip ediliyorum" falan diyerek gülüşüyorduk. Meğer gerçekmiş.
KARS’A HEYKEL PROJESİ
Ermeni kimliğinizden çekindiği doğru mu?
Çekiniyor bence. Çünkü zamanında bu konuda çok yüklendiler ona. Şimdi Ermeni bir sevgilisi var diye de yüklenilsin istememiştir. O, ülkesini çok seviyor, tam bir İstanbul âşığı. Hiçbir zaman soykırım sözünü kullanmamasına rağmen bu konuda çok sıkıntılar yaşadı. Bu nedenle biraz geri planda kaldım.
Kars’a bir heykel yapma fikriniz var galiba?
Böyle bir fikir oluştu ama onu da küçümsediler bu olaylardan dolayı. Herkesi memnun edecek, hiç yıkılmayacak bir heykel. İçinde hiç insan yok mesela. Yani işlerime bakıp cinsellik ya da silah olacağını da düşünmeyin. Ben hep böyle işler yapmıyorum. Şekillendirdikten sonra insanların beğenisine sunarım. Destek alırsam işin bürorasisiyle uğraşırım.
Masumiyet Müzesi’ndeki Füsun ve Kemal kimdir?
Tekstil zengini Basmacı ailesinin iyi okumuş, 30 yaşındaki oğlu Kemal’in Sibel ile nişanlanmaya doğru giden bir ilişkisi vardır. Sibel’e çanta almak için gittiği dükkânda yıllardır görmediği 18 yaşındaki uzak akrabası Füsun ile karşılaşır. Zamanla Füsun ile buluşmaya ve birlikte olmaya başlar. Günler süren buluşmaları Kemal’in Sibel ile nişanlanmasından sonra kesilir. Kemal, Füsun’u Merhamet Apartmanı’ndaki aynı dairede, aynı saatte sürekli beklemektedir. Fakat Füsun’a ulaşamayan Kemal mutsuz günler geçirmeye başlar. Sibel’den ayrılır ve Füsun ile seviştiği dairede, Füsun’un eşyaları ile birlikte zaman geçirir.
(Sabah)