İSLAMCI BASINDAN ENTELEKTÜEL ÇIKMIYOR..ORAY EĞİN YENİ BİR TARTIŞMAYI ATEŞLEDİ..HAYIRLI OLSUN!!!.
"Yeni Şafak ve Zaman gazeteleri eski solcu,halen solcu ve liberalleri barındırırken merkez medyaya geçen tek İslamcı yazar var.O da döneklikten sonra ivme kazanan Ahmet Hakan".
İslamcı Basından Entellektüel Çıkmıyor
Dünkü Yeni Şafak'ta 'İslamcı erkekler Sibel Can'ı beğeniyor' tespitiyle konuşulan Fatma K. Barbarosoğlu çok öfkeli bir yazı kaleme almış.
Popüler medyada kendi yazısından yola çıkarak açılan tartışmaları 'başörtülü yazar avı' olarak nitelendiriyor, büyük medyanın kendisine tuzak kurduğunu, bunun farkında olduğunu ve kendini kaptırmayacağını belirtiyor.
Bir köşe yazarının fikirlerinin kalabalıklar arasında tartışılmasının sakıncalarını anlamak güç. Barbarosoğlu nasıl buradan bir 'başörtülü yazar avı' kokusu almış, o da garip.
'Polemiğe girmemi, ekran ekran gezmemi ne çok isteyen var. (...) Herkes bir skandal peşinde' satırlarındaki kuşku iyice ilginç. Neden Türk medyası Fatma K. Barbarosoğlu'nu tuzağa düşürmek istesin mi?
Yoksa bu bir 'paranoya' mı?
BÜFECİ PARANOYASI
Ufuk Güldemir'in ortaya attığı 'Büfeci İslamı' kavramı açıklayıcı olabilir: 'Büfeci her şeyi üç metrekare dükkanı kadar bilir, muhasebesi üç metrekaredir, siyaseti üç metrekaredir, dış politikası üç metrekaredir. Dünya haritası çok sadedir büfecinin. Yahudi dünyayı sömürür, Araplar din kardeşimizdir, Yunan düşmandır, Para Hıristiyandır...'
Buna 'Büyük medya insanı tuzağa düşürür' yargısını da eklemek mümkün. Bu paranoyanın dıştan değil de içten beslendiğini düşünüyorum.
Açıkçası, lafı çevirmeden söylemek gerek: Türkiye'nin İslamcıları kendi küçük dünyalarını bırakıp devler ligine çıkmaktan korkuyorlar. Büfelerinde kalmak onlara daha sağlam geliyor, çünkü kriterlerin, beklentilerin, talebin daha fazla olduğu bir kulvarda tutunamayacaklarını biliyorlar. Bu yüzden de evrensel ölçüde entelektüel bir yazar yaratamadılar henüz.
Bunun matematiğini İslamcı basın gazeteleriyle merkez medya arasındaki yazar dağılımdan anlayabiliriz.
Yeni Şafak, Zaman gibi gazeteler bünyelerinde eski solcu, halen solcu veya liberal yazarları barındırıyorlar. Entelektüel güçlerini onlara borçlular. Ali Bayramoğlu, Kürşat Bumin, Şahin Alpay, Etyan Mahcupyan, Koray Düzgören gibi çeşitli sebeplerden merkez medyadan sürgüne gönderilmiş isimlere kapılarını açtılar, yazı yazma fırsatı verdiler.
MEDYAYA GEÇEMEZ
Bunun kendilerini bir özgürlük platformu gibi gösterme isteği dışında da bir sebebi vardı şüphesiz: Bu isimlerin işlerine yarayacaklarını (İslamcı Basın'daki boşluğu doldurabilmek adına) biliyorlardı.
Oysa yıllar içinde o cenahtan merkez medyaya hiç kimse geçmedi. Bir Ahmet Hakan oradan sıyrıldı ama o da ancak döneklikten sonra ivme kazandı, yoksa onun da zamanında Yeni Şafak'taki yazıları son derece renksizdi. (Yanlış hatırlamıyorsam bir yazısında Dinç Bilgin'i Aydın Doğan'a tercih ettiğini mi yazmıştı acaba?) Zaten o da İslamcı Basın'ın Kürşat Bumin'i olarak değil, Nur Çintay'ı olarak girdi hayatımıza...
Ve bugün hala İslamcı Basın'nın kendi yarattığı bir Ali Bayramoğlu'su yok. Düşünün, İslamcı medyadan bugün hangi isim büyük bir gazetede yazabilir. Bir-iki istisna dışında hemen hiç kimse.
Olsaydı bugüne kadar olurdu zaten. İslamcı Basın solcu yazarlara ihtiyaç duyarken, merkez medyanın hiç kimseyi yanına çekmemesinin başka bir anlamı var. Araya set örmekle ilgili değil. O kesimin entelektüel tanımına uymamasıyla daha alakalı.
AYNI YOLDA DEVAM
İslamcı Basın 'default' olarak entelektüel ve aydın olma vasfından uzakta. Bir entelektüelden tabuları yıkmasını, söylenmeyeni söylemes
Dünkü Yeni Şafak'ta 'İslamcı erkekler Sibel Can'ı beğeniyor' tespitiyle konuşulan Fatma K. Barbarosoğlu çok öfkeli bir yazı kaleme almış.
Popüler medyada kendi yazısından yola çıkarak açılan tartışmaları 'başörtülü yazar avı' olarak nitelendiriyor, büyük medyanın kendisine tuzak kurduğunu, bunun farkında olduğunu ve kendini kaptırmayacağını belirtiyor.
Bir köşe yazarının fikirlerinin kalabalıklar arasında tartışılmasının sakıncalarını anlamak güç. Barbarosoğlu nasıl buradan bir 'başörtülü yazar avı' kokusu almış, o da garip.
'Polemiğe girmemi, ekran ekran gezmemi ne çok isteyen var. (...) Herkes bir skandal peşinde' satırlarındaki kuşku iyice ilginç. Neden Türk medyası Fatma K. Barbarosoğlu'nu tuzağa düşürmek istesin mi?
Yoksa bu bir 'paranoya' mı?
BÜFECİ PARANOYASI
Ufuk Güldemir'in ortaya attığı 'Büfeci İslamı' kavramı açıklayıcı olabilir: 'Büfeci her şeyi üç metrekare dükkanı kadar bilir, muhasebesi üç metrekaredir, siyaseti üç metrekaredir, dış politikası üç metrekaredir. Dünya haritası çok sadedir büfecinin. Yahudi dünyayı sömürür, Araplar din kardeşimizdir, Yunan düşmandır, Para Hıristiyandır...'
Buna 'Büyük medya insanı tuzağa düşürür' yargısını da eklemek mümkün. Bu paranoyanın dıştan değil de içten beslendiğini düşünüyorum.
Açıkçası, lafı çevirmeden söylemek gerek: Türkiye'nin İslamcıları kendi küçük dünyalarını bırakıp devler ligine çıkmaktan korkuyorlar. Büfelerinde kalmak onlara daha sağlam geliyor, çünkü kriterlerin, beklentilerin, talebin daha fazla olduğu bir kulvarda tutunamayacaklarını biliyorlar. Bu yüzden de evrensel ölçüde entelektüel bir yazar yaratamadılar henüz.
Bunun matematiğini İslamcı basın gazeteleriyle merkez medya arasındaki yazar dağılımdan anlayabiliriz.
Yeni Şafak, Zaman gibi gazeteler bünyelerinde eski solcu, halen solcu veya liberal yazarları barındırıyorlar. Entelektüel güçlerini onlara borçlular. Ali Bayramoğlu, Kürşat Bumin, Şahin Alpay, Etyan Mahcupyan, Koray Düzgören gibi çeşitli sebeplerden merkez medyadan sürgüne gönderilmiş isimlere kapılarını açtılar, yazı yazma fırsatı verdiler.
MEDYAYA GEÇEMEZ
Bunun kendilerini bir özgürlük platformu gibi gösterme isteği dışında da bir sebebi vardı şüphesiz: Bu isimlerin işlerine yarayacaklarını (İslamcı Basın'daki boşluğu doldurabilmek adına) biliyorlardı.
Oysa yıllar içinde o cenahtan merkez medyaya hiç kimse geçmedi. Bir Ahmet Hakan oradan sıyrıldı ama o da ancak döneklikten sonra ivme kazandı, yoksa onun da zamanında Yeni Şafak'taki yazıları son derece renksizdi. (Yanlış hatırlamıyorsam bir yazısında Dinç Bilgin'i Aydın Doğan'a tercih ettiğini mi yazmıştı acaba?) Zaten o da İslamcı Basın'ın Kürşat Bumin'i olarak değil, Nur Çintay'ı olarak girdi hayatımıza...
Ve bugün hala İslamcı Basın'nın kendi yarattığı bir Ali Bayramoğlu'su yok. Düşünün, İslamcı medyadan bugün hangi isim büyük bir gazetede yazabilir. Bir-iki istisna dışında hemen hiç kimse.
Olsaydı bugüne kadar olurdu zaten. İslamcı Basın solcu yazarlara ihtiyaç duyarken, merkez medyanın hiç kimseyi yanına çekmemesinin başka bir anlamı var. Araya set örmekle ilgili değil. O kesimin entelektüel tanımına uymamasıyla daha alakalı.
AYNI YOLDA DEVAM
İslamcı Basın 'default' olarak entelektüel ve aydın olma vasfından uzakta. Bir entelektüelden tabuları yıkmasını, söylenmeyeni söylemes