İGC'DEN ATILDI,TGC'DEN 'YILIN YAZARI' ÖDÜLÜNÜ ALDI! BAKALIM YILMAZ ÖZDİL ŞİMDİ NE YAPACAK?
İzmir Gazeteciler Cemiyeti'nden atılan ünlü yazar, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin ödülünü kabul edecek mi? Özdil'i çok iyi tanıyan VAROL ERSOY yazdı...
Yılmaz Özdil ’Yılın Yazarı’ ödülünü reddeder!
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin 2010 Yılı Geleneksel Türkiye Gazetecilik Başarı Ödüllerini kazananlar belli oldu. Köşe yazısı dalındaki ödüle, 19 Ağustos 2010 tarihinde yayınlanan “Soy sop” başlıklı yazısıyla Hürriyet yazarı Yılmaz Özdil değer bulundu.
Bu haberi okuyunca dudaklarımdan, “Bakalım Yılmaz şimdi ne yapacak” sözleri döküldü…
Çünkü Yılmaz, gerek yöneticilik, gerekse yazarlık hayatının tamamında “cemiyetler”e karşı çıktı.
Cemiyetlerin pasifliğini, sadece üyelerinin çıkarını düşünmesini, gazetecilik mesleğinin sorunlarının çözümü için yeterli tavır almamısını ağır cümlelerle eleştirdi.
Cemiyetlerin, meslek dışı kalmış kişiler tarafından yönetilmesine karşı çıktı.
Hayatında bir kez, o da sadece İzmir Gazeteciler Cemiyeti’ne üye oldu; ve kısa bir süre sonra da atıldı… Bu macerayı da 23 Ekim 2010 tarihli “Başyazar” isimli yazısında şöyle anlattı:
“Yıllar önce İzmir’de, 20’li yaşlarda, Yeni Asır’ın yazı işleri müdürüyüm... Bayramlarda gazeteler çıkmıyordu o zamanlar, gazeteciler cemiyetinin bayram gazetesi çıkıyordu. Adı gazete ama tırışkadan; konserve haberlerle yapılır, hatta arife gününden üç günlük basılırdı. Şeker bayramında işe yaramazdı, kurban bayramında fena değildi, et filan sarıyordu ahali!
Vatandaşa faydası olmayan bayram gazetelerinin, gazetecilere faydası çoktu. Çünkü cemiyetlerin kasasında eşşek yüküyle istiflenmiş para vardı. İki tane dandik haber attırıyordun, karşılığında, neredeyse bir aylık maaş alıyordun... Üstüne, matah iş yapmışsın gibi, avanta hediye sepeti veriyorlardı, içinde çikolata, viski falan.
Hangi seneydi unuttum, Asil Nadir batmıştı, sahibi olduğu Günaydın gazetesinin çalışanları aylardır maaş alamıyordu. Cemiyetteki bayram hazırlığı toplantısına Yeni Asır’ı temsilen gönderilmiştim. "Bu sene kimse çalışmasın, sadece maaş alamayan gazeteciler çalışsın, toplam ödenecek parayı onlar paylaşsın" dedim. Sanırsın, küfür ettim. Öyle bi hava oldu masada... Gerçi haksız değillerdi... Cemiyetin arazi kapatıp, kendilerine yazlık evler inşa ettiğini Yeni Asır’da manşet yaptığım için, pek severlerdi beni! Bayram önerim bardağı taşıran damla oldu, önerim reddedildi, cemiyet üyeliğinden atılmam oy birliğiyle kabul edildi.”
Özdil; anlattığı bu olaydan sonra İstanbul’a geldi ve ulusal medyada üst düzey görevler üstlendi. Ama hiçbir zaman Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ne üye olmayı ya da sarı basın kartı almayı düşünmedi. Birlikte çalıştığı arkadaşlarına da hep “cemiyetlere neden karşı olduğunu” anlattı durdu.
Kadere bakın ki; sürekli eleştirdiği Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (büyük bir olasılıkla) kendi rızasıyla katılmadığı bir yarışmasında “Yılın Yazarı” seçildi…
Şimdi; aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık!
Cemiyet’in düzenleyeceği ödül dağıtım töreninde gidip ödülünü alsa, geçmişte yazdığı yazılar ve söylediği sözler ortada…
Almasa; böylesine büyük bir ödül cemiyet tarihinde ilk kez reddedilmiş olacak!
***
Yılmaz Özdil’i tanıyan biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki; o bu ödülü kabul etmez…
Ve hatta kendisini “ödüle değer bulanlar” hakkında köşeli bir yazı bile döktürür…
Eğer tersini yaparsa; yıllardır cemiyetleri ve cemiyetçiliği çekiştirdiği meslektaşlarının karşısında oldukça zor duruma düşer!
VAROL ERSOY
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin 2010 Yılı Geleneksel Türkiye Gazetecilik Başarı Ödüllerini kazananlar belli oldu. Köşe yazısı dalındaki ödüle, 19 Ağustos 2010 tarihinde yayınlanan “Soy sop” başlıklı yazısıyla Hürriyet yazarı Yılmaz Özdil değer bulundu.
Bu haberi okuyunca dudaklarımdan, “Bakalım Yılmaz şimdi ne yapacak” sözleri döküldü…
Çünkü Yılmaz, gerek yöneticilik, gerekse yazarlık hayatının tamamında “cemiyetler”e karşı çıktı.
Cemiyetlerin pasifliğini, sadece üyelerinin çıkarını düşünmesini, gazetecilik mesleğinin sorunlarının çözümü için yeterli tavır almamısını ağır cümlelerle eleştirdi.
Cemiyetlerin, meslek dışı kalmış kişiler tarafından yönetilmesine karşı çıktı.
Hayatında bir kez, o da sadece İzmir Gazeteciler Cemiyeti’ne üye oldu; ve kısa bir süre sonra da atıldı… Bu macerayı da 23 Ekim 2010 tarihli “Başyazar” isimli yazısında şöyle anlattı:
“Yıllar önce İzmir’de, 20’li yaşlarda, Yeni Asır’ın yazı işleri müdürüyüm... Bayramlarda gazeteler çıkmıyordu o zamanlar, gazeteciler cemiyetinin bayram gazetesi çıkıyordu. Adı gazete ama tırışkadan; konserve haberlerle yapılır, hatta arife gününden üç günlük basılırdı. Şeker bayramında işe yaramazdı, kurban bayramında fena değildi, et filan sarıyordu ahali!
Vatandaşa faydası olmayan bayram gazetelerinin, gazetecilere faydası çoktu. Çünkü cemiyetlerin kasasında eşşek yüküyle istiflenmiş para vardı. İki tane dandik haber attırıyordun, karşılığında, neredeyse bir aylık maaş alıyordun... Üstüne, matah iş yapmışsın gibi, avanta hediye sepeti veriyorlardı, içinde çikolata, viski falan.
Hangi seneydi unuttum, Asil Nadir batmıştı, sahibi olduğu Günaydın gazetesinin çalışanları aylardır maaş alamıyordu. Cemiyetteki bayram hazırlığı toplantısına Yeni Asır’ı temsilen gönderilmiştim. "Bu sene kimse çalışmasın, sadece maaş alamayan gazeteciler çalışsın, toplam ödenecek parayı onlar paylaşsın" dedim. Sanırsın, küfür ettim. Öyle bi hava oldu masada... Gerçi haksız değillerdi... Cemiyetin arazi kapatıp, kendilerine yazlık evler inşa ettiğini Yeni Asır’da manşet yaptığım için, pek severlerdi beni! Bayram önerim bardağı taşıran damla oldu, önerim reddedildi, cemiyet üyeliğinden atılmam oy birliğiyle kabul edildi.”
Özdil; anlattığı bu olaydan sonra İstanbul’a geldi ve ulusal medyada üst düzey görevler üstlendi. Ama hiçbir zaman Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ne üye olmayı ya da sarı basın kartı almayı düşünmedi. Birlikte çalıştığı arkadaşlarına da hep “cemiyetlere neden karşı olduğunu” anlattı durdu.
Kadere bakın ki; sürekli eleştirdiği Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (büyük bir olasılıkla) kendi rızasıyla katılmadığı bir yarışmasında “Yılın Yazarı” seçildi…
Şimdi; aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık!
Cemiyet’in düzenleyeceği ödül dağıtım töreninde gidip ödülünü alsa, geçmişte yazdığı yazılar ve söylediği sözler ortada…
Almasa; böylesine büyük bir ödül cemiyet tarihinde ilk kez reddedilmiş olacak!
***
Yılmaz Özdil’i tanıyan biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki; o bu ödülü kabul etmez…
Ve hatta kendisini “ödüle değer bulanlar” hakkında köşeli bir yazı bile döktürür…
Eğer tersini yaparsa; yıllardır cemiyetleri ve cemiyetçiliği çekiştirdiği meslektaşlarının karşısında oldukça zor duruma düşer!
VAROL ERSOY