"İDDİANAMEYİ KEŞKE .......... YAZSAYDI!...." MEHMET BARLAS AKP'NİN KAPATILMASI İÇİN VERİLEN İDDİANAMEYİ KİMİN YAZMASINI ÖNERDİ?.... NEDEN?....

Askeri darbeler döneminde "Kuvvetler Ayrılığı" nı, "Kara-Deniz-Hava Kuvvetleri" diye algılardık. Şimdi de "Kuvvetler Ayrılığı " denilince "Anayasa Mahkemesi", "Yargıtay", ve "Danıştay" mı aklımıza gelecek?

Kapatma iddianamesini keşke Deniz Baykal yazsaymış...


Olayı "Çoğunluk hukuku bastırır mı" benzeri bir safsataya sürüklememeliyiz.

Elbet hukuk çoğunluktan da üstündür. Devlet yasaları yapar ve kendi yaptığı yasalara uyar. Hukukun üstünlüğü böyle bir şeydir.

Ancak hukuk da "evrensel hukuk" değerlerine uymalıdır.
"Demokrasi" de, "Kuvvetler Ayrılığı" da, tıpkı "Laiklik" gibi evrensel değerlerdir.

Çoğunluk (veya siyaset) yargının alanına müdahale edemez. Ama yargı da siyasetin alanına müdahale edemez.
"Adalet" ise ince ayar ister.

Eline makineli tüfeği alıp bütün şüphelileri tarayınca, "Nasıl olsa suçlu da cezalandırıldı" denilemez adalette. Adalet keskin nişancıların işidir.

Siyaset ortamında hukuku yok sayan fiillerin sahipleri varsa, bunları saptayıp, gerekli cezayı verirsin.

Ama Deniz Baykal'ın her salı günü CHP Grubu'nda yaptığı konuşmalar modelinde ve belirli medyanın kasıtlı ve bazıları balon haberlerinden derlenmiş bir alaşımı, seçim kazanıp ikinci kez tek başına iktidar olmuş bir partiyi kapatmak için "iddianame" haline getirirsen, hem milyonlarca seçmeni, hem demokrasiyi, hem de Türkiye'nin iç istikrarını ve dış itibarını cezalandırmayı amaçlamış olursun.

Tabii ki AK Parti yönetiminin de sözcülerinin de hataları var.
İkinci dönem iktidar olmuş ve beş yıldır ülkeyi yöneten bir siyasi topluluk, hâlâ toplumun belirli kesimindeki "Bunların gizli gündemi var" kuşkusunu silemediyse, burada en azından bir imaj çarpıklığı veya söylem ölçüsüzlüğü sorunu vardır.

Ama buna karşı sen "rejim " adına "ideolojik devlet" anlayışını
"hukuk" diye öne sürüp, yargıyı demokrasinin karşısına dikersen, AK Parti'nin eleştirilmesi konusu da ikinci plana düşer.

Bir de bu iddianamenin içine Cumhurbaşkanı seçilince milletvekilliği sona eren ve çok geniş kapsamlı bir dokunulmazlık kazanan Cumhurbaşkanı Gül'ü de yerleştirirsen, iş iyice çığırından çıkar.

Seçim kazanamamış ve kazanamayacak demokrasi özürlüler, seçmen yerine yargıçlara ve savcılara güvenmeye başlarlar.

Askeri darbeler döneminde "Kuvvetler Ayrılığı" nı, "Kara-Deniz-Hava Kuvvetleri" diye algılardık.

Şimdi de "Kuvvetler Ayrılığı " denilince "Anayasa Mahkemesi", "Yargıtay", ve "Danıştay" mı aklımıza gelecek?


Mehmet Barlas / Sabah