KALEMİNDEN PİSLİK AKMAZ, KİMSE DE DAVA AÇAMAZ! BEKİR COŞKUN'A SAHİP ÇIKTI!
Mustafa Mutlu'dan "Paşa" yazısı nedeniyle Genelkurmay ve Başbakan'ın hışmına uğrayan Bekir Coşkun'a destek geldi.
İşte Vatan yazarı Mustafa Mutlu’nun bugünkü yazısından o bölüm...
Bekir Coşkun geçenlerde bir La Fontaine masalı yazdı; kurtla köpeği sohbet ettirdi.
Köpeğin adını “paşa” koyunca ortalık birbirine girdi.
Genelkurmay bildiri yayınladı.
Başbakan, “Tüm paşalar dava açmalı” dedi.
***
İyi de, hangi paşalar?
Hayatta olan “paşa” var mı?
Bildiğimiz tüm paşalar çoktan rahmetlik oldu, unvanları semt isimlerinde kaldı:
Koca Mustafa Paşa, Cerrah Paşa, Piyale Paşa, Koca Ragıp Paşa, Haydar Paşa, Kasım Paşa, Mahmut Paşa, Davut Paşa, Gazi Osman Paşa, Gedik Paşa, Hasan Paşa, Siyavuş Paşa, Süreyya Paşa...
Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin Devrim Kanunları’ndan sayılan 2525 sayılı Soyadı Kanunu’na göre “paşa” unvanını kullanmak 1934’ten bu yana suç!
Sadece “paşa” değil ağa, hacı,hafız, hoca, şeyh, şıh, efendi, bey gibi lakapların kullanılması da yasak...
Ama her fırsatta Atatürk devrimlerine bağlılıktan ve onları korumaktan söz eden subaylarımız “general” rütbesine yükselince, nedense kendilerine “Paşam” denilmesine itiraz etmediler.
Belki kırk kez yazdım; bu bir suçtur. Kenan Paşa, Yaşar Paşa, Çevik Paşa, İlker Paşa, Necdet Paşa yoktur...
“Orgeneral bilmem kim” vardır!
***
Başbakan diyor ki:
“Kaleminden pislik akan bu yazar paşalarımıza hakaret etti. Hepsi dava açmalı...”
Birincisi...
Bekir Coşkun bir Cumhuriyet sevdalısıdır ve kaleminden pislik falan akmaz!
İkincisi, kimse de dava falan açamaz!
Çünkü, “Ben paşayım, bana hakaret edildi” diyen general, yasalar önünde suç işlemiş olur!
“Üç kuruşluk tazminat koparayım” derken, “Devrim Kanunu”na muhalefet ettiğini itiraf etmiş sayılır...
***
Gelelim asıl meseleye:
Ne demiş Bekir Coşkun?
Kurdun köpekleşmek istemediğini anlatmış...
Boynuna tasma takılmasına izin vermeyeceğini, birkaç kemik uğruna sahibinin istediği yere koşamayacağını söylemiş kurt...
İyi de ne var bunda?
Ders kitaplarımıza bile giren böyle bir “fabl”dan kim, neden alınır?
“Sahipleri olanlar?”
Mesela bizim yaptığımız işi yapanlardan yok mu böyleleri?
Yüzlerce...
Açın bakın köşelerini; her gün sahiplerinin istedikleri gibi havlayıp duruyorlar!
Karşılığında yandaş televizyonlarda program kapıyorlar, eşlerini bilmem ne belediyesinde bilmem ne müdürü yaptırıyorlar...
Adliyede, hariciyede, dâhiliyede, mülkiyede, emniyette; her yerde varlar...
İyi de onlar var diye, bütün meslek mensupları onlar gibi mi?
Değil elbette; aralarında çok sayıda “kurt” da var...
Ve bu ülke, bunca yozlaştırma girişimine karşın hâlâ ayakta duruyorsa... Bu, o onurlu kurtların sayesindedir!
Yani sayın generaller...
Gaza gelmeyin ve alınacak bir şeyiniz yoksa, kurtluğunuzdan ödün vermeyin
Bekir Coşkun geçenlerde bir La Fontaine masalı yazdı; kurtla köpeği sohbet ettirdi.
Köpeğin adını “paşa” koyunca ortalık birbirine girdi.
Genelkurmay bildiri yayınladı.
Başbakan, “Tüm paşalar dava açmalı” dedi.
***
İyi de, hangi paşalar?
Hayatta olan “paşa” var mı?
Bildiğimiz tüm paşalar çoktan rahmetlik oldu, unvanları semt isimlerinde kaldı:
Koca Mustafa Paşa, Cerrah Paşa, Piyale Paşa, Koca Ragıp Paşa, Haydar Paşa, Kasım Paşa, Mahmut Paşa, Davut Paşa, Gazi Osman Paşa, Gedik Paşa, Hasan Paşa, Siyavuş Paşa, Süreyya Paşa...
Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin Devrim Kanunları’ndan sayılan 2525 sayılı Soyadı Kanunu’na göre “paşa” unvanını kullanmak 1934’ten bu yana suç!
Sadece “paşa” değil ağa, hacı,hafız, hoca, şeyh, şıh, efendi, bey gibi lakapların kullanılması da yasak...
Ama her fırsatta Atatürk devrimlerine bağlılıktan ve onları korumaktan söz eden subaylarımız “general” rütbesine yükselince, nedense kendilerine “Paşam” denilmesine itiraz etmediler.
Belki kırk kez yazdım; bu bir suçtur. Kenan Paşa, Yaşar Paşa, Çevik Paşa, İlker Paşa, Necdet Paşa yoktur...
“Orgeneral bilmem kim” vardır!
***
Başbakan diyor ki:
“Kaleminden pislik akan bu yazar paşalarımıza hakaret etti. Hepsi dava açmalı...”
Birincisi...
Bekir Coşkun bir Cumhuriyet sevdalısıdır ve kaleminden pislik falan akmaz!
İkincisi, kimse de dava falan açamaz!
Çünkü, “Ben paşayım, bana hakaret edildi” diyen general, yasalar önünde suç işlemiş olur!
“Üç kuruşluk tazminat koparayım” derken, “Devrim Kanunu”na muhalefet ettiğini itiraf etmiş sayılır...
***
Gelelim asıl meseleye:
Ne demiş Bekir Coşkun?
Kurdun köpekleşmek istemediğini anlatmış...
Boynuna tasma takılmasına izin vermeyeceğini, birkaç kemik uğruna sahibinin istediği yere koşamayacağını söylemiş kurt...
İyi de ne var bunda?
Ders kitaplarımıza bile giren böyle bir “fabl”dan kim, neden alınır?
“Sahipleri olanlar?”
Mesela bizim yaptığımız işi yapanlardan yok mu böyleleri?
Yüzlerce...
Açın bakın köşelerini; her gün sahiplerinin istedikleri gibi havlayıp duruyorlar!
Karşılığında yandaş televizyonlarda program kapıyorlar, eşlerini bilmem ne belediyesinde bilmem ne müdürü yaptırıyorlar...
Adliyede, hariciyede, dâhiliyede, mülkiyede, emniyette; her yerde varlar...
İyi de onlar var diye, bütün meslek mensupları onlar gibi mi?
Değil elbette; aralarında çok sayıda “kurt” da var...
Ve bu ülke, bunca yozlaştırma girişimine karşın hâlâ ayakta duruyorsa... Bu, o onurlu kurtların sayesindedir!
Yani sayın generaller...
Gaza gelmeyin ve alınacak bir şeyiniz yoksa, kurtluğunuzdan ödün vermeyin