İKİ KOCA ADAM SOKAK AĞZIYLA NEDEN DALAŞTILAR? BİRAND-MUHTAR KAVGASININ SEBEBİ PARA MI?

"Bu dalaşmaları okuyunca mesleğimiz adına utanmamak mümkün mü?" diye soran Akşam yazarı Oray Eğin, Birand-Muhtar kavgasının altında yatan gerçeği ortaya koydu.

Bir sokak kavgasına dışarıdan müdahale

Reha Muhtar’la Mehmet Ali Birand’ın sokak ağzıyla birbirlerine girişmelerine kayıtsız kalma niyetindeydim. ’Tencere dibin kara, seninki benden kara’ tarzındaki atışmaları okudum ve en iyisinin ’taraf’ olmamak olduğunu anladım. Ama sonra biraz üzerinde düşününce bu kavganın Türk basınının vahim halini anlamak için çok önemli ipuçları barındırdığını fark ettim.
Düşünün, ikisi de bu meslekte önemli yer edinmiş gazeteciler... Kanal yönetmişler, uzun yıllar medyada etkin rol almışlar... Koskoca adamlar; bu mesleğin sağlayabileceği her türlü imkandan faydanlanmışlar. Hem manevi hem de maddi tatmine erişmiş olmalılar...
Ama bu koca adamlar sokak ağzıyla dalaşıyor.
Üzüldüğüm o ki dalaşmalarının herhangi bir entelektüel içeriği yok. Bir fikir tartışması değil. Konular üzerine konuşulmuyor... Derinlikli bir polemik hiç değil. Düzey son derece düşük, nitelikli tek bir söz söylenmiyor. Her şey çok kişisel...
Peki bu iki koca adam neden birbirlerine girdiler?
Maalesef bu kavganın özünde para var.
Gerçek nedenini anlatayım: Mehmet Ali Birand, yöneticisi olduğu CNN Türk’te Reha Muhtar’ın programının bütçesini yarı yarıya indirmek istedi. Maliyeti sıfıra yakın bir programdı zaten, bir sezon aşırı şişmiş bir bütçeyle yayınlandı. Kemer sıkmak zorunlu hale gelince TV standartlarında yine de yüksek olan ’yarı’ bütçeli kontrat yapılmak istendi.
Muhtar, kabul etmedi. Kabul etmediği için de pusuya yattı ve programı yayındayken evinde canlı yayına alacak kadar ağırladığı, el üstünde tuttuğu Birand’a ’çaktırmadan’ vurmaya başladı.
Birand da doğrudan yanıt verdi. Bu sefer Muhtar da yine para dosyalarını açtı, Birand’ın yapım ve halkla ilişkiler şirketinden bahsetti... O şirketin detaylarına ve kurulan başka ilişkilere, bağlanan işlere de tam hakim değil ya, neyse...
İşin özeti paraya dayanıyor... İkisi hala ’Parayı sen kazandın, ben kazandım’ kavgasına tutuşmuş.
Ne acıklı bu durum değil mi? 80’lerde Özal’dan nemalanan gazetecilerin ortaya çıkışından beri medyanın bir kısmı pastadan pay kapma peşinde. Ne doymak bilmez bir iştah, ne büyük bir para hırsıymış meğerse...
Dün, profesör unvanlı biri de kendi gazetesine ’Paramı verin artık’ diye serzenişte bulunuyordu... Onun adına ben utandım, yüzüm kızardı. Para işleri bu kadar alenen konuşulur mu, bu kadar mahrem bir şey ortalığa dökülür mü?
Ama böyle yoldan çıkarıyor para insanı...
Başkaları farksız mı?
Bakın TRT’nin yeni açtığı haber kanalına... Her önüne gelen program yapmaya başladı. Televizyonculuk geçmişleri var mı, ekrana yakışıyorlar mı, izleniyorlar mı; bu kriterlere bakılmaksızın her önüne gelen TRT bütçesinden yani bizim cebimizden para saçılıyor... TRT’de program yapmanın tek bir kriteri var: Yandaşsanız kapılar sonuna kadar açılıyor. Fasıl gecelerine giderek iş bağlayabilirsiniz mesela...
Bazıları paraya düşkünlükleri zaten bilinen, tescilli isimler...
Bazıları ise büyük paralarla bu dönemde tanışmış, gözleri dönmüş, bu bol keseden dağıtılan paradan faydalanmak için her şeyi yapmaya hazır isimler... Yazık, yoldan çıkmışlar...
Bu dalaşmaları okuyunca mesleğimiz adına utanmamak mümkün mü? Ben bu çürümüşlük karşısında geleceğimiz adına ayrıca kaygılanıyorum da.

Oray Eğin/AKŞAM