Işık Kansu'dan Cumhuriyet'teki röportaj için sert çıkış! "Meğer biz önyargılıymışız..."
Cumhuriyet gazetesi yazarı Işık Kansu, gazetesini Sezgin Tanrıkulu röportajı nedeniyle eleştirdi.
Işık Kansu daha önce de gazeteyle ters düştüğü için yazılarına son verilmiş, daha sonra geri dönmüştü.
Röportajı "kendin sor kendin yanıtla benzeri bir söyleşi" ifadeleriyle eleştiren Kansu, Tanrıkulu'nu eleştirdiği için "önyargılı" olmakla suçlandığını söyledi. Kansu "Meğer biz önyargılıymışız, gazeteciliğimizde kusur varmış, Sezgin Tanrıkulu’nu çok üzmüşüz" dedi.
İşte Kansu'nun yazısının o bölümü:
CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, gazetemizde yayımlanan, kendin sor kendin yanıtla benzeri bir söyleşide, “Kürt sorununun çözümü” ile ilgili görüşlerini çok genişçe açıklama olanağı bulmuş; partisinin “Kürt sorununun çözümüne” ilişkin modelinin 4 ana ayağından birinin “Gerçekleri Araştırma Komisyonu” olduğunu bildirmişti.
Bunun üzerine biz de, Truman Doktrini ile birlikte emperyalizmin ahtapot kollarının arasına alınmasından bu yana Türkiye’nin birçok cinayete, oyuna, operasyona uğradığını dile getirip yalnızca bir bölge için “Gerçekleri Araştırma Komisyonu” istemenin “bölyönet” çilerin işine geleceğini dillendirmiştik.
Meğer biz önyargılıymışız, gazeteciliğimizde kusur varmış, Sezgin Tanrıkulu’nu çok üzmüşüz.
Neden?
Tanrıkulu, Meclis’e verdiği “Gerçekleri Araştırma Komisyonu” kurulması önergesinin gerekçesinde tek bir bölgeyi kastetmiyormuş, aslında Türkiye’deki tüm olayların araştırılmasını istemiş.
Haydi diyelim önergenin asıl amacı o. Ancak Sezgin Tanrıkulu, kendin sor kendin yanıtla benzeri tam iki gazete sayfası yayımlanan söyleşisinde, HDP’nin de sürekli gündemde tuttuğu “Gerçekleri Araştırma Komisyonu”nu “Kürt sorununun çözümü” modelinin olmazsa olmaz ayaklarından biri olarak göstermiş mi? Göstermiş. Yani, dervişin fikri de, zikri de ortada.
Bunun neresinde önyargı, gazetecilik kusuru var, söyler misiniz?
Efendim, Diyarbakırlı Sezgin Tanrıkulu’nun seçilememe tehlikesine karşı hep İstanbul’dan aday gösterildiğini yazmamız da kendisine karşı olan önyargımızın bir kanıtıymış.
Bu bir önyargı değil, genel bir yargı. Tanrıkulu, Diyarbakır’dan aday olmuyor.
Tıpkı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, kendisini “Dersimli Kemal” diye tanımlayıp İstanbul’dan, İzmir’den aday olması gibi.
Röportajı "kendin sor kendin yanıtla benzeri bir söyleşi" ifadeleriyle eleştiren Kansu, Tanrıkulu'nu eleştirdiği için "önyargılı" olmakla suçlandığını söyledi. Kansu "Meğer biz önyargılıymışız, gazeteciliğimizde kusur varmış, Sezgin Tanrıkulu’nu çok üzmüşüz" dedi.
İşte Kansu'nun yazısının o bölümü:
CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, gazetemizde yayımlanan, kendin sor kendin yanıtla benzeri bir söyleşide, “Kürt sorununun çözümü” ile ilgili görüşlerini çok genişçe açıklama olanağı bulmuş; partisinin “Kürt sorununun çözümüne” ilişkin modelinin 4 ana ayağından birinin “Gerçekleri Araştırma Komisyonu” olduğunu bildirmişti.
Bunun üzerine biz de, Truman Doktrini ile birlikte emperyalizmin ahtapot kollarının arasına alınmasından bu yana Türkiye’nin birçok cinayete, oyuna, operasyona uğradığını dile getirip yalnızca bir bölge için “Gerçekleri Araştırma Komisyonu” istemenin “bölyönet” çilerin işine geleceğini dillendirmiştik.
Meğer biz önyargılıymışız, gazeteciliğimizde kusur varmış, Sezgin Tanrıkulu’nu çok üzmüşüz.
Neden?
Tanrıkulu, Meclis’e verdiği “Gerçekleri Araştırma Komisyonu” kurulması önergesinin gerekçesinde tek bir bölgeyi kastetmiyormuş, aslında Türkiye’deki tüm olayların araştırılmasını istemiş.
Haydi diyelim önergenin asıl amacı o. Ancak Sezgin Tanrıkulu, kendin sor kendin yanıtla benzeri tam iki gazete sayfası yayımlanan söyleşisinde, HDP’nin de sürekli gündemde tuttuğu “Gerçekleri Araştırma Komisyonu”nu “Kürt sorununun çözümü” modelinin olmazsa olmaz ayaklarından biri olarak göstermiş mi? Göstermiş. Yani, dervişin fikri de, zikri de ortada.
Bunun neresinde önyargı, gazetecilik kusuru var, söyler misiniz?
Efendim, Diyarbakırlı Sezgin Tanrıkulu’nun seçilememe tehlikesine karşı hep İstanbul’dan aday gösterildiğini yazmamız da kendisine karşı olan önyargımızın bir kanıtıymış.
Bu bir önyargı değil, genel bir yargı. Tanrıkulu, Diyarbakır’dan aday olmuyor.
Tıpkı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, kendisini “Dersimli Kemal” diye tanımlayıp İstanbul’dan, İzmir’den aday olması gibi.