İlahiyatçı Ali Rıza Demircan'dan 'Ali Bulaç' çıkışı: Bu ne vefasızlık!

Karar yazarı Akif Beki, İlahiyatçı Ali Rıza Demircan'ın, Zaman gazetesi davasından tutuklu yazar Ali Bulaç hakkında kendi sitesinde kaleme aldığı yazıyı köşesine taşıdı.

Karar yazarı Akif Beki, İlahiyatçı Ali Rıza Demircan'ın, Zaman gazetesi davasından tutuklu yazar Ali Bulaç hakkında "Bu ne vefasızlık? İnsanlar kırk yıllık dostlarının mağduriyetine ilgisiz ve sessiz kalabiliyor" dediğini yazdı.

Beki'nin "Demircan Hoca’dan Ali Bulaç çıkışı" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:

Bu şahsi kefalet yazısını bir kenara not edin; hatta varsa aklınızın, vicdanınızın ya da tanıklıklarınızın size kefil olmayı emrettiği başka tutuklular, onların adlarını da ekleyip öyle okuyun.

İlahiyatçı yazar Ali Rıza Demircan, daha fazla dayanamayıp kadim dostu Ali Bulaç için sessizliğini bozdu.

Kendi sitesinde çıkan yazısı, bir öfke ve isyanın eseri değil. Ağırbaşlı bir hakkaniyete davet mektubu.

Haksızlık karşısında dilsiz kesilmemek duygusuyla kaleme alınmış.

Sessiz kalmanın vebalini üstlenmemek için ahlaki sorumluluk alıyor.

Fakat bağırmıyor, çağırmıyor, taraftar toplamaya oynamıyor, hiçbir siyasi kalabalığa selam çakmıyor, ortalığı ayağa kaldırmıyor.

Hesapsız, kitapsız, yalınkat ve içten bir haykırışla uyarıyor sadece.

Üslubu sorgulayıcı fakat hasbi; çığırtkanlıktan da gürültü koparmaktan da uzak.

Çünkü derdi ne bağcıyı dövmek ne hariçten gazel okumak...

Bir vicdanın bastırılamayan iç sesi mi dersiniz, bir bireysel başvuru dilekçesi mi, bir gönüllü müdahillik talebi mi...Artık nasıl kabul ederseniz, kısaltarak aktarıyorum...

“Ali Bulaç kardeşim ve savunması”

Fetöcülük suçlamasıyla 14 aydır tutuklu olan Ali Bulaç kardeşim benim 45 yıllık dostumdur.

Emsali gerçekten çok az olan düşünce adamlarımızdan biridir.

Üstelik tefsir yazabilecek düzeyde bir İslâm âlimimizdir.

45 yıla varan dostluğumuz süresince kendisinin hep hayır içeren konuşmalarını dinledim ve yararlandığım yazılarını, kitaplarını okudum.

İslâmî çalışmalarımızda fiili beraberliğimiz olmadı. Ama onu hep sevdim.

Allah uzun ömürler versin, emrihak vaki olursa cenaze namazını kıldırmamı bana vasiyet edecek derecede kendisi tarafından da sevildim.

Herkes gibi onun da bazı hataları olabileceği açıktır.

Ama bu hataların, isnad edilen suçlarla ve tutuklu olarak yargılanmasına sebep olacak boyutlarda olabileceğine asla inanmadım. Ve mahkeme savunmasını okuyunca bu inancım daha bir pekişti.

Yetkili ve etkili pek çok siyasi ve askeri ilgili yanıldı. Bu yanılgılar milletimize büyük bedeller ödetti.

Oysa ki Ali Bulaç kardeşimin elle tutulur ve gözle görülür bir yanılgısı da yoktur.

Hiç şüphesiz yargı kararını verecek. Verecek de niçin tutuklu yargılama?

Yaşlı ve hasta bir münevverimizin 14 aydır tutuklu olmasını ve tutukluluk halinin devam etmesini içimize sindiremiyoruz.

İstediğimiz adalettir.

Bu ne vefasızlık? İnsanlar kırk yıllık dostlarının mağduriyetine ilgisiz ve sessiz kalabiliyor.

"Seyirci kalmamak için"

Ali Bulaç kardeşimin tutuklanmasını ve tutukluluk halinin devamını dinimizin, olgun aklın ve ilmin reddettiği ‘münker’ olarak görüyorum.

Bu münkeri bizzat engelleyemediğim için de, ona bu yazımla karşı çıkıyorum.

Bugüne kadar gecikmemin tek sebebi, böylesi bir süreçte bazı yanılgıların olabileceğine inanışımdır.

14 ay, hatadan dönülmesi için yeter zaman değil mi?

Milletimizi aydınlatmada bir katkısı olur ümidi ile kardeşimin mahkeme savunmasını yayınlıyorum...”

NOT: Yazının tamamına ve ekli savunma metnine mirathaber.com adresinden ulaşabilirsiniz.