Hürriyet yazarından Gaziantep çıkışı: Millete 'bidon kafa' muamelesi yapmayı bırakın...
Hürriyet yazarı Mehmet Yakup Yılmaz, Gaziantep'te 54 kişinin hayatını kaybettiği terör saldırısıyla ilgili yazdı.
Hürriyet yazarı Mehmet Yakup Yılmaz, Gaziantep'te bir mahalle düğününe düzenlenen, 54 kişinin hayatını kaybettiği terör saldırısıyla ilgili olarak "Saldırının ardından devlet yöneticilerimizden bir kez daha aynı sözleri dinledik: Kanları yerde kalmayacak, bunların hepsi aynı örgüt, bunların hedefleri Türkiye vs. Bir gün de çıkıp demiyorlar ki, 'Ey halkım, özür dilerim. Bu ülkeyi doğru yönetemediğimden başımıza bunlar geldi'" dedi. "Çünkü doğru adamlarla bu ülkeyi yönetiyor olsalardı, başımıza ne FETÖ belası sarılırdı, ne Suriye’deki iç savaş sonunda bizi de yakacak boyutlara gelirdi" diyen Yılmaz, "Millete bidon kafa muamelesi yapmayın lütfen" ifadesini kullandı.
Mehmet Yakup Yılmaz'ın "Millete 'bidon kafa' muamelesi yapmayın lütfen" başlığıyla yayımlanan (23 Ağustos 2016) yazısı şöyle:
Gaziantep'teki terörist saldırının ardından devlet yöneticilerimizden bir kez daha aynı sözleri dinledik: Kanları yerde kalmayacak, bunların hepsi aynı örgüt, bunların hedefleri Türkiye vs.
Yetkili konumdalar, millet onları ülkeyi düzgün yönetsinler diyerek seçip yetkiyi verdi ama sadece konuşuyorlar.
Bir gün de çıkıp demiyorlar ki, “Ey halkım, özür dilerim. Bu ülkeyi doğru yönetemediğimden başımıza bunlar geldi”.
Çünkü doğru adamlarla bu ülkeyi yönetiyor olsalardı, başımıza ne FETÖ belası sarılırdı, ne Suriye’deki iç savaş sonunda bizi de yakacak boyutlara gelirdi, ne de PKK’ya bizzat asker ve polis tarafından göz yumulurdu.
“Alnı secdeye değiyor” diye Fetullahçıların devleti ele geçirmesini seyrettiler, hatta onlarla beraber savcılığa soyundular.
Görüyorsunuz, yüz binden fazla insan devletteki işinden atıldı. Onları o makamlara kim getirmişti?
Esad’ı devirip Emevi Camisi’nde namaz kılacağız hevesleriyle Suriye’nin üzerine benzin döktüler.
Suudi Arabistan ve Katar’ın kuyruğuna takılıp şeriatçı militanların sınırımızı kevgire çevirmesine neden oldular.
Barış süreci bahanesiyle, oy avcılığı yapacağız derken PKK’ya yıllarca göz yumdular.
Askere, polise “PKK’yı görmeyin” emrini verdiler, valiler, askerin, polisin operasyon isteklerini geri çevirmek için birbirleriyle yarıştılar.
Ve şimdi de çıkmışlar, üst akıldan, Türkiye üzerine oynanan oyunlardan, üç terör örgütünün aynı amaca hizmet ettiğinden söz ediyorlar.
Bomba olayından sonra bakıyorum, AKP sözcüsü konuşuyor: “Henüz kimin yaptığına dair tam bir tespit yok” diyor.
“DAEŞ ile ilgili bir tespit yok, PKK’nın işine gelebilecek bir eylem DAEŞ unsurlarına ihale edilebiliyor” diye komplo teorileri kuruyor.
Dili varmıyor bir türlü, bombayı patlatanların şeriatçı militanlar olduğunu söylemeye.
Olağan kuşkulu ABD yönetimi de ihmal edilmiyor elbette: ABD, Türkiye’yi Suriyeleştirmek istiyormuş.
Neden istiyor acaba: Türkiye’den milyonlarca göçmen Avrupa kapılarına dayansın ve Avrupalı müttefikleri bir milyon Suriyeli göçmen ile baş edemezken bir de bununla uğraşsın diye mi?
Rusya, iç savaşla acze düşmüş bir NATO üyesinin bir bölümünü yutsun diye mi?
İran, fırsattan istifade bölgedeki etkisini arttırsın, İsrail iyice yalnızlaşsın diye mi?
Yok hayır. Nedeni bunlar değil.
Türkiye, üçüncü köprüyü ve üçüncü havalimanını yapıyor ya, onu çekemiyorlar!
Salla babam salla!
Her seferinde aynı hikâyeleri dinliyor olmamızın tek nedeni var:
14 yıllık AKP iktidarının, bu ülkeyi getirdiği noktadaki sorumluluklarından kurtulmaya çalışmak!
Siz bu ülkeyi adam gibi yönetmeyi başarsaydınız, ne Fetullahçılar bu kadar güçlenip devleti ele geçirmeye kalkışabilirlerdi, ne Suriye bugünkü gibi yanmış yıkılmış olurdu, ne de PKK azgınlığı bu raddelere varırdı.
Tamam, istifa filan sizin sözlüklerinizde yok ama bari insanlara “bidon kafalı” muamelesi yapmayı bırakın!
Öyle bir ordu ki
Fazıl Ahmet Aykaç’ı rahmetle anmama vesile oldukları için emekli general Necdet Özel’e ve muvazzaf general Hulusi Akar’a teşekkür etmek istiyorum.
Buyurun, hicvin üstadı Fazıl Ahmet Aykaç’tan bir dörtlük okuyalım:
“Öyle bir ordu ki / Görse şaşar Anibal / Ördeklerden bir filo / Bir de kazdan amiral.”
Elbette Aykaç, “kazdan amiral” derken somut bir kişiden söz etmiyordu, ben de etmiyorum, baştan söyleyeyim. Bu bir alegori!
17-25 Aralık 2013 “miladından” sonra Silahlı Kuvvetler’e (TSK) 1774 personelin Fetullahçı olduğuna ilişkin bir bildirim yapılmış.
TSK da incelemiş ve 1277’sinin “temiz” olduğunu saptamış. 457 personel için detaylı araştırma istemiş.
Darbeden sonra görüyoruz ki bu listedeki personelin 1668’i darbe girişimine fiilen katılmışlar!
Demek ki Necdet Özel’in, Fetullahçı Adli Müşavir Albay Muharrem Köse’ye yaptığı türden bir inceleme yapılmış!
Hatırlayacaksınız. Özel, Köse’ye Fetullahçı olup olmadığını sormuş, “Değilim” yanıtını alınca da görevine devamında sakınca görmemişti.
Özel, şimdi üzgün olduğunu söylüyor ama üzülmek ne işe yarıyor anlayamıyorum bir türlü.
İncelemeleri doğru dürüst yaptırsa ve o subayları o gün ordudan attırsaydı, bunca insan şimdi “demokrasi şehidi” diye toprağın altında olur muydu?
Bu kadar kolay mı bu ülkede Genelkurmay Başkanı olmak ve sonra yaptığın hatalar nedeniyle insanlar ölünce “özür dileyip” kurtulmak?
Özel böyle de Akar farklı mı?
15 Temmuz’dan sonra Genelkurmay Adli Müşavirliği’ne atanan Tuğgeneral Dinçer Ural, FETÖ üyesi diye gözaltına alınmış.
Ortaya çıkıyor ki generalin eşi bizzat çetenin abileriyle görüşmüş, Bank Asya’yı kurtarma kampanyalarına katılmış, oğlu bir cemaat şirketinde çalışıyor, kız kardeşi de KPSS’de soruları çalan zanlılar arasında!
Adamın bir tek yürüyen ışıklarla şapkasının tereğinin üstüne “Ben Fetullahçıyım” diye yazdırmadığı kalmış, ama darbe girişiminin ardından Akar’ın adli müşavirliğine tayin edilebilmiş!
Bize yedek subay okulunda “Bir ordunun başarısından da başarısızlığından da komutan sorumludur” diye öğretmişlerdi.
Demek ki yıllar içinde her şey gibi askerliğin temel kavramları da değişmiş.
Başarısızlıklar nedeniyle komutanlar artık sadece üzülüyorlar, hepsi bu!
Mehmet Yakup Yılmaz'ın "Millete 'bidon kafa' muamelesi yapmayın lütfen" başlığıyla yayımlanan (23 Ağustos 2016) yazısı şöyle:
Gaziantep'teki terörist saldırının ardından devlet yöneticilerimizden bir kez daha aynı sözleri dinledik: Kanları yerde kalmayacak, bunların hepsi aynı örgüt, bunların hedefleri Türkiye vs.
Yetkili konumdalar, millet onları ülkeyi düzgün yönetsinler diyerek seçip yetkiyi verdi ama sadece konuşuyorlar.
Bir gün de çıkıp demiyorlar ki, “Ey halkım, özür dilerim. Bu ülkeyi doğru yönetemediğimden başımıza bunlar geldi”.
Çünkü doğru adamlarla bu ülkeyi yönetiyor olsalardı, başımıza ne FETÖ belası sarılırdı, ne Suriye’deki iç savaş sonunda bizi de yakacak boyutlara gelirdi, ne de PKK’ya bizzat asker ve polis tarafından göz yumulurdu.
“Alnı secdeye değiyor” diye Fetullahçıların devleti ele geçirmesini seyrettiler, hatta onlarla beraber savcılığa soyundular.
Görüyorsunuz, yüz binden fazla insan devletteki işinden atıldı. Onları o makamlara kim getirmişti?
Esad’ı devirip Emevi Camisi’nde namaz kılacağız hevesleriyle Suriye’nin üzerine benzin döktüler.
Suudi Arabistan ve Katar’ın kuyruğuna takılıp şeriatçı militanların sınırımızı kevgire çevirmesine neden oldular.
Barış süreci bahanesiyle, oy avcılığı yapacağız derken PKK’ya yıllarca göz yumdular.
Askere, polise “PKK’yı görmeyin” emrini verdiler, valiler, askerin, polisin operasyon isteklerini geri çevirmek için birbirleriyle yarıştılar.
Ve şimdi de çıkmışlar, üst akıldan, Türkiye üzerine oynanan oyunlardan, üç terör örgütünün aynı amaca hizmet ettiğinden söz ediyorlar.
Bomba olayından sonra bakıyorum, AKP sözcüsü konuşuyor: “Henüz kimin yaptığına dair tam bir tespit yok” diyor.
“DAEŞ ile ilgili bir tespit yok, PKK’nın işine gelebilecek bir eylem DAEŞ unsurlarına ihale edilebiliyor” diye komplo teorileri kuruyor.
Dili varmıyor bir türlü, bombayı patlatanların şeriatçı militanlar olduğunu söylemeye.
Olağan kuşkulu ABD yönetimi de ihmal edilmiyor elbette: ABD, Türkiye’yi Suriyeleştirmek istiyormuş.
Neden istiyor acaba: Türkiye’den milyonlarca göçmen Avrupa kapılarına dayansın ve Avrupalı müttefikleri bir milyon Suriyeli göçmen ile baş edemezken bir de bununla uğraşsın diye mi?
Rusya, iç savaşla acze düşmüş bir NATO üyesinin bir bölümünü yutsun diye mi?
İran, fırsattan istifade bölgedeki etkisini arttırsın, İsrail iyice yalnızlaşsın diye mi?
Yok hayır. Nedeni bunlar değil.
Türkiye, üçüncü köprüyü ve üçüncü havalimanını yapıyor ya, onu çekemiyorlar!
Salla babam salla!
Her seferinde aynı hikâyeleri dinliyor olmamızın tek nedeni var:
14 yıllık AKP iktidarının, bu ülkeyi getirdiği noktadaki sorumluluklarından kurtulmaya çalışmak!
Siz bu ülkeyi adam gibi yönetmeyi başarsaydınız, ne Fetullahçılar bu kadar güçlenip devleti ele geçirmeye kalkışabilirlerdi, ne Suriye bugünkü gibi yanmış yıkılmış olurdu, ne de PKK azgınlığı bu raddelere varırdı.
Tamam, istifa filan sizin sözlüklerinizde yok ama bari insanlara “bidon kafalı” muamelesi yapmayı bırakın!
Öyle bir ordu ki
Fazıl Ahmet Aykaç’ı rahmetle anmama vesile oldukları için emekli general Necdet Özel’e ve muvazzaf general Hulusi Akar’a teşekkür etmek istiyorum.
Buyurun, hicvin üstadı Fazıl Ahmet Aykaç’tan bir dörtlük okuyalım:
“Öyle bir ordu ki / Görse şaşar Anibal / Ördeklerden bir filo / Bir de kazdan amiral.”
Elbette Aykaç, “kazdan amiral” derken somut bir kişiden söz etmiyordu, ben de etmiyorum, baştan söyleyeyim. Bu bir alegori!
17-25 Aralık 2013 “miladından” sonra Silahlı Kuvvetler’e (TSK) 1774 personelin Fetullahçı olduğuna ilişkin bir bildirim yapılmış.
TSK da incelemiş ve 1277’sinin “temiz” olduğunu saptamış. 457 personel için detaylı araştırma istemiş.
Darbeden sonra görüyoruz ki bu listedeki personelin 1668’i darbe girişimine fiilen katılmışlar!
Demek ki Necdet Özel’in, Fetullahçı Adli Müşavir Albay Muharrem Köse’ye yaptığı türden bir inceleme yapılmış!
Hatırlayacaksınız. Özel, Köse’ye Fetullahçı olup olmadığını sormuş, “Değilim” yanıtını alınca da görevine devamında sakınca görmemişti.
Özel, şimdi üzgün olduğunu söylüyor ama üzülmek ne işe yarıyor anlayamıyorum bir türlü.
İncelemeleri doğru dürüst yaptırsa ve o subayları o gün ordudan attırsaydı, bunca insan şimdi “demokrasi şehidi” diye toprağın altında olur muydu?
Bu kadar kolay mı bu ülkede Genelkurmay Başkanı olmak ve sonra yaptığın hatalar nedeniyle insanlar ölünce “özür dileyip” kurtulmak?
Özel böyle de Akar farklı mı?
15 Temmuz’dan sonra Genelkurmay Adli Müşavirliği’ne atanan Tuğgeneral Dinçer Ural, FETÖ üyesi diye gözaltına alınmış.
Ortaya çıkıyor ki generalin eşi bizzat çetenin abileriyle görüşmüş, Bank Asya’yı kurtarma kampanyalarına katılmış, oğlu bir cemaat şirketinde çalışıyor, kız kardeşi de KPSS’de soruları çalan zanlılar arasında!
Adamın bir tek yürüyen ışıklarla şapkasının tereğinin üstüne “Ben Fetullahçıyım” diye yazdırmadığı kalmış, ama darbe girişiminin ardından Akar’ın adli müşavirliğine tayin edilebilmiş!
Bize yedek subay okulunda “Bir ordunun başarısından da başarısızlığından da komutan sorumludur” diye öğretmişlerdi.
Demek ki yıllar içinde her şey gibi askerliğin temel kavramları da değişmiş.
Başarısızlıklar nedeniyle komutanlar artık sadece üzülüyorlar, hepsi bu!