"İSMET BERKAN'A CANIM SIKILDI!.." BAŞÖRTÜLÜ KIZ TARTIŞMASINA NİHAL BENGİSU KARCA'DA KATILDI!..

Ahmet Hakan ve İsmet Berkan arasındaki "Başörtülü kızlarla kim evlenecek?" tartışmasına Nihal Karaca da katıldı!



Son günlerin zinde tartışma konusu: 'Başörtülü kızlarla kim evlenecek?'. Ahmet Hakan, konuyu Kadir Topbaş'ın ve Bülent Arınç'ın oğullarının 'başı açık' gelinleri ile ilintilendirerek, yani isim vererek tartışınca İsmet Berkan yetişkin insanların bireysel tercihlerine saygısızlık edilmemesi gerektiğini ifade eden bir yazı yazdı. Saygı duyarız.

Ama yazısında, Ahmet Hakan tarafından alıntılanan cümlelere 'beş para etmez analizler' demesine canımın sıkıldığını itiraf etmeliyim. İsmet Berkan, Ahmet Hakan'ın gündeme getirdiği ve yazarı İsmail Kılıçarslan olan cümlelerden hareketle insanların evlilik yapacağı kişileri seçme meselelerini siyasetle sosyolojiyle anlaşıyla çabasına karşı çıkarken, 'aşk' faktörünü ıskalamakla itham ediyordu onları. (Radikal/ 08-07-2009) Oysa biraz araştırsaydı itiraz ettiği satırların yazarı İsmail Kılıçarslan'ın gayetten kavî aşk dizeleri yazabilen biri olduğunu, bu analizlerin aşkın kıymetinde derinleşmeyi de bilen bir şairin öteki yanı olduğunu görürdü.

Ne diyor Kılıçarslan? "...Başörtülü kızlarımız için durum bu kadar kötüyken; gene de bir teselli cümlemiz vardı: 'Helal süt emmiş bir Müslüman gençle yuva kurup evlerinin hanımı olurlar'. Fakat şimdi bu teselli de ortadan kalkmış durumda. İslamcı erkekler yanlarında bir 'zenci' taşımak istemiyorlar işte...'

AŞK VE ADALET

Durum neden kötü? Çünkü o kızlar zaten üniversite kapılarından kovulmuşlar. Eskezâ okuyabilenleri de çoğunluk iş bulamamış, eskazâ iş bulabilenleri de eğitim düzeylerine oranla düşük ücrete mahkum ediliyor.


Her gün bir anketin, bir hakaretin nesnesi oluyorlar. Ve sonra bir de, yeni kentli dindar ailelerin dindarca kaygılar gütmesi beklenen çocuklarının 'toplu halde' belki yine dindar, ama nispeten daha seküler bir formda karar kılmış olan başı açık kadınlara 'aşık olmaları', onlarla evlenmeleri gibi bir faktör giriyor devreye. Liste öylesine kabarmış ki, 'aşktır, olur' denilemeyecek, 'istisnadır' diye gözden ırak tutulamayacak boyutlar almış hadise.

İçinden 'aşk' diye bir dramatik öge geçiyor diye, bu olaylar üzerine konuşulamayacak, konuşulursa da 'beş para etmez' olacak öyle mi?

Yani erkeklerin çok kıymetli bireysel tercihleri, o çok önemli 'aşk' mevziinden ve Berkan'ın kaleminden aklanıp çıtı pıtı bir hale getirilirken, başörtülü kadınları ben diyeyim 'yalnız' siz deyin 'aşk-sız' bırakan o 'sosyolojik etmen' nedense irdelenemeyecek?

Pek adil değil doğrusu.

AŞK VE MALİYET

Berkan'ın 'aşk' denilen hadiseye bu kadar 'random' bir şeymiş gibi bakması, mevzuu evlilik olduğunda bu tanışmalar/beğenmeler/aşık olmalar her zaman kerameti kendinden menkul bir tesadüfilik içerirmiş, hiç hesap kitap güdülmezmiş gibi davranması da tuhaf olmuş. Bir kere aşk o kadar rastlantısal mıdır? Benim bildiğim insan aslında her şekilde kafasında kurduğu ve kurduğunu bile 'fark etmediği' bir resme aşık olur.


Diyelim ki, onu saf ve masum yapan o 'farketme-me' halidir. Bu saflığı kutsamak bir hak olsun. Ama isim vermeme ve bir şahsı hedef almama koşuluyla 'zihnin gizli tercihleri, bilinçdışına etki eden faktörler ve gün gelip bunların tezahür etmesi' bahsi üzerinde düşünülmeye değer. Hele hele, bu aşk dediğimiz şey, nedense çoğunlukla hayalgücünü zorlamayan, son derece 'mantıklı' çiftler çıkarıyorsa karşımıza? Varlıklı erkek-güzel kadın, yakışıklı erkek- güzel kadın, sıradan fakir erkek-sıradan fakir kadın vb.

Dahası, bu mesele 'eşitsizlik' durumunu çok keskinleştirdiği için gündeme gelmekte. Örtünmek 'normal şartlarda' bedeli bu kadar ağır olan bir şey değildir çünkü.

Üstelik Berkan'ın andığı cinsten, dindar olmayan, gitar çalıp dövme yaptıran gençlerin başörtülü kızlara aşık olduğu durumlar hep çok istisna oldu ve on beş yıl kadar geride kaldı. Artık böyle delikanlılar çoğunlukla fazladan bir de AK Parti karşıtı olup ulusalcılıktan yahut beyaztürklüğümüzeldengidiyor.com tadında hassasiyetler devşirmiş olduklarından bırakın başörtülülere aşık olmayı, iktidarda olanlara duydukları nefreti başörtülü figürlere kusan entryler yazıyor, dramatik ötekileştirmelere malzeme temin etme peşine düşüyorlar.

AŞK VE ANALİZ

Hem sonra, aşkın ya da evliliğin siyasi analize gelir yanı olmasaydı, kürt sorunu/alevi meselesi için konuşma hakkı elde eden hemen her yorumcu, 'bu topraklarda yıllarca iç içe yaşadık, Kürtlerle Türkler evlendi, Alevilerden kız aldık, kız verdik' diye başlamazdı söze. Alevi erkeklerin artık alevi kızlarla evlenmediğini duysanız, Kürt kızlarının artık Kürt erkekleri ile evlenmek istemediğine tanık olsanız, burada 'analize değer bir şey olmadığını' iddia edebilir miydiniz?

Her zaman olagelmiş şeylerin artık olmaması, Tuz gölünde suyun çekilmesi, Manyas Kuş cennetine artık kuş gelmemesi sözkonusu olunca 'Tabiat ana işte... Bilemezsin ki...' deyip geçiyor muyuz? Bu değişiklikler hangi nedenlerden kaynaklanmış diye bakıyoruz diye biliyorum. Hakeza sosyal bilimler için de benzer dinamikler geçerli.

Elbette herkes dilediğini seçmekte/sevmekte özgür; ama bu özgürlükler ve seçenekler dünyası, bir camianın yalnızca erkeklerinin lehine çalışan, kadınlarını 'zencileştiren' bir hale gelmişse 'yok bi şey, yok' demek anlamlı değildir.

İslami değerleri referans alan bir camiada yetişen erkeklerin, kendisiyle aynı değerleri paylaşan kadınlara yönelik ilgisizliği ve aşksızlığı, 'sistematik' bir hal almışsa, konu kurcalanmaya değer hale gelmiş demektir.

İsmail K. bunu gayet güzel yapmış, Ahmet H. de köşesine taşımış, iyi etmişler demek istiyorum.


Nihal Bengisu Karaca/Habertürk


changeTarget(document.getElementById("news_content"))