Karar yazarları fıkıhçı Karaman'ı kötü yakaladı
Karar Gazetesi yazarları Taha Akyol ve İsmet Berkan, GES için “Alınması helal değildir” yazan Hayrettin Karaman’a 2009’daki bir yazısını hatırlattı. Karaman 2009’da “GES caizdir” demişti.
Pazar günkü yazısında GES’in faiz olduğunu ve alınmasının helal olmadığını ifade eden Yeni Şafak yazarı Hayrettin Karaman’a Karar Gazetesi yazarları Taha Akyol ve İsmet Berkan, 2009’da GES’in çıkmasını uygun bulduğu bir yazısını hatırlattı.
Taha Akyol’un yazısının ilgili bölümü şöyle:
“Fıkıh Profesörü Hayrettin Karaman 2009’daki yazısında devletin “Gelire Endeksli Senet” (GES) çıkarmasını uygun bulmuş, bunun faiz olmadığını yazmıştı. İki gün önceki yazısından ise bunun faiz olduğunu yazıyor. (Yeni Şafak, 12 Haziran)
Mesele fıkıhta asırları kapsayan bir tartışmanın şimdi GES’lerde ortaya çıkmasıdır: Altın, gümüş, para, buğday vs. gibi ‘misli’ denilen değerlerin borç verilmesinde, bunların kullanımı karşılığında ‘getiri’ alınması faiz sayılmış ve haram olduğu ifade edilmiştir.
Ama ‘mal’ kullanımı karşılığı alınan ‘getiri’ kira oluyor, faiz sayılmıyor...
Karaman Hoca devletin gelir karşılığı borç alamayacağını, bunun faiz olduğunu yazıyor. Fakat o geliri sağlayan mesela Hava Meydanları’nın hisse senetlerini süreli olarak satmak suretiyle devlet kaynak sağlayabilir… Hoca’nın deyişiyle, ‘Süre dolunca devlet, senetlerin bedelini ödeyerek malı geri alır. Kâr garanti edilemez.’
Böyle düşünenler elbette kâr ortaklığı denilen finans kurumları kurabilirler. Fakat devlet ve ekonomi böyle yönetilemez.
Meselenin fıkhî yönünü fıkıh hocaları tartışsın… Fakat iktisat tarihini ve modern ekonominin dinamiklerini dikkate aldığımızda, ‘kaynak yaratma’yı böyle dar kurallara bağlanmanın ekonomik gelişmeyi frenlediği açık bir gerçektir.”
İsmet Berkan’ın yazısının ilgili bölümü şu şekilde:
“Bugün olduğu gibi bazı kamu kurum ve şirketlerinin gelecekteki gelirleri, belirli bir minimum ve maksimum getiri vaadiyle peşinen vatandaşa satılmak istenmişti. Bu ürün, içinde ‘faiz’ kelimesi geçmediği için bir anlamda İslami hassasiyetleri olan insanlara da hitap etmek üzere tasarlanmış bir üründü. Faiz veriyordu ama adı faiz değil, ‘gelir paylaşımı’ydı, bir nevi ‘kar payı’ gibi yani.
Böyle yatırım konularının bizde bir de dini otoritesi var, biliyorsunuz. Fıkıh profesörü Hayrettin Karaman, 2009’da Yeni Şafak gazetesine yazdığı yazıda bu yeni finansal ürünü uzun uzun tartıştıktan sonra ‘Alınması caizdir’ demiş, yani onay vermişti.
Şimdi, aynı Hayrettin Karaman, aynı finansal ürün için, yani GES için pazar günü bir yazı daha yazdı ve bu kez tam tersi fikri dile getirdi. ‘Alınması helal değildir’ dedi.
İlginçtir, Karaman 2009’daki yazısında GES’teki ‘asgari gelir garantisi’nden şüpheye düşmüş ama ‘İnsanlar bu senetlere rağbet etsinler diye devlet, kamu yararını ve devletin ihtiyacını gözeterek ‘bu gelirler şu kadara ulaşmazsa üstünü ben tamamlarım’ dediğinde bu teşvik ödemelerine benzer. Devlet fayda gördüğünde belli alanlara, karşılıksız olarak ödemede bulunabilir’ diyerek GES lehine fetva vermişti.
Bugün ise kupon ödemelerindeki asgari getiri garantisinin ve ürünün adındaki ‘senet’ kelimesinin işlemi ‘faizle borç’ şekline soktuğunu söyleyip ‘Almak caiz değildir’ diyor, kestirip atıyor, 2009’da yaptığı gibi uzun uzun konuyu tartışma gereği bile duymuyor.
Son bir nokta daha var. Hazine’nin gelecekteki gelirlerini peşinen satmak istediği kamu kurumları, Devlet Hava Meydanları İşletesi ve Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü, temelde bu gelirlerini bütün topluma ait olan devlet imtiyazlarını özel kişilere kiralayarak elde ediyor.
O elde edilen kiranın faiz olup olmadığını tartışmak beni aşar ama şunu tartışabilirim: O kamu kurumlarının gelirleri kaçınılmaz biçimde bütün topluma aittir; o gelirleri sadece ücretini ödeyenlere tahsis etmek daha baştan ciddi bir ahlaki sakınca doğurur.
İlginçtir, Karaman bu ahlaki sakınca ihtimalini 2009’daki yazısının sonunda tartışmış, İslam Ansiklopedisi’nden Osmanlı döneminde vergi gelirlerinin böyle iltizamlara satılmasıyla ilgili uygulama için yazılmış bir makaleden alıntı yaparak 2009’daki uygulamanın da “caiz” olduğu sonucuna varmış.
Kusura bakmasın, ben bilgim olmadığı için İslam’ın içinden konuşamam ama ahlaken ne Osmanlı zamanında ne bugün, bütün topluma ait bir geliri belli bir kesime tahsis etmenin caiz olduğunu düşünemem. Devletin paraya ihtiyacı varsa borç alır, olur biter. Devlet, henüz gerçekleşmemiş gelirlerini peşinen satamaz, satmamalıdır.
Arada dini kurallar değişmedi, Hazine’nin çıkardığı ürün de aynı. Peki Karaman’ın fetvası neden değişti?”