İÇERİ TIKILANLAR ACILAR ÇEKSİN, TUTUNAMAMIŞLAR KAYMAĞINI YESİN! OH NE ALA, MUALLA!
Akşam yazarı Tuğçe Tatari, NTV operasyonunun ardından kaleme aldığı yazıyla bazılarını çok kızdıracak.
Sizi ilkeli gazeteciler sizi!
Son günlerde; televizyon programcısı, köşe yazarı, yönetici gibi medyanın değişik konumlarında bulunan isimler bir bir ’ifade özgürlüğüm kısıtlandı’ deyip işten ayrılıyor.
Bunların bazıları hakkında, internet sitelerinde ’kovulma’ haberleri yapılıyor.
Bazıları ise hiçbir zaman siyasi görüşleriyle var olmamış isimler.
Hatta yaptıkları ’ilkelerinden taviz vermeyen gazeteci’ açıklamalarıyla ’ne alaka?’ hissi yaratıyorlar bünyede.
Şimdi ortada inkar edilemeyecek bir gerçek de var tabii.
Basın terbiye ediliyor. Sadece ifade özgürlükleri değil görüş ayrılıkları da ’yok edilme’ sebebi kabul ediliyor...
Bu durumdan faydalanmak isteyen bazı arkadaşlarımız da ayrılıklarını veya işten çıkarılmalarını aynı rüzgara mal etmek istiyor...
Prestijli bir şey çünkü ’özgür değilsem giderim arkadaş’ tavrı...
Oysa tek bir şeyin farkında değiller:
Kaçmak, özgürlük isteyen gazetecinin yapacağı en son şeydir...
Kimi yorgun, kimi yeni evli, kimi macera peşinde, kiminin kazancı az... Ama gösterilen, açıklanan sebep ’ifade özgürlüğünün elinden alınmış olması’... bugüne kadar neyi ifade etmişler de biz duymamışız orası meçhul! Gerçekten sesi kesilen, kalemi elinden alınan, içeri tıkılanlar meslek uğruna acılar çeksin, genç, parlak ve hatta pek tutunamamışlar kaymağını yesin, prestijini kullansın... Oh ne ala, Mualla!
Soner Yaçın’a özel not: Gazetecilerin hakim önüne çıkıp ’yazdıklarımın arkasındayım’ demek durumunda kaldığı, her şeye rağmen yazmaktan vazgeçmediği, ne idüğü belirsizlerin ise ’artık özgürce yazı yazamıyorum’ diyerek prim yaptığı günlerdeyiz... Sizin ’ora’dan nasıl görünüyor bilmiyorum ama benim ’bura’da midem bulanıyor!
Tuğçe Tatari/Akşam
Son günlerde; televizyon programcısı, köşe yazarı, yönetici gibi medyanın değişik konumlarında bulunan isimler bir bir ’ifade özgürlüğüm kısıtlandı’ deyip işten ayrılıyor.
Bunların bazıları hakkında, internet sitelerinde ’kovulma’ haberleri yapılıyor.
Bazıları ise hiçbir zaman siyasi görüşleriyle var olmamış isimler.
Hatta yaptıkları ’ilkelerinden taviz vermeyen gazeteci’ açıklamalarıyla ’ne alaka?’ hissi yaratıyorlar bünyede.
Şimdi ortada inkar edilemeyecek bir gerçek de var tabii.
Basın terbiye ediliyor. Sadece ifade özgürlükleri değil görüş ayrılıkları da ’yok edilme’ sebebi kabul ediliyor...
Bu durumdan faydalanmak isteyen bazı arkadaşlarımız da ayrılıklarını veya işten çıkarılmalarını aynı rüzgara mal etmek istiyor...
Prestijli bir şey çünkü ’özgür değilsem giderim arkadaş’ tavrı...
Oysa tek bir şeyin farkında değiller:
Kaçmak, özgürlük isteyen gazetecinin yapacağı en son şeydir...
Kimi yorgun, kimi yeni evli, kimi macera peşinde, kiminin kazancı az... Ama gösterilen, açıklanan sebep ’ifade özgürlüğünün elinden alınmış olması’... bugüne kadar neyi ifade etmişler de biz duymamışız orası meçhul! Gerçekten sesi kesilen, kalemi elinden alınan, içeri tıkılanlar meslek uğruna acılar çeksin, genç, parlak ve hatta pek tutunamamışlar kaymağını yesin, prestijini kullansın... Oh ne ala, Mualla!
Soner Yaçın’a özel not: Gazetecilerin hakim önüne çıkıp ’yazdıklarımın arkasındayım’ demek durumunda kaldığı, her şeye rağmen yazmaktan vazgeçmediği, ne idüğü belirsizlerin ise ’artık özgürce yazı yazamıyorum’ diyerek prim yaptığı günlerdeyiz... Sizin ’ora’dan nasıl görünüyor bilmiyorum ama benim ’bura’da midem bulanıyor!
Tuğçe Tatari/Akşam