Hüseyin Gülerce'den Fatih Portakal'a "saray" göndermesi: Elmalı/portakallı ana haber bültenlerinde...

Star gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce, bugün köşesinde CHP'nin başlattığı "diktatör" tartışmasını ele aldı.

CHP'li Bülent Tezcan'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan'a "faşist, diktatör" demesinin ardından başlayan tartışmaya Hüseyin Gülerce de dahil oldu.

Hüseyin Gülerce CHP'nin bu tutumunu bazı medya organlarının desteklediğini ima ederken Fatih Portakal'ın ana haberlerde sürekli "Saray" vurgusu yapmasının boşa olmadığını iddia etti.

Gülerce konuyla ilgili ;"Başta Almanya, Avrupa’da hükümetler ve Batı medyası; Gezi olaylarından sonra düğmeye bastılar, “Türkiye diktatörlüğe kayıyor, Erdoğan Sultan olmak istiyor” diye tepinip duruyorlar. CHP’nin ve malum medyanın elmalı/portakallı ana haber bültenlerinde, sürekli “saray” deyip durmaları tesadüf mü? “Saray, sultan, diktatör…” kinle, nefretle görev icabı sürdürülen psikolojik harbin unsurlarıdır…" dedi.

HÜSEYİN GÜLERCE'NİN BUGÜNKÜ YAZISI ŞÖYLE:

Haber, T24 internet sitesinde 21 Ekim 2014’te Damla Uğantaş imzası ile çıkmıştı.“Kılıçdaroğlu: YPG terör örgütü değil, vatanını kurtarmak için örgütlenmiş bir oluşum” başlığı atılmıştı.

CHP yönetimi şaşkındı, telaşlıydı. CHP Genel Başkan Danışmanı Aydın Ayaydın ve CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç hemen açıklama yaptılar. Haberin tam olarak gerçeği yansıtmadığını savundular ama inkâr etmediler. T24 onların açıklamalarını verdikten sonra haberinin arkasında durdu ve şunu yazdı:

“Kılıçdaroğlu ne demişti?

“Partisinin grup toplantısının ardından İstanbul Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Kulübü öğrencileriyle bir araya gelen Kılıçdaroğlu, bir öğrencinin sorusuna şöyle yanıt vermişti:

"Bizim için YPG terör örgütü değildir. Şimdi bir kere terör örgütü olarak sivillere genç, yaşlı, kadın, erkek demeden öldüren örgütlenmelere biz ‘terör örgütü’ diyoruz. PKK bu bağlamda terör örgütüydü. Ancak YPG, kendi vatanını kurtarmak için örgütlenmiş bir oluşumdur…”

Bu haberi niye hatırlattım. Önce Tekirdağ’ın Süleymanpaşa ilçesi CHP’li Belediye Başkanı Ekrem Eşkinat, ardından CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, en sonunda da Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan için “faşist diktatör” dedi. CHP’li başkan; “Bir faşist diktatöre karşı, halk ayaklanması...”ndan da söz etti.

Kılıçdaroğlu’nun ve mevcut CHP yönetiminin, Baykal’ın bir kasetle gitmesinden sonra belli bir çizgisi var. “YPG terör örgütü değildir, vatanını savunuyor” lafına da, Cumhurbaşkanına akıl tutulması diyebileceğimiz “diktatörlük” suçlamasına da şaşırmamak lazım.

Kılçdaroğlu CHP’sinin çizgisi, tamamen ABD, Avrupa Birliği ve FETÖ çizgisine paraleldir.

Kılıçdaroğlu’nun dediğini ABD de diyor, hem de aynen: “PKK terör örgütüdür, YPG değildir…” Ve YPG’ye 3500 TIR silah veriyor. Kılıçdaroğlu, niye bu silahlar için şöyle şeddeli bir eleştiri yapmıyor?

FETÖ elebaşı Pensilvanya’dan hemen ertesi günü “15 Temmuz tiyatrodur” diyor. CHP Antalya Milletvekili Mustafa Akaydın, da 15 Temmuz tiyatrodur” diyor. Kılıçdaroğlu Pensilvanya’nın adeta Türkiye’deki sözcüsü gibi baştan beri tekrarlayıp duruyor: “15 Temmuz kontrollü darbedir…”

Hatırlayınız, Kılıçdaroğlu, partisinin 23 Mayıs 2017’deki Grup toplantısında, “Kontrollü darbe girişiminin ipliğini yakında pazara çıkaracağız” demişti. Hala bekliyoruz. Ne var ki, FETÖ yargılamalarındaki itiraflar, mahrem imamların beyanları ve son günlerde bilhassa Genelkurmay önünde ve içinde olanlarla ilgili görüntüler, cinayetlerin, alçaklığın nasıl FETÖ kontrolünde işlendiğini gözler önüne serdi. Kılıçdaroğlu’nda insaf, dürüstlük olsaydı özür diler, “tamam kabul ediyorum, 15 Temmuz’un bütün kontrolü, FETÖ denilen hain terör örgütündeymiş” derdi.

İşte Dink cinayetinin de FETÖ kontrolünde işlendiği, bütün delilleriyle ortaya çıkıyor. Neden Kılıçdaroğlu, Dink cinayeti ile ilgili tek kelime etmiyor? Neden?

FETÖ, MİT TIR'larının durdurulması ihanetiyle; Türkiye’nin DEAŞ’a yardım ettiği algısı ve Erdoğan’ın Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde yargılanması operasyonu yaptı. Bu ihanetteki duruşu, tutumu ile CHP FETÖ’nün değirmenine su taşıdı. 20 Ocak 2014’te durdurulan MİT TIR’larıyla ilgili CHP liderinin söylediği şuydu: “Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin, uluslararası alanda meşruiyeti tartışılır konuma getiriliyor…”

Son “diktatörlük” suçlaması da FETÖ’nün Gezi olaylarından beri yürüttüğü algı operasyonudur. CHP o günlerden beri hep FETÖ çizgisindedir. Gezi militanları için “onlar bir diktatöre ders verdiler ve ona diz çöktürdüler” diye konuşan Kılıçdaroğlu’ydu…

Başta Almanya, Avrupa’da hükümetler ve Batı medyası; Gezi olaylarından sonra düğmeye bastılar, “Türkiye diktatörlüğe kayıyor, Erdoğan Sultan olmak istiyor” diye tepinip duruyorlar. CHP’nin ve malum medyanın elmalı/portakallı ana haber bültenlerinde, sürekli “saray” deyip durmaları tesadüf mü? “Saray, sultan, diktatör…” kinle, nefretle görev icabı sürdürülen psikolojik harbin unsurlarıdır…

Ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanına böyle “şeddeli” falan saldırmak, siyasi bir üslup olabilir mi? Bu üslup, psikolojik harp üslubudur. CHP’nin yaptığı muhalefet değil, psikolojik harp saldırısıdır.