''KAPIDA BEKLEYEN KOCASINI ALKIŞLIYORUM!..'' ERTUĞRUL ÖZKÖK BAYTOK'U YAZDI!..
Özkök Deniz Baykal ile kaseti çıkan Nesrin Baytok'un skandal sonrası ilk kez Meclis'e gelmesini yazdı.
Kocası kapıda bekliyordu
Gece taşra baskısı gelip o fotoğrafı görünce yazımı değiştirdim.
21 gündür aynı soruyu soruyorum.
Deniz Baykal her gün ortada, Nesrin Baytok niye yok?
Herkes “Aşağılık bir komplodan” söz ediyor.
Komploya kurban giden erkek hergün ortada.
Kadın yok. Sanki ilahi bir kanun, utanma görevini onun sırtına yüklemiş.
Ben dahil bir Allah’ın kulu da cesaretini toplayıp, “Gel arkadaş, sen de ortaya çık” demiyor.
Sonunda Nesrin Baytok dün ortaya çıktı ve Meclis’e geldi.
Önce biraz ürkek. Ön kapıdan değil, tünelden girdi.
Karşılayan kim diye bakıyorum.
O da bir kadın.
Nur Serter.
Hürriyet’in haberinde güzel bir çetele tutulmuş.
Bir tarafta elini sıkanlar, öteki tarafta sıkmamaya, hatta aynı aynı kareye girmemeye özen gösterenler.
Sizce hangisi gerçek kadın, hangisi gerçek erkek?
Daha doğrusu hangisi gerçek insan?
Benim gözümde; karşılayan, elini sıkan, ona hoş geldin diyen, diyebilendir gerçek insan.
Aylardır “Korku imparatorluğundan” söz ediyoruz.
Eğer bir erkek, eğer bir kadın; Özel hayatı, resmen pusu kurularak, kalleşçe röntgenlenip teşhir edilen bir kadının” elini sıkamayacak kadar korkaksa;
Komplocu dibine kadar galip gelmiş demektir.
Ben diyorum ki, böyle durumlarda;
Eğer samimiysek;
Eğer yapılan işin gerçekten iğrenç, gerçekten alçakça bir şey olduğuna inanıyorsak;
Hepimiz kapıya dizilip ona “Hoş geldin” demeliydik.
Biliyorum, hemen o malum ahlakçı tavır karşıma dikilecek ve parmağını gözüme sokacak, “Ya ahlak, ya ahlak” diye hesap soracak.
Hayır arkadaş, ahlak diye bir şey vardır, ama bu iş yine de böyle olmaz, olmamalı.
Çünkü unutma:
Herkesin ahlakı kendine; ama herkesin hukuku kendine değil.
Önce hukuk, adalet gelecek.
Çünkü hukuk zaruridir, herkesi bağlar.
Kadın erkek ilişkisi dediğin şeyse kimine göre öyledir, kimine göre böyle.
Kimine göre, erkeğin kızın elini tutması ahlaksızca bir şeydir, kimine göre ise sevginin en saf; en romantik hali.
Kimine göre aldatma diye bir şey vardır, kimine göre yoktur.
Önce bu alçaklığı yapan; burnunu, salyasını, sümüğünü insanların yatak odasına sokan o kişi, kişiler veya çete ortaya çıkarılacak.
Başbakanın telefon konuşmasını kaydedene şahin kesilen devlet, buna hiç olmazsa atmaca kesilecek.
Ya ahlak? Öyle bir hesap varsa,
o hesabın sorulacağı yer
Meclis değil, evdir.
Nesrin Baytok, Meclis’e tünelden girmiş.
Ama elini sıkanları görünce, cesaret bulup ana kapıdan çıkmış.
Kapıda kocası kendisini karşılamaya gelmiş.
Kimbilir, erkek milletvekillerinin kaçı o kocayı içten içe tiye almış, akşam yemek masasının mezesi haline getirmiştir.
Ne şusu kalmıştır ne busu.
Ama adam kapıda, karısını bekliyor.
Bazen adam olmak işte tam budur.
Evde kapılar kapanıp, ne dramlar yaşansa bile, dışarıda, hem karısının hem kendinin en zor gününde birlikte görünebilmektir.
Neticede Nesrin Baytok tünelden girdi, Meclis’in ana kapısından çıktı.
Ama geldi.
Kocası kapıda bekledi ve alıp gitti.
O fotoğrafa baktım, baktım, baktım ve dedim ki:
Türkiye bunu da gördü.
Kim bilir kaç yüzyılların yazdığı erkek egemen anayasanın değişmez sanılan bir maddesi, bir günde, hem de referanduma gitmeden değişti.
Ertuğrul Özkök/Hürriyet
Gece taşra baskısı gelip o fotoğrafı görünce yazımı değiştirdim.
21 gündür aynı soruyu soruyorum.
Deniz Baykal her gün ortada, Nesrin Baytok niye yok?
Herkes “Aşağılık bir komplodan” söz ediyor.
Komploya kurban giden erkek hergün ortada.
Kadın yok. Sanki ilahi bir kanun, utanma görevini onun sırtına yüklemiş.
Ben dahil bir Allah’ın kulu da cesaretini toplayıp, “Gel arkadaş, sen de ortaya çık” demiyor.
Sonunda Nesrin Baytok dün ortaya çıktı ve Meclis’e geldi.
Önce biraz ürkek. Ön kapıdan değil, tünelden girdi.
Karşılayan kim diye bakıyorum.
O da bir kadın.
Nur Serter.
Hürriyet’in haberinde güzel bir çetele tutulmuş.
Bir tarafta elini sıkanlar, öteki tarafta sıkmamaya, hatta aynı aynı kareye girmemeye özen gösterenler.
Sizce hangisi gerçek kadın, hangisi gerçek erkek?
Daha doğrusu hangisi gerçek insan?
Benim gözümde; karşılayan, elini sıkan, ona hoş geldin diyen, diyebilendir gerçek insan.
Aylardır “Korku imparatorluğundan” söz ediyoruz.
Eğer bir erkek, eğer bir kadın; Özel hayatı, resmen pusu kurularak, kalleşçe röntgenlenip teşhir edilen bir kadının” elini sıkamayacak kadar korkaksa;
Komplocu dibine kadar galip gelmiş demektir.
Ben diyorum ki, böyle durumlarda;
Eğer samimiysek;
Eğer yapılan işin gerçekten iğrenç, gerçekten alçakça bir şey olduğuna inanıyorsak;
Hepimiz kapıya dizilip ona “Hoş geldin” demeliydik.
Biliyorum, hemen o malum ahlakçı tavır karşıma dikilecek ve parmağını gözüme sokacak, “Ya ahlak, ya ahlak” diye hesap soracak.
Hayır arkadaş, ahlak diye bir şey vardır, ama bu iş yine de böyle olmaz, olmamalı.
Çünkü unutma:
Herkesin ahlakı kendine; ama herkesin hukuku kendine değil.
Önce hukuk, adalet gelecek.
Çünkü hukuk zaruridir, herkesi bağlar.
Kadın erkek ilişkisi dediğin şeyse kimine göre öyledir, kimine göre böyle.
Kimine göre, erkeğin kızın elini tutması ahlaksızca bir şeydir, kimine göre ise sevginin en saf; en romantik hali.
Kimine göre aldatma diye bir şey vardır, kimine göre yoktur.
Önce bu alçaklığı yapan; burnunu, salyasını, sümüğünü insanların yatak odasına sokan o kişi, kişiler veya çete ortaya çıkarılacak.
Başbakanın telefon konuşmasını kaydedene şahin kesilen devlet, buna hiç olmazsa atmaca kesilecek.
Ya ahlak? Öyle bir hesap varsa,
o hesabın sorulacağı yer
Meclis değil, evdir.
Nesrin Baytok, Meclis’e tünelden girmiş.
Ama elini sıkanları görünce, cesaret bulup ana kapıdan çıkmış.
Kapıda kocası kendisini karşılamaya gelmiş.
Kimbilir, erkek milletvekillerinin kaçı o kocayı içten içe tiye almış, akşam yemek masasının mezesi haline getirmiştir.
Ne şusu kalmıştır ne busu.
Ama adam kapıda, karısını bekliyor.
Bazen adam olmak işte tam budur.
Evde kapılar kapanıp, ne dramlar yaşansa bile, dışarıda, hem karısının hem kendinin en zor gününde birlikte görünebilmektir.
Neticede Nesrin Baytok tünelden girdi, Meclis’in ana kapısından çıktı.
Ama geldi.
Kocası kapıda bekledi ve alıp gitti.
O fotoğrafa baktım, baktım, baktım ve dedim ki:
Türkiye bunu da gördü.
Kim bilir kaç yüzyılların yazdığı erkek egemen anayasanın değişmez sanılan bir maddesi, bir günde, hem de referanduma gitmeden değişti.
Ertuğrul Özkök/Hürriyet