'KAÇ KEZ DARBECİLİKTEN YARGILANDIN USLANMADIN MI BE ADAM!..' AHMET KEKEÇ İLHAN SELÇUK'A FENA ÇATTI!..

İlhan Selçuk bizi, 'darbe'nin zaruri bir şey olduğuna inandırmaya çalışıyor...

Uslanmadın mı be adam!


Çok kıymetli Ergenekon sanığı İlhan Selçuk, `işte bütün mesele budur´ cümlesiyle bağladığı yazısında, `seçim´in niçin gereksiz bir mekanizma olduğunu, `irade-i milliye´ denilen `şey´in bazen nasıl da tehlikeli bir silaha dönüştüğünü anlatıyor uzun uzadıya.

Bizi, `darbe´nin zaruri bir şey olduğuna inandırmaya çalışıyor.

Nazi Partisi Almanya´da yüzde 44 oyla iktidara gelmiş (yüzde 47 bile değilmiş), Hitler halkoylamasında yüzde 88 oyla `Führerleşmiş´, sıradan bir onbaşı seçimle faşist diktasını kurmuş...

Bugün Meclis´te, hükümette, devlette, Cumhurbaşkanlığı´nda ağır basan bir `dinci-İslamcı modeli´ varmış; bu model `aydınlanma´ ve `laiklik´ karşıtı bir donanımlı hareketin içeriğini taşıyormuş...

Seçimle iktidarı ele geçirmesi, bu gerçeği örtbas edecek bir olgu değilmiş.

Peki, ne olacakmış?

Ne mi olacak?

İlhan abi (Ergenekon sanıklarına kefil olduğunu söyleyen `terbiyesiz kalem´in İlhan abisi), bu soruya `doğrudan´ cevap vermek yerine, önce bize kısa bir felsefe turu attırıyor, Immanuel Kant´tan filan söz ediyor, ardından karanlıklara bulanmış bir ortaçağ Avrupası resmi çiziyor ve `aydınlanma´nın esasında ne mühim bir mesele olduğunu anlatıyor.

Hiç anlamıyoruz.

İşin burasında kalın kafalıyız.

İlhan abinin `aydınlanması´yla, Kant´ın `aydınlanması´ arasında, az buz değil, basbayağı bir fark olduğunu bildiğimiz için de, mahsustan geri zekalı ayaklarına yatıyoruz.

İyi de, Kant da nereden çıktı?

Herhalde İlhan abi şunu demek istiyor:

Kant´ı çıkaran Almanya, `aydınlanma´nın önemini kavrayamadığı için Hitler´i de çıkardı.

Eh...

Demek ki, İlhan Selçuk´u ve isimlerini buraya sığdıramayacağımız birbirinden değerli Ergenekoncu darbeciyi çıkaran Türkiye, `aydınlanma´nın önemini kavrayamadığı için `Gül-RTE ikilisi´ni çıkardı başımıza.

Bu mu?

Neyse ki İlhan abi sadede geliyor ve faşist diktaya karşı hangi sihirli formülü devreye sokmamız gerektiğini anlatıyor.

Faşizm tehlikesini önlemek için iki şey yapacağız:

Birincisi, `tuttuğumuzu´ aydınlatacağız.

İkincisi, `sandık´ denilen şeyi öyle ortalarda bırakmayacağız. Hatta gerekirse (ki, gerekmiştir) sandığı tamamen ortadan kaldıracağız.

Çünkü, çok partili sistemin `Osmanlı gericiliği´ olduğunu söyleyen İlhan abi diyor ki, `Seçim, tek başına demokrasi gerçeğini vurgulayamaz, aydınlanmanın ürünü laiklik olmadan demokrasi olmaz, sandıktan dinci çıkar... Sandıktan çıkması, seçimle örgütlenmesi demokratik içerikte olduğunu göstermez...´

Halka saygısızlık nasıl olur?

Böyle olur.

İlhan Selçuk ve `irade-i milliye mavalı´ şeklinde yazılar yazan Özdemir İnce, parlamento diktasına karşı gerekli tedbirlerin 61 anayasasında, `egemenliği´ düzenleyen maddede alınmış olduğunu, haddizatında bunun (`Führerleşme´ tehlikesini sezen ve demokrasiyi anayasa güvencesine kavuşturmak isteyen) Avrupa ülkelerinden tornistan edildiğini bilmezler mi?

Bilmez olurlar mı?

Maksat halka, halkın seçtiklerine ve `milli mücadelemize´ de önderlik etmiş olan Meclis´e saygısızlık değilse, nedir?

Birileri İlhan Selçuk´a, `Kaç kez darbecilikten yargılandın. Bu yaşında hálá darbeci düşüncelerin peşinden koşuyorsun... Uslanmadın mı be adam!´ demeli.

Bunu CUMOK´lar mı söyler, Türk entelijansiyası mı söyler, Ergenekon yargıçları m