Efendim: birinci turda ortaya çıkan tablo “Millet İttifakı” çevresine yığılan kitlede şiddetli bir karamsarlık, şaşkınlık ve moral bozukluğu yarattı. Bu “Umut aşınması” psikolojisini kolaylıkla üzerlerinden atabileceklerini zannetmiyorum. Bu kesim bir tür “şok” yaşıyor. Hatta yer yer “marazi bir öfke” göze çarpıyor. (Klasik “halka kızma sendromları” gene depreşti!) AK Parti cenahında ise yeniden bir moral şahlanış, kendine güven ve sonuçtan eminlik hissediliyor. Oldukça rahatlamış görünüyorlar. Avantajlarının farkındalar…
Atı Alan Üsküdar’ı Geçecek mi?..
Hiç şüphesiz bu haletiruhiye’nin ikinci tur sürecine yansımaları olacaktır. Zaten ortaya çıkan matematiksel ve moral görünüm gerçekte birinci turun belirlediği bir durum olacaktır. Önceki yazımda da belirttiğim gibi “İkinci turda kim kazanacak?” sorusunun cevabı önemli ölçüde birinci turda verilmiş gibi görünmektedir. İkinci turda birinci turun “uzatması” oynanacaktır. Tabii son dakika golü olabilir o başka!
Fakat bu yanıltıcı olabilir. Sonuçta bu siyasettir ve 13 günde bazı şeyler değişebilir. O yüzden kimse “Dereyi görmeden paçayı sıvamasın” düsturu geçerlidir. Bu işlerde mutlaklık yoktur. Zemin öyle bir değişir ki, öyle sürprizler olur ki şaşıp kalınır. Bakın birinci turda “Millet İttifakı” kendinden ne kadar emindi. Sonrasında ne oldu? Bu işler kendi kendini ajite etmekle, gaz vermekle olmuyor maalesef. Rakiplerinin düştüğü yanlışa AK parti düşer mi bilmem. Olağanüstü bir “hata” yapar mı? Gerçi pek zannetmiyorum. Ancak kibir en eski zaaflardandır!..
İşaretleri Doğru Okumak!..
Lakin bazı işaretlerde hiç yok değil diyemeyiz. Onlar üzerinden –kesin olmasa da- bir “iz” sürülebilir. Mevcut dinamikleri mümkün olduğunca realist olarak okumaya çalıştığımızda an itibariyle şöyle bir panorama göze çarpmaktadır:
Görünen köy kılavuz ister mi istemez mi?..
Peki muhalefetin AK Parti ve Erdoğan’a yönelik kimi eleştirileri tümüyle haksız mı? Hayır ve bazı konularda çok haklılar bile. AK Parti bunları halı altına süpürmeye çalışıp, dikkate almayarak sadece “düşmanca” eleştiriler olarak görmesi de ayrı bir hatası oldu. (Erdoğan’ın herkesi azarlayan sert dili, liyakatsiz kadrolaşma, Parti / Devlet ayrımının giderek kaybolması, partizanlık, kayırmacılık, kutuplaşmaya yol açan nefret dili, ekonomideki kötü manzara, işgale varan mülteciler sorunu, yolsuzluk iddiaları, muhtelif baskılar, toplumdaki ahlaki çöküş, tarım ve hayvancılıktaki gerileme, vb) Ancak –muhaliflere garip ve anlaşılmaz gelse de- bunlar yeter miktarda kitleyi “Değişiklik” yönünde mobilize etmeye yetmeyebilir. Nitekim etmedi de…
Dolayısıyla bütün bu saydıklarım kendi içinde ayrı kompartımanlara ayrılabilir, detaylandırılabilir. Muhalefet açısından ise halkı tanımama, Beyaz Türk kibri, Anadolu insanını cahil bulma, hor görme, din ile kavgalı görünme, hedonizme varan modernizm, vb gibi saikleri saymıyorum bile ki asıl sorun oralarda zaten. Bu açılardan baktığımda Erdoğan cephesi sanki daha “şanslı” imiş gibi görünüyor. Ona oranla daha zayıf görünse dahi muhalefetin şansı da “yok” sayılamaz. Her şey şu son iki hafta içinde yapılacaklara bağlı birazda.
Bu arada hatırlatayım: ekonomik faktörler elbette önemlidir. Ancak manevi, inançsal etkileri hesaba katmamak başka bir şeydir. Soğan 100 TL bile olsa halen “Reis” diyecek geniş bir kitle var bu ülkede. Sonuçlar bunun ispatıdır. Bunu anlamayanları yeni yenilgilerin beklemesi adeta kaçınılmaz görünüyor. Olaya birde bu açıdan bakmakta fayda var gibi. Benden hatırlatması!..
16.05. 2023