"İNSAN GÖRÜNÜMLÜ MERKEP YETİŞTİRDİNİZ,MAYINLI ARAZİYE SÜRDÜNÜZ" DİYEN GENÇ YAZAR "GÜZEL VE DAHİ" İÇİN UYGUN İSİM DE BULDU: "GÜZEL,DAHİ VE MERKEP"!..
Show TV'de yayınlanan Güzel ve Dahi adlı televizyon programı Türkiye´nin acı gerçeğini bir kez daha su üstüne çıkardı. Takvim´in genç kalemi Sinan Akyüz,son günlerin en tartışmalı programı için bakın ne yazdı!...
Güzel, dahi ve merkep
Atalarımız zamanında söylemiş: "Ne ekersen onu biçersin" diye. On yıl önce ektik, şimdi de biçiyoruz.
Ama biçtiğimiz şey, her nedense bir şeye benzemiyor.
Sizin anlayacağınız "mahsul!" bozuk çıktı. "Ot" desem, ot değil.
"Arpa" desem, "buğday" değil.
Nadasa bırakalım desem, o hiç değil.
Peki bana söyler misiniz:
"Boş beyine sahip bir kuşağın evlatlarıyla ne yapacağız?"
Onları insan gibi yetiştirmedik.
Beyinlerine devamlı "turp" sıktık.
Ta ki "merkep!" yapana kadar.
Ondan sonra boyunlarına geçirdiğimiz iple, "magazin dünyasının mayınlı arazisinde" dolaştırdık.
Medya; "magazin bombalarını" patlatırken, onları da telef ettik.
Allah var, ağızlarını bir gün olsun bile açmadılar!
Gıklarını çıkartmadılar.
Yanlış giden " düzeni" sorgulamadılar. Bu kör düzenin içinde "merkep!" gibi davrandılar.
Koyun gibi sürüldüler.
Yazık, hem de çok yazık.
Bir kuşak "merkep!" gibi yetişti.
Şimdi onları "merkep!" gibi yetiştiren bakıcılarının köşelerinde yazdığı yazıları okuyorum.
Diyorlar ki: " Show TV'de başlayan 'Güzel ve Dahi' adlı yarışmayı izleyenler saçını başını yoldu. Birbirinden güzel, liseli, üniversiteli, kolejli kızlar; ilkokul düzeyindeki basit sorulara verdikleri cevaplarla ekran başındakileri şoke etti."
Gazeteci arkadaşların yarışma sonrası yazdıkları akıl alır gibi değil.
Ne olur bari sizler şikayet etmeyin.
Zaten dünyada zor olan bir şeyi yaptınız.
"İnsan görünümlü merkep!" yetiştirdiniz. Mayınlı araziye sürdünüz.
Sonra da hiç suçumuz yokmuş gibi, boş yere şikayet etmeye kalktınız.
Şikayet etmeye hakkınız yok.
Neden mi?
Çünkü ektiğimizi biçiyoruz.
Şimdi sorarım size:
"Aklını aldığınız insanlardan nasıl medet umarsınız ki?"
Atalarımız zamanında söylemiş: "Ne ekersen onu biçersin" diye. On yıl önce ektik, şimdi de biçiyoruz.
Ama biçtiğimiz şey, her nedense bir şeye benzemiyor.
Sizin anlayacağınız "mahsul!" bozuk çıktı. "Ot" desem, ot değil.
"Arpa" desem, "buğday" değil.
Nadasa bırakalım desem, o hiç değil.
Peki bana söyler misiniz:
"Boş beyine sahip bir kuşağın evlatlarıyla ne yapacağız?"
Onları insan gibi yetiştirmedik.
Beyinlerine devamlı "turp" sıktık.
Ta ki "merkep!" yapana kadar.
Ondan sonra boyunlarına geçirdiğimiz iple, "magazin dünyasının mayınlı arazisinde" dolaştırdık.
Medya; "magazin bombalarını" patlatırken, onları da telef ettik.
Allah var, ağızlarını bir gün olsun bile açmadılar!
Gıklarını çıkartmadılar.
Yanlış giden " düzeni" sorgulamadılar. Bu kör düzenin içinde "merkep!" gibi davrandılar.
Koyun gibi sürüldüler.
Yazık, hem de çok yazık.
Bir kuşak "merkep!" gibi yetişti.
Şimdi onları "merkep!" gibi yetiştiren bakıcılarının köşelerinde yazdığı yazıları okuyorum.
Diyorlar ki: " Show TV'de başlayan 'Güzel ve Dahi' adlı yarışmayı izleyenler saçını başını yoldu. Birbirinden güzel, liseli, üniversiteli, kolejli kızlar; ilkokul düzeyindeki basit sorulara verdikleri cevaplarla ekran başındakileri şoke etti."
Gazeteci arkadaşların yarışma sonrası yazdıkları akıl alır gibi değil.
Ne olur bari sizler şikayet etmeyin.
Zaten dünyada zor olan bir şeyi yaptınız.
"İnsan görünümlü merkep!" yetiştirdiniz. Mayınlı araziye sürdünüz.
Sonra da hiç suçumuz yokmuş gibi, boş yere şikayet etmeye kalktınız.
Şikayet etmeye hakkınız yok.
Neden mi?
Çünkü ektiğimizi biçiyoruz.
Şimdi sorarım size:
"Aklını aldığınız insanlardan nasıl medet umarsınız ki?"