Siz faşizan davranışı sadece faşistlere özgü bir durum mu zannediyorsunuz? Eğer öyle bakıyorsanız fena halde yanılıyorsunuz. (Daha da kötüsü kendinize ayna tutamaz hale gelmişsiniz demektir) Oysa “baskıcı-otoriter kişilik yapıları” şu veya bu siyasi akıma göre şekillenmezler gerçekte. Hatta bir anlamda siyasi yapıları onlar şekillendirir bile diyebiliriz. Burada önemli olan söylem değil “Davranış modeli”nin kendisidir. O yüzden kendilerini nasıl pazarladıklarının fazla bir önemi yoktur. Her kalıba dökülebilirler. Her yere sızmışlardır!..
Nazi Pazubendi Takmak Gerekmez!
Onların illâ kahverengi üniforma giyip, kollarına gamalı haçlı nazi pazubendi takmaları, “Heil” diye selam vermeleri, kaz adımı yürümeleri gerekmez. Hatta kendilerini “Anti-Faşist”, “Liberal”, “solcu”, “çağdaş”, “ilerici”, “Atatürkçü”, vb olarak da tanımlayabilirler. Fakat olay karşısında aldığı tutumları pekala “Faşizan” olabilir. Çünkü diğer her şey “etiket”tir. Onlar savundukları her ne ise (Aslında onların savunabildikleri doğru düzgün bir fikirleri yoktur, sadece “cepheleri” ve papağan gibi tekrarladıkları sloganları vardır!) onu sözüm ona korumak için acayip bir tepki gösterirler. Baskı sadece devletten gelmez. Bazen de bireyler ve gruplardan da gelebilir.
Eğer bir kişi, bir diğerini sırf kendisi gibi düşünmüyor, kendisi gibi bakmıyor diye damgalıyor, dışlıyor, izole etmeye çalışıyor, itibarını zedelemeye uğraşıyor, adeta “vebalı” muamelesi çekiyor ise sizce o insan nasıl biridir? Bu kişinin “ifade özgürlüğü”ne en ufak bir saygısı var denebilir mi? Yaptığı –fiziki olması şart değil- bir tür zihinsel linç değil midir? Baskı daha başka nasıl olur? Bu tutum Türkiye gibi her sosyal-siyasal grubun kendi “mini faşizm adacıkları”nda mutlu mesut yaşadığı bir ülkede –maalesef- artık “olağan” hale gelmiş bulunuyor!
Bu Ne Hiddet Bu Ne Celal!..
İşte bu gibi bir saldırıya son günlerdeki “Yeni Rakı” reklamına aldığı tavırdan dolayı Bergüzar Korel’de maruz kalmış görünüyor. (Nedense bu kesim Şahan Gökbakar’a aynı şekilde saldırmadılar. Dişlerine göre mi bulmadılar veya alacakları cevaptan mı korktular ne?) Bilhassa Twitter ortamlarına şöyle bir göz attım aman Ya Rabbim o da ne? Kadına demediklerini bırakmamışlar. (Savunanı da var ama azınlıkta kalmışlar) Hatta bazıları en bayağı magazin diline bürünmüş ki pes doğrusu!
Örneğin biri “Senin o kocan değil miydi ? Gizem Soysaldı’nın doğmamış bebeğini aldırtan… utanmazsınız.” diye yazmış. Bir başkası “Sen yuva yıktın, daha ne denir ki konuşma bence” demiş. Bu konulara yabancıyım ama tartışılan mevzu ile ne ilgisi var anlamadım? Seviye yerlerde anlayacağınız…
Ya da hakaret dolu “Bergüzar Korel kim kanaat önderi seçti seni? Pembe totosunu buradan kaçırıp her boka yorum yapma hakkını nereden buluyor?” Yahut “Bu ne talihsiz ve aptalca açıklama ya. Çok mu düşündün bunu yazarken seni de sildik çekil ayak altından” diyen bir başka “Terminatör yaklaşım” gibi. Bir başkası da “O kadar vatansever ki parayı Türkiye’de kazanıp, İngiltere’de alıyor. Aşağılık insan…” deyivermiş hışımla.
Velhasıl kimi Londra’da oluşuna takmış, kimi eski “Gezici kimliği” üzerinden yürümüş. Kimi nispeten yumuşak kimi oldukça sert. Fakat çok sayıda tepki oluşmuş anlaşılan. Ancak kimse “dediğinde haklı olabilir mi acaba?” diye sorma gereği bile duymamış. Nevşin Mengü hanımefendi de “İran’a git de gör gününü” tadında bir “yorum” yapmış bu arada. Cüneyt Özdemir ise nispeten dengeli bir beyanda bulunmuş…
Dediğim gibi bunlarda küfür ve hakarete vardırmadıkça, susturma çabasına girmedikçe, sırf çizgi dışına çıktığı için linç edilmeye kalkışılmadıkça bu görüşlerde o kişilerin “İfade özgürlüğü” kapsamındadır bana göre. Karşı çıkanlara da toptan kızmamak lâzım.
Nöbetçi düşünce zaptiyeleri!..
Ancak benim görebildiğim kadarıyla burada bazı noktalarda bir kin ve “nefret dili” hakim. Onun hemen peşinden kitlesel bir susturma gayreti. Dahası eski “bizden biri” olarak bu nasıl “ihanet” diye hesaba çekme çabası. Yargılamalar, kişilik infazları. “Sen kimsin ki…” boyutunda ayar atmalar. Bu konularda bugüne kadar zaten devletten çok çektik başımıza “Nöbetçi düşünce zaptiyeleri” çıktı birde!..
Kısaca herkes “Durumdan vazife çıkarmış” olarak siperlerinden yaylım ateş açmış adeta. Burada sorun “Rakı” da değil esasında. Bir kesimin kendi ön kabullerini sarsabilecek bir eleştiri karşısında toplu tepki göstererek onu saflardan defetme çabası. “Bütüne zarar verecek” her şeyi hizaya getirme uğraşı. Bu nasıl marazi reflekstir acaba? Siz memlekete böyle mi “Özgürlük” getireceksiniz?..
Bunlar bir de “Cumhuriyetçi” olacaklar anlaşılan. Cumhuriyeti “Rakı içme”nin (Dolayısıyla laikliğin) “Garantörü” olarak görüyorlar ama onu aynı zamanda “Fikri hür vicdanı hür insanlar”ın hamisi olarak göremiyorlar. O yüzden sırf fikrini belirttiği için bir kişiyi adeta linç etmeye kalkabiliyorlar. “Bravo” diyeyim bari!..
O kadar ki Cumhuriyeti “Koruma” adına onun en temel hedeflerinden birini çiğnemeyi bile göze almışlar demek ki…
NOT: Bergüzar Korel’i ya da eşi Halit Ergenç’i tanımam etmem. Benim için ikisi de değerli iki oyuncumuzdur. Ben sadece söylenen sözün doğru olup olmadığına bakarım. Umarım baskılar karşısında geri adım atılmaz.
28. 04. 2023