HÜRRİYET'İN HANGİ HABERİ ''YILIN HABERİ'' ÖDÜLÜNE ADAY GÖSTERİLDİ?
"Hürriyet'in manşetinde yayımlanan haber, benim ölçülerime göre “yılın haberi” ödülünü kazanmaya aday gösterilmesi gereken haberlerden biriydi"
Mahkeme ve savcılar bu hesabı nasıl verecek?
DÜN Hürriyet’in manşetinde yayımlanan haber, benim ölçülerime göre “yılın haberi” ödülünü kazanmaya aday gösterilmesi gereken haberlerden biriydi.
Muhabir arkadaşımız Toygun Atilla, Albay Dursun Çiçek ile ilgili davaya bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yollanan dinleme kayıtlarındaki telefon numaralarının ve adreslerinin farklı olduğunu görmüş.
Bunun üzerine telefonları aramış ve karşısına “inşaat işleriyle uğraşan bir başka Dursun Çiçek” çıkmış.
“Yanlış Dursun Çiçek” de telefonlarının dinlendiğini bu vesile ile öğrenmiş. Bu olay, hep yakındığımız bir gerçeği tartışılmaz bir şekilde gözler önüne seriyor:
Mahkemeler, önlerine gelen dinleme taleplerini değerlendirirken yeterince titiz davranmıyorlar.
Dinleme kararını vermek için gerekli olan “kuvvetli şüpheyi” ve bu şüpheyi destekleyecek maddi kanıtları araştırmıyorlar.
Eğer böyle titiz bir inceleme yapılmış olsaydı, hatanın daha en başından fark edilmesi mümkün olabilirdi.
Temel bir anayasal özgürlüğün, mahkemelerce böylesine baştan savma incelemeler ile sınırlandırılması, ortadan kaldırılması kabul edilebilir bir durum değil.
Ve bu durum, aynı zamanda suçu soruşturan güvenlik güçlerini de tembelliğe itiyor. Uluslararası hukuk standartlarına uymayacak biçimde soruşturmaların sadece telefon dinleme ile yürütülmesine de yol açıyor.
Öte yandan savcıların telefon dinleme ile ilgili yasaları hiç takmadıkları da bir kez daha ortaya çıkıyor. “Yanlışlıkla dinlenen Dursun Çiçek’e”, telefonlarının mahkeme izni ile dinlendiği, suç bulunmadığı için dinleme kayıtlarının süresi içinde imha edildiği de bildirilmemiş. Oysa ilgili yasa bu konuda çok açık.
Bu konuyla ilgili olarak hep aynı şeyi soruyorum, yine aynı soruyu sorarak bitireyim: Biz sıradan vatandaşların temel anayasal haklarımızı kim koruyacak? Bu hakları korumakla görevli olanlar bile bunları rahatça çiğneyebildiklerinde hesap nasıl sorulacak?
Mehmet Y. Yılmaz / Hürriyet
DÜN Hürriyet’in manşetinde yayımlanan haber, benim ölçülerime göre “yılın haberi” ödülünü kazanmaya aday gösterilmesi gereken haberlerden biriydi.
Muhabir arkadaşımız Toygun Atilla, Albay Dursun Çiçek ile ilgili davaya bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yollanan dinleme kayıtlarındaki telefon numaralarının ve adreslerinin farklı olduğunu görmüş.
Bunun üzerine telefonları aramış ve karşısına “inşaat işleriyle uğraşan bir başka Dursun Çiçek” çıkmış.
“Yanlış Dursun Çiçek” de telefonlarının dinlendiğini bu vesile ile öğrenmiş. Bu olay, hep yakındığımız bir gerçeği tartışılmaz bir şekilde gözler önüne seriyor:
Mahkemeler, önlerine gelen dinleme taleplerini değerlendirirken yeterince titiz davranmıyorlar.
Dinleme kararını vermek için gerekli olan “kuvvetli şüpheyi” ve bu şüpheyi destekleyecek maddi kanıtları araştırmıyorlar.
Eğer böyle titiz bir inceleme yapılmış olsaydı, hatanın daha en başından fark edilmesi mümkün olabilirdi.
Temel bir anayasal özgürlüğün, mahkemelerce böylesine baştan savma incelemeler ile sınırlandırılması, ortadan kaldırılması kabul edilebilir bir durum değil.
Ve bu durum, aynı zamanda suçu soruşturan güvenlik güçlerini de tembelliğe itiyor. Uluslararası hukuk standartlarına uymayacak biçimde soruşturmaların sadece telefon dinleme ile yürütülmesine de yol açıyor.
Öte yandan savcıların telefon dinleme ile ilgili yasaları hiç takmadıkları da bir kez daha ortaya çıkıyor. “Yanlışlıkla dinlenen Dursun Çiçek’e”, telefonlarının mahkeme izni ile dinlendiği, suç bulunmadığı için dinleme kayıtlarının süresi içinde imha edildiği de bildirilmemiş. Oysa ilgili yasa bu konuda çok açık.
Bu konuyla ilgili olarak hep aynı şeyi soruyorum, yine aynı soruyu sorarak bitireyim: Biz sıradan vatandaşların temel anayasal haklarımızı kim koruyacak? Bu hakları korumakla görevli olanlar bile bunları rahatça çiğneyebildiklerinde hesap nasıl sorulacak?
Mehmet Y. Yılmaz / Hürriyet