"HÜRRİYET'TE PANİK VE HATTA DEHŞET VAR!.." PEKİ PANİĞİN NEDENİ NE?

Akşam yazarı Serdar Turgut, Hürriyet'te bir panik havası, hatta büyük bir dehşetin olduğunu söylüyor ve ekliyor, "Bu paniğin sebebi vergi borcu falan değil." Peki sebebi ne?

Hürriyet gazetesinin yönetiminin ne vergi cezaları ne hükümetle aralarının bozulmuş olması ne de patronun sıkıntıları ile uğraşacak hali yok. Çünkü gazetenin yönetimi başka bir konu nedeniyle panik ve hatta dehşet içinde.


Sedat Ergin'in yazılarına başlaması için geri sayım başlamış durumda. Yayın yönetmeni ve yazı işleri kurbanlık koyun gibi kaçınılmaz o günün gelmesini ve Sedat'ın ilk yazısını göndermesini korkuyla bekliyor.


Gazetenin başına açılmaya çalışılan her türlü belayla mücadele edilebileceğini düşünen yöneticiler bu yaklaşan tehdit ile ilgili ise neler yapabileceklerini bilemiyorlar.


Bu konu benim aklıma dün arabayla gezerken geldi. İlk önce AKŞAM'ın önünden geçtim daha sonra da Milliyet'in. Bu bir anlamda düşürülmüş yayın yönetmenleri nostaljik turu gibi bir şeydi.


Tuhaf bir şey, AKŞAM'ın önünden geçerken kendimi hatırlamadım fakat Milliyet'in önünden geçerken Sedat'ı hatırladım. İşte bu yazı da öyle doğmaya başladı. İlk önce Sedat'ın yazmaya başlayacağı Hürriyet'te olan bitenleri kokladım. Sonra da Sedat gözlerden uzak sessiz sedasız neler yapıyor diye araştırdım.


Hürriyet'te Sedat Ergin yazısıyla ilgili olası felaket senaryoları yapılıyor ve olası gelişmelere karşı hazırlık planları oluşturuluyor. Ortaya atılan bazı fikirler şöyle...


Ağdalı cümleler kuran ve diyeceğini uzun anlatan arkadaşımızın (şöyle somutlayayım meseleyi. Bir Sedat Ergin yazısıyla karşılaştırıldığında, Hasan Cemal'in yazısı üçüncü sayfa yazısı gibi gözükebilir) yakında yollamaya başlayacağı yazılarla ilgili şöyle fikirler konuşuluyor Hürriyet medya towers'ta:


Gazetenin sayfalarını artıralım. Reklam kabul edilmeyecek sekiz sayfayı her gün Sedat Ergin'e ayıralım. Bu uzunluk, Sedat'ın geçtiğimiz yıllarda arada bir kendini tutamayarak yazdığı Milliyet yazılarının uzunluğu kadardır. Sedat bir köşe yazısını 'Savaş ve Barış' romanının uzunluğunda yazmayı başarabilen tek yazardır. Allah'tan o sık heyecanlanmazdı da çok yazı yazmamıştı. Sedat öyle her konudan heyecan duymaz.


Örneğin; Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki diplomasi trafiğinin anlamı üzerine filan heyecanlanabilir ve 8 gazete sayfası uzunluğunda makaleyi her gün yeni bir heyecanla yeniden yazabilir.


Cumhuriyet gazetesinde muhabirlik yaparken sabah yazmaya başladığı haberini gece yarısı filan tamamlardı. İşte bu yüzden ülkenin taşrasında oturan insanların tek bir tanesi bile Sedat Ergin'in ismini hiç duymamışlardır. Sedat bir tek İstanbul, Ankara ve İzmir'in şehir merkezlerinde tanınan bir gazetecidir.


Bu saatten sonra huyu değişemeyeceğine göre, Hürriyet yönetimi iki farklı taktik geliştirmiş durumda. Sayfa sayısı artırılamazsa Sedat'ın yazılarını ya tefrika olarak yayınlayacaklar, arkası yarın yöntemiyle her gün yazısının bir bölümü yayınlanacak ve yazının bir ay içinde sonunun gelmesi ümit edilecek. Veya Hürriyet her ay Sedat'ın sadece bir yazısından oluşan kalın kitabı kuponsuz olarak okuyucuya dağıtacak.


Bu denklemin Hürriyet tarafı. Hürriyet'te Sedat yazısı yüzünden büyük panik ve dehşet yaşanırken Sedat ise daha şimdiden yeni yazısı için hazırlanmaya başlamış.


Duyduğuma göre Sedat yeni yazarlık serüvenine Britannica ansiklopedisini A'dan Z'ye okuyarak hazırlanıyormuş. Her madde üzerinde çok düşündüğünden, notlar aldığından çok hızlı da ilerlemiyormuş okumaları. Bu nedenle Sedat Ergin'in ilk yazısının başlığı 'Aardwak' olacakmış. Adının ilk iki harfi A olduğundan hemen her ansklopedinin ilk maddesi haline gelen bu şanssız hayvan hakkında Sedat'ın neler yazacağı ve konuyu Türk Dışişleri'nin nazik eleştirisine nasıl bağlayacağı da merak ediliyor Hürriyet'te. Bazıları ise 'Sedat'ın ilk yazısına bari bir aardwark fotoğrafı koyalım da yazıyı okurken sıkılacaklar arada bir fotoğrafa bakıp eğlensinler' diye de konuşuyorlar.


Ben her şeye rağmen olabilecek tüm felaketlere karşın Sedat'ın yazmaya başlamasından dolayı sevinçliyim ve onun yapacaklarını merakla bekliyorum. Örneğin; Sedat ansiklopedinin P harfi bölümüne gelince bakalım neler olacak? Bakalım benim en favori kelimem hakkında bir yazı yazacak mı yoksa penis konusunu tamamen atlayıp direkt olarak Petrarch konusunda mı bir yazı yazmayı yeğleyecek? Benim düşüncem penis konusunu değil Petrarch konusunu tercih edeceği yolundadır.


Petrarch 14'üncü yüzyılda yaşamış olan bir İtalyan şair ve adam Laura adlı bir kadına duyduğu aşk ile meşhur. Britannica adamın kadını ölünceye kadar sevdiğini yazıyor. Ben de buna karşı çıkacak değilim tabii ki... Her insan bir şekilde belasını bulacaktır. O da Laura ile bulmuş.
En ilginç yanı; bir kadını ölünceye kadar sevmek olan bir adamın hayatından ilginç yazı konusu çıkabilir mi?


Eğer P harfine gelince Sedat penis üzerine yazmaz da Petrarch konusuna girerse okuyucu sayısı 100 bin yerine sadece bir adet olacaktır. Ama Sedat o okuyucusu bir diplomat olduktan sonra buna hiç üzülmez ve yazmayı sürdürür.


MİLLİYET'TE DURUM
Hürrİyet hakkında bu kadar laf ettikten sonra Milliyet hakkında da biraz laf söylememek mümkün değil. Nasıl olsa arada Sedat bağlantısı da var.


Dün bazı internet sitelerinde Güngör Mengi'nin başyazar olarak Vatan'dan Milliyet'e geçeceği haberi yazıldı. Bu da, asıl felaketin Hürriyet'te değil Milliyet'te yaşanacağını gösteriyor.
Haber doğruysa Milliyet Hürriyet'ten daha hızlı batacak demektir. Milliyet birçok şekilde tanımlanabilir. Bir keresinde Sedat benim en çok sinirlendiğim tanım olan 'ailenizin gazetesidir' demişti. Ben de 'AKŞAM gazetesi aile kavramına karşıdır, hatta aileye düşmandır', demek zorunda kalmıştım. Seyircilerimiz reklamcılardı ve bilin bakalım kimin tanımı en çok alkışı aldı?


Evet; gerçekten de Milliyet için birçok tanımlama getirilebilir ama benim için Milliyet, binasına girince bir yerinizi salladığınızda o bir yerinize mutlaka bir başyazarın ya da bir potansyel yayın yönetmeni adayının çarptığı gazetedir.


YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYIN


Serdar Turgut/Akşam