''KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN OLMAK ATATÜRK OLMAKTAN DAHA ZOR!''
Herkes konuştu o suskun kaldı.. Şimdi söz sırası Muhteşem Yüzyıl'da Kanuni Sultan Süleyman'ı oynayan Halit Ergenç'te...
Şu sıralar tarihçiler, köşe yazarları hatta bakanlar Show TV’de yayımlanmaya başlayan “Muhteşem Yüzyıl” dizisini tartışıyor. Halit Ergenç’in Kanuni Sultan Süleyman’ı canlandırdığı dizi tarihi çarpıtmakla, padişahı kadınlara ve alkole düşkün biri gibi göstermekle suçlanıyor.
“Muhteşem Yüzyıl”ı eleştirenlerin arasında Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf da var. Kavaf dizide harem hayatına fazla vurgu yapılmasından ötürü şikayetçi, Arınç’a göreyse Muhteşem Süleyman diye bilinen büyük bir lider kadınlara ve içkiye düşkün biri gibi gösterilerek yıpratılıyor.
Halit Ergenç ile Etiler’de bir araya geldik. Biraz huzursuzdu, aklının evde bıraktığı oğlu Ali’de olduğunu söyledi: “Haftanın altı günü setteyim, bu yüzden boş zamanlarımda Ali’nin yanından ayrılmamaya çalışıyorum.”
Ergenç Kanuni rolü için uzun bir süre hazırlanmış. Lisede tarihten hoşlanmazken Kanuni hakkında kitaplar okuya okuya tarihe meraklı biri olduğunu anlamış. “Herkes tarih okumalı, insanın ufkunu açıyor” diyor. Bıraksanız saatlerce Osmanlı İmparatorluğu hakkında konuşabilir. Neredeyse tüm padişahların yaşam hikayelerini biliyor, sarayda dönen entrikaların başrol oyuncularını ezbere sayıyor. Aynı zamanda “İleride Kanuni oğlu Mustafa’yı öldürtecek ve bu imparatorluğun kaderini değiştirecek. Bu işte de Hürrem’in parmağı var deniyor ama sanmam. Hürrem Kanuni’nin ufkunu açan, akıllı bir kadındı. Osmanlı’da kadınların iktidar üzerinde söz sahibi olmalarını sağladı” da diyor.
Şu sıralar ismi gazete manşetlerinden inmeyen ‘yeni Kanuni’ ile biraz tarihten biraz da şimdiki zamandan konuşuyoruz. “Muhteşem Yüzyıl” projesini çok önemsiyor, bu Türkiye için bir ilk. insanların akıllarındaki tabuları yıkıyoruz” diyor. Eleştiriler konusunda ise şaşkın: “Ses getiren bir iş yapmak istedik. Eleştirileceğimizi biliyorduk ama resmen bombardımana tutulduk.“
“Muhteşem Yüzyıl”ın tanıtımlarının gösterilmesiyle birlikte dizi eleştirilere maruz kaldı. Eleştiriler ilk bölümden sonra da devam ediyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
“Muhteşem Yüzyıl” kurgu bir televizyon dizisi, bir belgesel değil. Bu çok önemli bir nokta. Zaten dizinin girişinde de bitişinde de bu ibareyi koymamızın nedeni bu. Atmosferin kurulumunda kurgusal detaylara yer veriyoruz ancak tarihsel olaylarda tamamen belgelerle çalışıyoruz. Tüm olaylar kronolojik şekilde yer alıyor. Deniz Esemenli ve Erhan Afyoncu da senaryo ekibimize tarihi konularda destek veriyorlar.
Bugüne kadar bu ülkede “Muhteşem Yüzyıl” benzeri bir proje yapılmadı. Bu yüzden de eleştirilmesi çok normal. Hayat da böyle değil midir zaten? Yeni bir şey yaparsınız, insanlar şaşırır ve yadırgarlar. Ardından bir benzeri gelir, sizin eksiklerinize, eleştirildiğiniz noktalara dikkat ederek işi bir adım ileriye götürür. “Muhteşem Yüzyıl” tabii ki eleştirilecek ki ondan daha iyi olma iddiasında benzer işlerin ortaya çıkmasına önayak olacak.
Tarihi bir karakteri canlandırmanın zorlukları neler? Aktör olarak Kanuni olmanın en çok nesi sizi zorladı?
Tarihi karakterleri canlandırmanın en büyük zorluğu insanların kafasında onlar hakkında kesin kalıpların bulunması. Kanuni tarih kitaplarında gördüğümüz çizimlerden, gravürlerden ibaret bizim için. Bu adam nasıl kalkar, nasıl oturur, nasıl konuşur, nasıl sinirlenir bilmiyoruz. O bir büst gibi, başarılarına dair muhteşem hikayelerle birlikte duruyor aklımızın bir köşesinde. Hal böyle olunca da bir aktör olarak onu ete kemiğe büründürmek, normal bir insan gibi canlandırmak çok zor. Hem insanların kafasındaki bu kalıpları kırabilmeniz lazım hem de yararlanacağınız kaynak çok az. Bu yüzden ben elimden geldiğince çok kitap okudum. Kanuni’nin dönemini ve Osmanlı tarihini anlatan kitaplardan faydalandım.
“Kanuni’yi canlandırmak Atatürk’ten daha zor”
Atatürk’ü de canlandırmıştınız. İki rolü kıyaslar mısınız? Hangisi daha zor?
Kesinlikle Kanuni daha zor. Dediğim gibi referans kaynağınız çok az. Atatürk’e hazırlanırken belki Türkiye’de kimsenin görmediği videoları izleme şansını elde ettim. Atatürk nasıl konuşur, nasıl su içer, nasıl yürür, sofrada nasıl oturur gibi detayları birebir görme şansım oldu. Oysa Kanuni bir resimden ibaret. Bir de “DersimizAtatürk” daha çok görselliğe dayalı bir işti. Orada yüzüme her gün dört saat süren ağır bir makyaj yapılıyordu. Burada ise makyaj yok. Gravürlerin bazılarında Kanuni’nin gözleri kahverengi, bazılarında yeşildir mesela. Ama ben lens takmıyorum ya da yüzümü onunkine benzetecek özel bir makyaj uygulatmıyorum. Çünkü Kanuni yaşayan, canlı bir karakter gibi algılanmalıydı. Makyajla yaratılmış plastik bir figür gibi değil.
Dizinin Osmanlı’daki harem hayatını abartılı gösterdiği söyleniyor. “Kanuni kadın düşkünü gibi gösteriliyor” deniyor.
Dizide gördüklerimiz o dönem için normal olan şeyler. Ayrıca Kanuni bugün bize anormal gelecek birçok şeye imza atmış bir padişah. Kendi oğlunu öldürtmüş ve öldürülürken de seyretmiş. Şimdi bu normal mi? Hayır ama demek ki o dönem böyle olaylar yaşanıyormuş. Sonra tarihi kaynaklarını incelediğiniz zaman padişahların haremleri olduğunu görüyoruz. Sonra padişahların oldukça fazla sayıda kadından çocuk sahibi oldukları da bilinen bir gerçek. Bu da günümüz için anormal değil mi? Ayrıca Kanuni için kadın düşkünü gibi gösteriliyor denmesi saçma çünkü siz de izleyeceksiniz ki bir noktadan sonra gözü Hürrem’den başkasını göremeyecek. Yaşadıkları aşk öyle büyük ki... Kanuni Hürrem ölünce altın, gümüş tabaklar yerine porselen tabaklarla yemek yemeye başlamış, sarayda müziği yasaklamış ve kendini tamamen dine vermiş. Kısacası bu eleştiriler için çok erken olduğunu düşünüyorum ve yine zamana bırakalım diyorum. İnsanlar zamanla bizim anlatmak istediğimiz hikayeyi benimseyecekler. Daha ilk bölüm yayımlandı, 46 yıl hükümdarlık yapmış bir liderden bahsediyoruz.
Bu eleştiriler projenin gidişatını etkileyecek mi? Mesela bir sonraki bölümde haremi daha az mı göreceğiz?
Hayır. Eleştirilerin yaptığımız işi etkilemesine izin vermeyeceğiz. Şu an üçüncü ve dördüncü bölüm çekilmiş durumda. Ekip olarak yaptığımız işin doğru olduğunu ve insanların bunu anlayacaklarını biliyoruz. Ben de bir aktör olarak “Muhteşem Yüzyıl”ın ve canlandırdığım Kanuni’nin arkasındayım.
“Bu diziyle birlikte insanlar tarih kitabı okumaya başlayacak”
Dizi daha çok yeni ama sokakta insanlar tepki vermeye başladılar mı?
Başladı başladı, yavaş yavaş “Aaa Onur” (Ergenç’in “Binbir Gece” dizisinde canlandırdığı karakter) yerine “Kanuni” diyorlar. Ben sokakta insanların verdikleri tepkileri çok önemserim. Bundan önceki işlerimde de böyleydi. Yolda iletilen eleştirileri de beğenileri de göz önüne alırım, merak ederim. “Muhteşem Yüzyıl” yeni olduğu için de karşılaştığım herkese “Nasıl buldunuz? Bu proje size ne hissettirdi?” diye soruyorum. Şimdilik kötü bir tepki gelmedi. İleride gelebilir tabii ki, onları da seve seve dinlemeye hazırım.
Son bir haftada bu konuyla ilgili birçok yazı yazıldı. Mesela Murat Bardakçı “Muhteşem Yüzyıl’ öğrencinin sevmediği derslerin başında gelen tarihin güler yüzlü ve sevimli bir hal almasını ve bu sayede ilgi odağı haline gelmesini sağladı” dedi...
Genç nesle tarihi sevdirmek gibi bir görevimiz olduğunu düşünmüyoruz. Ya da şöyle söyleyeyim: Yola böyle olacak diye çıkmadık. Ama benim de gözlemlediğim kadarıyla dizi yayımlandıktan sonra insanlarda tarihe karşı bir merak uyandı. Tanıtımlardan ve ilk bölümden sonra forumlarda okuduğum da gördüm ki internette Hürrem’i, İbrahim Paşa’yı ve Kanuni’yi araştırmaya başlamışlar. Bu yüzden diziyle birlikte insanların tarih kitaplarına yöneleceğini düşünüyorum. Bu da çok güzel bir şey.
“Muhteşem Yüzyıl” seti, dekoru ve kostümlerine harcadığı büyük paralar ile de çok gündeme geldi....
Evet. Tem Stüdyoları’nda Topkapı Sarayı’nı kurduk. Orada gerçekten büyük bir yatırım söz konusu. Ama bıçak sırtı bir iş yapıyoruz. Koskoca bir dönemi anlatmak istiyoruz, tabii ki her detay düşünülmeliydi. Bir de ne var biliyor musunuz: Biz bu işin başında ne hayal ediyorsak onu yaptık. Yani sonradan “Bunları istiyorduk ama mümkün olmadı, şunlarla yetindik” demiyoruz. Sarayın ve Kanuni’nin hayatının gerçekçi bir şekilde yansıtılması için ne gerekiyorsa yapıldı. Bu da büyük bir maliyet demek.
Kostümler de çok konuşuluyor. Hayli ihtişamlılar. Uzaktan sanki içinde pek rahat değilmişsiniz gibi görünüyor...
Giymesi kolay kıyafetler değiller tabii ki. O uzun entariler ve kaftanlarla nasıl oturulur, nasıl yürünür öğrenmek gerekiyor. Ama rolün ortaya çıkmasında da büyük faydaları var. İnsan o kaftanı giyince otomatik olarak Kanuni gibi hissediyor; hareketleri, duruşu değişiyor.
“Kanuni olmak için her gün pilates topuyla egzersiz yapıyorum”
Tarihi kaynakları incelediğiniz zaman padişahların haremleri olduğunu görüyoruz. Ayrıca padişahların oldukça fazla sayıda kadından çocuk sahibi oldukları da bilinen bir gerçek
Kanuni çok boyutlu bir adam. Başarılı bir savaşçı, iyi bir şair, güçlü bir yönetici. Çok iyi kılıç kullanıyor, çok iyi at biniyor. Okçuluk dersi aldım. At binmeyi zaten biliyordum, bol bol ekstra antrenman yaptım. Kılıç konusunda da Matrak uzmanı Efkan Çalış’dan yardım aldım. Matrak bir savaş sporu, Kendo’dan daha eski. Osmanlı’da icat edilmiş, yeniçeriler oynarlarmış. Tahta kılıç ve kalkanla oynanıyor. Puan almak için de kılıcı rakibinizin kafasına değdirmeniz gerekiyor. Ben de çekilecek savaş sahneleri için uzun süre ders aldım. Ayrıca vücudumun Kanuni gibi olması için de her gün pilates topuyla ve güllelerle karın, bel ve sırt bölgemi çalıştıran egzersizler uyguluyorum.
“Baba ol anlarsın’ lafı çok doğruymuş”
Oğlunuz Ali 11 aylık oldu. Babalık sizde neleri değiştirdi?
Daha özgür bir adam oldum. Ali’yi kucağıma alana kadar bunun farkında değildim. Ama doğumunun ertesi günü fark ettim ki kendime dair maddi manevi hiçbir endişem kalmamış, kuş gibi özgürüm. Aklımda, kalbimde ne var ne yoksa Ali ile ilgili. Çok klişe olacak ama babalık yaşanmadan anlatılacak şey değil. Hani hep derler ya “Baba ol anlarsın” diye. O klişe laf çok doğruymuş. Çocuğunuz olunca hayatınızda bir perde kapanıyor, bambaşka bir perde açılıyor.
Bergüzar Korel “Çocuğuma çok düşkün anneyim. Her dakika aklım onda” diyor. Siz nasıl bir babasınız?
Ben de çok düşkünüm tabii. Bir de çok zaman alan bir işim var bu yüzden Ali’yi az görüyorum ve bu canımı acıtıyor. Bu yüzden de tüm boş vakitlerimi onunla geçirmeye gayret ediyorum. Boş günlerimizde ne kadar geç yatmış olursak olalım sabahın köründe onun sesiyle uyanıyoruz ve gün başlamış oluyor. Hani çok yorgun olursunuz da “Kimse beni kaldıramaz” dersiniz ya, işte çocuğunuz olduğu zaman seve seve kalkıyorsunuz.
“Tanıdığımız bir isim Hürrem’i oynasa bu kadar başarılı olamazdı”
Hürrem’i canlandıran Meryem Uzerli sekiz aylık uzun bir arayıştan sonra bulundu. Ben seçmelerin bir kısmında vardım ama ön elemeyi yapım ekibi gerçekleştirdi. Meryem ile birlikte birkaç aday finale kaldığı zaman benim de bulunduğum bir deneme çekimi yaptık. İki karakteri karşılıklı görmek istedik. Meryem çok yetenekli bir oyuncu ve Hürrem karakterini çok severek canlandırıyor. Bu çok önemli. Bir diğer avantajı da hiç tanımadığımız bir yüz olması. Dizide nasıl Hürrem bir anda Kanuni’nin dünyasına giren bir yabancıysa Meryem de bizim için öyle. Burada dizilerde oynamış, başka rollerle özdeşleştirilmiş bir isim olsa bu kadar başarılı olmazdı.
Pelin ÇİNİ / MİLLİYET
“Muhteşem Yüzyıl”ı eleştirenlerin arasında Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf da var. Kavaf dizide harem hayatına fazla vurgu yapılmasından ötürü şikayetçi, Arınç’a göreyse Muhteşem Süleyman diye bilinen büyük bir lider kadınlara ve içkiye düşkün biri gibi gösterilerek yıpratılıyor.
Halit Ergenç ile Etiler’de bir araya geldik. Biraz huzursuzdu, aklının evde bıraktığı oğlu Ali’de olduğunu söyledi: “Haftanın altı günü setteyim, bu yüzden boş zamanlarımda Ali’nin yanından ayrılmamaya çalışıyorum.”
Ergenç Kanuni rolü için uzun bir süre hazırlanmış. Lisede tarihten hoşlanmazken Kanuni hakkında kitaplar okuya okuya tarihe meraklı biri olduğunu anlamış. “Herkes tarih okumalı, insanın ufkunu açıyor” diyor. Bıraksanız saatlerce Osmanlı İmparatorluğu hakkında konuşabilir. Neredeyse tüm padişahların yaşam hikayelerini biliyor, sarayda dönen entrikaların başrol oyuncularını ezbere sayıyor. Aynı zamanda “İleride Kanuni oğlu Mustafa’yı öldürtecek ve bu imparatorluğun kaderini değiştirecek. Bu işte de Hürrem’in parmağı var deniyor ama sanmam. Hürrem Kanuni’nin ufkunu açan, akıllı bir kadındı. Osmanlı’da kadınların iktidar üzerinde söz sahibi olmalarını sağladı” da diyor.
Şu sıralar ismi gazete manşetlerinden inmeyen ‘yeni Kanuni’ ile biraz tarihten biraz da şimdiki zamandan konuşuyoruz. “Muhteşem Yüzyıl” projesini çok önemsiyor, bu Türkiye için bir ilk. insanların akıllarındaki tabuları yıkıyoruz” diyor. Eleştiriler konusunda ise şaşkın: “Ses getiren bir iş yapmak istedik. Eleştirileceğimizi biliyorduk ama resmen bombardımana tutulduk.“
“Muhteşem Yüzyıl”ın tanıtımlarının gösterilmesiyle birlikte dizi eleştirilere maruz kaldı. Eleştiriler ilk bölümden sonra da devam ediyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
“Muhteşem Yüzyıl” kurgu bir televizyon dizisi, bir belgesel değil. Bu çok önemli bir nokta. Zaten dizinin girişinde de bitişinde de bu ibareyi koymamızın nedeni bu. Atmosferin kurulumunda kurgusal detaylara yer veriyoruz ancak tarihsel olaylarda tamamen belgelerle çalışıyoruz. Tüm olaylar kronolojik şekilde yer alıyor. Deniz Esemenli ve Erhan Afyoncu da senaryo ekibimize tarihi konularda destek veriyorlar.
Bugüne kadar bu ülkede “Muhteşem Yüzyıl” benzeri bir proje yapılmadı. Bu yüzden de eleştirilmesi çok normal. Hayat da böyle değil midir zaten? Yeni bir şey yaparsınız, insanlar şaşırır ve yadırgarlar. Ardından bir benzeri gelir, sizin eksiklerinize, eleştirildiğiniz noktalara dikkat ederek işi bir adım ileriye götürür. “Muhteşem Yüzyıl” tabii ki eleştirilecek ki ondan daha iyi olma iddiasında benzer işlerin ortaya çıkmasına önayak olacak.
Tarihi bir karakteri canlandırmanın zorlukları neler? Aktör olarak Kanuni olmanın en çok nesi sizi zorladı?
Tarihi karakterleri canlandırmanın en büyük zorluğu insanların kafasında onlar hakkında kesin kalıpların bulunması. Kanuni tarih kitaplarında gördüğümüz çizimlerden, gravürlerden ibaret bizim için. Bu adam nasıl kalkar, nasıl oturur, nasıl konuşur, nasıl sinirlenir bilmiyoruz. O bir büst gibi, başarılarına dair muhteşem hikayelerle birlikte duruyor aklımızın bir köşesinde. Hal böyle olunca da bir aktör olarak onu ete kemiğe büründürmek, normal bir insan gibi canlandırmak çok zor. Hem insanların kafasındaki bu kalıpları kırabilmeniz lazım hem de yararlanacağınız kaynak çok az. Bu yüzden ben elimden geldiğince çok kitap okudum. Kanuni’nin dönemini ve Osmanlı tarihini anlatan kitaplardan faydalandım.
“Kanuni’yi canlandırmak Atatürk’ten daha zor”
Atatürk’ü de canlandırmıştınız. İki rolü kıyaslar mısınız? Hangisi daha zor?
Kesinlikle Kanuni daha zor. Dediğim gibi referans kaynağınız çok az. Atatürk’e hazırlanırken belki Türkiye’de kimsenin görmediği videoları izleme şansını elde ettim. Atatürk nasıl konuşur, nasıl su içer, nasıl yürür, sofrada nasıl oturur gibi detayları birebir görme şansım oldu. Oysa Kanuni bir resimden ibaret. Bir de “DersimizAtatürk” daha çok görselliğe dayalı bir işti. Orada yüzüme her gün dört saat süren ağır bir makyaj yapılıyordu. Burada ise makyaj yok. Gravürlerin bazılarında Kanuni’nin gözleri kahverengi, bazılarında yeşildir mesela. Ama ben lens takmıyorum ya da yüzümü onunkine benzetecek özel bir makyaj uygulatmıyorum. Çünkü Kanuni yaşayan, canlı bir karakter gibi algılanmalıydı. Makyajla yaratılmış plastik bir figür gibi değil.
Dizinin Osmanlı’daki harem hayatını abartılı gösterdiği söyleniyor. “Kanuni kadın düşkünü gibi gösteriliyor” deniyor.
Dizide gördüklerimiz o dönem için normal olan şeyler. Ayrıca Kanuni bugün bize anormal gelecek birçok şeye imza atmış bir padişah. Kendi oğlunu öldürtmüş ve öldürülürken de seyretmiş. Şimdi bu normal mi? Hayır ama demek ki o dönem böyle olaylar yaşanıyormuş. Sonra tarihi kaynaklarını incelediğiniz zaman padişahların haremleri olduğunu görüyoruz. Sonra padişahların oldukça fazla sayıda kadından çocuk sahibi oldukları da bilinen bir gerçek. Bu da günümüz için anormal değil mi? Ayrıca Kanuni için kadın düşkünü gibi gösteriliyor denmesi saçma çünkü siz de izleyeceksiniz ki bir noktadan sonra gözü Hürrem’den başkasını göremeyecek. Yaşadıkları aşk öyle büyük ki... Kanuni Hürrem ölünce altın, gümüş tabaklar yerine porselen tabaklarla yemek yemeye başlamış, sarayda müziği yasaklamış ve kendini tamamen dine vermiş. Kısacası bu eleştiriler için çok erken olduğunu düşünüyorum ve yine zamana bırakalım diyorum. İnsanlar zamanla bizim anlatmak istediğimiz hikayeyi benimseyecekler. Daha ilk bölüm yayımlandı, 46 yıl hükümdarlık yapmış bir liderden bahsediyoruz.
Bu eleştiriler projenin gidişatını etkileyecek mi? Mesela bir sonraki bölümde haremi daha az mı göreceğiz?
Hayır. Eleştirilerin yaptığımız işi etkilemesine izin vermeyeceğiz. Şu an üçüncü ve dördüncü bölüm çekilmiş durumda. Ekip olarak yaptığımız işin doğru olduğunu ve insanların bunu anlayacaklarını biliyoruz. Ben de bir aktör olarak “Muhteşem Yüzyıl”ın ve canlandırdığım Kanuni’nin arkasındayım.
“Bu diziyle birlikte insanlar tarih kitabı okumaya başlayacak”
Dizi daha çok yeni ama sokakta insanlar tepki vermeye başladılar mı?
Başladı başladı, yavaş yavaş “Aaa Onur” (Ergenç’in “Binbir Gece” dizisinde canlandırdığı karakter) yerine “Kanuni” diyorlar. Ben sokakta insanların verdikleri tepkileri çok önemserim. Bundan önceki işlerimde de böyleydi. Yolda iletilen eleştirileri de beğenileri de göz önüne alırım, merak ederim. “Muhteşem Yüzyıl” yeni olduğu için de karşılaştığım herkese “Nasıl buldunuz? Bu proje size ne hissettirdi?” diye soruyorum. Şimdilik kötü bir tepki gelmedi. İleride gelebilir tabii ki, onları da seve seve dinlemeye hazırım.
Son bir haftada bu konuyla ilgili birçok yazı yazıldı. Mesela Murat Bardakçı “Muhteşem Yüzyıl’ öğrencinin sevmediği derslerin başında gelen tarihin güler yüzlü ve sevimli bir hal almasını ve bu sayede ilgi odağı haline gelmesini sağladı” dedi...
Genç nesle tarihi sevdirmek gibi bir görevimiz olduğunu düşünmüyoruz. Ya da şöyle söyleyeyim: Yola böyle olacak diye çıkmadık. Ama benim de gözlemlediğim kadarıyla dizi yayımlandıktan sonra insanlarda tarihe karşı bir merak uyandı. Tanıtımlardan ve ilk bölümden sonra forumlarda okuduğum da gördüm ki internette Hürrem’i, İbrahim Paşa’yı ve Kanuni’yi araştırmaya başlamışlar. Bu yüzden diziyle birlikte insanların tarih kitaplarına yöneleceğini düşünüyorum. Bu da çok güzel bir şey.
“Muhteşem Yüzyıl” seti, dekoru ve kostümlerine harcadığı büyük paralar ile de çok gündeme geldi....
Evet. Tem Stüdyoları’nda Topkapı Sarayı’nı kurduk. Orada gerçekten büyük bir yatırım söz konusu. Ama bıçak sırtı bir iş yapıyoruz. Koskoca bir dönemi anlatmak istiyoruz, tabii ki her detay düşünülmeliydi. Bir de ne var biliyor musunuz: Biz bu işin başında ne hayal ediyorsak onu yaptık. Yani sonradan “Bunları istiyorduk ama mümkün olmadı, şunlarla yetindik” demiyoruz. Sarayın ve Kanuni’nin hayatının gerçekçi bir şekilde yansıtılması için ne gerekiyorsa yapıldı. Bu da büyük bir maliyet demek.
Kostümler de çok konuşuluyor. Hayli ihtişamlılar. Uzaktan sanki içinde pek rahat değilmişsiniz gibi görünüyor...
Giymesi kolay kıyafetler değiller tabii ki. O uzun entariler ve kaftanlarla nasıl oturulur, nasıl yürünür öğrenmek gerekiyor. Ama rolün ortaya çıkmasında da büyük faydaları var. İnsan o kaftanı giyince otomatik olarak Kanuni gibi hissediyor; hareketleri, duruşu değişiyor.
“Kanuni olmak için her gün pilates topuyla egzersiz yapıyorum”
Tarihi kaynakları incelediğiniz zaman padişahların haremleri olduğunu görüyoruz. Ayrıca padişahların oldukça fazla sayıda kadından çocuk sahibi oldukları da bilinen bir gerçek
Kanuni çok boyutlu bir adam. Başarılı bir savaşçı, iyi bir şair, güçlü bir yönetici. Çok iyi kılıç kullanıyor, çok iyi at biniyor. Okçuluk dersi aldım. At binmeyi zaten biliyordum, bol bol ekstra antrenman yaptım. Kılıç konusunda da Matrak uzmanı Efkan Çalış’dan yardım aldım. Matrak bir savaş sporu, Kendo’dan daha eski. Osmanlı’da icat edilmiş, yeniçeriler oynarlarmış. Tahta kılıç ve kalkanla oynanıyor. Puan almak için de kılıcı rakibinizin kafasına değdirmeniz gerekiyor. Ben de çekilecek savaş sahneleri için uzun süre ders aldım. Ayrıca vücudumun Kanuni gibi olması için de her gün pilates topuyla ve güllelerle karın, bel ve sırt bölgemi çalıştıran egzersizler uyguluyorum.
“Baba ol anlarsın’ lafı çok doğruymuş”
Oğlunuz Ali 11 aylık oldu. Babalık sizde neleri değiştirdi?
Daha özgür bir adam oldum. Ali’yi kucağıma alana kadar bunun farkında değildim. Ama doğumunun ertesi günü fark ettim ki kendime dair maddi manevi hiçbir endişem kalmamış, kuş gibi özgürüm. Aklımda, kalbimde ne var ne yoksa Ali ile ilgili. Çok klişe olacak ama babalık yaşanmadan anlatılacak şey değil. Hani hep derler ya “Baba ol anlarsın” diye. O klişe laf çok doğruymuş. Çocuğunuz olunca hayatınızda bir perde kapanıyor, bambaşka bir perde açılıyor.
Bergüzar Korel “Çocuğuma çok düşkün anneyim. Her dakika aklım onda” diyor. Siz nasıl bir babasınız?
Ben de çok düşkünüm tabii. Bir de çok zaman alan bir işim var bu yüzden Ali’yi az görüyorum ve bu canımı acıtıyor. Bu yüzden de tüm boş vakitlerimi onunla geçirmeye gayret ediyorum. Boş günlerimizde ne kadar geç yatmış olursak olalım sabahın köründe onun sesiyle uyanıyoruz ve gün başlamış oluyor. Hani çok yorgun olursunuz da “Kimse beni kaldıramaz” dersiniz ya, işte çocuğunuz olduğu zaman seve seve kalkıyorsunuz.
“Tanıdığımız bir isim Hürrem’i oynasa bu kadar başarılı olamazdı”
Hürrem’i canlandıran Meryem Uzerli sekiz aylık uzun bir arayıştan sonra bulundu. Ben seçmelerin bir kısmında vardım ama ön elemeyi yapım ekibi gerçekleştirdi. Meryem ile birlikte birkaç aday finale kaldığı zaman benim de bulunduğum bir deneme çekimi yaptık. İki karakteri karşılıklı görmek istedik. Meryem çok yetenekli bir oyuncu ve Hürrem karakterini çok severek canlandırıyor. Bu çok önemli. Bir diğer avantajı da hiç tanımadığımız bir yüz olması. Dizide nasıl Hürrem bir anda Kanuni’nin dünyasına giren bir yabancıysa Meryem de bizim için öyle. Burada dizilerde oynamış, başka rollerle özdeşleştirilmiş bir isim olsa bu kadar başarılı olmazdı.
Pelin ÇİNİ / MİLLİYET