HÜRRİYET'İN ESKİ SAHİBİ 'DERİN GIRTLAK' EROL SİMAVİ'DEN BOMBA HABER!

Ertuğrul Özkök, yıllar önce Hürriyet'in Ankara Temsilcisi iken yaşadığı bir olayı köşesine taşıdı.

‘Derin Gırtlak’ Erol Simavi’ydi


O GÜNÜ hâlâ bütün ayrıntıları ile hatırlıyorum.

1988 yılıydı.
O akşam saat 22.00 sıralarında benim açımdan çok önemli biri aradı.
Hürriyet’in Ankara temsilcisiydim.
Watergate skandalında bilgileri veren “Derin Gırtlak” gibi biriydi arayan.
“Özkök, bomba bir haberim var. Necdet Öztorun Genelkurmay Başkanı olamıyor” dedi.
Haber gerçekten bombaydı ama ben de şoke olmuştum.
“Nasıl olur, tören davetiyeleri basılıp herkese gönderildi. Önümde Öztorun’un davetiyesi duruyor” dedim.
“Şimdi Turgut Bey’in yanından geliyorum. Kaynak o” dedi.
Arayan kişi Hürriyet’in o günkü sahibi Erol Simavi’ydi.
Rahmetli Esen Ünür’le gazetenin barında oturuyorduk.
Esen’e “Bu haberi sen imzanla yaz” dedim.
İkinci kaynaktan teyit etmeye de gerek görmedik. Kaynak sağlamdı.
Ancak aklıma şu soru da gelmedi değil.
“Ya Özal, nabız yoklamak için bir balon uçuruyorsa...”
Rahmetli Çetin Emeç’i aradım.
Durumu anlattım, “Yine de manşet yapmayalım” dedim.
Haber ertesi gün Hürriyet’te ikinci manşet olarak yayınlandı.
Tabii ortalık toz duman oldu.
Esen Ünür çok heyecanlıydı. Erkenden gazeteye gelmiş, biraz da korkarak bir yalanlama gelecek mi diye bekliyordu.
***
Öğle saatlerinde heyecan doruğa çıktı.
Özal, İstanbul’dan Ankara’ya gelmek üzere havalimanına gittiğinde gazeteciler bu soruyu sordular.
O da “Evet, öyle uygun gördük” dedi.
Büroda ayağa fırladık ve birbirimize sarılarak bu büyük haberi kutladık.
O geceyi hiç unutmayacağım.
Çünkü Cumhurbaşkanı Kenan Evren, Silahlı Kuvvetler’in değil de, Başbakan’ın istediği kişinin Genelkurmay Başkanı olmasını onaylayacak mıydı merak ediyorduk.
Çankaya Köşkü ile Başbakanlık Konutu kapıları arasında 100-150 metre mesafe vardı ve büyük bir trafik yaşanıyordu.
O gece ben Özal’la en az beş kere konuştum.
O “Tamam, kararname imzaya gönderildi” diyordu.
Esen Ünür ise Evren’in Basın Müşaviri Ali Baransel’le en az beş kere konuştu.
O, “Hayır kararname henüz bize gelmedi” diyordu.
Belliydi ki Evren, Özal’ı vazgeçirmeye çalışıyordu.
Neticede kazanan Başbakan Özal oldu.
Öztorun’un davetiyeleri iptal edildi ve Necip Torumtay Genelkurmay Başkanı oldu.
Özal, 8 yıl önce darbe yapmış bir ordunun en güçlü zamanında, istediği kişiyi Genelkurmay Başkanı yapmıştı.
Genelkurmay Başkanlığı’nı son anda kaybeden Öztorun, veda töreninde ağlıyordu...
***
Peki sonra ne oldu?
Torumtay, Birinci Körfez Savaşı sırasında kendisini o göreve getiren Özal’la ters düşüp istifa etti.
Kıssadan hisse:
Türk ordusunun bir subayını değiştirdiğiniz zaman ordunun karakterini değiştiremiyorsunuz. Tam aksine, getirdiğiniz insanın üzerine kaldırılması güç manevi bir yük yıkıyorsunuz.
Ayrıca meydanlarda ordu üzerinden siyaset yapmanın da oya tahvil olacağını sanmıyorum.
Kimse merak etmesin, Türk ordusu artık darbe yapacak dönemi kapattı.
Dünya konjonktürü, teknolojik imkânlar artık orduların darbe yapmasına da izin vermez.
O nedenle bazı cazgırların, askeri aşağılayarak, alay ederek zafer çığlıkları atmalarını takmayın.
Türk demokrasisinin bugünkü temel sorunu artık darbe değil, sivil kanattan gelecek despotlaşma temayülleridir.
Korku imparatorluğu çökecek mi, yoksa daha da palazlanıp, postmodern bir totaliter rejime mi dönüşecek?
Liberal aydınların bir bölümünü yakından tanıyorum.
İçlerinde vicdan sahibi olan birkaçı var.
Onlarla yakın bir zamanda ortak bazı noktalarda buluşacağımıza eminim.
Omuz omza, el ele...
Bir hafta geçirdiğim ve bana 20’li yıllarımın düşünce hayatını hatırlatan Paris’ten bu duygularla döndüm...

Ertuğrul Özkök/Hürriyet