Kadının biri…

Kazmalarla, kepçelerle bir ülkeyi betonlaştıranlara karşı duran Kıymet Teyze'nin hikayesini Murat Tolga Şen yazdı.

Kadının biri…

Bildiği gibi bağlar başörtüsünü, öyle ki başörtüsüne bakarak oyunu kime attığını bilemezsin, çarşıya iner gibi giyer elbiselerini, alır içinde kendi tarihini taşıdığı cüzdan çantasını, çeker bir sandalye altına… Yeşilliklerin ortasına oturur.

Yanında kocaman bir kepçe! Oraları tarumar etmeye gelmiş. Kepçeden korkmak şöyle dursun, gölge yapar kendisine, tam karşısına kurulur.

Kepçe niye orada? Mahallenin çocuklarının oynadığı yeşil alanı yıkmaya oraya kim bilir kimi zengin edecek bir şeyler inşa etmeye gelmiş… Üzerinde yeşil bitmiş boş bir arsa görünce çok üzülür bazı tüccarlar!

Ama kadınlar bilir, çocuk sesleri yaşamın cıvıltısıdır, çocukları sokakta oynamayan bir yere artık mahalle bile denilemez, komşuluk edilemez.

Çocuklar özgürdür, gemsizdir, koşacakları geniş, yeşil alanlara ihtiyaçları vardır.

Kadının biri…

Balkonunda oturarak çayını yudumlarken izlemeyi sever, koşan-gülen-oynayan çocukları…
Kendi çocukluğunu getirir aklına, çocuklarını da... Beyini düşünür, ailesiyle yaşadığı kocaman huzurlu hayatı, hem de her şeye rağmenler ülkesinde yaşamasına rağmen…

İşte o kadın..

Bu kez balkonda oturmak yerine, alır sandalyesini iner çocukların oynadığı yeri-yeşili yok etmek isteyenlerin karşısına oturur, hem de hanımlığından hiç taviz vermeden!

O andan itibaren…

Kadının biri olmaktan çıkar bizim kıymetlimiz, Kıymet teyzemiz olur. Olay medyaya yansır ve Edirne İdare Mahkemesi arsanın imar planının değişikliği kararının iptali için açılan davada yürütmenin durdurulmasına karar verir.

Park yine çocukların olur, Kıymet Peker tek başına mahallenin kahramanı olur. O fotoğrafı gördüğüm andan itibaren benim gönlümün de…

Çocuklar ve gençler de park alanında, Kıymet teyzelerine teşekkür eder, beraberinde getirdikleri çiçekleri verirler. Belki bir gün, birileri, camdan dışarı bakarak sıkılan adam yerine çocuk seslerini seven Kıymet Teyze’nin filmini bile yapar, kim bilir?

Şu cümleleri kuran insanın filmi çekilmez mi! "Bu park alanına hiç çatı yakışır mı, bina yakışır mı. Güzelim havayı, güzelim güneşi niye görmeyelim. Güzelim toprağa niye basmayalım, niye havasını almayalım, niye aydınlanmayalım, güneşlenmeyelim"

Ben de şöyle sorayım; böyle güzel insanlar varken bu güneşli ülke bırakılır da bir yere gidilir mi?

MURAT TOLGA ŞEN /