"KAPIMIN ÖNÜNE ÇARPI ATILDI...TETİKÇİLER SİLAHLARINA SARILDI!.." KİM BU TEHLİKE SİNYALLERİ VEREN KÖŞE YAZARI?

Aynı Ertuğrul Özkök'ün yazdığı gibi... İşte şimdi ben de buradan kamuoyuna duyuruyorum: Benim kapımın önüne çarpı atıldı...

Kapımın önüne çarpı atıldı

Bir gün gecikmeyle tatilden döndüm... Tatilin de kendine göre bir yorgunluğu oluyor, insan eve girince biraz dinlenmek, tatili üzerinden atmak ve kendine gelmek istiyor. Görenler, yüzümün dinlendiğini ve bu tatilin iyi geldiğini söylüyor bana. Göz ucuyla gazete okumak, tutabildiğim kadar 'medya orucu', yazı yazmamak, twitter'la oyalanmak ve denize açılmak yenilemiştir illa ki beni...

Uzun ve yorucu bir kış olacağa benziyor önümüzde... Bunun ilk sinyallerini de alıyorum. O yüzden biraz olsun tatil yapabilmek iyi geldi...

Neden 'uzun ve yorucu' bir kış peki... Çünkü bir yerlerden düğmeye basıldı, emirler alındı ve askerler saldırıya geçti. Serdar Turgut'un dediği gibi medyada 'kan akmaya' başlayacak. Bunun için birileri yıllardır pusuda beklerken diş biledi, şimdi harekete hazırlanıyorlar.

Bir yerlerde tasfiye listeleri hazırlanıyor... Birileri medyanın geleceğini Cemaat'in ve hükümetin ışığında yeniden tasarlamak istiyor. Muhalif sesler kısılsın, bağımsız gazeteciler sindirilsin isteniyor. Böylece medyadaki herkes ama herkes biat kültürüne boyun eğsin. Bunun için çalışmalar yapılıyor, ortalıkta listeler dolaşıyor. Bu işin trafik polisliğini de bir dershane hocasına verdiler; garip ama gerçek.
Bir başka dinci gazete telefonlarda yapılan geyik muhabbetlerini sürmanşete çıkarıyor. Pornografiye meraklarından olsa gerek başkalarının özel hayatına çok meraklılar. Gündelik, sıradan sohbetlerden bile kendilerince haber çıkarmaya çalışıyorlar. Niyetlerini okuyamadığımızı mı düşünüyorlar; amaç birilerini fişlemek, damgalamak, belli bir güruhun adamı gibi göstermek...

Bütün bunlarla eş zamanlı bir şekilde tetikçiler de silahlarına sarıldı ve 'şebekenin' ortak hedeflerine karşı mermi boşaltmaya çalışıyorlar...

Bunların hiçbirinin tesadüf eseri, birbirinden bağımsız ve bireysel saldırılar olduğunu düşünmüyorum. Bu iş sistematik... Şimdilik sadece işaret fişeği çakıldı, önümüzdeki günlerde daha da çirkin belaltı haberler yapacaklar, sindirmek için Goebbels'den öğrendikleri türlü tuhaf ama çirkin yöntemleri uygulayacaklar. Göreceksiniz...
Çünkü düğmeye basıldı...
Vur emri alındı...
Dahası, geçmişi var bu işlerin. Başka gazetecilerin ihbar ettiği meslektaşların başına neler geldiğini biliyoruz. Sistematik olarak dinci-yandaş-muhbir basının saldırdığı insanların nasıl iddianamelerin baş aktörü olduğunu da. Telefon kayıtları sızdırılanlara yönelik oluşturulan tehdit havasının nasıl işlediğini de gördük...

Bu bir şebeke işi... Bu bir sistematik operasyon... Son muhalif ses kısılana kadar da susmayacaklar.
Aynı Ertuğrul Özkök'ün yazdığı gibi... İşte şimdi ben de buradan kamuoyuna duyuruyorum: Benim kapımın önüne çarpı atıldı... Gazetecilik yapmanın, bağımsız kalmanın, muhalif olmanın bedelini ödetmek için; intikam, kan ve rövanş için harekete geçtiler. Sıra başkalarına da gelecek, başkaları da uykularından uyandırılacak, fişlenecek ve bir sabah kapılarının önüne çarpı atıldığını görecekler.
Sindirmek, korkutmak, susturmak, geri adım attırmak istiyorlar...

Oysa ki ben de biraz Cemaat'e göz kırpsaydım, Altan kardeşler, Emre Aköz ya da Oral Çalışlar gibi kalemimi şebekenin hizmetine sunsaydım, düşüncelerimi belli bir misyonun sözcülüğü için kullansaydım emin olun huzur içinde olurdum... El üstünde tutulurdum, uçaklarda ağırlanırdım, Pennsylvania'ya davet edilirdim, Başbakan'la 'yemekli ev toplantıları' düzenlerdim...

Onun yerine uzun ve yorucu bir kışa hazırlanıyorum...
Neyse ki tatilde bol bol enerji depoladım, hepsiyle vuruşacak, hepsini püskürtecek kadar gücüm var...

Oray Eğin/AKŞAM