KANAL D'NİN UYARLAMA DİZİSİ MÜKEMMEL ÇİFT BAŞLIYOR
Kanal D ekranlarına “The Successful Mr.&Mrs. Pells”'den uyarlama Mükemmel Çift geliyor
Kanal D'de bu akşam başlayacak olan “Mükemmel Çift”, Arjantin'in “The Successful Mr.&Mrs. Pells” dizisinden uyarlandı. Daha yayına girmeden, “Orijinalindeki gay'lerin öpüşme sahnesi bizde de yer alacak mı” sorusu gündeme bomba gibi düştü.
Başrol oyuncuları Songül Öden ve Tardu Flordun; bu konuyla ilgili konuştu.
Mükemmel çift var mıdır hayatta?
Tardu Flordun: Mükemmel yalanlar vardır.
Songül Öden: Bilmiyorum ama çok özendiğimiz, mükemmele yakın çiftler var. Mesela, Hakkı Devrim'in eşini anlatışının ardından gözyaşlarımı tutamamıştım. O incelikle onu gözlemlemesi, onu anlatışı, yaşadıkları... Acısını hissetmiştim. Onun gibi başka çiftler de var.
Sizin çevrenizde rastladığınız örnekler var mı peki?
Songül: Çok sevdiğim bir arkadaşım var. Aynı zamanda dişçim. Ölen kocasını aşkla anıyor. Bir gün “Hiç kimseye aşık olmadın mı” diye sordum, “Ben hâlâ aşığım” dedi. Böyle örnekler var ama rezalet örnekler de var. Üniversite mezunu olmasına rağmen şiddet gören bir sürü insan da var ama biz bilmiyoruz.
Tardu Bey; yalanın mükemmeli nasıl oluyor?
Tardu: Yalanın mükemmeli hikayede var. “Mükemmel çift”, ironik bir gönderme. Görünüşte evet, mükemmel çiftler ama ilişkileri aslında hiç de öyle değil...
Bu arada iki farklı karakteri canlandırıyorsunuz...
Tardu: Evet. Biri anchorman, diğeri aktör. Bora Başaran'ın kardeşi, onun yerine geçiyor ve bunun üzerine olaylar gelişiyor.
Yaz mevsimi yeni bir dizinin başlaması için doğru bir zaman mı? İddialı bir proje olsa bile yazın harcanıp gidiyor diziler...
Songül: Aslında projemiz yaz işi değildi. Martta yayınlanacaktı ama birtakım gecikmeler oldu. Yazın başlayıp birkaç sezon devam eden çok iş var. Olumlu bir örnek de teşkil edebilir, olumsuz bir örnek de. Onu bekleyip göreceğiz.
Tardu: Zaten format olarak da riskli ve cesaret isteyen bir iş. O anlamda bu cesareti gösterip toplandık ve iyi bir iş çıkarmaya çalışıyoruz.
HANIM ABLA ROLÜ OYNAMAK İSTEMEDİM
Neden enteresan geldi bu iş size? Nesi riskliydi?
Songül: Baştan aşağı her şeyi.
Tardu: Genelde bu tarz romantik komediler ciddi derecede argo içeriyor ya da çok egzajere tiplere dayanıyor. Bu anlamda bizim yaptığımız, tamamen şehirli bir iş. Kaliteli ve ince espriler var. Belki insanlar kahkahalarla gülmeyecekler ama asıl amacımız baştan sona bir tebessümle keyifli bir iş izletmek. Bu anlamda diğer komedi örneklerinden ayrılıyoruz. Bir yıldır bu işi bekliyoruz, inanın.
Songül: Bizi etkileyen çok şey oldu bu işte. Bir kere yapımcılar çok inanıyordu. Ben tereddütlerimi anlattığımda beni ikna ettiler.
Ne gibi tereddütleriniz vardı?
Songül: Şimdi hatırlamıyorum. Öyle ikna etmişler ki beni! Şaka bir yana, televizyonda farklı bir iş yapmak istiyordum. Tiyatroda farklı rollerde oynadım, tiyatro seyircisi biliyor bunları. Hanım abla rolü oynayınca öyle kalıyorsun. Ama ben oynadığım karakterlerin hiçbiri değilim. Oyuncu, rolünde araya mesafe koymak ve o yüzden farklı karakterler oynamak istiyor.
Tardu Bey, özellikle sizi komedi filminde yeniden görmek istiyordu seyirci...
Tardu: Sağ olsunlar. Üç sene süren “Binbir Gece” gibi ağır bir yapımın içinden çıkınca, iç enerjimi yükseltmek için böyle bir iş bekledim. Bu dizi için çok proje reddettim. “Mükemmel Çift”in çok kaliteli olacağını düşünüyorum. Orijinaline de baktım, çok keyifli. Elimizdeki tabii ki uyarlama bir senaryo ama mümkün olduğunca orijinaline sadık kalmaya çalıştık. O yüzden inanıyorum ki; eli yüzü düzgün bir iş olacak...
Türkiye şartlarında rol reddedebilmek için biraz idealist olmak gerekmiyor mu?
Tardu: Ülkemizde komediye daha hafif bir iş olarak bakılıyor, dramaya ise daha bir 'ağır abi' bakışı var. Benim için böyle bir kaygı yok. 10 küsur senedir bu mesleğin içindeyim. “Ben parama bakayım” mantığıyla hareket etseydim; bu 10 sene içinde 150-200 tane iş yapmış olurdum. Ama tercihim bu yönde değil.
FOTOĞRAF OYUNCULUĞU YAPMIYORUZ BİZ
Ekranda o kadar çok dram ve ağlayan kadın karakterler var ki... Aslında halkın en fazla gülmeye ihtiyacı var...
Songül: Adile Naşit, Şener Şen, Kemal Sunal, Sadri Alışık... Hem güldüren, hem de ağlatan kişiler daha unutulmaz oluyor.
Tardu: Bana göre bir oyuncunun yeteneği, her şeyi oynayabilmesiyle bağlantılı. Bu bizim ülkemizde zor gibi görünüyor. Çünkü bir adam drama oynuyorsa, ona sürekli dram teklifleri geliyor.
Ama o rolle tanınan ve sonra imajını riske atmak istemeyen oyuncular da var...
Tardu: Muhakkak. Ama fotoğraf oyunculuğu yapmıyoruz biz. Orada durursun ve saatlerce kameraya bakarsın. Profesyonel oyunculuk öyle şeyi kaldıracak bir iş değil. Daha hızlı gitmesi gereken, hızlı düşünülmesi gereken bir iş. Halkın da bunun farkına varması gerekiyor.
Tiyatro sanatçılarının dizilerde rol almaya başlaması sonucunda, hayran kitleleri tiyatroya da gitmeye başladı. Bu anlamda diziler çok önemli değil mi?
Songül: Televizyonun, tiyatroya kesinlikle böyle bir faydası var. Birbirlerini destekleyen işler zaten. Tiyatro yaptığınızda bunu çok net görebiliyorsunuz.
Tardu: Söylediğiniz şey çok doğru. Geçen yıl “Sürmanşet” adlı bir oyun oynadık BKM'de. “İnsanlar sizi televizyondan tanıdığı için geliyor tiyatroya. Peki sizin oyununuz ne kadar başarılı?” gibi sorular geldi. “Bırakın” dedim; “İnsanlar tiyatroya gitmiyor. Hiç değilse televizyondan tanıdıkları için zaman ayırıyorlar, para verip geliyorlar tiyatroya. 30 oyunda 20 bin seyirci. Özel tiyatroda önemli bir sayı bu.” İlk defa kocaman insanlar gelip, “Sizi televizyonda gördüğümüz için tiyatroya da geldik. İlk defa hayatımızda tiyatroya gelip memnun kaldık” dediler.
İşte böyle olsun yeter ki...
Songül: Televizyon 'tu kaka'ymış gibi gösterilmeye çalışılıyor; “Diziyi öylesine yapıyorum” diyenler var. Tamam, maddi koşullardan dolayı çok insan dizi yapıyor ama televizyonun çok güçlü bir silah olduğunu da hepimiz biliyoruz. Doğru kullanıldığında kitleleri ayağa kaldıracak bir silah!
Başrol oyuncuları Songül Öden ve Tardu Flordun; bu konuyla ilgili konuştu.
Mükemmel çift var mıdır hayatta?
Tardu Flordun: Mükemmel yalanlar vardır.
Songül Öden: Bilmiyorum ama çok özendiğimiz, mükemmele yakın çiftler var. Mesela, Hakkı Devrim'in eşini anlatışının ardından gözyaşlarımı tutamamıştım. O incelikle onu gözlemlemesi, onu anlatışı, yaşadıkları... Acısını hissetmiştim. Onun gibi başka çiftler de var.
Sizin çevrenizde rastladığınız örnekler var mı peki?
Songül: Çok sevdiğim bir arkadaşım var. Aynı zamanda dişçim. Ölen kocasını aşkla anıyor. Bir gün “Hiç kimseye aşık olmadın mı” diye sordum, “Ben hâlâ aşığım” dedi. Böyle örnekler var ama rezalet örnekler de var. Üniversite mezunu olmasına rağmen şiddet gören bir sürü insan da var ama biz bilmiyoruz.
Tardu Bey; yalanın mükemmeli nasıl oluyor?
Tardu: Yalanın mükemmeli hikayede var. “Mükemmel çift”, ironik bir gönderme. Görünüşte evet, mükemmel çiftler ama ilişkileri aslında hiç de öyle değil...
Bu arada iki farklı karakteri canlandırıyorsunuz...
Tardu: Evet. Biri anchorman, diğeri aktör. Bora Başaran'ın kardeşi, onun yerine geçiyor ve bunun üzerine olaylar gelişiyor.
Yaz mevsimi yeni bir dizinin başlaması için doğru bir zaman mı? İddialı bir proje olsa bile yazın harcanıp gidiyor diziler...
Songül: Aslında projemiz yaz işi değildi. Martta yayınlanacaktı ama birtakım gecikmeler oldu. Yazın başlayıp birkaç sezon devam eden çok iş var. Olumlu bir örnek de teşkil edebilir, olumsuz bir örnek de. Onu bekleyip göreceğiz.
Tardu: Zaten format olarak da riskli ve cesaret isteyen bir iş. O anlamda bu cesareti gösterip toplandık ve iyi bir iş çıkarmaya çalışıyoruz.
HANIM ABLA ROLÜ OYNAMAK İSTEMEDİM
Neden enteresan geldi bu iş size? Nesi riskliydi?
Songül: Baştan aşağı her şeyi.
Tardu: Genelde bu tarz romantik komediler ciddi derecede argo içeriyor ya da çok egzajere tiplere dayanıyor. Bu anlamda bizim yaptığımız, tamamen şehirli bir iş. Kaliteli ve ince espriler var. Belki insanlar kahkahalarla gülmeyecekler ama asıl amacımız baştan sona bir tebessümle keyifli bir iş izletmek. Bu anlamda diğer komedi örneklerinden ayrılıyoruz. Bir yıldır bu işi bekliyoruz, inanın.
Songül: Bizi etkileyen çok şey oldu bu işte. Bir kere yapımcılar çok inanıyordu. Ben tereddütlerimi anlattığımda beni ikna ettiler.
Ne gibi tereddütleriniz vardı?
Songül: Şimdi hatırlamıyorum. Öyle ikna etmişler ki beni! Şaka bir yana, televizyonda farklı bir iş yapmak istiyordum. Tiyatroda farklı rollerde oynadım, tiyatro seyircisi biliyor bunları. Hanım abla rolü oynayınca öyle kalıyorsun. Ama ben oynadığım karakterlerin hiçbiri değilim. Oyuncu, rolünde araya mesafe koymak ve o yüzden farklı karakterler oynamak istiyor.
Tardu Bey, özellikle sizi komedi filminde yeniden görmek istiyordu seyirci...
Tardu: Sağ olsunlar. Üç sene süren “Binbir Gece” gibi ağır bir yapımın içinden çıkınca, iç enerjimi yükseltmek için böyle bir iş bekledim. Bu dizi için çok proje reddettim. “Mükemmel Çift”in çok kaliteli olacağını düşünüyorum. Orijinaline de baktım, çok keyifli. Elimizdeki tabii ki uyarlama bir senaryo ama mümkün olduğunca orijinaline sadık kalmaya çalıştık. O yüzden inanıyorum ki; eli yüzü düzgün bir iş olacak...
Türkiye şartlarında rol reddedebilmek için biraz idealist olmak gerekmiyor mu?
Tardu: Ülkemizde komediye daha hafif bir iş olarak bakılıyor, dramaya ise daha bir 'ağır abi' bakışı var. Benim için böyle bir kaygı yok. 10 küsur senedir bu mesleğin içindeyim. “Ben parama bakayım” mantığıyla hareket etseydim; bu 10 sene içinde 150-200 tane iş yapmış olurdum. Ama tercihim bu yönde değil.
FOTOĞRAF OYUNCULUĞU YAPMIYORUZ BİZ
Ekranda o kadar çok dram ve ağlayan kadın karakterler var ki... Aslında halkın en fazla gülmeye ihtiyacı var...
Songül: Adile Naşit, Şener Şen, Kemal Sunal, Sadri Alışık... Hem güldüren, hem de ağlatan kişiler daha unutulmaz oluyor.
Tardu: Bana göre bir oyuncunun yeteneği, her şeyi oynayabilmesiyle bağlantılı. Bu bizim ülkemizde zor gibi görünüyor. Çünkü bir adam drama oynuyorsa, ona sürekli dram teklifleri geliyor.
Ama o rolle tanınan ve sonra imajını riske atmak istemeyen oyuncular da var...
Tardu: Muhakkak. Ama fotoğraf oyunculuğu yapmıyoruz biz. Orada durursun ve saatlerce kameraya bakarsın. Profesyonel oyunculuk öyle şeyi kaldıracak bir iş değil. Daha hızlı gitmesi gereken, hızlı düşünülmesi gereken bir iş. Halkın da bunun farkına varması gerekiyor.
Tiyatro sanatçılarının dizilerde rol almaya başlaması sonucunda, hayran kitleleri tiyatroya da gitmeye başladı. Bu anlamda diziler çok önemli değil mi?
Songül: Televizyonun, tiyatroya kesinlikle böyle bir faydası var. Birbirlerini destekleyen işler zaten. Tiyatro yaptığınızda bunu çok net görebiliyorsunuz.
Tardu: Söylediğiniz şey çok doğru. Geçen yıl “Sürmanşet” adlı bir oyun oynadık BKM'de. “İnsanlar sizi televizyondan tanıdığı için geliyor tiyatroya. Peki sizin oyununuz ne kadar başarılı?” gibi sorular geldi. “Bırakın” dedim; “İnsanlar tiyatroya gitmiyor. Hiç değilse televizyondan tanıdıkları için zaman ayırıyorlar, para verip geliyorlar tiyatroya. 30 oyunda 20 bin seyirci. Özel tiyatroda önemli bir sayı bu.” İlk defa kocaman insanlar gelip, “Sizi televizyonda gördüğümüz için tiyatroya da geldik. İlk defa hayatımızda tiyatroya gelip memnun kaldık” dediler.
İşte böyle olsun yeter ki...
Songül: Televizyon 'tu kaka'ymış gibi gösterilmeye çalışılıyor; “Diziyi öylesine yapıyorum” diyenler var. Tamam, maddi koşullardan dolayı çok insan dizi yapıyor ama televizyonun çok güçlü bir silah olduğunu da hepimiz biliyoruz. Doğru kullanıldığında kitleleri ayağa kaldıracak bir silah!