'KABINA SIĞMAYAN GASTECİ!.. SÖZ KONUSU TÜRK ORDUSU OLUNCA İLLE DE BİR ORGANINI DEVREYE SOKAN KİŞİ!..' PERİHAN MAĞDEN'DEN FATİH ALTAYLI'YA SALVOLAR!..

"Gördüğüm ilk yerde tecavüz ediiim de; görsün gününü" yollu yine Türk Ordusu'nun emrine organını adayan bir yazıyla, saçılmıştı.

Türk Ordusu'nun hizmetindeki organ

Kabına Sığmayan Gasteci; söz konusu olan Türk Ordusu olunca askeriyezevdalısı gönlü coşup kabarıp ille de bir (1) organını devreye sokan kişi, Fatih Altaylı geçenlerde YİNE dayanamayıp koşup taştı; biliyorsunuz.
Faltaylı'ya kalır ise habire Askeriye aleyhine yazıp çizen Gülay Göktürk bir TV PROGRAMINDA DA (kendisinin okuma yazması kıttan nadir olduğu için, yazılardan değil televizyonda izlediklerinden taşıyorlar) Uluğlar Uluğsu Ordumuz Efendileri'ni eleştirme cüretini sergileyince-
Üstün maçoluğunun pimini çekiveriyor Altaylı; bel bölgesinden aşağı laflarını sıralayı veriyor Bu Yiğit Kişi. Dayanamıyor; o öyle birisi.
Daha önce DE (Hürriyet'teki 'sniper'lık görevini ifa ederken) insan hakları savunucusu Eren Keskin, 'yurtdışında yaptığı bir konuşmada' (bakın BU faktör de televizyona çıkmak gibi: çok önemli) Türk Ordusu'nu eleştirdi diye patladığı gibi-
"Gördüğüm ilk yerde tecavüz ediiim de; görsün gününü" yollu yine Türk Ordusu'nun emrine organını adayan bir yazıyla, saçılmıştı.
Sonraları da havaleler halinde aşırı feminist olduğuna inandığı yazılar kaleme aldı Faltaylı. Hürriyet arşivi girip taranabilir.
Habire bir kız çocuğu babası olmanın gözyaşları, 'sevgili eşine' olan yüce bağlılığı/bağımlılığı- içinde "A-HA: şuracığa yazıyorum: Feministler uyuyor mu? BU kadın meselesine de bennnn sahip çıkıyorum" yollu bir dolu topaçlaması mevcuttur.
Aynı temayül, yani tırışkadan bir kadın sorunu olduğunda, balık gibi atlayıp "Nerde BU Feminist-ler? Nerde kadın hakları savunucu- ları?" diye basbas bağırma temayülü köşelerinden, hakiki kadın düşmanı pek çok köşecide gözlemlediğimiz bir 'nitelik'.
Ve fakat HİÇ KİMSE laflarını, Şuursuz Ölçüsüz Faltaylı'nın düzeyine indirmeye gönül eğdirmediğinden; özellikle onun "Ben kızıma tapıyorum, karımı seviyorum, bütün kadınlar bir çiçektir; nerdesiniz ey ahali!" yazılarının yaratıklandırdığı (diğer tüm Faltaylı yazılarının DA alameti farikası) İNANDIRICILIK ve DEVAMLILIK SORUNU, özellikle dikkat çekicidir.
Kimse 'yemez' yani spazmlar halinde o ayaklara yatınca, Faltaylı efendi. Ama içindeki küçük/kirli maço'nun, artık nasıl bir psikolojik sarmaşıklanmayla, kadınlar söz konusu olunca, Askeriye söz konusu olunca-
Alabildiğine belden aşağı ve tecavüzkâr patlamalar yaptığı- barizdir. Ve mide bulandırıcıdır.
Fehmi Koru'nun 'MİT ajanı gasteciler bu gül bahçesinden temizlensin' yazıları da eklenince; epey bi sinirleri anlaşılan yerinden oynayan Bu Ölçüsüz Yayın Organı, en son BU konuya da hakikaten gülünç mü zırva bir 'açıklık' getirdi.
Bir kere MİT ajanı olsa bunu söyleyemezmiş ki zaten. (Yazısında bunu 'acknowledge' ediyor. Lar. Danke!)
Ama Bilgeler Bilgesi sevgili eşine danıştığında mevzuyu, iki (2) realiteyle karşılaştırılmışlar: Bir, 'Ay, senin gibi ağzında bakla ıslanmayan birinden MİT ajanı mı olurmuş' buyurmuş karısı.
Hakikaten Dağlıca Baskını'ndan sonra askerlerimizin serbest kaldığını 'çok yakın bir kaynaktan' duyup köşesinden bangırdatmış, sonra da 'öyleydi de/böyleydi de' diye yine ne vahim bir İnandırıcılık ve Devamlılık Sorunu (bir Brezilya dizisi misali) arz ettiğini kaale almadan 'Dünya ateşten bir toptur'a yatmıştı.
Sabah gazetesinin genel ağbiliğinden cümle âleme kalır ise (kanıtlı, saatli maatli) 'atılıp' ona kalır ise şerrefiyle 'istifasının' ardından, Yeni Harman'da Kutlu Esendemir'e verdiği bir dizileme röportajda da çene ishali olmuşcasına, konuşmuş da konuşmuş-
Ağzında hakikaten bakla ıslanmayan Bu Adam'ın kendi şahit olmadıklarını kendi şahit olmuş GİBİ, bilmediği hakikatleri arka cebinden çıkartır GİBİ, yüzde 15 gerçeği yüzde 85 palavrayla yoğurup- habire ve gereksizce nasıl da 'konuşma hastası' olduğu tamamiyle ortaya taba