"İSTİYORLAR Kİ HEPİMİZ MUSTAFA KARAAİLOĞLU GİBİ, AKİF BEKİ GİBİ , FEHMİ KORU GİBİ OLALIM!.." AHMET HAKAN'DAN DİRENİŞ ÇAĞRISI!..
"Medya Towers´ın önüne barikatlar kurup, hep birlikte "Gün doğdu hep uyandık / Siperlere dayandık" marşı söylemekten söz etmiyorum..." Ahmet Hakan yazdı.
YOK, yok... Sandığınız gibi değil...
Medya Towers´ın önüne barikatlar kurup, hep birlikte "Gün doğdu hep uyandık / Siperlere dayandık" marşı söylemekten söz etmiyorum...
Lastik yakmaktan, slogan atmaktan, pankart açmaktan, sıkılmış yumruklarımızı ısırarak yeminler etmekten falan da söz etmiyorum...
"Direniş"ten muradım şunlardır:
Bilinçli bir isyan duygusunu taşımak... Yaklaşan yakın tehlikeye karşı azimli olmak... Teslim olmamak... Israrla ama ısrarla savunma halini sürdürmek...
* * *
Şimdi ben "tehlike" falan deyince...
Lütfen aklınıza hemen "şeriat tehlikesi" gelmesin...
Ben size niyet okumaya dayanan, "Bunlar gelince bizi kıtır kıtır kesecekler vallahi" tarzında vehimlere yaslanan, "gizli ajanda" hafiyeliğini gerektiren, "üç vakte kadar İran olacağız" şeklinde yapay korkulardan güç alan bir "tehlike"den söz etmiyorum...
Şunu unutmayın:
Tayyip Erdoğan ve ekibinin, memleketimizi "din kaynaklı ilkeler" ile yönetmek gibi bir hedefi yok... Hiç olmadı da...
Ama durun bir dakika!
"Tamam, öyleyse birader... Din yok / Tehlike yok..." tarzında laikçi rahatlamalara kaptırmayın hemen kendinizi...
* * *
Çünkü başka türlü bir "tehlike" almış yürümüştür.
Şöyle bir tehlike:
En kutsal hak olan "eleştiri hakkı" dümdüz edilmektedir... Hem de eşi görülmemiş biçimde...
Vergi salınarak, göz korkutularak, patron sıkıştırması yapılarak, tasfiye listeleri hazırlayarak...
Herkes hizaya sokulmak istenmektedir.
Zaman, Yeni Şafak, Star, Bugün, Vakit... Hepsi ellerinde... Yetmedi Sabah´ı aldılar... İrili ufaklı bir ton televizyon kanalları oldu... Yetmedi ATV´yi aldılar...
Ve bütün bunlarla yetinmeyip, şimdi Hürriyet´ten bir Yeni Şafak, Milliyet´ten bir Star gazetesi çıkarmak istiyorlar.
İstiyorlar ki hepimiz Mustafa Karaalioğlu gibi, Akif Beki gibi, Fehmi Koru gibi olalım...
Özal´ı yerin dibine sokan, Demirel´i acayip hırpalayan, Çiller´e memleketi dar eden, Mesut Yılmaz´a vuran bir geleneği bitirip, herkesin el pençe divan durduğu bir ortam istiyorlar.
* * *
Durum şudur: Burada konuşamazsak, başka bir yerde de konuşamayız... Burada teslim olursak, başka yerde de teslim oluruz... Burada bela isek, başka yerde de bela oluruz...
Yani burada ya da başka yerde... Direnmekten başka bir çare yok...
Ve bu direniş, "holding direnişi" ya da "Aydın Doğan müdafaası" falan değildir...
Bu direniş, "söz söyleme hakkı" için yapılan bir direniştir.
Ahmet Hakan/Hürriyet