"İLHAN SELÇUK'UN ÖLÜMÜ DÜPE DÜZ CİNAYETTİR, TIPKI TÜRKAN SAYLAN GİBİ"
Cumhuriyet başyazarı İlhan Selçuk'un ölümü basın dünyasında büyük şok etkisi yarattı.
Ölüme direniyordu
Bu düşüncelerimi sıcağı sıcağına kaleme alıyorum. İlhan Selçuk'u kaybettiğimizi haber aldıktan hemen birkaç dakika sonra. Haberi duyar duymaz aklımdan geçen tek cümle bu: 'Ölüme direniyordu.'
Geçenlerde havaalanında uçak beklerken Cumhuriyet'teki eski yazılarından birini okuyordum ve yine aklımdan aynı cümle geçiyordu: 'Ölüme direniyor.'
İlhan Selçuk epey bir zamandır günde sadece bir saat uyanık tutuluyordu. Epey bir süreyi hastanede geçirdikten sonra eve çıkmış, ancak kısa bir süre sonra yeniden hastaneye yatmak zorunda kalmıştı.
Gazeteyi en son 23 Mart'ta ziyaret etmiş, çalışanlarla sohbet etmiş.
Merdivenleri bu yaşına rağmen üçer-beşer çıkan İlhan Selçuk'un sağlık durumu Ergenekon davasında gözaltına alındıktan sonra bozulmaya başlamıştı. Ölümünü hızlandıran sürecin onu sabahın köründe gözaltına alıp 24 saat uyumadan ayakta tutan bu dava olduğu tartışmasız bir gerçek.
Bir buçuk sene kadar önce, Şişli'de bir meyhanede tarihi bir masada bir araya geldiğimizde uzun uzun sohbet etme imkanı bulmuştum İlhan Ağabey'le. 'Tekrar görüşmek için' sözleşmiştik, ama o görüşme sağlık sebeplerinden dolayı bir türlü gerçekleşememişti.
O gün bozulan sağlığı ve ilerleyen yaşına dair bu hayatta tek bir dileği kaldığını söylüyordu: 'AKP'nin gittiğini görmek.'
Sağlığıyla ilgili her olumsuz haber aldığımda yine de kendimi kötü hissetmiyordum bu yüzden; bedeninin ne pahasına olursa olsun direneceğini, en azından o güne kadar yaşayacağını düşünüyordum. Dahası, İlhan Ağabey'i o günü görmeden kaybetmeyi de kabullenemiyordum.
Dün de ölüm haberini alır almaz kabullenemedim. 'Adaletin bu mu dünya' diyorum.
Kendisinden önce hayatını kaybeden Kuddusi Okkır, Türkan Saylan, Erhan Göksel gibi İlhan Selçuk'un ölümü de apaçık bir cinayettir. Katil belli.
Ölen Cumhuriyet'imizdir. Hepimizin başı sağ olsun.
Oray EĞİN / AKŞAM