İTİRAF ETTİLER!.. BAŞBAKAN'DAN MUHAFAZAKAR MEDYANIN MUHALİF KALEMLERİNE AMBARGO!..

Yayın hayatına yeni başlayan Bugün TV'de perşembe akşamı ekrana gelen Hakan Aygün'ün hazırlayıp sunduğu "Yuvarlak Masa" programına konuk olan muhafazakar medyanın üç önemli kalemi, AKP'ye yönelik eleştirilerinden ötürü Başbakan Erdoğan'ın yasaklılar

Muhafazakar medyada AKP'ye karşı başlayan muhalefetin ele alındığı programda, Erdoğan'ın tahammül edemediği muhafazakar yazarlar arasında, Zaman Gazetesi yazarı Ali Bulaç ve Bugün Gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren gibi Fethullah Gülen'in sözcüsü olarak bilinen Zaman Gazetesi Yazarı Hüseyin Gülerce'nin de bulunduğu ortaya çıktı... İşte muhafazakar yazarların kendi ağızlarından istenmeyen adam ilan edilişlerinin öyküsü:


H. Aygün: Sayın Gülerce, AKP'nin her tarafı eşi türbanlı ve badem bıyıklılarla doldurmasını bile eleştirdiniz. Bu yazılarınızdan ötürü size tepki geldi mi?


H. Gülerce: Aramızda kalacaksa söyleyeyim... Şimdi bizim siyasi sağ geleneğimizde eleştiriye tahammül yoktur.


H. Aygün: O zaman Başbakan'dan tepki geldi size.



H. Gülerce: Şimdi bana direkt söylenmiş bir şey yok ama Sayın Başbakan ben STV'de 10 yıl Pazar Sohbeti yaptım mesela. 10 yıldır Pazar Sohbeti'me bir kere çıkmadı. Şimdi ilk kez sizin programda söylüyorum. Ben Meclis'e kadar da gittim. Dedim, size bir kağıtla davet yapılmıştı. Programıma gelin diye rica ettim. Çok işim var Hüseyin Bey, dedi. Dedim Samanyolu'nun Çamlıca'da yeri sizin eve çok yakın. Bu da pazar günü oluyor. Böyle söyledim yani. Ama yine evinin yanı başında çektiğimiz programa gelmedi. Mesela Fatih Altaylı'nın Teke Tek programına ayda iki kere çıktı. Ama bana gelmedi, demek ki bir tavır var.


H. Aygün: Hüseyin Gülerce, Başbakan sansürüne uğradı, diyebilir miyiz?


H.Gülerce: Yok sansür değil ama....


H. Aygün: Boykot diyelim mi?


H. Gülerce: Boykot değil de...


H. Aygün: Ne o zaman? Niye böyle?


H. Gülerce: Sen beni eleştirmeseydin böyle bir münasebetimiz olmazdı demek istiyor herhalde... O yüzden uzak durdu...


H. Aygün: Ali Bulaç, siz de "AKP sırasını savdı" diye bile yazdınız. AKP veya Erdoğan cephesinden bir tepki geldi mi size? Sizin sıranız da savıldı mı yoksa?


A. Bulaç: Bana doğrudan bir şey gelmedi. Fakat boykot var benim üzerimde, bunu hissediyorum. Çünkü hiçbir toplantıya çağırmıyorlar.


H. Gülerce: Ben de hissediyorum Ali Bey, üzerinizde bir boykot var.


A. Bulaç: Hiçbir toplantıya çağırmıyorlar, ne uluslararası ne de ulusal. Yani devletin hiçbir etkinliğine gazeteci olarak davet edilmiyorum.


H. Aygün: Kraldan çok kralcılar mı uyguluyor bu ambargoyu, yoksa bizzat en tepeden mi?


H. Gülerce: Rahmetli Özal her kesimden gazeteciyle oturur muhabbet eder, çay içerdi. Ben bunu Mehtap'taki programımda da söyledim. Çağırın farklı görüştekileri, Başbakanlık Konutu'nda bir kahvaltı edin diye, ama yapmıyorlar.


H. Aygün: Peki AKP iktidarından önce sizi çağırıyorlar mıydı Ali Bey?


A. Bulaç: Tabi ki çağırıyorlardı.


H. Aygün: Önceki hükümetlerde, ANAP'ta, DYP'de, DSP'de de sizi çağırmada sıkıntı yoktu yani...


A. Bulaç: Yani bütün partilerle görüşüyoruz yani. Mesela Deniz Baykal'la görüşüyoruz 3-4 saat...


H. Aygün: Konuyu açmışken burda Sayın Taşgetiren, Yeni Şafak'ta başyazarlıktan uzaklaştırılmanız nasıl oldu?


A. Taşgetiren: Şimdi bir kere başyazarlıktan uzaklaştırma diye bir şey yok. Ben bir yazı yazdım, o yazı konmadı. 19 Ağustıs 2005 Diyarbakır konuşmasıyla ilgili. Yani o tarihlerde o konuşmasını eleştiren, daha doğrusu Başbakan'ın o noktaya gelmesine yol açan danışmanlık şeyini eleştiren bir yazıydı. Sert bir yazıydı, öyle söyleyeyim. O konmadı. Ben o tür konularda gazetenin Başbakan'dan etkilendiğini söylüyorum. Zaman zaman patron seviyesinde ikazlar olduğunu düşünüyorum. Bana ulaşan nitelikte. Sonradan ben yazmamaya devam ettim söylediğim şey de, gazetede daha özgür ortam olmadan yazmam dedim. onlar da bir şey yapmadılar. Şöyle bir kanaat oldu zannediyorum. Ahmet Taşgetiren böyle yazılar yazar, bizim de gazete olarak Başbakan'la ilişkilerimiz sıkıntıya girer. Öyleyse Ahmet Taşgetiren'in yazmasına gerek yok noktasına geldi gazete.


H. Aygün: Başbakan bunu duyduğunda rahatsız oldu mu, sizi aradı mı?


A. Taşgetiren: Başbakan'la o günden beri görüşmedik.


H. Aygün: Kaç yılından beri?


A. Taşgetiren: 2005 yılından beri.


H. Aygün: 4 yıldır Başbakan sizinle görüşmüyor.


A. Taşgetiren: Ama ben muhafazakar muhalefet oluşuyor görüşüne de katılmıyorum. Yani Yeni Şafak'ta yazı yazmayı bırakınca, işte Ahmet Taşgetiren muhalefet bayrağı açtı, falan gibi yorumlar yazıldı. Ben de bir açıklama gönderdim. Yani ben bir siyasetçi değilim, bir siyasi partinin mensubu değilim. Yani bizim muhalefet bayrağı açma durumumuz olamaz. Kendi açımdan bunu söyleyeyim. Ama eleştirel durmayı önemsiyorum. Yani en dost siyasi bir harekete karşı eleştirel durmanın namuslu bir aydın olmanın gereği olduğunu düşünüyorum.


A. Bulaç: Ben bir cümle söyleyeceğim. Yani kişisel olarak ben kendimi bir muhalif görmüyorum. Ahmet Bey'in dediği gibi eleştirel bakıyorum. Şimdi devlet ağırdır, hantaldır, her gün değişmez devlet, değişmemesi de gerekir. Çünkü 70 milyon insanın işine bakıyor. Benim kanaatime göre siyasi partiler devletin önünde olmalı, aydınlar, entelektüeller siyasi partinin de önünde olmalı, çıtayı yüksek tutmalı. Bu demek değildir ki muhalefet ediyor, eleştiriyor. Yaptığımız faydalı, güzel şeydir.