KARAMAN'DAN YANIT GELDİ! HOŞGÖRÜ ŞÖYLE DURSUN TAHAMMÜL BİLE YOK!
Yeni Şafak yazarı Hayrettin Karaman, günlerdir kendisiyle ilgili gelen eleştirilere toplu olarak yanıt verdi...
İşte Karaman'ın eleştirilere yönelik olarak kaleme aldığı o yazı...
Tahammülsüzler
Sözde demokrat olan, çoğulculuğu savunan, aykırı düşünceleri de kapsayan "düşünceyi açıklama özgürlüğü"nden yana görünen baylar ve bayanların gerçek yüzlerini teşhir için bir yazı yetti ve arttı.
Şunların içine düştükleri çelişkiye bakın!
Ben Müslümanlar için, hoş olmayanı hoş görmek yerine "tahammül"ü teklif ettim, buna karşı hoşgörüyü savunanlar ise kendilerine aykırı gelen bir yazıma tahammül bile edemiyorlar. Hakaretin, beni sürgüne gönderme, kafese kapatma... tekliflerinin haddi hesabı yok!
Bir yazı, sözde aydınların, yazarların ve çizerlerin ne kadar sığ, dil bilmez, söz anlamaz, bağnaz olduklarını da ortaya koyuverdi.
Bir kısmı yazıyı okuma zahmetine katlanmadan, birilerinin attıkları başlıklara bakarak hükme varıyor, ağır sözler söylüyor ve eleştiriyorlar. Bir kısmı ise yazıyı okuyor, ama üstünkörü okuyor, anlamıyor, anlamak istemiyor veya peşin hükmü anlamasına mani oluyor.
Ciddi bildiğimiz bazılarının davranışları daha da şaşırtıcı. Mesela Mehmet Barlas "...Yeni Şafak yazarı Hayrettin Karaman'ın 'Müslüman gibi yaşamayanlar için özel bölgeler yapılmasından' söz etmesi" diyor.
Peki bu "söz etme", benim yazımın neresinden çıkıyor?
"İslam'a inanmayanlar kendi inançlarını serbestçe uygulayabilirler; ama bu uygulama Müslümanların hayat, ahlak ve dindarlıklarını, nesillerin eğitimini olumsuz etkileyecekse –İslam toplumunda- "onların aykırı filleri için özel mekanlar ihdas edilmek gibi" tedbirlere başvurulur" diyorum.
"İslam toplumunda", "...aykırı fiilleri için" diyorum.
Demokrasilerde bazı fiiller için özel mekanlar tahsis edilmiyor mu?
M. Barlas gibi bir kafa bu ifadeyi anlamaktan aciz olabilir mi?
Ya okumadı, ya da öyle anlamak istedi!
Bu yalnızca bir örnek.
Bir dosya açtım, ulaşabildiğim yazıları ve yorumları buraya topladım, bugün (16- 8 -2011) itibariyle 118 sayfayı buldu.
Genel olarak baktığımda şunu görüyorum:
Hoşgörü şöyle dursun tahammül bile yok.
Saptırmalar var.
Okumadan, anlamadan, düşünmeden kaleme sarılmalar var.
Çok az sayıda insaflı değerlendirmeler, eleştiri denebilecek yazılar da –çok şükür– var.
Sonuç olarak "iyi ki yazmışım" diyorum. Yazı bir laboratuar oldu, gerçek yüzler burada daha iyi, daha yakından görüldü. Çağdaşlık, hoşgörü, çoğulculuk... maskeleri altında meğer ne kadar çirkin ve sahte yüz varmış!